Raşit Küçük Hoca ile hayat hikayesini konuştuk 17
Haber7 sayfasından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com haber yayımlıyor.
Türkiye'nin yetiştirdiği en değerli ilim insanlarımızdan Prof. Dr. Raşit Küçük Hoca, Hadis konusu başta olmak üzere çok yönlü bir alim olarak birçok alana damgasını vurmuş, mebzul miktarda insan yetiştirmiştir.
Bugün ülkemizi yöneten en üst düzeydeki şahısların gerek yetişmesinde, gerekse onlara danışmanlık yaparak yönetme başarılarında önemli pay sahibidir. Hocanın hayat hikayesine dair kendisi ile yaptığımız konuşmalarımızı yani hayat hikayesini burada her pazar sizlerle paylaşmaya çalışacağız.
Hoca ile yaptığımız bu konuşmalarımızı, “Raşit Küçük, Hatırımda Kalanlar” adı ile Hayat Yayınları kitap olarak yayımladı.
Yine bu fakir kardeşiniz Hoca’nın panel, makale ve bilimsel yazılarını toparlamaya çalıştım, o da Hayat Yayınlarından kitap olarak çıktı.
İnşallah bu vesile ile kitaplar gündeme gelir ve umuyor, diliyoruz ki, Hocamızın; Türkiye’nin en ücra köylerinden birinden başlayan, başarılarla dolu hayat hikayesi genç nesillerimize yol gösterici olsun.
YAKILAN KÜTÜPHANE
FK: Amin amin, çok değerli insanlar bunlar.
RK: Öyle tabi, her ikisine, bütün geçmişlerimize de rahmet olsun.
FK: Hocam bir sohbetimizde yakılan bir kütüphaneden ve kitaplardan söz etmiştiniz. O meseleyi hatırlıyor musunuz?
RK: Hatırlamaz olur muyum, bizim ülkemizin geçmişte yaşanmış en büyük acılarımızdan ve ayıplarımızdandır.
Müfettişlere, kütüphanelerde lüzum olmayan kitapların imha edilmesi konusunda yetki verilmiş. İmhası da bir yere nakil anlamında değil, doğrudan yakıyorlar. Yani düşmanlık var; yazıya düşmanlık, tarihe düşmanlık... Bu kütüphaneden yeni kütüphane binasına intikal etmiş bazı kitapları, çok şükür daha sonraları görebildim, gerçekten çok değerli kitaplardı.
Akseki’de belediye başkanı Abdulgani Şatıroğlu etkili biridir.
Aslında beş vakit namazlı biri.
Yaşına rağmen hep camiye gelir.
Bu yakma emri verilince müftü Ahmet Baltacı, “Bu kitapları yakmayın, Müftülüğe verin” diye yalvarıyor, yakarıyor herkese. Abdulgani Şatıroğlu’na da gidiyor ama kabul ettiremiyor.
Çolak müfettiş diye, daha sonraları Manavgat’ta da gördüğüm tanıdığım biri, diyor ki “Hayır, yanacak.” Bu kitapları yakıyorlar, kitapların yandığı yeri gördüm. Ve o kitapların külleri bir sene oradan gitmedi, yakıldığı yerde kaldı. Oraya daha sonraları PTT binası yapıldı.
Bir katliam.
FK: Hocam gerçekten bu çok büyük bir katliammış. İnsanlıktan da çıkmış bunlar, böyle bir şeyi nasıl yapıyorlar?
RK: yapıyorlar, yapıyorlar.
O kütüphanede müdür olan bir amca vardı. O amca da benim köyümden bir öğretmenin kayınpederidir.
Gece kütüphaneye gidiyor, açıyor.
Oradaki kıymetli kitapların, yazmaların büyük bir kısmını evine taşıyor, sonra tekrar mühürlüyor, bazı önemli kitapları kurtarıyor.
Bu büyük felaket geçince kitapları tekrar kütüphaneye koyuyor.
Bu çok büyük bir fedakârlık. Mesela Ahmed b. Hanbel’in Müsned’inin bir büyük cilt halinde tamamı var. Yazı da o kadar güzel ki... Sadece bu kitabın kurtarılmış olması, eğer yanacak idi ise, inanılmaz büyük bir fedakârlık ve çok büyük bir hizmettir. Öbürünün yaptığı da tam bir katliam, tam bir edepsizlik. Rahmetli Serdengeçti o zamanlar milletvekili iken bunu meclise taşıdı fakat bir şey çıkmadı.
Bunlar oldu tabi Türkiye’de. Uzunca yıllar bu belediye başkanı ve bir de kardeşi yüzünden çok şeyler yaşandı. Kardeşinin soyadı Kaplan’dır, Gazi Mustafa Kemal vermiş bu soyadını ona. Çünkü önce mecliste Gazi’ye karşı çıkmış. Sonra onu tam çevirmişler. Bu Kaplan şu açıdan önemlidir, Ezher mezunudur ve hocadır. Kendi Kütüphanesini de Akseki Müftülüğüne bağışlamıştı. Ben orada ilk meclis zabıtlarını, Kahire’deki fikrî münakaşaları konu edinen dergileri ve birtakım kitapları gördüm. Sonra o kitaplar ne yazık ki orada telef olup gittiler. Diyanete bağışlansın diye oraya verilmişler. Gelen bazı müftü arkadaşların dikkatsizliği yüzünden o kitaplar heder oldu gitti. Çok az bir kısmı kaldı. Halbuki orada zapturapt altına alınmıştı, ben bunu hatırlıyorum. Hasbelkader Ahmet Baltacı’dan sonra orada müftü vekilliği yaptım. Bu kitapların Diyanet’e intikal etmesi için çok gayret sarf ettim, olmadı.
FK: Neden olmadı Hocam?
RK: Olmadı, çünkü bürokrasiyi aşmak mümkün olmadı, müsaade edilmedi.
Aslında tabi dağılmadan oraya gidebilirdi. Ne yazık ki gidemedi, gitmedi. Heder oldu, üzüldüğüm şeylerden biridir. Sonradan, bazı müftü arkadaşların kendi beğendiği kitapları onların içinden aldığını duyduğumda daha da üzüldüm. Üzüntü vericidir ama Türkiye’nin gerçeklerinden biridir bu.
Akseki’nin meşhur bir kütüphanesi daha vardır Tekeli Mehmet Paşa Kütüphanesi diye.
Ve Tekeli Mehmet Paşa Camii de vardır.
Orası en büyük merkez camisidir.
Bu Tekeli Mehmet Paşa da vezir-i âzâmlık yapmış biridir.
O kütüphanenin içindeki birtakım Osmanlıca kitapları ve hatta yazma kitapları “bunlar gereksizdir” diye bir ilköğretim müfettişi çıkartıyor ve yakılmalarını istiyor. Bizim tarihimizde böyle şeyler var o dönemlerde.
Bu çok büyük bir vahşettir.
(Devam Edecek)
Ferman Karaçam / Haber7
YouTube : youtube.com/c/Ferman Karaçam
Twitter : twitter.com/fermankaracam
Instagram : instagram.com/fermankaracam
Facebook : facebook.com/karacamferman
E-mail : [email protected]
Web Sitesi : fermankaracam.com


