Salacak canavarı! Boğaz da 3 ü çocuk 4 kişiyi denize atarak öldürdü! Son dakika haberleri
Haberturk sayfasından elde edilen bilgilere dayanarak, SonTurkHaber.com duyuru yapıyor.
Yıl 1958. İstanbul sıcak bir ağustos ayını yaşıyordu. O yıllarda İstanbulluların en büyük yaz eğlenceleri arasında akşamları yazlık sinemalara gitmek, gündüzleri ise sahillerdeki kiralık sandallarla gezintiye çıkmak vardı. Kıyılardaki iskelelerde yüzlerce sandal saatlik olarak kiralanırdı. Kürek çekmesini bilenler sandalcıyı yanlarına almadan açılır, bilmeyenler ise sandalcıya kürek çektirerek denizde gezintiye çıkardı. İşte o sandallardan birinde, tam 67 yıl önce işlenen bir vahşet hafızalara kazındı. Bu olayın ardından katil zanlısı, tarihe “Salacak Canavarı” olarak geçti.
BİR PAZAR GÜNÜTarih yaprakları 18 Ağustos Pazar gününü gösteriyordu. Elif Hanım, 7 yaşındaki oğlu, 9 yaşındaki kızı ve 12 yaşındaki komşu kızını alarak Üsküdar’ın meşhur Salacak Sahili’nde gezmeye çıktı. Amacı, çocukları bir süre dolaştırıp ardından eve dönmekti. Ancak çocukların “Anne, ne olur! Biz de sandalla biraz gezelim. Bak, herkes denizde dolaşıyor” ısrarına dayanamayan genç kadın, sahildeki onlarca sandaldan birine yöneldi. Elif Hanım, çocuklarla birlikte hiç tanımadığı birinin sandalına bindiğinde, Türkiye’de yıllarca konuşulacak kan dondurucu bir cinayetin kurbanı olacağını asla bilemezdi.
DÖNÜŞ OLMADI
Üsküdar’dan hareket eden sandal, çocukların isteği üzerine önce Kız Kulesi’ne doğru yol aldı. Kule çevresindeki kısa gezintinin ardından sandal Ahırkapı açıklarına doğru sürüklenmeye başladı ve bir süre sonra gözden kayboldu. Hava kararmaya başlamıştı. Akşam saatlerinde denize açılan diğer sandallar birer birer sahile geri dönerken, Elif Hanım ve çocuklarının bindiği sandal geri dönmedi. Genç kadın ve yanındaki çocuklar, o gün esrarengiz bir şekilde ortadan kaybolmuştu.
AİLELER POLİSE BAŞVURDUElif Hanım’ın eşi ve 12 yaşındaki küçük kızın ailesi, gece geç saatlere kadar çocukların eve dönmesini bekledi. Ancak gelen giden olmadı. Sahile inip aradılar, çevrede sordular ama gören ya da bilen kimseye rastlamadılar. Bir günün ardından çaresiz kalan iki aile soluğu karakolda aldı. Polis merkezine giderek Elif Hanım ile yanındaki üç çocuğun kaybolduğunu bildirdiler ve hayatlarından endişe ettiklerini dile getirdiler.
CİNAYET MASASI ÇALIŞMA BAŞLATTIKayıp başvurusu üzerine, o dönem İstanbul’da İkinci Şube Müdürlüğü olarak bilinen müdürlüğe bağlı Cinayet Masası dedektifleri hemen harekete geçti. Dedektiflerin ulaştığı ilk bilgilere göre, Elif Hanım ve üç çocuk en son Salacak Sahili’nde bir sandala binerken görülmüştü. Ancak geri döndüklerini gören olmamıştı. Karargâhlarını Salacak’ta kuran Cinayet Masası ekipleri, çevredeki sandalcılar arasında soruşturma başlattı. Yapılan ilk çalışmalarda ise kayıp aileye dair hiçbir iz bulunamadı.
SANDALDA KAN VE KADIN ELBİSESİ DÜĞMESİ
“Acaba sandal denizde batmış ve herkes boğulmuş muydu?” Tüm ihtimaller değerlendiriliyordu. Ancak o ana kadar polise, batan bir sandalla ilgili herhangi bir ihbar ulaşmamıştı. Cinayet dedektifleri, soruşturma alanını genişleterek Harem İskelesi’ne yöneldi. Burada yapılan araştırmalarda, kıyıya çekilmiş boş bir sandal bulundu. Sandalın içi incelendiğinde, kan lekeleri, bir kadın elbisesine ait düğme ve bir tutam saç tespit edildi. Bu bulgular, soruşturmada çok önemli bir ipucu olarak değerlendirildi. Öncelikli olarak, sandalı kimin kullandığının tespit edilmesi için çalışma başlatıldı.
6855 NOLU SANDALO dönemde her sandalcının, plaka gibi tanımlanan bir numarası bulunuyordu. Cinayet dedektifleri yapılan incelemede, boş bulunan sandalı 6855 numaralı olarak tespit etti. Bu numaradan yola çıkarak sandalı kimin kullandığı araştırıldı ve sahibinin Kandemir isimli bir kişi olduğu ortaya çıktı.
Dedektifler dikkat çekmemek için kılık değiştirerek Kandemir’i izlemeye aldı ve sandalı almaya gelmesini bekledi. Ancak Kandemir, günler geçmesine rağmen sandalını geri almaya gelmedi. Bu durum, dedektiflerin gözünde Kandemir’i baş şüpheli haline getirdi.
HER YERDE ARANMAYA BAŞLADI
Olay kısa sürede büyük yankı uyandırdı. Gündemi sarsan vakada, kayıp dört kişi ve şüpheli olarak aranan bir sandalcı vardı. Diğer sandalcılar her gün kendi teknelerinin başına gelirken, Kandemir bir türlü ortaya çıkmadı. Bu durum, şüpheleri daha da artırdı. Cinayet dedektifleri, İstanbul’un dört bir yanında Kandemir’i aramaya başladı. Artık herkes biliyordu ki Kandemir yakalandığında, Elif Hanım ve üç çocuğun akıbeti de ortaya çıkacaktı.

Tarih yaprakları 27 Ağustos’u gösteriyordu. Tam 9 gündür olay çözülememişti. Sokak çalışması yapan Cinayet Masası dedektifleri, elde ettikleri istihbarat üzerine Kandemir’in Sarıyer Bahçeköy’de bir inşaatta çalıştığını öğrendi. Bu kritik bilgi vakit kaybedilmeden dönemin İkinci Şube Müdürü Vedat Sokullu’ya aktarıldı. Emniyet Müdürü Sokullu, operasyonun önemini göz önünde bulundurarak bizzat ekibin başına geçti.
GAZETECİLER BASKINA TANIK OLDUEmniyet Müdürü Vedat Sokullu, operasyon öncesinde dikkat çeken bir ilke imza attı. Gazetelerin polis muhabirlerini yanına çağırtarak, “Gelin çocuklar, bir işe gidiyoruz” dedi. O dönemde olayı yakından takip eden ünlü polis muhabirlerinden Ahmet Vardar, yıllar sonra o yaşananları köşesinde şöyle aktarmıştı: “Önde Sokullu Müdür, arkasında Cinayet Masası ekipleri ve biz gazeteciler yola koyulduk. Sarıyer Bahçeköy’ün ara sokaklarında bir evin önünde durduk. Etraf hızla sarıldı ve polisler kapıyı çaldı. İçeri girer girmez Kandemir’i karşılarında buldular. Sandalcının ilk sözü ise ‘Beni asın’ oldu.”
KATİLİN İLK İTİRAFI
“Ve sonra ekledi: ‘Vicdan azabı çekiyordum. Gecelerí uyuyamıyordum, siz gelmeseniz ben teslim olacaktım’ dedi. Sokullu’nun bu taktiği tutmuştu. Kandemir bu sözleri söyledikten sonra Emniyet Müdürü Sokullu bize dönerek "Gördünüz ya çocuklar, kendisine bir fiske bile vurmadık. İşte gözlerinizin önünde itiraf etti." dedi.”
Kandemir adlı sandalcı yakalanmıştı. Herkes Elif Hanım ve 3 çocuğuna ne olduğunu merak ediyordu. İstanbul Cinayet Masası'nın müthiş çalışması sonucu yakalanan sandalcı Kandemir’in itirafları kan donduracaktı. Yakalanan şüpheli İkinci Şubeye götürüldü. Ve kısa bir süre sonra Kandemir hemen basın mensuplarının karşısına çıkarıldı. O dönemler şüpheliler çıkarıldıkları basın önünde işledikleri suçları tek tek açıklıyordu. Polis muhabirlerinin önüne çıkarılan Kandemir’in anlattıkları duyanları dehşete düşürdü.
SOĞUKKANLIKLA ANLATTIEmniyet Müdürü Sokullu’nun Kandemir’e olayı anlatmasını istedi. O açıklamada da yer alan Ahmet Vardar, katilin ağzından çıkanları şöyle kaleme almıştı; "Kadın sarı elbise giymiş güzel bir kadındı... Sandala binerken bacaklarının yarısını gördüm. Gözümü ondan ayıramıyordum. İçim gıcıklanıyordu. Ondan çok etkilendim. Önce belli etmedim. Sandalı Kızkulesi önünde akıntıya bıraktım. Sular bizi Ahırkapı önlerine doğru sürüklemeye başlamıştı. Hava da kararmıştı.."
Vedat Sokullu sordu: "Sonra neler oldu?"
"Kadına evlenme teklif ettim, benimle evlenmesini istedim. Bana, 'deli misin, ben evliyim, çocuklarım var' cevabını verdi. Öyleyse 'bir kerecik benim ol' dedim. Bana yine cevap olarak, 'çıldırmışsın sen, çocukların gözü önünde bu iş yapılır mı?" dedi. O sırada kendimi kaybetmek üzereydim.”
“ÇOCUĞU DENİZE ATTIM””Aklıma o korkunç fikir geldi.. Önce 7 yaşındaki çocuğu kolundan tutup denize fırlattım. Bu arada küçük kızı bağırmaya başlamıştı. 'Kardeşim, kardeşim boğuluyor' diye feryat ediyordu. Çocuğun çığlıkları tepemi arttırmıştı.. Onu da kolundan tutup denize savurdum.”
KAN DONDURAN İTİRAF“Sıra diğer küçük kıza gelmişti.. Fakat baktım o soğukkanlı duruyordu. O durunca şok geçiren kadını soydum ve tecavüz ettim. Bana direniyordu. Ama bu arada direnişini kırmak için sert bir şeyle kafasına vurdum. Bayılan kadını donmuş kalmış olan diğer küçük kızın gözleri önünde denize attım. Fakat denize attığım kadın birden canlandı ve yüzerek sandala doğru gelmeye başladı. Tam sandala yaklaştığı sırada kafasına kürekle vurdum, akıntıya kapıp gözden kayboldu.”
“KÜÇÜK KIZ YALVARDI”
“Hava iyice kararmış, sandalda 12 yaşındaki kızla ikimiz kalmıştık. Yakınımızdan bir motor geçince hemen onu sakladım. Yanımızdan geçen o motordan yiyecek, içecek istedim. Küreklere asılıp Kınalıada'ya doğru gitmeye başladım. Ona 'seni serbest bırakacağım, ama birine bir şey söylediğini duyarsam, gebertirim' dedim. Kız, 'sen merak etme, ne dersen onu yaparım diye yalvardı.”
“ONUDA DENİZE ATTIM”“Bir ara uykuya daldı. Baktım uykusunda sandalın plaka numarasını sayıklıyor. Bu da beni ihbar eder' korkusuyla onun da kafasına bir kürek vurarak denize attım. Sabaha karşı sahile çıktım ve kimseye görünmeden Sarıyer'deki akrabamın evine gittim."
“SALACAK CANAVARI” ADINI ALDITürkiye gündemi, bu tüyler ürperten cinayetlerle sarsıldı. Peki, katil zanlısı olan Kandemir kimdi? Emniyetin ulaştığı bilgilere göre Kandemir, 1931 yılında Üsküdar’da doğdu. Geçim sıkıntısı nedeniyle ilkokulun dördüncü sınıfında okulu terk etti. Çocukluğunda gazete sattı, ilerleyen yıllarda ise araba sürücülüğü, sandalcılık ve balıkçılık yaptı. Hiç evlenmeyen Kandemir, çevresinde alkole olan düşkünlüğüyle tanınıyordu. Yaptığı itirafların ardından ise kamuoyunda “Salacak Canavarı” adıyla anılmaya başlandı.
İDAM EDİLDİ
İfadelerinin ardından katil zanlısı Kandemir tutuklanarak cezaevine gönderildi. Davası, İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü ve duruşmalara büyük ilgi gösterildi. Kandemir’i o dönem deneyimli bir ceza avukatı savundu. İki kez idamdan kurtulan Kandemir, üçüncü kez ipten dönmeyi başaramadı. Mahkeme tarafından idam cezasına çarptırılan Kandemir, 19 Aralık 1962’de İstanbul Cezaevi avlusunda asılarak idam edildi.
VARDAR SONUNU ŞÖYLE YAZDIDavayı baştan sona kadar takip eden Ahmet Vardar, katil zanlısının idam ediliş gününü ise şöyle kaleme aldı; “İdama mahkum olduğu halde avukatının son girişimleriyle iki defa ipten döndü. Üçüncü defaki infaz sabahı için Sultanahmet Cezaevi'nin karşısındaki Salahçı Kahvesi'nde sabahladım... Tabii gazeteci arkadaşlarla birlikte.. O zamana kadar idamlar Sultanahmet veya Eminönü meydanlarında olurdu. Bir ara cezaevinden bir haber geldi. "İnfaz yine ertelendi" diye... "Vay canına yine boşuna bekledik" diye fotoğraf makinalarımızı toplayıp gitmeye hazırlanıyorduk ki cezaevi müdürü bizleri çağırdı. "Sabah 04.30'da resmi görevlilerin ve imamın huzurunda ceza infaz edilmiştir" dedi... Salacak Canavarı üçüncü kez paçayı kurtaramamıştı..”
Gazeteci Ahmet Vardar AHMET VARDAR EFSANE İSİM OLDU
‘Salacak Canavarı’ olayını takip ettiğinde 21 yaşında genç bir polis muhabiri olan Ahmet Vardar, daha sonra basın camiasında efsane isimler arasına girdi. Vardar, 1937 yılında İstanbul’da dünyaya geldi. Birçok gazetede polis muhabiri olarak görev yaptı. Daha sonra da köşe yazarlığı yaptı.
1990'lı yıllarda çalıştığı Sabah Gazetesinde "Alo Sabah" köşesiyle gündem oluşturan Ahmet Vardar, kendine has kimi zaman sert, kimi zaman babacan uslubuyla sevildi. Buradaki köşesinde halktan gelen şikâyetleri ve ihbarları duyurdu. O yıllarda olan "Ahmet Vardar Soruyor" adlı programı hazırladı ve sundu. “Getirme beni oraya.. Çekerim kulaklarını..” sözleriyle dikkat çekti. Birçok gazetede görev yaptı.
Evli ve iki çocuk babası olan Ahmet Vardar, birçok ödüle sahipti. Vardar, 25 Şubat 2010 tarihinde 73 yaşında İstanbul’da Pankreas kanseri sebebiyle kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti.


