Saray ın tüm hikayeleri bitti!
Halktv sayfasından alınan verilere göre, SonTurkHaber.com bilgi veriyor.
Halk TV internet sitesi sordu:
“Ekonomi Büyüdü Hissettiniz mi?”
Bir anda aydınlanma yaşadım. Sahiden de son zamanlarda bir şişkinlik hissediyordum. Gerçi bunu aldığım kortizonlu ilaçlara ve onları alırken sıfırlamam gereken, -ama erik mevsiminde mümkün olmayan- tuz miktarına bağlıyordum..
Meğer büyümüşüz de ondanmış!
TÜİK verileri açıkladı, Mehmet Şimşek yorumladı. Rakamlar “İlk çeyrekte büyüme yüzde 2 olmuş. Bu da ILIMLI BÜYÜME” anlamına geliyormuş.”
Teknoloji Çağı öncesi anneler iyi bilir. Sütün bebek için yeterli sıcaklıkta olup olmadığını anlamak için serçe parmağını hafifçe dokundurup kontrol ederdik.
Mehmet Şimşek de öyle mi yaptı, bilemem.
Ama yardımcı olmak için bir veri paylaşabilirim.
Türkiye Cumhuriyeti 1923 - 1932 yılları arasında % 7.2 büyümüştü. Sonraki dilimde de bu oran yüzde 5’in üstündeydi.
Saray’ın gerçekten epey büyümüş danışmanları saatlerce izah etmeye kalkabilirler bu verileri. Elbette tenezzül ederlerse.
Ben tek bir açıklamaya razıyım: ILIMLI BÜYÜME ne demek. “Fazlası el yakar” mı?
Bana “BİRAZCIK HAMİLE” der gibi geliyor da..
Hani şu demokrasimizin ölçütlerinden biri niyetine!
*. *. *
Ölçüt çok aslında. Solun hangi çeşidini benimsediğiniz sizin nasıl bir hain olduğunuzu şıp diye ortaya çıkartıverir.
Saray’ın önemli danışmanlarından biri, Mehmet Uçum oturmuş, aldığı paranın hakkını vermek için uğraşmış didinmiş.. (Ne demekse) istismar edilen sol akımlar listesi hazırlamış. Test niyetine!!
- Sermaye solculuğu
- Liberal solculuk
- Neo liberal solculuk
- Batıcı solculuk
- Foncu solculuk
- Küreselci solculuk
- Gayri milli solculuk
- Irkçı solculuk
- Devlet düşmanı solculuk
- İnsan karşıtı solculuk
- Cinsiyetsizcilik solculuğu
- Arkaik dogmatik solculuk
“Test” deyince insanın kendisini kontrol edesi gelir ya!
Ben de öyle yaptım.
Küreselciliğe kadar geçtim de, orada Enternasyonal marşı eşliğinde bir durdum.
Elbette aynı şey değil. Ama insan hatırlamadan edemiyor.
Sonra gayrı milli seçeneğinde de Erdoğangilleri hatırlayarak durdum. “Medeniyetimiz” derken, Arapçaya kutsallık atfederken, hatta neredeyse Arap olmaya çalışırken, bu ülkenin tamamen yerli imkanlarla var ettiği varlıkları haraç mezat satmışken hangi milli özellikten söz ediyorlar, anlayamadım.
Mehmet Uçum bilmiyor olamaz. Bence bilerek tahrif ediyor. Solculukta evet bir fraksiyon devlet düşmanıdır. Ancak genel akım sosyalizmde aslolan devlet düşmanlığı değil, “KİMİN DEVLETİ” sorusudur. Günümüz yorumlarında da devletin küçültülmesi, karşılığında yerelin ve insanların büyümesidir.
Eğer bir ülke sadece sermaye grupları ve sarayları ile büyüyorsa buna “SOYGUN” denir.
Cinsiyetsizcilikten söz ederken LGBT savunmasından söz ediliyorsa da, buna düpedüz nefret ile soslanmış iki yüzlülük denir.
*. *. *
Listede her madde Mehmet Uçum Bey’in fantezi dünyasını yansıtıyor. “İnsan karşıtı solculuk”ta Nirvana’ya çıkıyor.
Ama bir madde var ki üzerinden riya akıyor:
Üç beş adet satan gazetelere, bağımsızlar kadar izlenmeyen haber kanallarına, sadece Erdoğan’ın yanında diye kamu bankalarından hortumla para akıtmak “fonlanmak” değil mi mesela?
Ya da mültecileri sınırlarımızın içinde tutabilmek karşılığında, her geçen gün Türkiye’den biraz daha uzaklaşan AB’nin fonlarından milyar Euro’lar almak ne anlama geliyor ki!
*. *. *
Bu ülkenin en yurtsever, MİLLİ insanlarını 12 Mart ve 12 Eylül darağacına gönderdi.. Bugün de iktidar benzerine pek az rastlanan bir şiddetle cezaevlerine gömmeye kalkışıyor.
Erdoğan’ın eski metin yazarlarından.. Bugün tenzil-i rütbe ile Yeni Şafak köşecisi yapılan Aydın Ünal da “İMAMOĞLU HİKAYESİ BİTTİ” buyurmuş.
Nasıl mı?
“Sirkatin söyler..” misali, itirafçı tanıkların arttığını hatırlatarak.
Erdoğan iktidarı anketlerde, meydanlarda, Türkiye’nin dört bir köşesinde ve özellikle AKP’nin kalelerinde geriledikçe Saray kalemleri çıtayı arşa taşımaya uğraşıyor da.. İşte bazen böyle “itirafçıların sayısı artıyor” tespitinin ne anlama geldiğini ıskalayınca, çıta da göklerden gelen bir irade misali kafalarına iniyor!
Mesela.. Gazetesinin daha üç gün önce “Faiz arttı, döviz yükseldi, enflasyon azdı. Üretim düştü. Sanayi duruyor” başlığı attığını hatırlatıyor. Üstelik gerçek verilerle sanayide işlerin “KÖTÜDEN DAHA KÖTÜYE GİTTİĞİNİ” hatırlatıyor.
Erdoğan’ın tüm hikayelerinde çoktan sona gelindiğini bilmezden gelip İmamoğlu’na sataşıyor.
*. *. *
Ekonomi, ne ılımlısı, alev alev yanıyor.
Bir yandan da BARIŞ SÜRECİ denilen gündemde belirsizlikler ve soru işaretleri çığ gibi yığılıyor.
PKK yönetim kadrosundan Bese Hozat’ın sözlerini bu çerçevede dikkatle okuyup not etmek gerekiyor:
“Bölgede ve Ortadoğu’da 3’üncü Dünya Savaşı yoğunlaştı. Bölgenin dizaynı çok gündemde. Süreci bütün bu gelişmelerden kopuk ele alamayız. Gelinen aşamada 21’inci yüzyılın dengeleri, siyasi sistemi yeniden dizayn ediliyor. Bu anlamda bölge dizaynı İsrail’in güvenliği ve çıkarları temeline ele alınıyor ve o temelde yeniden düzenleniyor. Giderek İsrail bölgede hegemonik güç oluyor. ABD, İngiltere ve batının ciddi desteği tüm bölge üzerinden etkisi giderek artıyor. Bu gelişmeler doğrudan Kürtleri de ilgilendiriyor. Çünkü Kürtler de tüm bu dizayn içindedir, bu gelişmelerin tam merkezindedir savaşın tam merkezindedir. Bütün bu güçlerin de İsrail başta olmak üzere ABD başta olmak üzere Kürtler üzerinden ciddi hesapları var, planları var.”
Rojava’nın PKK’nın feshi sürecinin dışında kalması / tutulması başlı başına bir işaret. Dahası, Hozat, bölge dizayn edilirken bunun (pazarlıkların) dışında kalamayacaklarının da sinyalini vermiyor mu?
Bu yaz çok sıcak geçecek. Ama bence sonrası bahar..
Yeter ki;
Azıcık daha sabır.. Gençlere güven.. İmamoğlu’na destek..
Kılıçdaroğlu’na akıl fikir..


