Sinan Selen 1990’ların acısını çekmiş kuşağın bir temsilcisi Dünya Haberleri
Yenisafak sayfasından alınan bilgilere göre, SonTurkHaber.com açıklama yapıyor.
Almanya’nın en itibarlı stadyumlarının PKK’ya tahsis edildiği, on binlerle eşkıyanın gerilla elbisesi ile Alman şehirlerinde Türkleri terörize ettiği 1990’lar.
Solingen’de 5 Türk, Naziler tarafından yakılmış. Sivas ve Başbağlar katliamları yapılmış. Bu sürece, Alman derin devleti PKK’yı Almanya’daki Türk kurum ve kuruluşlarına saldırtarak cevap vermiş. Alman nazilerinin vahşiliklerini örtbas etmek için “Türkler Kürtlere, Kürtler de Türklere saldırıyor, olan bitenle bizim hiç bir alakamız yok” havası yaratılmış.
Bugün kilit konumlara gelen, Almanya’da doğan büyüyen 2. nesil Türkler böylesi bir ortamda yetiştiler. Alman şehirlerinde 1970-1980 doğumlu olanlar PKK’nın haraç, infaz ve kundaklamalarıyla ailelerinin ocaklarının söndürüldüğü bir ortamda büyüdüler.
O yıllara şöyle bir göz atalım. PKK sadece 1993 Haziran-Kasım ayları arasında Almanya’da 21’i cami, 290 Türk hedefine saldırı düzenlemiş.
Bir örnek vermek gerekirse, 6 Ocak 1998 tarihinde Celle Eyalet Yüksek Mahkemesi’nde başlayan davada, PKK’nın Avrupa sorumlusu Kani Yılmaz, bu eylemlerin sorumlusu olarak 18 Şubat 1998 günü 7,5 yıl hapis cezasına çarptırılmış.
DERİN ETKİ BIRAKTI
1993 ve 1994 yılında başta Almanya olmak üzere tüm Avrupa ülkelerinde yüzlerce Türk kurum ve kuruluşu saldırıların hedefi oldu. Şubat 1998’de karara bağlanan davada, PKK’nın Avrupa Temsilcisi Kani Yılmaz’ın şiddet eylemlerinin sorumlusu olduğuna dikkat çeken duruşma yargıcı, aralarında 21 caminin de bulunduğu kundaklamaların ve bir Türk vatandaşının yakılarak öldürülmesinin PKK ve ERNK tarafından planlandığını beyan etti.
Bu olaylar arasında Wiesbaden’de “Hermansseck” isimli lokalde Çanakkaleli bir Türk’ün başından aşağı benzin dökülerek diri diri yakılması olayı da vardı. Alman yargıç, tüm bu olayların PKK’nın Avrupa’daki en yüksek sorumlusu olan Kani Yılmaz’ın bilgisi dahilinde gerçekleştirildiği değerlendirmesini yaptı.
O yıllarda Türklerin Alman makamları nezdinde kendilerini koruma güdüsü ile gösterdikleri çabalar hep cevapsız kaldı. Sahipsizlik duygusu Türk gençleri üzerinde bugün bile hala etkisi süren büyük bir travma yarattı. Başvuracak ne Türk avukat, ne Türk savcı, ne de bir tek Türk polis vardı. Ta ki Alman Hristiyan Demokrat Birlik Partili (CDU) Manfred Kanther İçişleri Bakanı olana kadar.
KANTHER DÖNEMİ
Eski İçişleri Bakanı Seiters’in şiddet olaylarına karşı yetersiz kalması üzerine Kanther olaylar sürerken Helmut Kohl tarafından İçişleri Bakanlığı'na getirildi. 23 Kasım 1993 günü PKK’yı yasakladı. İçişleri Bakanlığı ve emniyet kadrolarına Türk uzmanlar ve polis memurları almaya başladı.
Birinci neslin çocukları olan, bugün tüm Alman kurum ve kuruluşlarında idareci olarak karşımıza çıkan, 90’lı yıllarda Almanya’da üniversite bitiren bu gençler Türk toplumunun haklarını savunmayı gaye edindiler. Bu gayeye yönelik tercihlerde bulunurken de hiçbir zaman Alman toplumuna karşı bir “Truva Atı” olmadılar.
Bugünün Almanya’sında artık emniyet birimlerinde görevli yüzlerce komiser, orduda subaylar, hakimler, savcılar, bakanlar var. Federal Parlamento Anayasa Komisyonu başkanı bir Türk hukukçu, yardımcısı ise yine hakim kökenli kadın bir Türk milletvekili.
Alman Anayasa Koruma Örgütü Direktörlüğüne atanan Sinan Selen işte 1990’ların acısını çekmiş olan bu kuşağın bir temsilcisi.
LİSE ÖĞRENCİSİ SİNAN
Anadolu Üniversitesi Avrupa Bürosu Basın Müşaviri olduğum dönemde bu gençlerle sık sık tanışma fırsatı buldum. Köln Üniversitesi’nde 1989 yılında düzenlediğim “Türk Anayasa Tarihi” konulu bir konferansa Prof. Dr. Süreyya Faruki’yi konuşmacı olarak davet etmiştim. Prof. Faruki, Prof. Ahmet Mumcu’nun yakın dostuydu. Ahmet Hoca vesile olmuştu Köln’e gelmesine.
Bu konferansa anne ve babasıyla Sinan da gelmişti. Anne babası meslek büyüğümdü. Sinan Selen o zaman henüz lise öğrencisiydi. Konferansın bitiminden sonra sohbet ettik. Hukuk okumak ve hukukçu olmak istediğini söyledi. Konferansları aydan bir düzenliyordum. Davet için teşekkür etti ve ekledi “Fakat bir daha gelemeyeceğim. Ben kendime hedefler koydum. Kamuda çalışmayı hedefliyorum.” Bu konuşmayı hiç unutmadım. Her fırsatta gençlere soruyordum “Sinan ne yapıyor” diye. Daha sonra onun kariyerini yazdığı kitaplardan ve gazete haberlerinden takip ettim.
Bir dönem benim de doktora yaptığım Köln Üniversitesi mezunu bir sima olması Kölnlü Türkler için her zaman bir gurur vesilesi oldu. Bu karşılaşmanın ardından 36 yıl geçti. Aynı şehirde yaşamamıza rağmen o gün bugün kendisini bir daha görmedim.
ALMAN OLMAYAN İLK BAŞKAN
Her ne kadar yeni Başkan Sinan Selen’e “göçmen kökenli” denilse de Selen’in öyküsü bir göç öyküsü değil. 1972 yılında İstanbul’da doğan Sinan Selen, dört yaşında ailesiyle birlikte Köln’e taşındı. Annesi ve babası TRT radyoları kökenli. Alman radyolarında sunuculuk yapmış, bugün emekli olan tanınmış iki basın mensubu.
Köln’de büyüyen Selen, Köln Üniversitesi’nde hukuk öğrenimi gördü ve özellikle polis hukuku, Avrupa hukuku ve idare hukuku alanlarında uzmanlaştı. Eğitiminin ardından 2000 yılında Federal Kriminal Dairesi’nin (BKA) Bonn’da bulunan Uluslararası Terör Mücadele Dairesinde göreve başlayan Selen, kamu güvenliği ve terörle mücadele alanlarında deneyim kazandı.
Bugün 53 yaşındaki Selen, Almanya’da doğmamış ilk BfV başkanı olarak nitelendiriliyor. Başka bir ifade ile ülkenin ilk Alman olmayan istihbarat direktörü. Bu durum yalnızca onun kariyeri için değil, aynı zamanda Alman güvenlik kurumları açısından da tarihi bir dönüm noktası.
KRİTİK DOSYALARIN ADAMI
Selen’in meslek hayatı terörle mücadelede önemli güvenlik operasyonlarıyla dolu. Köln’de bir trende yaşanan “Bombalı Bavul” vakası, Sauerland Terör Hücresi soruşturması ve Hannover’deki Almanya-Hollanda milli maçının terör tehdidi nedeniyle iptal edilmesi, onun yönettiği tahkikat dosyaları arasında öne çıkıyor.
Ayrıca BKA bünyesinde dönemin Başbakanı Gerhard Schröder ve İçişleri Bakanı Otto Schily’nin kişisel güvenliğinden sorumluydu. Bu deneyimler, Selen’i yalnızca terörle mücadele uzmanı değil, aynı zamanda devletin en üst düzey yetkililerinin güvenliğinden sorumlu bir isim haline getirdi.
MERKEL DÖNEMİ
Almanya’da siyasi iktidarlar değişse de Türkiye ile AB arasından tam üyelik bahislerinin görüşüldüğü dönemde de Sinan Selen kilit isim oldu. Başbakan Merkel döneminde Türkiye ile yapılan tam üyelik müzakerelerine, özellikle Türkiye’nin terörizmle mücadelede hassas olması nedeni ile AB heyeti başkanı olarak katıldı. Diplomat olmaması, Türk olması nedeni ile Alman sağcılarının sürekli hedefi oldu. Müzakerelerde Türkiye yanlısı tavır sergilediği iddia edildi. Lakin, dönemin Başbakanı tarafından tercih edilen bir bürokrat olduğu için zaman zaman “Merkel’in Türk Prensi” yakıştırmalarına konu oldu.
HALDENWANG SONRASI
Federal Anayasayı Koruma Dairesi’nin başkanlığı 2018’den 2024’e kadar Thomas Haldenwang tarafından yürütüldü. Ancak Haldenwang, Hristiyan Demokrat Birlik Partisi’nden (CDU) milletvekili adayı olmak için görevden ayrıldı. Yerine kimin geleceği uzun süre tartışma konusu oldu.
BfV’de başkan yardımcılığını Silke Willems ile paylaşan Sinan Selen’in adı bu süreçte öne çıktı. Nihayetinde İçişleri Bakanı Alexander Dobrindt, “Sinan Selen, son derece deneyimli bir güvenlik uzmanı olarak Federal Anayasayı Koruma Dairesi’nin başına geçiyor” açıklaması ile mevcut hükümetin Selen’i tercih ettiğini ilan etti.
Selen’i başkanlık koltuğunda yalnızca terörle mücadele değil, aynı zamanda Almanya için Alternatif Partisi’yle (AfD) süren hukuki mücadele de bekliyor. BfV’nin AfD’yi “kesin olarak sağcı-aşırılıkçı” örgütlenme şeklinde sınıflandırması, parti tarafından yargıya taşımış durumda. Bu davanın sonucu, olası bir AfD yasağı tartışmalarının seyrini de belirleyecek.
TÜRK–ALMAN GELECEĞİ
İstanbul’da başlayan Selen’in hayat hikâyesi, şimdi Almanya’nın en önemli güvenlik kurumunun liderliğiyle taçlanıyor. Selen’in atanması, hem ülkenin çeşitliliğini yansıtan sembolik bir gelişme hem de güvenlik bürokrasisinde liyakat esaslı yükselişin örneği olarak değerlendiriliyor.
BfV’nin yeni başkanı olarak Sinan Selen, terörle mücadeleden siyasi aşırılıklara, uluslararası iş birliklerinden iç güvenlik stratejilerine kadar geniş bir yelpazede sorumluluk üstlenecek. Selen’in böylesi bir göreve getirilmesi Alman-Türk birlikteliği ve Almanya-Türkiye ilişkileri açısından da büyük bir anlam arz ediyor. Zira Almanya Müslümanları yabancı terör örgütlerinin ilgi alanının merkezinde.
Rusya’nın Ukrayna işgaline ek olarak, AB üyesi birtakım doğu Avrupa ülkelerini de stratejik hedef olarak eklemiş olması Almanya ve Türkiye güvenlik mimarisini yakından etkileyen bir faktör. Zira, hem Almanya hem de Türkiye Rus yayılmacılığına karşı kanat ülkeler. Bunun bilincinde olan Almanya özellikle Kovid sonrası dönemde birçok kilit idari kadroya Tük gençlerini getiriyor.
Bir yandan Terörsüz Türkiye yolunda atılan adımlar, diğer yanda Rusya’nın her geçen gün Almanya’da sabotaj eylemlerini arttırması Sinan Selen’in tercih edilmesine büyük bir anlam kazandırıyor.
Rusya’nın öncelikleri ve Almanya’nın tercihleri Türk-Alman birlikteliğine büyük fırsatlar sunuyor.
BFV NEDİR?
Almanca Bundesamt für Verfassungsschutz ifadesinin kısaltmasıdır. Merkezi Köln’de olup, Türkçeye “Federal Anayasayı Koruma Dairesi” olarak çevrilir. Almanya’nın iç istihbarattan sorumlu milli istihbarat teşkilatıdır. Almanya’da dış istihbarattan sorumlu BND’dir. MİT’ten farkı vazife alanının sadece iç istihbaratla sınırlı olmasıdır. Görevi, demokratik düzeni tehdit eden unsurları izlemek ve engellemektir. Aşırı sağ, aşırı sol, radikal dinî yapılanmalar ve casusluk faaliyetleri odak alanlarıdır. Terör örgütlerinin Almanya içindeki faaliyetlerini takip eder. Federal İçişleri Bakanlığı’na bağlıdır. 1950 yılında kurulmuş olup, Soğuk Savaş döneminde önem kazanmıştır. Almanya’daki anayasal düzeni, özgürlükleri ve güvenliği korumak BfV’nin temel misyonudur.


