SDG’nin Adem i Merkeziyetçilik oyunu: Makyajlanmış federalizm! Dış Haberler
Haberturk sayfasından alınan verilere göre, SonTurkHaber.com bilgi veriyor.
Suriye’nin bir bölümünde kantonlardan komünlere uzanan fiili bir yönetim modeli kuran terör örgütü PKK uzantılı SDG, bu yapıyı uluslararası kamuoyuna “yerel demokrasi” olarak sunuyor.
Eğitim alanında kendi müfredatlarını hazırladılar. Güvenlikte, terör örgütü PKK/YPG denetiminde yerel asayiş güçleri oluşturuldu. Petrol gelirleri ve vergi toplama gibi ekonomik kaynaklar, merkezi Şam yönetiminden bağımsız şekilde kontrol edilmeye başlandı. Yargıda ise “toplumsal adalet komiteleri” ve yerel mahkemeler devreye sokuldu.
Söylem değişimiBu tablo, fiili bir özerkliğe işaret etse de SDG, Türkiye’nin net duruşu nedeniyle bugüne kadar böyle bir adım atamadı. “Federalizm” kavramının yarattığı siyasi direnci aşmak için aynı yapıyı bu kez söylem değişikliğine giderek “adem-i merkeziyetçilik” adıyla pazarlamaya yöneldi.
İsrail’in Gazze ve Suriye başta olmak üzere yürüttüğü bölgesel terör politikaları da SDG’nin Şam yönetimi ile birleşme fikrinden uzaklaşmasına yol açtı.
Türkiye’nin tavrı netAnkara, adem-i merkeziyetçilik söyleminin Suriye’nin üniter yapısını hedef aldığını düşünüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Yönünü Ankara’ya, Şam’a dönenler kazanacak; kendisine yeni yabancı patronlar arayanlar kaybedecek” sözleri, bu bağlamda SDG’ye verilmiş doğrudan bir mesaj niteliği taşıyor.
Türkiye, SDG’nin belkemiğini oluşturan YPG’yi PKK’nın Suriye uzantısı olarak gördüğü için bu kavramı terör örgütüne meşruiyet kazandırma oyunu olarak değerlendiriyor. Ankara ayrıca, söz konusu modelin sınırlarının hemen ötesinde bir “terör koridoru” inşa edeceğini vurguluyor.
Bu nedenle mesele yalnızca bir Suriye iç meselesi değil, doğrudan Türkiye’nin ulusal güvenliği açısından bölgesel bir risk olarak ele alınıyor.
İsrail güdümlü projeSDG’nin “adem-i merkeziyetçilik” söylemini öne çıkarmasında yalnızca ABD’nin yıllar süren desteği değil, İsrail’in bölgesel stratejileri de etkili.
İsrail, uzun süredir Suriye’nin kuzeyinde ve Irak’ın kuzeyinde parçalı ve zayıf yönetim yapılarının oluşmasını kendi stratejik çıkarına uygun görüyor. SDG’nin kullandığı bu kavram, Batı’da federalizme kıyasla daha yumuşak ve kabul edilebilir görünse de gerçekte İsrail’in güvenlik doktrinine uyumlu bir parçalanma senaryosu ortaya koyuyor.
Ankara bu girişimi “İsrail güdümlü makyajlanmış federalizm” olarak okuyor.
Terörsüz Türkiye sürecine etkisi
Türkiye’nin başlattığı “Terörsüz Türkiye” süreci, PKK’nın silahsızlanmasını ve terörün tamamen tasfiye edilmesini hedefliyor. Ancak SDG’nin “adem-i merkeziyetçilik” kartı, bu hedefe ulaşılmasında ciddi bir tehdit unsuru olarak görülüyor. Çünkü sürecin PKK’nın Suriye dâhil tüm bileşenlerini kapsaması bekleniyor.
Suriye’de oluşacak fiili durum, tüm süreci derinden etkileme potansiyeli taşıyor.
Ankara’nın duruşu netSDG’nin “adem-i merkeziyetçilik” söylemi, yalnızca idari bir reform önerisi değil; sahadaki özerklik uygulamalarına siyasi meşruiyet kazandırma oyunu.
Bu oyun, İsrail’in bölgesel hesaplarıyla besleniyor. Üstelik bu süreç, “Terörsüz Türkiye” hedefini baltalayabilecek dış bir baskı unsuru olarak görülüyor. Ankara, hem masada hem sahada bu oyuna karşı kararlı bir duruş sergiliyor ve her seçeneği saklı tutuyor.
Adem-i Merkeziyetçilik nedir?Adem-i merkeziyetçilik, karar ve yönetim yetkilerinin merkezden alınarak yerel birimlere devredilmesi olarak tanımlanıyor. Üniter devlet yapısının korunduğu modellerde idari adem-i merkeziyetçilikten söz ediliyor; burada belediyeler ve yerel kurumlar sınırlı idari yetkilere sahip oluyor.
Federal sistemlerde ise siyasal adem-i merkeziyetçilik öne çıkıyor ve eyaletler geniş yasama ve yürütme yetkilerini kullanabiliyor. Irak’ta 2005 sonrası kurulan Kürdistan Bölgesel Yönetimi federal bir örnek oluştururken, İspanya’da Katalonya ve Bask bölgeleri özerk yönetim modeliyle öne çıkıyor. Fransa ise üniter yapıyı koruyarak bölgesel yetkileri güçlendirmesiyle idari adem-i merkeziyetçilik örneği sunuyor.


