‘Sevdiğim rolleri seçiyorum’ çok ütopik bir cümle
Hurriyet sayfasından alınan bilgilere göre, SonTurkHaber.com açıklama yapıyor.
◊ “Kaosun Anatomisi” dizisinin hikâyesini sizden dinlemek isterim.
- Son dönemin en iyi derin mafya, sokak ilişkilerini içeren işlerinden biri. Bir ailemiz var. Çeşitli nedenlerden dolayı demir parmaklıklara son derece alışmış bir aile. Sokakların sahibi şeklinde yaşıyorlar. Birbirlerine hem inanılmaz sıkı bağlarla bağlılar hem de saç teli kadar incecik bir bağla. Dengeler bozulduğu an kaos ortaya çıkıyor.
◊ Bu ailede sizin rolünüz ne?
- Ben ailenin yengesini, güçlü bir kadın karakteri oynuyorum. Sanırım bana benzeyen tek yanı anaçlığı. Ailesine, eşine, çocuğuna çok düşkün Nazmiye. Tutkulu bir şekilde âşık, tutkulu bir şekilde anne. O nedenle ailedeki yeri çok kıymetli. Ekipteki herkes gerçekten canını dişine taktı ve inanılmaz bir sinerjiyle çalıştık. “Kaosun Anatomisi”nin hayatımda hep başka bir yeri olacak.
Fotoğraflar: Murat ŞAKA
ÇOK OYUNCU, AZ PROJE VAR
◊ Proje seçiminde çok titiz misiniz?
- Keşke o kadar titiz olabilsek... Hayat izin vermiyor. Yani bir taraftan kendimizi doyuran doğru projeler seçmeye çalışırken, bir taraftan da akmak zorunda olan bir hayatımız var. Çok gerçekçi olacağım, “Sevdiğim karakterleri seçiyorum” gibi cümleler bana artık çok romantik ve çok ütopik geliyor. Kimse sevdiği karakterleri her zaman seçemiyor. O karakterler de her zaman bize gelmiyor zaten. Çok oyuncu, az proje var. Ama şöyle titizlenmeye çalışıyorum; beni zorlayacak karakterleri seçmeye çalışıyorum. Nazmiye öyle.
POPÜLERLİĞİ KULLANMADIM
◊ Çok oyuncu var ama şöhret odaklı olan ya da Instagram takipçi sayısına göre seçilen bir kitle de var. Bu konuda yaşadığınız bir sıkıntı oldu mu hiç?
- Ben böyle bir şeyle karşılaşmadım. Bana gelen, zaten neden geldiğini biliyor. Popülerliği çok fazla kullanmadığım için bunun dezavantajını yaşamışımdır. Avantajım olmadı bu anlamda, onu biliyorum. Ben mesleğini iyi yapan biri olarak anılmayı; senaristin “Ah oynasa ne kadar iyi olurdu” diyeceği oyuncu olmayı isterim. Ama bir de popüler kültür var, bir yerlere hizmet ediyor, karşılık buluyor. Bir terazide olması gerektiğini düşünüyorum. Kimisi oyuncu olmak ister, kimisi ünlü olmak ister. Genelde oyuncu olmak isteyen ünlü olmak istemez. Yani oynadığı karakterler sebebiyle ünlü olabilir ama bundan biraz rahatsız olur. Çünkü kendi varlığıyla fazla ön plana çıkan oyuncu, karakteri canlandırırken rahatsız olmaya başlıyor. Eksiyle başlamış oluyor çünkü. Anladığım bir şey değil ünlü olma telaşı. Ama var, doğru. Yeni jenerasyonda özellikle.
BENİM ÖZELİMİ NE YAPSINLAR?
◊ Siz hep korudunuz özelinizi...
- İnsanların çok umurunda olduğunu düşünmüyorum. Ne yapsınlar benim özel hayatımı? Onlar gerçekten karakteri izliyorlar. Hani “Ben sizi bir yerden tanıyorum ama” deyip sizi karakterinizle hatırlarlar ya... Ben bunu duyduğumda çok seviniyorum. Çünkü karakteri izlemiş. Uç noktalarda bir şey yapmadığınızda, insanların toplu halde sizi ve özel hayatınızı merak ettiklerini düşünmüyorum. Bunun iznini siz veriyorsunuz. Kimse evinizin içini gerçekten merak etmiyor. Ama siz evinizin içini göstermeye başladığınızda, tabii ki bir sonraki adımı merak ediyorlar. Benim özelimi korumak için bir çabam olmadı, göstermek için olmadı çünkü.
◊ “Bak Postacı Geliyor” ile Yılmaz Güney’in hayatını anlatan film projeleriniz de var. Onlarda son durum nedir?
- İkisi de içinde olmaktan gurur duyduğum projeler. “Bak Postacı Geliyor”u çok yakında izleyeceğiz. Yılmaz Güney projesi yapım aşamasında. Her ikisi de hayatımdaki özel yerlerini şimdiden aldı.
OYUNCULUK BENİM LUNAPARKIM
◊ Oyunculuk, müzik, tiyatro, sosyoloji ve annelik... Hangisi daha ön planda hayatınızda?
- Oyunculuk büyük tutku benim için. Bir de belki de içimde bastırdığım her şeyi deneyimleme yeri. Orası benim karnaval alanım, yani lunapark gibi. Sınırsız ve özgür olabildiğim tek yer oyunculuk.
Annelik... Herkes anne olmak zorunda değil. Ben kadınlara böyle bir yükün verilmemesi gerektiğini savunuyorum. Ama ben bunu gerçekten çok isteyen bir kadındım. Hayatımda en mutlu olduğum rollerimden biri annelik.
Şarkı söyleme meselesine gelince... “Kadının Sesi” diye bir projede türkü söylemiştim. Çok seviyorum. Birazcık daha sesimi eğitmek istiyorum. Albüm yapacak değilim. Ama sesini eğitmek, her oyuncunun yapması gereken bir şey.
Sosyoloji eğitimim de devam ediyor.
◊ Çocuklarınızın oyunculuğa ya da sanata ilgisi var mı?
- Hiç olmadı. Uzay adrenalin sever. Motor kullanıyor. Özgür ruhlu bir çocuk. Kuzey disiplinli, düzenli, öngörülüdür. Üniversitede işletme mühendisliği okuyor. İkisi de iyi bir sanat izleyicisi ama içinde olmayı tercih etmediler.
◊ Sizi izlerken eleştirirler mi?
- Çok acımasız yorum yapıyorlar. Çocuklar gerçeği söylemekten bir gram geri durmuyorlar.
YÜKSEL’İN ÇIRAĞIYIM
◊ Yüksel Aksu’yla beraber senaryo yazıyorsunuz. Hem iş hem aşkı birlikte nasıl yürütüyorsunuz?
- Asiste ediyorum, daha doğru bir tanım olur. Birbirini çok iyi anlayan ve avucunun içi gibi bilen iki insanın birlikte iş üretiyor olması şaşırılacak bir şey değil. Biz birbirimizin hayatını kolaylaştıracak noktadayız. Birbirine fayda sağlayan bir çiftiz.
◊ Bu sizin ilk senaryo deneyiminiz mi?
- Uzun süredir birçok proje üzerine çalışıyoruz aslında. O benim ustam ve hocamdır bu anlamda da. Ondan çok şey öğreniyorum. Kendi yazdığım senaryolarım da var. İnşallah bir gün gün yüzüne çıkar, insanlarla da paylaşabilirim. Bu anlamda kendimi geliştirmek için her şeyi yapıyorum.
◊ Aranızda fikir çatışmaları olur mu?
- Olmaz. Olsa bile mutlaka bir pozitife, faydaya döner. O anlamda iyi bir ikinci göz oluyorum. O zaten başka bir seviyede. Onun çırağı olmak kıymetli her şeyden önce. Belki de ilişkide toplumsal olarak bunu yadırgamamızın sebebi; partnerlerin partnerlik ilişkisini karıştırıp çırak olmayı bilememeleridir. Kadın için de, erkek için de söylüyorum bunu. Hangi taraf daha tecrübeli ve mesleğinin erbabıysa diğer tarafın partnerliğin dışında çıraklığı çok iyi üstlenebilmesi lazım. Ben üstlendiğimi düşünüyorum.
TACİZİN KARŞISINDA DEMİR BİLEK OLMALIYIZ
◊ Son dönemde taciz ifşaları büyük ses getirdi. Siz böyle bir şey yaşadınız mı?
- Her kadın yaşamıştır. Ben artık susan, toplum baskısı yüzünden konuşamayan, buna alışan, kabullenen kadınlardan olmamamız gerektiğini düşünüyorum. Söylememiz, susmamamız, birbirimizin arkasında kenetlenip bir demir bilek gibi olmamız gerekiyor. Bu yeni bir uyanış bence.
HER GÜN YASTIK KILIFIMI DEĞİŞTİRİRİM
◊ Bakım ritüellerinizi de öğrenelim...
- Temizliğin ve doğru ritüelin cilde, saça, her türlü şeye çok iyi geldiğini düşünüyorum. Her gün yastık kılıfımı değiştiririm. Ve buz banyosu yaparım. Onun dışında doğada var olan kadim bilginin peşindeyim.
◊ Dolgu, botoks yaptırmıyor musunuz?
- Yaptırmıyorum. Düzenli olarak vitamin enjekte ettiriyorum. Yeri geldiğinde her şey yapılır. Ama şu an olabildiğince kendi yaşımı sabitleme derdindeyim.


