SALİH TUNA Açmak mı istiyorsun?
SonTurkHaber.com, Sabah kaynağından alınan bilgilere dayanarak bilgi paylaşıyor.
Yırtmaçlı eteğini avret mahallinin örekesine kadar açmış halde zafer kazanmış bir kumandan edasıyla konser salonunu dolduran "kızlarımıza" nutuk irat ediyor:
"Açmak istiyorsanız açın, konuşmak istiyorsanız konuşun, kimsenin nasıl davranmanız gerektiğini söylemesine, nasıl konuşmanız gerektiğini söylemesine, ne yapmanız gerektiğini söylemesine ihtiyacınız yok kızlar. Sizin kendi kanatlarınız var, kimsenin kanatları altında durmaya ihtiyacınız yok. Uçun, aksini söyleyenlere babayı alırsınız diyorum..."
Kim mi bu?
Popçu bir hatun, adının inanın hiç önemi yok. Maksadımız üzüm yemektir, bağcı dövmek değil.
Kaldı ki mezkûr lakırdılar münferit değildir. Varoluşçuluk, feminist bireysel özgürleşme ve liberal hümanizm çizgisinden beslenen "özgürlük söyleminin" yansımasıdır. Yani çağımızın dominant yaklaşımının.
Ne ki Adorno'nun da dikkat çektiği üzre, "özgürlük söylemi" çoğunlukla yeni bağımlılıkların maskesi haline dönüşür. Gerçekten de insanlık tarihinin en büyük aldatmacalarından biri "özgürlük" kelimesine yapılan makyajdır. Kimisi onu demokrasiyle eşitlemiş, kimisi pazarlama sloganına çevirmiş, kimisi de giydiği yırtık pırtık pantolonun beline sıkıştırmıştır.
"Açmak istiyorsanız açın...Kendi kanatlarınız var, uçun" lakırdısı ne kadar ayartıcı değil mi? Lakin bir bakıyorsunuz, o kanatlar Zara'dan çıkma, o "özgürlük" de indirimli etiketle satılıyor.
***
Varoluşçuluk malumunuz insanın kendi seçimlerini kendisinin yapmasını kutsar. Ama kapitalizm, o seçimi baştan paketler. Ne yapacağınıza kendiniz karar verdiğinizi sanırsınız ama o karar (mesela) Paris Moda Haftası'nın kulisinde çoktan alınmıştır.Soru şudur: Özgürlük, "açmak istediğinde açmak" mıdır yoksa "örtününce dışlanmamak" mı?
Bugün göbeği açık bırakmak moda, yarın göbeği örtmek; hangisi özgürlük?
Eğer özgürlük her sezon değişen bir katalogsa, o özgürlüğün patronu sen misin yoksa moda ve tasarım tröstleri mi?
Işıklar içinde yatası Marx olsaydı "Yoldaşlar, zincirlerinizi kırın" demezdi, "Yoldaşlar, zincirler artık kolye olarak satılıyor, sakın taklaya gelmeyin..." derdi.
***
En kötü kölelik, köle olduğunu fark etmemektir. Dahası, zincirleri bile özgürlük sanmaktır. "Kendi kanatlarınla uç" sloganı, sonuç itibarıyla "kredi kartı limitin kadar uç" demektir. Reklamlar da "içinden geldiği gibi davran" diyor ama o içi dolduran reklamdaki marka veya üründen başka bir şey değil.Demem o ki özgürlük öyle araçsallaştırılıyor ki Pavlov'un köpeği misali zil çalınca yeni koleksiyonun peşinden koşuluyor.
Global karar vericiler başkanlar veya krallar değil; podyumun arkasındaki görünmez eller. Tasarımcılar, PR ajansları, algoritmalar, Instagram influencerları...
Trajikomik olan bu karar vericilere tastamam boyun eğenlerin kendilerini "özgür" sanmasıdır. "Ben farklıyım" diyen bir genç, karar vericilere boyun eğen sıradan biridir aslında. Farklılık sandığı da en çok satılan standart üründür.
Özgürlüğün ölçüsü, istemediğini yapmana karşı öz iradenle direnmendir. Ama kapitalizm öyle iğva edicidir ki istemediğini bile istemen için seni ayartır. İşte asıl zincir budur; markalı / moda zincir.
Gerçek özgürlük fıtrata /öze dönmektir...

