Semaver, nazarlık, halı: Türklerin eski eşyalarını topluyorlar Sözcü Gazetesi
Sozcu sayfasından alınan verilere göre, SonTurkHaber.com bilgi veriyor.
Fransa'nın Strasbourg kentinde bulunan ve şu sıralar restorasyon sürecinde olan Alsas Müzesi, kapılarını 2027 yılında yeniden açmaya hazırlanıyor. Ancak bu sefer koleksiyonunda yalnızca bölge tarihine değil, göçmen toplulukların kültürel izlerine de yer verecek. Özellikle Türk toplumuna yönelik yapılan çağrıyla birlikte çeyizlik eşyalar, semaverler, nazarlıklar, namazlıklar ve duvar halıları gibi gündelik hayatın sembolik objeleri müze envanterine kazandırılacak.
"BİR YASTIKTA KOCAMAK" MÜZE KOLEKSİYONUNDAArtı33'te yer alan habere göre projeye ilk katkılardan biri Migrations Santé Alsace Derneği projeler sorumlusu Hatice Küp'ten geldi. Küp, annesinin elleriyle hazırladığı, Türk kültüründe evliliğin sembolü sayılan "bir yastıkta kocamak" anlamını taşıyan özel gelin yastığını müzeye bağışladı. Yaklaşık 1.60 metre uzunluğunda, el işi dantellerle süslenmiş ve yünle doldurulmuş bu yastık, geçmişin hem estetik hem duygusal bir temsilcisi olarak sergilenecek.
Hatice Küp, konuyla ilgili yaptığı açıklamada "Türk geleneğinde çeyiz hazırlığı, evlilik öncesi en kıymetli geleneklerden biridir. Annemin hazırladığı bu yastık sadece bir eşya değil; aynı zamanda bir neslin taşıdığı kültürel değerlerin izidir" dedi.
Alsas Müzesi yetkilileri, Türk toplumunun göçle birlikte beraberinde getirdiği günlük yaşam objelerini ve sembolik eşyaları kalıcı bir koleksiyona dahil ederek, göçmenliğin kültürel mirasını görünür kılmayı hedefliyor. Semaverden namazlığa, el dokuması halılardan nazarlıklara kadar birçok eşya bu kapsamda toplanıyor.
Restorasyon süreci devam ederken müze, 2027 yılında yeniden kapılarını açtığında Türk kültürüne ait bu özel kolesiyon kalıcı sergide yer alacak. Böylece yalnızca Alsas bölgesinin değil, bu bölgeye hayat veren toplulukların da hikayeleri müze çatısı altında ölümsüzleşecek.
KATILMAK İSTEYENLERE ÇAĞRIProjeye katkı sağlamak isteyen Türk kökenli göçmenler, ellerindeki anlamlı objeleri bağışlayarak bu kültürel mirasın bir parçası olabilecek. Müze yetkilileri, bu eşyaların yalnızca fiziksel nesneler değil; bir kimliğin, hatıranın ve göç yolculuğunun sessiz tanıkları olduğunu vurguluyor.


