SonTurkHaber.com
close
up
Setteki Türkan ‘yaşadı’ evdeki Türkan ‘anladı’

Setteki Türkan ‘yaşadı’ evdeki Türkan ‘anladı’

Hurriyet sayfasından alınan verilere göre, SonTurkHaber.com bilgi veriyor.

Türkan henüz küçük bir çocuk, elinde bir külah badem şekeri evin merdivenlerinde oturuyor. İçi sevinç dolu. Tam ağzına bir tane atacakken arkadaşı külahı kapıp gidiveriyor. Kalakalıyor küçük Türkan… O zamandan sonra badem şekeri hainliğin, haksızlığın, içinde kalan sevincin ve kendine ait olanı kaptırmanın simgesi oluyor onun için. Bu hikâyeyi bilirmiş Türkan Şoray’ı sevenler, o nedenle külah içinde badem şekeri getirirlermiş ona. O da hiç itiraz etmeden birkaç tanesini ağzına atıverirmiş… Sanki ‘Sevincimi, hakkımı benden alamazsınız’ der gibi hâlâ çok severmiş badem şekerini…

Zor bir çocukluk onunkisi… 15 yaşındayken kameranın karşısına geçiyor. O yaşlarda kötülüğü, art niyeti bilmediğini söylüyor ama o dönem yaşadıklarını, suiistimalleri hiç unutmuyor, affetmiyor da... Kameranın karşısında büyüyor, setlerde öğreniyor hayatı, orada nefes alıyor. İki Türkan’ı bir arada yaşıyor; biri mütevazı evinin kadını Türkan, diğeri film yıldızı Türkan Şoray! Canlandırdığı her karakterle biraz daha öğreniyor hayatı ve bir gün ‘altın kafes’ten çıkıveriyor emin adımlarla… Çıkış o çıkış...

‘Türkan ve Hayat’ çok güzel bir kitap olmuş. Kocaman bir ülkenin kalpten sevdiği birisiniz. Işıltılı olduğu kadar, zor bir hayat sizinki... Şimdilerde hayatınızın nasıl bir dönemindesiniz?

Kitabı beğenmenize çok mutlu oldum, hele “Koca bir ülkenin kalpten sevdiği birisiniz” cümlesine bayıldım. Bu benim için en büyük hediye, çok kıymetli. Çünkü ben de tüm ülkemi, herkesi çok seviyorum. Hayatımın huzurlu bir dönemindeyim. Kendime küçük ama sevgi dolu bir dünya kurdum. O dünyada kızım Yağmur’la, sevdiklerimle, dostlarımla, kitaplarımla sakin ve mutluyum.

Hep Türkan’dan ve Türkan Şoray’dan bahsediyorsunuz. Setten çıkıp evinize girdiğiniz anda Türkan olmuşsunuz. İki Türkan birbirini tamamlamış gibi. Birinin yapamadığını diğeri kamera karşısında yaşıyor. Dans ediyor, küfürlü konuşuyor, çılgınca âşık oluyor, kavga ediyor... Bir ikiye bölünme değil, bütün olma hali sanki...

Türkan’ın içinde tuttuklarını Türkan Şoray’da yaşatarak sanırım. Aslında bu ayrımı uzunca zaman fark etmedim çünkü bu iki Türkan birbirini hep tamamladı. Birçok duyguyu sette, oynadığım karakterlerle yaşadım, onlar beni ben yaptı. Setteki Türkan ‘yaşarken’ evdeki Türkan ‘anladı’. Bu yüzden dediğiniz gibi bu bölünmenin aksine bir tamamlanma oldu benim için.

Hep gözlemliyorsunuz; çam ağacını, yağmuru, serçeyi, okul çocuklarını, metrobüste yolculuk edenleri... Sanki seyrederek ve oynayarak sayısız hayatı yaşıyorsunuz. Bu nasıl bir zenginlik? Yorulmuyor musunuz?

Oyunculuk gereği hep bir gözlemciyim. Oynadığım karakterlerde de yazdığım senaryolarda da bu gözlemcilik halinden hep beslendim. Biraz da empati yeteneği güçlü biri olduğumu düşünürüm, o yüzden sokakta yürüyen insanın gözlerinden o günün yorgunluğunu, bir çocuğun yaramazlığının altındaki suskunluğu fark ediyorum, hissediyorum. Bence oyuncu olmak da böyle bir şey, insanların hikâyelerini içselleştirmek, dünyayı anlayabilmek. O yüzden bu gözlem hali beni yormuyor. Elbette zaman zaman üzücü şeylere rastladığımda ve elimden bir şey gelmediğinde çok çok üzülüyorum. Ama ben bu gözlem halinin pozitif yanlarına odaklanmak istiyorum. Problemler nasıl çözülür, sevinçler nasıl çoğaltılır, kalpler nasıl hafifler...

Diyorsunuz ki “Keşke daha çok okul yaptırabilseydim”. Bir tekne sahibi olmak hayallerinizden biri ama maliyetli olduğunu söylüyorsunuz kitapta. Daha çok paranız olmalıydı, neden olmadı?

Sinema benim için para kazandığım bir meslekten ziyade tam anlamıyla hayatımdı. Bu yüzden para benim hiçbir zaman hayatımın merkezinde olmadı. Elbette sağlıklı yaşamak, belli bir standartta yaşamak için para gerekli ama asıl anlamlı olan şey elindekini paylaşmak. Bizim çalıştığımız dönemlerde birçok sistemsel problem vardı; telif yoktu mesela. Ulaşımımızı kendimiz sağlardık, kostümlerimizi kendimiz alırdık, hatta kendi stilistimizdik, kıyafetlerimin birçoğunu ben çizmişimdir. Saç-makyajdan takılara kadar her şeyi kendimiz temin ederdik. Yani kazandığımız paranın önemli bölümünü yine sinemaya harcıyorduk. Bundan pişmanlık duydum mu? Hayır. Şimdiki meslektaşlarımın da tüm bunlara erişebilmesini doğru buluyorum ve onlar adına mutlu oluyorum. Bu gibi imkânlar bizim zamanımızda da olsa daha çok para kazanamaz mıydım? Kazanabilirdim ama o zaman kazandığım o daha çok parayla da eğitime katkıda bulunurdum. Çocukların okul bahçesinde neşeyle koşuşturması, onların büyüyüp mezun olduğunu görmek, bunlar gerçekten asıl zenginlik ve bu benim için gayet yeterliydi.

Öfkenizden bahsediyorsunuz. “Kin tutarım ve affetmem” diyorsunuz. Bircan Hanım bir bakışınızla insanın kalbine hançer sokabileceğinizi yazmış. Bu kadar kırılganken bunu nasıl başarıyorsunuz?

Kitabımda da bahsettim, bir noktadan sonra hayat bunu öğretiyor. Kendinizi korumak için yapıyorsunuz bunu her şeyden önce. Bazen kelimelerden daha etkili olabiliyor o suskunluk, bakışlar... Bircan öyle dediyse de öyledir...

Aşk ve çocuk

Anneniz çok otoriter, dediğim dedik biri. 17 yaşında Rüçhan Adlı’yla tanışıyor ve 19 yıl birlikte oluyorsunuz. Sizden 23 yaş büyük. Bu kez de onun kanatları altında, onun otoritesiyle yaşıyorsunuz. Ve bir gün Cihan Ünal’a âşık olup ondan ayrılıyorsunuz. Aşk mı sizi harekete geçirdi, yoksa gerçek Türkan’a yol alma duygusu mu?

Aslında cevabım sorunuzda saklı. Bir noktada hem duyduğum aşk hem de gerçek Türkan’ın yol alma duygusu beni harekete geçirdi.

Cihan Ünal’la evlenip Ankara’ya taşınıyorsunuz. Ve birdenbire film yıldızı Türkan Şoray gidiyor, evinin kadını Türkan geliyor. Öyle ki evde bir yardımcınızın bile olmadığını söylüyorsunuz. Film yıldızı Türkan Şoray itiraz etmedi mi buna?

Evet, hiç yardımcım yoktu; çamaşır, ütü, bulaşık ve Yağmur’un bakımı bendeydi. O dönem o Türkan’ı da yaşamak istedim ama ev kadını Türkan’dan ziyade, sinemaya âşık olan Türkan buna itiraz etti. Televizyonu açtığımda, kendimi bir film karesinde, jenerikte ‘Türkan Şoray’ adını gördüğümde bir kimlik karmaşası yaşıyordum. “Ben hangi Türkan’ım” diye sorguluyordum. Bu yüzden en nihayetinde yine ait olduğum yere, sinemaya döndüm. 

Ve siz de aldatılıyorsunuz. “Erkeklere asla güvenilmez” diyorsunuz. Aldatıldığınızı öğrendiğinizde ne hissettiniz?

Ne hissedebilirim... Derin bir üzüntü.

Kendinizi ilk hangi dönem tek ve özgür hissettiniz?

Yağmur’la beraber kendi evimize çıktığımızda, faturaları ödemeye başladığımda, banka işlerini, paramın kontrolünü, gündelik planlarımı kendim yapmaya başladığımda kendimi çok özgür ve çok güçlü hissetmeye başladım. Öncesinde de elbette prangalara bağlı değildim ama bu tür işlerle ben ilgilenmiyordum. Zorlu ve çetrefilli olsa da Yağmur’la tek başıma bir hayata atıldığımda kendimi çok özgür hissettim.

Bize söylemek istediğiniz başka bir şey var mı?

Şu an mümkün olduğu kadar sade bir hayat yaşıyorum, mutluyum. Hayata şükrediyorum. En çok halkın sevgisine, Türkan Şoray olduğuma, anne olduğuma, her an Yağmurumun dünyamın merkezi olmasına, onun sevgisine ve aileme şükrediyorum. Sevgiyi kalp kalbe çoğalttığımız seyircilerimin önünde saygı ve sevgiyle eğiliyorum. Onların alkışlarını yüreğimde hissediyor ve benim de onları çok sevdiğimi bilmelerini istiyorum. Yaşasın hayat, yaşasın sinema!

‘Belli bir yaştan sonra oyunculara başrol önerileri gelmiyor’

Zamanla daha toplumsal gerçekçi karakterleri canlandırmak istediğinizi ve bunu yaptığınızı anlatıyorsunuz. Bugün nasıl filmler çekmek isterdiniz?

Büyüdükçe, olgunlaştıkça, okudukça, izledikçe, hayatı kavrama biçimim değiştikçe bu değişim de gerçekleşti. Hayatıma dokunan dostlarımın, yazarların, yönetmenlerin, senaristlerin bunda çok etkisi var. Her şeyden önce bir kadın olarak sadece ‘güzel’ olanı değil, ‘gerçek’ olanın temsilini yansıtmaya çalıştım. Bugün hâlâ anlatmak istediğim hikâyeler var, onlarca senaryo var çekmecelerimde duran. Bir gün belki anlatmak mümkün olur…

Yıllardır sinemadan uzaksınız, teklif mi gelmiyor siz mi beğenmiyorsunuz?

Maalesef belli bir yaşa geldikten sonra oyunculara başrol önerileri gelmiyor, roller daha kısıtlı oluyor. Sinemacı dostlarım sağ olsunlar bana durmadan senaryolar, projeler iletiyorlar ancak kalbimi çalan, beni bambaşka dünyalara sürükleyecek bir senaryoyla karşılaşırsam neden olmasın? Beni heyecanlandıran bir şey olmazsa da sinemayla böyle vedalaşmış olacağım.

‘Kendimi her şeyi yapabilecek güçte hissettim’

Yağmur’la anne-kız ilişkisini kurarken kendi çocukluğunuz size rehberlik etmiş gibi…

Yağmur’la beraber hayata bakış açım tümüyle değişti.
Kendimi her şeyi yapabilecek güçte hissettim. Annemden öğrendiklerimle, çocukluğumdan çıkardığım derslerle büyütmeye çalıştım. Babası Cihan Ünal’la anne-baba sevgisinin eksikliğini hiç çekmemesi için elimizden geleni yaptık.

‘Mine’nin kalbimde ayrı bir yeri var’

222 kadını canlandırmışsınız beyazperdede, hepsinden bir şey öğrenmişsiniz, hepsinde bir eksiğinizi kapatmışsınız. ‘Mine’ filmi özgürlüğünüzü ilan ettiğiniz, güçlü Türkan’a geçmenizin kırılma noktası gibi…

‘Mine’ benim için özgürlüğümü ilan ettiğim, kendi sesimi daha güçlü duyurduğum bir yoldu. O filmle cesaretimi, kararlılığımı seyirciye yansıtma fırsatı buldum ve bu karşılık buldu. En çok da buna seviniyorum, onlarca kadına cesaret verdi ‘Mine’, birçok kez duydum bunu izleyenlerden. Kalbimde ayrı bir yeri va; bana ve kadınlara özgürlük kapısını araladığı için.

Kitaptan...

“Cüneyt Arkın dünyanın en yakışıklı adamlarından biriydi bence... Ne kadar çok beğensen de bizim aşklarımız hep kameranın motor sesiyle başlar, stop sesiyle sona ererdi. Cüneyt o kadar yakışıklıydı ki, kendi sahnem bittiğinde oturur onun çekimlerini izlerdim... Belki de ondan bu kadar sevdi seyirci bu aşkları. Gerçek olmasını istedi.” (Türkan Şoray)

“Duygularım beni yanıltmıyorsa onların (Türkan Şoray ve Cüney Arkın) hayata geçmeyen kocaman bir aşk yaşadıklarını düşünüyorum. Kalpte saklı, söze dökülmemiş ama gözlerde alev alev yaşanan bir aşk hikâyesi düşünün. Adama âşıksın, o da sana ama birbirinize söyleyemiyorsunuz. Kamera önünde yalandan yaşanan aşklar aslında nasıl da gerçektir... Sarılma, o ten tene olma sahnesi bir an önce gelse diye nasıl bekleşmişlerdir kim bilir. Bu benim yorumum elbette.” (Bircan Usallı Silan)

“… Rüçhan’ı 17 yaşında tanıdım. Herhalde babasızlığın verdiği bir duyguyla bağlandım… Belki benimle aynı yaşlarda biri ilgimi çekmeyebilirdi. Ama 23 yaş büyük, kırlaşmış saçları, 40 yaşlarında biri sana müthiş ilgi gösteriyor, müthiş şefkat gösteriyor ve o korumacı tavrı tabii… İster istemez kapıldım gittim. Bir de yakışıklıydı yani…” (Türkan Şoray)


‘Hiç yeter artık demedi, sağ olsun’

Bircan Usallı Silan

Yaklaşık 19 yıl magazin gazeteciliği yaptım. Gazeteciliği bitirdiğimde birlikte çalışmaya başladık. Önce basın danışmanıydım, sonra işin içine menajerlik de girdi. Ve zaman içinde iş ilişkimiz dostluğa dönüştü.

Çok yolculuk yaptık. Uçakta, karayolunda, bazen saatlerce gittik, döndük, otelde kaldık. Ve hep sohbet ettik. Çok şey birikti
o sohbetlerden ve bu nehir söyleşi fikri ortaya çıktı.

Zaman zaman zorlandık kitabı hazırlarken. Ama çok hakiki olmasını istedik. Türkan Şoray’a ait olmayan bir şeyin bu kitapta olmasını istemedik. Hayatına ait bazı şeyler minik minik kendisine kalsın mı diye de konuştuk. Sonra vazgeçtik. Sonra vazgeçmemizden vazgeçtik…

Çok soru sordum ama emin olun daha da çok vardı. Hiç yeter artık demedi, sağ olsun.

Karşımda 25 yıldır çok yakından tanıdığım bir insan vardı. Bir yandan da gazeteci kimliğim. O zor soruları sorarken zorlamadım, ama yanıt verirken galiba biraz durdu, duraksadı. Zor soru diye düşünmüyorum, hayatın gerçeklerinden bahsettik. Farklı düşündüğümde kitapta notlar olarak belirttim.

Daha fazla bilgi ve son haberler için SonTurkHaber.com'ı takip edin.
seeGörüntülenme:94
embedKaynak:https://hurriyet.com.tr
archiveBu haber kaynaktan arşivlenmiştir 06 Temmuz 2025 07:29 kaynağından arşivlendi
0 Yorum
Giriş yapın, yorum yapmak için...
Yayına ilk cevap veren siz olun...
topEn çok okunanlar
Şu anda en çok tartışılan olaylar

CHP li vekillere Free İmamoğlu fezlekesi Sözcü Gazetesi

04 Temmuz 2025 17:47see197

Diş hekimi 2 kuzenini tabancayla yaraladı

04 Temmuz 2025 16:36see193

CHP den Adana, Adıyaman ve Antalya da tepki mitingi

05 Temmuz 2025 20:30see184

Adı da görüntüsü de dikkat çekiyor; ayın yansıması ve rüzgarın sesi birleşince ismi ortaya çıktı

05 Temmuz 2025 11:30see182

Arda Güler in haritası yayınlandı, inanılmaz değişim!

04 Temmuz 2025 15:23see178

Her şey kül oldu

04 Temmuz 2025 15:14see172

Beylikdüzü nde Rüşvet Operasyonu

05 Temmuz 2025 14:41see169

Rusya, Ukrayna daki Polonya büyükelçiliğini vurdu Sözcü Gazetesi

04 Temmuz 2025 15:39see168

Havalimanı Sarı Lacivert olacak: Fenerbahçe 3 yıldızı birden getiriyor

05 Temmuz 2025 10:12see162

Batman da sıcak gece! Apartman girişine sığınıp boğazına dayadığı bıçakla polise direndi

05 Temmuz 2025 00:40see157

İddia için ırmağa atlayan genç kayboldu

05 Temmuz 2025 00:07see155

U20 Avrupa Güreş Şampiyonası’nda Beyzanur Akkuş’tan altın madalya!

05 Temmuz 2025 00:23see153

Fluminense 2 1 Al Hilal (Kulüpler Dünya Kupası çeyrek final maçı)

05 Temmuz 2025 00:24see152

Fenerbahçe için flaş açıklama! Osimhen’i al seçimi kazan!

06 Temmuz 2025 07:42see150

Batman da polise teslim olmamak için direnen zanlı ikna edilerek yakalandı Güncel haberler

05 Temmuz 2025 01:14see139

Son dakika Süper Lig fikstür çekiminde Hulusi Belgü Metin Öztürk gerilimi! Fanatik Gazetesi Galatasaray (GS) Haberleri Spor

04 Temmuz 2025 16:07see138

Sinemayı Hz. Muhammed’den mahrum bırakmamalıyız Sinema Haberleri

05 Temmuz 2025 04:03see135

Rize’ye temmuz ayında kar yağdı: Her yer beyaza büründü VİDEO İZLE

05 Temmuz 2025 01:28see133

A101 4 10 Temmuz aktüel ürünler kataloğunda peş peşe indirim! Fiyatlar düşürüldü

05 Temmuz 2025 11:23see132

Yavaş hareket ediyorlar diye vurmuşlar Ortadoğu Haberleri

05 Temmuz 2025 04:03see132
newsSon haberler
Günün en taze ve güncel olayları