Sevgilisini öldürüp intihar süsü verdi
Halktv kaynağından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com açıklama yapıyor.
Zeynep Ç., 12 Ağustos 2024’te sabaha karşı yan daireden gelen seslere uyandı.
Eskişehir Odunpazarı’na bağlı Karakaya Sokak’taki bu dairede 29 yaşındaki Aytuğ Ö. ile 23 yaşındaki kız arkadaşı Sinem Ç. yaşıyordu. İki sevgili bir süredir geceleri tartışıyor ve birbirlerine eşya fırlatıyordu.
O gece de aynısı oldu.
Komşuları Zeynep Ç., gözünü açtığında saat 03.05’ti.
Aytuğ Ö., sinkaflı küfürler ediyordu.
Sinem Ç., “Yapma, Allah aşkına yapma. Ne olur yapma” diye yalvarıyordu.
Aytuğ Ö., “Sana gitmeyeceksin demedim mi?!” diyordu.
Kavga bir saate yakın devam etti.
Derken, sesler kesildi.
Zeynep Ç., mutfağa geçip bir kahve yaptı.
Yan daireden koli sürüklemeyi andıran sesler ve hırıltılar işitti. Genç kızın hırıltıları iki saat sürdü.
Zeynep Ç., önce uyuduklarını düşündü.
Aytuğ Ö., “Aç gözünü, bunu bana yapma, ayağa kalk. Allahım, yardım et, ne yapacağım şimdi” diye ağlayınca “Eyvah” dedi. Saatine baktı.
07.15’ti.
155’i aradı.
Polis dairenin zilini çaldı.
Kapıyı Aytuğ Ö. açtı.
“Kız arkadaşım intihar etti” dedi.
Polisler genç kadını odada sırt üstü yatarken buldu.
Nabzına baktılar.
Ölmüştü.
Adli Tıp ‘Ası’ diyor
Aytuğ Ö., tutuklandı.
İfadesine göre maddi sıkıntılardan ötürü zaten günlerdir kavga ediyorlamış. Gece saat 2 gibi eve gelmiş. Tartışıp küfürleşmişler, birbirlerini itip kakmışlar. Sevgilisi banyoya geçmiş, kapıyı içeriden kilitleyip duşu açmış. 40 dakika geçmesine rağmen çıkmayınca Aytuğ Ö seslenmiş ancak cevap alamamış. Tekmeyle kapıyı açmış. Banyoya girdiğinde, sevgilisinin kapı arkasındaki duvara monte edilmiş havlupana atletle kendisini astığını görmüş. Genç kadının bedenini kavrayıp kaldırarak, boynundaki atletten kurtarmış. Hava almasın için mutfağa sürüklemiş. Belki uyanır diye bir damacana suyu kafasına boca etmiş. Kadının ağzından kan gelmiş.
Aytuğ Ö., sevgilisinin klozete basarak, atletini havlupana ilmek yapıp kendisini astığını ileri sürüyor. Adli Tıp raporunda Sinem Ç.’nin ası sonucunda öldüğü yazıyor.
Acaba Aytuğ Ö., doğru mu söylüyor?
Atlette DNA’sı çıktı
Olay Yeri İnceleme Tutanağı’na göre Sinem Ç., yatak odasında sırt üstü yatarken bulundu. Boynunda ası izleri ve kan vardı. Baş tarafında, yırtılmış iki parça fotoğraf görüldü. Ayak tarafında ve gardırobun önünde saç telleri, sehpa ve komedide kan lekeleri tespit edildi. (Aytuğ Ö., yolunmuş saç tellerine ‘Kafasını doğrultmak isterken saçını çektim’ diye izah getiriyor.)
Banyonun kapısı sökülmüştü. Arkasındaki havlupana beyaz bir kadın atleti düğümlenmişti. Atletin iki noktasında Aytuğ Ö.’nün DNA örneğine rastlandı.
Sinem Ç.’nin kanında uyuşturucu çıktı.
Sonradan anlaşıldı ki Aytuğ Ö. de uyuşturucu madde bağımlısıydı.
Hatta üretiyordu da…
İki yıl önce de boğazını sıkmış
Meğer Aytuğ Ö. kız arkadaşının boğazını ilk kez sıkmıyormuş.
Sinem Ç., 2022’de suç duyurusunda bulunmuş. Aralarında kıskançlık nedeniyle tartışma çıktığını ve Aytuğ Ö.’nün küfürler edip boğazını sıktığını kaydetmiş. Aytuğ Ö., “Sadece çenesini tuttum” demiş. Sinem Ç., şikayetini geri çekince dosya kapanmış.
Ağırlaştırılmış müebbet
8 Ocak’ta hazırlanan iddianamede, Aytuğ Ö.’nün, uyuşturucu maddenin etkisinde kaldığı için mukavemet gücü azalan sevgilisini kollarından ve saçlarından tutup banyoya sürüklediği ve dantelli atlete asarak öldürdüğü ileri sürüldü.
Aytuğ Ö.’nün cinayetten birkaç saat önce sevgilisini yaraladığı; darp, hakaret ve aşağılama eylemlerinin hemen her gece tekrarlandığı iddia edildi.
Son duruşması 18 Temmuz’da görüldü.
Aytuğ Ö., sevgilisini öldürmediğini savunarak, şunları söyledi:
“Cani ve barbar değilim. Sinem’e bir kez bile elimi kaldırmadım. Sinem’i kurtarmaya çalışmayıp direkt polisi arasam huzurunuzda bile olmayacaktım. Ben de acı çekiyorum. Ben Sinem'i kurtarmak için elimden gelen her şeyi yaptım.”
Mahkeme, Aytuğ Ö.’ye kadına karşı öldürme suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis verirken, eziyetten suçsuz buldu.
Sinem Ç.’nin ailesinin avukatı Murat Yıldız, intihar iddiasının suçtan kurtulmaya yönelik olduğunu savunuyor. Kadının intihara eğiliminin olmadığını belirtiyor.
Aytuğ Ö.’nün uyuşturucu kullandığını ve üretttiğini kaydediyor. Cinayetten önce evde kablo bulundurduğunu ifade ediyor. Sinem Ç.’nin vücudunda hem olay gecesine hem de geçmişe ait darp izlerinin tespit edildiğini anlatıyor.
Yıldız, eziyetten verilen beraate itiraz edeceklerini vurguluyor.
Kayıp Yaz 2025
O, gazeteden okuyanlar, televizyonlardan izleyenler için Altan Öymen’di elbette.
Bizler için ya Altan Bey ya da Altan abiydi.
Altan Bey ile 2000 yılında CHP genel başkanı olarak ziyarete geldiği Konya’da tanışmıştım. Tıfıl bir yerel televizyon muhabiriydim ve Öymen’in basın toplantısını takip etmiştim. Toplantı bitiminde yanına giderek, Altan Bey’e sorular yöneltmiştim. O heyecanı dün gibi hatırlıyorum.
Asıl tanışıklığımız, Radikal’de köşe yazarlığına başladığı 2010 yılında oldu.
O şöhretteki gazeteciler arasında, yalnızca Altan Bey’de kibrin zerresini görmedim. Alçakgönüllü ve güler yüzlüydü. Her çalışanla sohbeti vardı.
Gazeteyle bağı, yazılarını göndermekten ibaret değildi. Hemen her gün gazeteye gelirdi. Sekreteri Tuba ve yazılarını bilgisayara geçiren Cevdet abiyle birlikte üç kişilik ekiptiler. Altan Bey yazılarını ya elle yazıp gönderir ya da telefonda tane tane okurdu. Bu yüzden en son Altan Bey’in yazısı yetişirdi.
O tarihte 80’ine merdiven dayadığı halde muhabirlik ateşi sönmemişti. Merak ettiği bir mesele varsa, ayağına çağırmaz, yanımıza gelir, torunu yaşındaki biz muhabirlere “Siz” diyerek, sorular sorar, notlar alırdı.
Altan Bey’le birlikte haber takibi yapma şansına eriştiğim için çok mutluyum.
Altan Bey, ben ve gazetenin karikatüristi Şevket Yalaz, 7 Ekim 2010’da Silivri F Tipi Cezaevi kampüsü içinde kurulan mahkemede Ergenekon Davası’nı izlemeye gittik. Duruşma arasında sanıkların bulunduğu bölüme geçerek, tutuklu Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan’la sohbet ettik.
Altan Öymen, 17 Ekim 2010’daki köşe yazısında o günü şöyle anlatıyor:
“Geçen 7 Ekim günü, iki arkadaşımla birlikte davanın duruşmasını izledim. Arkadaşlarımdan biri, bu alanda en tecrübeli olanımız: İsmail Saymaz… Radikal’deki haber ve yorumlarıyla (O arada İlhan Cihaner davası hakkındaki kitabıyla) bu gibi davalardaki uzmanlığını kanıtlamış. Ayrıca o yayınları yüzünden bir rekoru var. Hakkında açılan davalarda istenen cezaların toplamı 84 yıl hapis…”
Altan Bey, daha sonra bu ‘haber takibimize’ 2015 yılında çıkan ‘Kayıp Yaz 2015’ adlı kitabında yer verdi.
Kitabını bana şu sözlerle imzaladı:
“Sevgili dostum ve meslektaşım İsmail’e,
Beraber duruşma takibi ettiğimiz günleri de anarak, selamlar, sevgiler, saygılar…”
Aramızda 48 yaş ve aşılmaz bir kıdem farkı olmasına rağmen bana, 30 yaşındaki genç muhabire “Arkadaşım” diyerek, övgüler dizmekten geri durmuyordu Altan Bey.
Şimdi, bu yazıyı yazarken, bir yandan kitaplığıma bakıyorum. ‘Kayıp Yaz’ ile birlikte, 1932 yılındaki doğumundan 1961 yılında Adnan Menderes ve iki arkadaşının idamına kadarki çalkantılı süreci beş büyük kitaba sığdırmış.
68’leri, uçak kaçırma saçmalığıyla tutuklandığı 12 Mart günlerini, ANKA’yı kurmasını, İnönü’nün vedasını, Karaoğlan’ın doğuşunu, Kıbrıs’ı, ülkenin iç savaşa sürüklendiği 70’leri, en yakın arkadaşlarının ve aydınların sokaklarda öldürülmesini, kanlı 1 Mayıs’ı, bakanlık dönemini, 12 Eylül darbesini, yasaklı ve Özallı yılları Altan Bey’den okuyabilseydik keşke.
Vakti yetmedi…
Bu yıl, sevdiğim üç insanı kaybettim.
Önce Volkan Konak, sonra Sırrı Süreyya Önder, şimdi de Altan Bey.
Benim ‘Kayıp Yaz’ım da bu olsa gerek.
Uğurlar olsun Altan Bey.


