Sokak hayvanları tehlikede: “Susmayın, normalleştirmeyin” Agos
Agos sayfasından elde edilen bilgilere dayanarak, SonTurkHaber.com duyuru yapıyor.
Ankara Barosu Hayvan Hakları Merkezi Başkan Yardımcısı Neşe Özkanoğlu, hayvan katliamına neden olacak yasaya karşı AYM’nin kararını, “Sistematik bir şekilde katledilecek her hayvanda AYM’nin eli var artık” sözleriyle değerlendirdi. Kadir Has Üniversitesi öğretim üyesi ve Dört Ayaklı Şehir Direktörü Dr. Mine Yıldırım da, “Belediyelerin yürüttüğü toplama faaliyetlerinin belgelenmesi ve ölümlerin sorumlularının teşhir edilmesi için izleme mekanizmaları kuracağız. Vazgeçmeyeceğiz” dedi.
Anayasa Mahkemesi (AYM) Genel Kurulu, sahipsiz hayvanlarla ilgili Hayvanları Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunu’nun iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemini, 7 Mayıs’ta reddetti. Kanun, sahipsiz hayvanların toplatılmasını, sahipsiz veya güçten düşmüş köpeklerin sahiplendirilinceye kadar bakımevinde tutulmasını, aynı zamanda yerel yönetimlerin hayvanların katletmesine dair usul ve esasları içeriyor. Karara karşı her kesimden tepkiler büyürken, 20 Mayıs sabahı da Çankaya Belediyesi’nin “hayvan toplama” çalışması sırasında anestezi uygulanan bir köpek, akşam saatlerine kadar uyanamadı. Veteriner kliniğine kaldırılan köpek, müdahalelere rağmen gece hayatını kaybetti.
Çankaya Belediyesi, konu ile ilgili inceleme başlatıldığı bilgisini verdi. 23 Mayıs’ta da Yaşam Hakkı Savunucuları, “Bu suça ortak olmayacağız” diyerek yasanın geri çekilmesi talebiyle Eskişehir, İzmir ve İstanbul’da üç günlük açlık grevine başladı.
Ankara Barosu Hayvan Hakları Merkezi Başkan Yardımcısı Neşe Özkanoğlu ve Kadir Has Üniversitesi öğretim üyesi ve Dört Ayaklı Şehir Direktörü Dr. Mine Yıldırım, yaşanan gelişmeleri Agos’a değerlendirdi.

AYM’nin vermiş olduğu karar ile iç hukuk yollarının tükendiğini söyleyen Neşe Özkanoğlu, “Üst başvuru yolu yok buna karşı. Biz bu kararı tanımıyoruz. Katliamın yasası olmaz, o yüzden kabul etmiyoruz. Siyasi bir karar bu. Ülkemizde kanuna, hukuka olan inanç çok çok düşük. Biz de bu kararla birlikte bir kez daha güvenimizi kaybettik” şeklinde konuştu.
“Köşe başına taşınan şiddet”Yasayla hayvanların barınaklara hapsedilip sahiplenecek hayvan sayısına sınırlama getirildiğini dile getiren Özkanoğlu, “2028 beklenmeksizin belediyeler, İl Hayvanları Koruma Kurulu’nun aldığı karar doğrultusunda sokak hayvanlarını deli gibi topluyor. Üretim, satış ve ticareti yasaklamadıkları için popülasyon kaynağını kesmediler. Bir yandan da hayvan üremesi devam ediyor. Kısırlaştırma neredeyse durma noktasına geldi. Bu kabul edilemez. Sistematik bir şekilde katledilecek her hayvanda AYM’nin eli var artık. Sıra kedilere ve evimizdeki hayvanlara da gelecek. Bu köşe başına taşınan bir şiddet. Bu karar toplumsal kutuplaşmaya da neden oluyor. Yapıcı bir çözüm çıkmasına imkan yok bu karardan” dedi.
“Hayvanlara savaş açılmış durumda”“Bu yasanın katliam yasası olduğunu anlatmaktan vazgeçmeyeceğiz” vurgusunu yapan Özkanoğlu, şunları söyledi: “Barınaklardaki ötenazi değil, bir katletmedir. Ötenazi ilaçları belediyenin envanterinde zaten yok. Bütün ülke bir köpek mezarlığına dönüştü. Toplumsal tepkinin az olduğunu düşünüyorum. Bu sebeple de böyle bir karar çıkabildi. İktidar değişikliği gerekiyor. Bu iktidarla hayvanlar da kazanılmış haklarını 20 yıl sonra kaybetti. Tarım ve Orman Bakanlığı, görevini yerine getirip denetleme yapmıyor. Açılan soruşturmalar da yürütülmüyor.
Hukuki mücadele sürecekKamusal el birliği ile hayvanlara savaş açılmış durumda. Bu konuyu gündemden asla düşürmeyeceğiz. Kararın kanuna uygun olmadığını da kamuoyu desteği ile anlatmaya devam edeceğiz. Belediyelerin kanuna uygun olmadan hunharca yaptığı toplamaya karşı da mücadele edeceğiz. Hayvanların Korunması Hakkında Uygulama Yönetmeliği, 13 Aralık 2024’te yayınlandı. Fakat pek çok maddesi kanuna aykırı olduğu için barolar iptal davası açtı. O davanın da olumlu sonuçlanmasını bekliyoruz. İl Hayvanları Koruma Kurulu’nun, hayvan sahiplenme konusundaki sınırlama ve 2028 beklenmeksizin toplama yapılmasına dair verdiği karara karşı bir ay önce iptal davası açtık. Hukuki mücadelemiz bitmiyor. Hayvanlara yönelik yürütülen bu hukuksuzluk her şekilde yargı kanalıyla iptal edilmeye mahkum.”

AYM kararının, hayvanların yaşamına yönelik şiddetin hukuken de meşrulaştırılması anlamına geldiğini söyleyen Mine Yıldırım ise, “Bu tür kararlar, biz hayvan hakları savunucularının yıllardır inşa etmeye çalıştığı şiddetsiz, birlikte ve adil yaşam tahayyülünü doğrudan hedef alıyor. Biz ‘yerinde yaşat’ modelini savunuyoruz. Hayvanları yok etmek, bir yönetim biçimi olamaz” dedi.
“Kaza değil ihlal”Ankara’daki köpeğin hayatını kaybetmesinin, yasaların ve uygulamaların ne denli tehlikeli olduğunu ortaya koyduğunu aktaran Yıldırım, “Sözde ‘uygar’ yöntemlerle yapılan toplama ve uyutma işlemleri, çoğu zaman denetimsiz, şeffaf olmayan ve ölümle sonuçlanan müdahalelerdir. Bu bir kaza değil, sistematik bir ihlaldir” ifadelerini kullandı.
Yaşam Hakkı Savunucuları’nın başlattığı açlık grevinin de yalnızca bir protesto biçimi olmadığının altını çizen Yıldırım, devlet eliyle yürürlüğe konan bir yok etme politikası karşısında bedenleriyle söz alan bir vicdani direniş olduğunu sözlerine ekledi. Yıldırım, “Bu grev, Türkiye’nin dört bir yanında sokak hayvanlarının sistematik biçimde toplanmasına, kaybolmasına, ölmesine ve bunların devlet politikası haline getirilmesine karşı bir aciliyet çağrısıdır. Açlık grevi, ‘görünmeyeni’ görünür kılma eylemidir. Bu karanlık süreçte Yaşam Hakkı Savunucuları, kendi bedenlerini ortaya koyarak ‘bu yasaya karşı çıkmak, yaşama taraf olmak zorundayız’ mesajı vermektedir” şeklinde konuştu.
Eylemin aynı zamanda kamuoyunun vicdanına seslendiğini de vurgulayan Yıldırım, “Bizler, yerinde yaşat modelini savunanlar olarak bu eylemi destekliyoruz elbette. Aynı zamanda bu tür eylemlerimizin açtığı siyasal, etik ve kamusal tartışma alanını büyütmeyi bir sorumluluk olarak görüyoruz” değerlendirmesi yaptı.

Yıldırım, ilerleyen süreçteki yol haritalarını şöyle anlattı: “Hukuki alanda mücadelemizi sürdüreceğiz. Yasaya karşı yeni iptal başvuruları, yerel düzeyde davalar ve idari itiraz süreçleriyle hukuki direnci büyüteceğiz. Kamusal bilgilendirme ve teşhir çalışmaları yürüteceğiz. Belediyelerin yürüttüğü toplama faaliyetlerinin belgelenmesi, şeffaflık talebiyle kamuoyunun bilgilendirilmesi ve ölümlerin sorumlularının teşhir edilmesi için izleme mekanizmaları kuracağız. Direnişimiz yalnızca sosyal medyada değil; sokakta, barolarda, belediye meclislerinde ve milletvekilleriyle temas kurarak sürecek. Yerinde yaşat modelini savunmaya devam edeceğiz. Daha çok birleşeceğiz. Diğer hak mücadeleleriyle dayanışmayı büyüteceğiz. Biliyoruz ki bu mücadele uzun soluklu olacak. Ama biz vazgeçmeyeceğiz.”
Yasaya karşı hem hukuki hem de toplumsal alanda kapsamlı bir mücadele yürüttüklerini paylaşan Yıldırım, topluma da “sessiz ölümler” karşısında sessiz kalmama çağrısı yaptı. Yıldırım, “Çağrımız açık, mahallenizde toplama faaliyetlerini gözlemleyin, belgeleyin, kamuoyuyla paylaşın. Belediyenizin hayvan politikalarına dair bilgi edinme başvuruları yapın, karar süreçlerine dahil olun. Barolara, yerel yönetimlere ve milletvekillerine mektup yazın, taleplerinizi iletin. Hayvanların toplatılıp hapsedilmesine karşı yerinde yaşatmayı savunun. Hayvanları olduğu yerde korumak için gönüllü ağlara katılın. Kampanyaları görünür kılın. Dört Ayaklı Şehir’in ‘Can Yoldaşını Yaşat’ kampanyası gibi girişimlere destek ve imza verin, yaygınlaştırın” sözleriyle yapılması gerekenleri anlattı.
Yıldırım, “Hayvanların yaşam hakkını savunmak, yaşanabilir bir toplumun koşuludur. Bu yüzden susmayın, görmezden gelmeyin, normalleştirmeyin. Bu şiddet kapısını kapatmazsak, bu toplumda bir arada yaşama dair bütün ihtimalle, müşterek geçmişimizi ve geleceğimizi kaybedeceğiz. Bu, hayvanların kaybı, adaletin tüm imkanlarını da kaybetmemiz anlamına gelecek. Daha geç olmadan, bu yasanın iptali için tüm toplumu, komşularımızı, hemşerilerimizi ve arkadaşlarımızı göreve çağırıyoruz” sözleriyle seslendi.


