Ruhlarımız yatak değiştirme saplantısı ile bir göç sıkıntısı içindedir
SonTurkHaber.com, Halktv kaynağından alınan verilere dayanarak haber yayımlıyor.
“Bu yaşam, her hastası yatak değiştirme saplantısına kapılmış bir hastanedir. Kimi soba karşısında çekmek ister acısını, kimi pencere yanında iyileşeceğine inanır.”
— Charles Baudelaire, Paris Sıkıntısı
Yolculuk, mutsuzluğun ilacı değildir.
Baudelaire’in bu sözleri, modern insanın mekânla kurduğu karmaşık ilişkiyi ve ruhsal göç sancısını en güzel şekilde özetler. Pandemi günlerinde bu durum çok net gözlenmişti. İnsanlar evde sıkıştığında koltukları pencere önüne taşıdı, mobilyaların yerini değiştirdi, balkonlu veya manzaralı dairelere taşınmayı hayal etti. Psikolojik olarak bu, bir kontrol yanılsaması yarattı: “Çevremi değiştirdiğimde, içsel huzurum da sağlanacak.” Oysa çevresel değişikliklerin yalnızlık ve kaygı üzerindeki etkisi kısa sürelidir. Hayat, yalnızca fiziksel yer değiştirmekten ibaret değildir; insanlar ruhlarını taşırken, duygularını ve kaygılarını da beraberinde sürükler.
Psikoloji bilimi, mekânsal değişikliğin kısa süreli rahatlama sağladığını, ama kalıcı bir çözüm sunmadığını gösterir. Nereye gidersen git, kendini de beraberinde götürürsün; çünkü insan kendine rağmen yaşayamaz. Yolculuk ve mekân değişikliği mutluluğu yakalama amacıyla büyük umutlarla başlasa da, kişi gideceği yerlere kaygılarını da götürecektir. Yolculuk, mutsuzluğun ilacı değildir.
Mutsuzluk ve melankoli hastalığına tutulan birey için tüm dünya kapkaranlıktır.
Mutsuzluk yalnızca bireysel bir deneyim değildir; kolektif bir yankıdır. Bir toplumda huzursuzluk, güvensizlik ve mutsuzluk, bulaşıcı bir hastalık gibi yayılır. Önce bireyler kendine verdiği değeri, sonra toplum bireylere verdiği değeri yitirir. Toplum değersizleşir. Değersizleşen toplum, kendi içindeki boşluğu fark ettikçe, toplumsal çürümenin derinliği artar. Mutsuzluk ve melankoli hastalığına tutulan birey için tüm dünya kapkaranlıktır.
Mutlu olmakta bakış açısının önemi üzerine Judi James şöyle der:
“Mutlu olduğunuz zamanlarda bütün dünyanın çok daha güzel göründüğünü hiç hissettiniz mi? Oysa sizin bakış açınız dışında gerçekte hiçbir şey değişmemiştir.”
Karamsar bakış açısı, çevreye kirlenmiş bir gözlükle bakmaktır. Bireyin çevresindeki masmavi gök ve yemyeşil orman bile gözlüğünü temizlemedikçe kötü görünecektir.
RUHLARIMIZI SIKAN NE?
Modern kent yaşamı, göç sancısını hem bireysel hem de toplumsal boyutta artırıyor: ekonomik şartlar ve en önemlisi toplumun yanlış değer yargıları…
Birey, ruhuna uymayan bir sosyal çevreye uyum sağlamaya çalışırken hep kendi ruhundan ödün veriyor. Kendi olmaktan çıkıp başkası olmaya çalışan birey, kendi içinde “Ben miyim, O muyum?” çatışması ile yaşamına devam ediyor.
Kentleşme, iş temposu, taşınmalar, sürekli yeni mekân deneme zorunluluğu; insanları sosyal bağlardan koparıyor. Sosyal bağlantılar zayıfladığında yalnızlık ve tatminsizlik artıyor.
İnsanın mutsuzluğu, arzularıyla gerçekler arasındaki uyuşmazlıktan doğar. Bireyin kendi arzuları ile toplumsal beklentiler arasındaki tezat, mutsuzluk doğurur. Birey, arzularına ulaşmak için çeşitli arayışlara girer. Mekânı değiştirerek arzularını tatmin etmeye çalışır: “Şu şehirde olsam, şu evde olsam, şu masada çalışsam mutlu olurum,” der. Ancak çoğu zaman eski kaygılarımız, yeni mekânlarla taşınır sadece.
Baudelaire:
“Ruhum, pencere kenarında hâlâ eski yaralarını sayıyor,
Ve her yeni manzara, bir başka düş kuruyor.”
derken ruhun, mekâna asi bir şekilde kendi saltanatını sürdürdüğünü şiirle anlatır.
Gerçek iyileşme mekânda değil, içsel farkındalıkta ve sosyal bağların güçlenmesinde yatıyor. Ama insan, ihtimalin peşinden koşmayı bırakmıyor. Yeni bir iş, yeni bir ev, yeni bir sokak, yeni bir şehir… Her biri kısa süreli de olsa umut veriyor ve ruhun göç sıkıntısını hafifletiyor.
Sonuçta Baudelaire’in tarif ettiği hastanedeki herkes biziz. Hepimiz yatak arayışındayız; hepimiz kısa süreli de olsa huzur bulmak için mekân değiştiriyoruz. Ve belki de yaşam, bu küçük umutların peşinden koşma cesaretinde gizli. Belki de bize yepyeni bir ruh lazım—hiç yıpratılmamış ve kirletilmemiş. Türkiye Hepimizin, Eğitim Hepimizin…


