SALİH TUNA İmamoğlu imparator
SonTurkHaber.com, Sabah kaynağından alınan bilgilere dayanarak haber veriyor.
Bilal Akyıldız'ın adı "Ümraniye Sapığı"na çıkartıldı. Linç yedi, mahpus yattı, işkence gördü. Mide kanaması geçirdi. Bir müddet sonra da masum olduğu ortaya çıktı.
Kendisine iftira atan Fatih Altaylı'ya dava açtı, tazminat kazandı. Lakin üzerinden yıllar geçse de uğratıldığı iftiranın etkisinden kurtulamadı.
Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek çok parlak bir amiraldi. Günlükleri Ergenekon tertibinde delil olarak kullanıldı. Oğlu Burak Örnek, babasının günlüklerini medyaya sattı iftirasına maruz kaldı. Kanser oldu, genç yaşta aramızdan ayrıldı. Özden Paşa da oğlundan üç ay sonra aynı hastalıktan vefat etti.
Burak Örnek'in abisi Tolga Örnek yaşadıkları trajediyi şöyle anlattı: "Babamın ölümünü, Burak'ın ölümünden ayırmak asla doğru olmaz. Çünkü Burak babama bakarak üzüldü, babam da bizi üzdüğü için üzüldü... Eğer hayatta bir tek cümle, bir insanı öldürebilir mi diye sorarsanız, o da Fatih Altaylı'nın 'Burak, babasının günlüklerini çaldı ve milyonlarca para karşılığında sattı' cümlesidir... Burak'ı o cümle aldı götürdü bizden..."
Yanlış anlaşılmasın, konumuz iftiranın insanda açtığı onulmaz yaralardır, Fatih Altaylı değil.
Mesela, bir başka duayen gazetecimiz de Şerafettin Yardımedici'nin intiharına neden olmuştu.
***
Yarbay Ali Tatar "Amirallere Suikast" iftirasıyla başlatılan soruşturma neticesinde gözaltına alındı, tutuklandı, sonra serbest bırakıldı. Çok geçmeden tekrar tutuklamak için kapısına dayanıldı. "Flaş bellek" ve "Karargâh evleri" gibi kumpaslarla canından bezdirildi. Hülasa, onurlu bir asker olarak dayanamayacak hâle geldi, eşine bir mektup bıraktı, şakağına bir kurşun sıkıp intihar etti.Mektubunda "Hepinize bir hakkım geçtiyse helal olsun. Sizin de bana hakkınızı helal edeceğinize eminim..." diyordu ailesine. "Belki bu süreç altı ay, bir yıl sonra geçecek. Ancak benim buna dayanacak hâlim yok. Öncelikle başınızı öne eğdirecek hiçbir şey yapmadım. Başınızı dimdik tutun! (...) Gökçen'im, canım kızım derslerine çok iyi çalış. İyi çalış ve önemli yerlere gel ki benim hesabımı sorabilesin!.."
Not: 15 Temmuz sonrası merhum Ali Tatar'ın tutuklanmasını talep eden savcı ve tutuklayan hâkim, FETÖ üyeliğinden mahkûm edildi.
***
Demem o ki iftira, onurlu her insana dünyayı zindan eder. Kimi zaman da canına kıymayı kurtuluş sanacak kadar canından bezdirir.Malumunuz, yaklaşık üç aydır (evveli de var ama biz tutukluluk süresini esas alalım) Ekrem İmamoğlu hakkında çarşaf çarşaf iddialar medyaya yansıdı.
Hem de öyle herhangi bir gazetecinin iddiası değil; bizzat kendi partisinden, birlikte yola çıktıklarından, belediyede en önemli makamlara getirdiği çalışma arkadaşlarından...
Üstelik tüyü bitmemiş yetimin hakkına çökmek gibi yüz kızartıcı iddialar bunlar.
Hadi İmamoğlu penceresinden bakarak, tüm bu iddialara olanca belge ve görüntülere rağmen, "iftira" diyelim...
Yine de her normal insan etkilenir, yıpranır, hakkındaki "iftiraları" bir bir çürütmek için yırtınır, ne bileyim, gözüne uyku girmez...
İmamoğlu hiç öyle değil, son mektubundan da anlaşıldığı üzre aşırı profesyonel. Ancak özel eğitimden geçen bir insan evladı bu denli etkilenmez.
O kadar etkilenmiyor ki, "Hakkımdaki iddiaların bir teki doğruysa Taksim'de kendimi asarım..." yollu rest çekmeye bile tenezzül etmiyor. (Ki, doğru çıksa, en fazla Fatih Altaylı misali, "Ben öyle şey demedim" der, olur biterdi.)
İmamoğlu'nun söz konusu "profesyonelliği" FETÖ'ye yurt inşa ettikleri yıllardan Beylikdüzü'nde FETÖ'nün belediye imamı ile çalışmasına, FETÖ'nün Samanyolu kanalında spor yorumculuğu yapmasından FETÖ'cülerin Paris'te orda burda İmamoğlu maskeleriyle arzı endam etmesine kadar bir yığın "karineden" hareketle açıklanabilir mi, bilmiyorum.
Benim bildiğim, mahut profesyonelliği maşallah "imparatorluk" düzeyinde.
Hani, Kolpaçino 3. Devre filminde Ganyotçu, mafya liderinin vahşeti üzerine, "İmparator" demişti ya, o hesap.

