Saçımı annem keser, kıyafetlerimi annem alır!
Hurriyet sayfasından alınan verilere göre, SonTurkHaber.com bilgi veriyor.
◊ Geçtiğimiz mayıs ayında “Yel Alsın” adlı şarkınızı yayınladınız ve bizi şaşırttınız. Müzisyen kimliğiniz de olduğunu, söz ve besteler yazdığınızı bilmiyorduk. Nasıl gelişti bu süreç?
- “Yel Alsın” açıkçası bana da sürpriz oldu. Hiç böyle bir planım yoktu. Ben bu besteyi çok uzun zaman önce yapmıştım. Hatta Bülent Ersoy’a satmıştım ben bu besteyi. Bülent Hanım stüdyoya girdi, okudu. Ama sonra çıkarmadı. Aradan yıllar geçti. “Müzik Evinde” adlı televizyon programında Sertaç Akkaya ve Emel Yalçın “Senin bir şarkın vardı değil mi, mırıldansana” dediler. Şarkıyı söyledim. Sertaç Bey “Çıkaralım bunu” dedi. Biz bir anda kendimizi süreç içerisinde bulduk. Bir baktım klip çekiyorum, sahneye çıkıyorum; bir anda ne olduğunu şaşırdım. Bülent Hanım “Kor” albümünden sonra hiçbir şey yapmadı diye biliyorum. Şimdi geçmişe dönüp baktığımda diyorum ki herhalde beni beklemiş şarkı.
Fotoğraflar: Murat ŞAKA - Mekân: Galataport İstanbul Liman Restoran
15 YAŞINDA YAZDIĞIM ŞARKIYI İNTİZAR SÖYLEDİ
◊ Ne zamandan beri şarkı yazıyorsunuz?
- Ben kendimi bildim bileli yazıyorum. Ben 15 yaşındayken, Ferdifon Müzik vardı. Babam da Ferdi Tayfur’la çocukluk arkadaşı. Ferdi Amca, İntizar’a albüm yapıyordu, benim yazdığım bir sözü çok beğenip albüme almışlardı. İntizar’ın çok eski albümlerinden birinde 15 yaşında yazdığım bir şarkı var yani; “Allah’ım Neden” diye. Bunu şu an ilk defa söylüyorum.
◊ Ferdi Tayfur’la unutamadığınız bir anınız var mı?
- Çok güzel anılarımız var. Kucağında bebek halimle fotoğraflarım var. Çok erken kaybettik kendisini...
◊ Müzikte hedefleriniz neler?
- Şarkı söylemek çok sevdiğim, gerçekten severek yaptığım bir şey. Söz yazmak da öyle. Ben zaten çok yazan, kalem kâğıtla çok haşır neşir olan biriyim. Benim defterim, kalemim hep çantamdadır. Bir duygu gelir, onu yazarım. Üretmeyi de çok seviyorum, söylemeyi de. Gittiği sürece de yapmayı düşünüyorum.
◊ TRT Tabii’de yayınlanacak olan “Benim Adım Aylamaz” adlı dizinin kadrosundasınız. Nasıl bir proje geliyor?
- Dizinin çekimleri çok iyi. Yönetmenimiz sevgili Mustafa Kotan çok güzel bir iş çıkarıyor. Mustafa sevdiğim bir arkadaşımdır, kendisiyle çalışmak da beni ayrıca mutlu etti. Çok güzel bir kadro oldu. Son zamanlarda okuduğum en etkileyici, en merak uyandırıcı ve değişik işlerden biri açıkçası. Heyecanla bekliyoruz yayınlanmasını.
◊ ‘Aylamaz Anne’yi canlandırıyorsunuz. Nasıl bir anne izleyeceğiz?
- Çok spoiler veremiyoruz ama iyi bir anne kendisi.
◊ Size benzeyen bir
anne mi?
- Yok, hiç benzemiyor.
ELİS’İ İZLEMEKTEN OYNAYAMADIM
◊ Diziden kızınız Elis’e de rol teklifi gelmiş. O nasıl oldu?
- O çok tatlı oldu. Elis’le beraber kostüm ve saç makyaj provasına gittim. “Sen burada otur, bekle beni, hemen bitecek” dedim. Elis orada oturuyor, sevgili yardımcı yönetmenimiz “Kızınızı oynatmayı düşünüyor musunuz?” dedi. “Hayır canım nasıl oynayacak” dedim. Ama baktım Elis dünden hevesli! “Anne ne olur” demeye başladı. Bize anı kalsın diye kabul ettim.
◊ Kızınızla olan sahneleriniz çekildi mi?
- Evet, İstanbul sahnelerini çektik kendisiyle.
◊ Nasıl geçti?
- Benim için çok enteresan bir deneyimdi. Ben heyecanlanacağını düşündüm açıkçası. Karşılıklı sahnemiz vardı. “Ezberledin mi sahnelerini?” dedim, “Ezberledim” dedi. Kamerayı görürse belki minik heyecan olur diye düşündüm ama rahattı. Ben Elis’i izlemekten oynayamadım, gözümü alamadım ondan.
◊ Anne oyuncu, baba (Ümit Kantarcılar) oyuncu; çocuğun genetiğinde var oyunculuk...
- Evet, maalesef.
◊ Neden maalesef diyorsunuz? Oyuncu olmasını istemez misiniz?
- Nasıl mutlu olacaksa hayatta, onu ne mutlu edecekse onu yapsın. Ben sevdiğim işi yapıyor olmaktan dolayı çok mutluyum. Ama çok da zor bir iş. Hayal kırıklıklarıyla dolu. Sağlam psikoloji gerektiren bir meslek. Çünkü defalarca, yıllarca reddedilmeyle karşılaşabiliyorsunuz. Bunu kaldırabilmek çok kolay iş değil. Çocuk doğduğundan beri hayatındaki herkes ekranda. O çok normal bir şey onun için, çünkü herkes televizyonda zaten. Ben bizden yetenekli olduğunu düşünüyorum. Babasından da, benden de daha yetenekli bence. En iyi taraflarımızı aldı.
ESKİDEN AZ OYUNCU, ÇOK İŞ VARDI ŞİMDİ AZ İŞ, ÇOK OYUNCU VAR
◊ Kariyeriniz boyunca sizi en çok zorlayan dönem hangisiydi?
- 2006-2007’de başladım bu işi yapmaya. O dönemde az oyuncu, çok iş vardı. Ve sanıyorum daha steril bir ortam vardı. Yetenekliysen bir şekilde fark ediliyordun. Ama günümüze bakıyorum; az iş, çok oyuncu var. Gençler için çok zor o alana, o akan suya dahil olabilmek. Ben başında çok çekmedim cefasını. Ama yolda çektim.
◊ Anne olduğunuz zaman çocuk gelişimi eğitimi de almışsınız...
- Evet, çok keyifli bir yolculuktu o da benim için. Elis açısından da çok faydalı oldu. Bir de yaratıcı drama eğitmeni olduğum için bir anlamda teorik bilgimin de olmasını istedim. Pedagojik altyapı olmadan çocuklarla çalışmak gerçekten çok tehlikeli. Buna çok dikkat edilmiyor. Ama etik olarak ben bunun teorik tarafını da öğrenmek istedim. Bana da çok faydası oldu.
◊ Bir de sinema filmi projeniz var; “Bugün Güzel”. Nasıl bir film geliyor?
- Gerçekten müthiş bir hikâye. Çok güzel bir senaryo. Şahane bir kadro.
◊ Oradaki rolünüz nasıl?
- Çok tatlı. O da bana çok keyif veren bir rol oldu. Hikâyesini Oğuzhan (Koç) yazmış. Oğuzhan’ı da aşırı severim. Fanıyımdır yani, şarkılarının falan da hayranıyımdır. Onunla bu projede olmak da benim için çok anlamlı. Her biri birbirinden kıymetli oyuncular var. Çok güzel bir iş oluyor. 12 Aralık’ta vizyona giriyor.
SAÇIMI ANNEM KESER KIYAFETLERİMİ ANNEM ALIR
◊ Kızınızla nasıl bir ilişkiniz var?
- Çok sevgi temelli olmasına özen gösteriyorum. Ona bir şey öğretmeye çalışmaktansa bu yolda yanında olmaya çalışıyorum sadece.
◊ Kızınızı tek büyütmenin zorluklarını yaşadığınız oldu mu?
- Hiç kolay değil... Devam eden evliliklerde bile her şey annenin üzerinde. Tek başına çocuk büyütmek gerçekten çok daha zor.
◊ Son olarak bakım sırlarınızı sormak istiyorum...
- Ben gençliğin, güzelliğin içeriden geldiğine çok inanıyorum. Yoga yapıyorum. Onun dışında doğallık severim. Saçıma ilik yağı sürerim mesela. Vitamin takviyelerim var. Ben kuaföre gitmem, benim saçımı annem keser. Hiç alışveriş sevmem, bütün kıyafetlerimi annem alır. Manikür de yaptırmam. Bunlar bana vakit kaybı gibi geliyor açıkçası.
ŞU AN KALBİM PIR PIR
◊ Şu an kalbiniz boş mu?
- Kalbim boş değil. Kalbim böyle pır pır. Ama zor yani... İlişkiyi başlatmak zor. İlişkiyi sürdürmek zor. Artık ilişki çok zor bir şey... Gerçekten o kadar zor bir dönemden geçiyoruz ki, kimsede “Bununla da uğraşayım” tahammülü yok. Ama kalbim pırpır. O çok iyi. Ne oluyor çünkü? Çok güzel şarkılar yazıyorum. Ben kalbim çarptığında inanılmaz üretken bir insan oluyorum.
UMUDU KAYBEDİNCE İLİŞKİ DE BİTER
◊ Uzun ilişki insanısınız gördüğüm kadarıyla...
- Evet, vallahi yorulduk artık uzun ilişkiden.
◊ Peki sizce neden bitiyor?
- Bence her şeyin bir vadesi var. Yani son kullanma tarihi olduğunu düşünüyorum. Raf ömrü bitince ilişki de bitiyor. Keşke her duygu başladığı gibi devam edebilse, sonsuza kadar sürebilse. Ama ben şöyle düşünüyorum; aşk çok kısa süreli bir şey zaten. Aşk çok hormonal. 2-2.5 ay kadar bir sürede geçiyor. Daha sonra sevgiye dönüyor. Sevgi kısmının çok daha kıymetli olduğunu düşünüyorum. Ve sevginin kıymetini biliyorum özellikle. Yani ben sevgiye daha çok özen olarak bakıyorum. Ona ihtiyaç duymak, sana ihtiyaç duyması ve birbirinin hayatını kolaylaştırmak olarak görüyorum. E tabii yıllar içerisinde anlaşamadığımız konular oluyor. Bir de genelde biz patolojik yerden ilişki yaşıyoruz açıkçası. Umudunu kaybettiğimde bitiyor ilişki. Benim ilişkilerim hep öyle bitti.


