‘Son sürümümde kendimi olgun, hazır ve çok iyi hissediyorum’
Hurriyet sayfasından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com duyuru yapıyor.
Burak Kut’la görüşmeyeli uzun zaman olmuştu. Zaman onda tersine akıyor. Türkiye’nin ‘Bebeto’su hâlâ çok yakışıklı. Her zamanki gibi tam bir popstar enerjisine sahip. Fotoğraf çekimi için Amerika’dan aldığı özel bir kostümü giyiyor. Onunla dünden bugüne başlıyoruz muhabbete.
◊ Hiç yaşlanmıyorsun, nedir sırrın?
Bunu iltifat olarak kabul ediyorum, çok kibarsın. Böyle bir sır olsa sana röportajda anlatır mıyım sence (gülüyor)? Bunun özel bir sırrı yok. Ama yaşam döngümün içinde bazı bilgiler karşıma çıktığında dikkatimi çekiyor.
◊ Ne gibi bilgiler?
“Sıcakta uyumayın, soğukta kalmayın, bol su için” gibi şeyler diyorlar ya. Bakıyorum, bunlar benim normal yaşam akışımın içinde uyguladığım şeyler. Tabii kendime de dikkat ediyorum. Bir de pozitif düşünceye inanıyorum. Bunu gamsızlık gibi algılama. Yaptığı işte geçmişte çok inişler, çıkışlar yaşamış biriyim. Onları da olduğu gibi kabul etmeye çalışıyorum. Tabii aslolan genetik avantaj.
◊ Yaş demişken, 90’lardan beri aldığın Bebeto’ lakabı var. Bu isimden mutlu muydun? Leonardo Di Caprio yıllarca bebek suratlı bulundu, uzun yıllar belki de bu yüzden daha çocuk gibi görüldü, ciddiye alınmadı. Senin de böyle şeyler yaşadığın oldu mu?
Bu zamanında gazeteci abilerimizin söylediği ‘bebek yüzlü’ lafından ortaya çıkmış bir lakap. Mesela benden 28 yaşıma kadar makas alınıyordu. Düşünsene, dünya turnesine çıkmışım, biri geliyor, “Canım” diye yanağımdan makas alıyor. Ya da şunu diyebilirim; ben kişisel gelişime çok inanırım. Okumaya, derinleşmeye çok meraklıyım. Hani şöyle yaftalar vardır ya, “Saçı sarı ya da güzel görüntüsü var diye kafayı fazla çalıştırmıyordur” diye düşünürler, bu tip önyargılar bana da oluyordu. Ben entelektüel tarafımı geliştirmeye çalışırken sanki dünyadan habersiz hoplayan, zıplayan biri gibi algılandığımı düşünüyordum. Bunları ciddiye aldığım, rahatsız olduğum zamanlar da oldu. 40 yaşından sonra falan her şey dengeye oturdu. Bebeto’dan Baboto’ya döndük (gülüyor).
◊ Hep çok yakışıklı, genç kızların âşık olduğu bir isimdin. Duvarlarda posterlerin vardı. Hiç havalanmadın mı ya da bununla nasıl başa çıktın?
Benim için ünlülükten önce müzisyenliğim gelir. Sağ ol ama böyle şeylere takılmıyorum. Güzellik, yakışıklılık çok göreceli şeyler, benim hiç aynaya bakıp ‘Vay be, ne kadar da çekiciyim’ deyip kendime hallenmişliğim yoktur. Oraları kazasız belasız atlattım diyebilirim. Kişisel gelişime de önem verdiğim için farkındalık seviyemi hep
yükseltmeye çalıştım. Tabii ki insanız, şaşarız, çok kolaydır gaza gelmemiz. Herkesin hayatında karakter değişimlerini, içlerinde nasıl bir canavar oluğunu anlamaları için benim yaşadığım gibi şöhreti bir ay yaşamaları gerekir, müthiş bir test olur. Bazen diyorum ki benim yaşadığım kariyeri, abuk sabuk egosantrik durumlara giren şarkıcılar ya da oyuncular yaşasa delirebilirlerdi. Buna kapılmamak zor.
◊ Neler yaşıyordun?
Sokakta atılan çığlıklar hayatımın bir parçasıydı. Sahneye çıkarken kafamın ucu göründüğü zaman nasıl bir çığlık kopacağını tezahür edebiliyor ona göre hazırlanıyordum. Mesela gündelik hayatımda bir mağazaya bir şey almaya gittiğimde oradan çıkmak için polis çağırmak zorunda kaldığım bile oldu. Hayran sevgisi önemli tabii ama nedense içimden bir ses bunların gelip geçici olacağını söyledi, öyle olduğunu da gördüm.
◊ Dediğin gibi 20-30 yaş arası her şey şahaneyken bu dediklerinin geçtiği, senin de ara verdiğin bir dönem de yaşadın. Bu psikolojini nasıl etkiledi?
Biraz beni zorladı. Orası benim en bunalımlı denebilecek dönemimdi. ‘Ben aynı benim, kapıma gelen gazeteciler neden sırtını döndü’ diye düşünüyordum. ‘Kimin ayağına bastım, kime kötülük yaptım ki’ derdim. Ama oradan bir sonuca da vardım.
◊ Nedir o sonuç?
Bu işin doğasında bu var, ben fazla kişiselleştirmişim. Bir de üreten biriysen bazen bilinçli nadaslar da oluyor, kendini nadasa çekmek istiyorsun. Bana “Kariyerine niye aralar verdin, bize yeteri kadar ilgi göstermedin” diyen hayranlarım olduğunu biliyorum. Biraz içe döndüm açıkçası. Ama bunlar durduğum zaman müziği bıraktım anlamına gelmiyor, üretmeye devam ettim. Sadece şöhrettir, şudur budur gibi bazı şeyleri anlayabilmek ve karakterimin bozulmasını istemediğim için böyle uzun aralar verdim, bugün yine beraberiz ama ne güzel.
‘Saçımı koparıp göğsüne sokan da oldu’
◊ 90’larda bir ara sahneye iç çamaşırı falan atılıyor derlerdi. Senin de başına gelmiş miydi?
O tür şeyler tacizler, dokunmalar yaşadık. Saçımı koparıp göğsüne sokan da üzerime atlayanlar da oldu. Bana daha çok oyuncak ayı, minik bebek atıyorlardı.
◊ Bebeto’sun diye mi?
Bilmiyorum muhtemelen, eskiden Sarıyer’de oturuyordum, bir odam sadece konserde atılan binlerce oyuncakla doluydu. Sonra onların hepsini bağışladım. Bunu bir de Elvis Presley’nin hayatında görmüştüm.
◊ Peki, şimdi sosyal medya döneminde tacizler nasıl?
Milyonlarca sevgi mesajının yanı sıra, dolandırıcılık, duygu sömürüsü ve ahlaksız teklif içeren birçok
mesaj da gelmiyor değil tabii.
‘Bu kadar bilgiyi ve şarkıyı sadece kendime saklamayıp paylaşacağım’
◊ Yeni şarkın ‘Dümenci’ çıktı. Klibi de Amerika’da çektin. Bu şarkıyı seçmenin sebebi neydi?
Eğlenceli olması. Sevgili dostum Genco Arı’yla uzun zaman sonra yaptığımız stüdyo çalışması olması sebebiyle de ayrı bir yeri var.
◊ Şarkıya tepkiler nasıl?
Sadık dinleyicilerimin ikiye bölüneceğini düşünüyordum, öyle de oldu.
◊ Aa neden?
Çünkü 90’lar sound’u bekleyenler vardı. Ama çok şarkı yazdım, onlar da yakında gelecek. Bu sefer biraz TikTok jenerasyonu diyebileceğimiz kitlenin de ilgisini çekecek, biraz kızımın yaş grubuna hitap edecek bir şarkı yapmak istedim. Ama eğlendirirken şakayla karışık lafını da söyleyen bir şarkı oldu.
◊ Nedir lafı?
Bir arkadaşımın yaşadığı gönül işindeki sıkıntıdan sonra “Gel bunun acısını buradan çıkaralım kardeşim” diyerek bestelediğim bir şarkı. Tutarsız ilişkileri anlatıyor. Kadının erkeği ya da erkeğin kadını sadece maddi obje, sponsor olarak görerek aşk yaşamasını konu alıyor. Aslında ortada bir aşk yok, menfaat var. Şarkı biraz bunları hicvediyor.
◊ Arkadaşın kandırılan tarafta mıydı?
Evet, oradan yola çıkıp ‘dümenci’ dedim.
◊ Sende hiç dümencilik var mı?
Yok, yalana muhtaç olmayı tercih etmem. Bırak dümenciliği, bana arkadaşlarım “Sen hiç dedikodu bile yapmıyorsun” der.
◊ Bundan sonra senin cephede bizi yeni neler bekliyor?
Konserler devam ediyor. Bu yaz bol bol konser yapacağım. Çok şarkı yaptım, yazdım. Sırayla çıkacaklar. 90’lar tadında işler bekleyenleri de memnun edecek. Değerli bulduğum, kendini yetiştirmiş genç arkadaşlarımızla yapımlar yapmaya başlayacağım ve birçok şarkıyı onlarla değerlendirmeyi düşünüyorum. Bu kadar bilgiyi ve şarkıyı sadece kendime saklamayıp paylaşacağım.
‘Baba senden bahsediyorlar, bir şey mi oldu?’
◊ 2025 model Burak Kut’u nasıl anlatırsın?
Son sürümümde kendimi olgun, hazır ve çok iyi hissediyorum. Bir kızım, eşim, ailem var; aile düzeni hep imrendiğim bir şeydi. Şükürler olsun kızım da birazcık büyüdü, ben de kariyerimle daha çok ilgilenme niyetine girdim. Sağ olsunlar sevenler de yılbaşındaki gündemden sonra beni göreve çağırdılar. Bunu söylerken sanki ülkedeki müziğin kurtarıcısı benmiş gibi algılanmak istemem ama yapabileceğim şeyler var.
◊ Yılbaşı gecesi ‘O Ses Türkiye’deki performansınla bir anda gündem oldun, çok ilgi gördü. Ne hissettin?
Açıkçası iyi yorumlar bekliyordum fakat bu kadar çarpıcı bir gündem yaratmasını hesaplamamıştım. Mesela bu durum kızıma çok enteresan geldi. Sosyal medyadaki bildirim hızını görünce “Baba senden bahsediyorlar, bir şey mi oldu, hayırdır” falan diyordu.
◊ Seni özlediler mi seni yoksa yeni jenerasyondan bir kesim seni yeni mi keşfetti?
İkisi de var. En son Ankara konserinde çocukların “Burak Abi seni seviyoruz” demeleri, bağırarak iletişim kurmaları beni çok etkiledi. En son Barış Abi döneminde ben de 7’den 70’e herkes tarafından sevilir miyim diye düşünürdüm. Bunu yaşamak mutluluk kaynağım.
◊ O gün sosyal medyada “Paradigmaları yerinden oynattı” yorumları yapıldı. Daha derine inersek sence bu ilginin sektörel sebebi neydi?
Bu noktada müzik sektöründeki performanslardaki yavanlık, sektördeki kötü üretim, müziğin data çöplüğüne dönmesi sonucunda, genel izleyicinin iyi performans beklentisi olduğu ortaya çıktı bence. ‘Yaşandı bitti saygısızca’
◊ Yaşadığın yükselişlerde ve sonra biraz durduğun dönemlerde çevrende ikiyüzlülük gördün mü?
Sen yükseldikçe en yakınındakilerin bile sana bakış açısı değişiyor. Sonra gündemin değiştikçe de yavaş yavaş çevrenden uzaklaşıyorlar. Bana mı şöhretime mi geliyorlar ikilemine takılmayan yoktur. Orada bir duvara çarpma yaşıyorsun; ‘Şöhret içinmiş’ diyorsun. Ama her türlü sıkıntının içinden çıkabilmeyi başardım, şarkımda dediğim gibi ‘Yaşandı bitti saygısızca’.
◊ 30 yılını anlatan bir şarkı yazsan adını ne koyarsın?
90’larda yazmışım zaten, ‘Nereden Geldim Nerelere Gideceğim’ diye.
◊ 30 yıl önceki Burak’ı görsen ona ne söylerdin?
“Sakin ol dostum, fazla dikkat çekme” derdim. Vasatın üstünde iş yapmaya çalışan insanların başlarına bir şeyler geliyormuş. Yani başarı kıskanılıyor aslında.
‘O çizgilerimden vazgeçemiyorum’
◊ 14 sene önce evlendin. Evlilik sonrası hayatında neler değişti?
Aile çok kıymetli. Eşim doktor. Birbirimizi dengeliyoruz, birimiz hayalperest, birimiz realist.
◊ Ne doktoru?
Kök hücre, genetik ve medikal estetik konusunda çalışıyor.
◊ Siz kök hücre tedavisinde mi tanıştınız?
Hayır, klinikte tanışmadık, çok hainsin (gülüyor). Konuk olduğumuz bir televizyon programında tanıştık.
◊ Ama insanın aklına, eşin akşam yemeği sonrası istersen botoks yapabilir gibi geliyor...
Böyle bir şey mi var Hakan; ‘Yemeğimizi yedik, botoksu getir’... Yemeklerden sonra hep botoks (gülüyor). Çok âlemsin! Ben oyunculuk yaptığım için o çizgilerimden vazgeçemiyorum. Ama karşı da değilim, kök hücre bence mucizevi bir şey.
◊ Kızın 14 yaşında, ismi Aden. Nedir anlamı?
Cennet bahçesi demek. Annesi buldu.
◊ Babalık sana ne öğretti?
Önce baba olmayı öğrendim. Sorumluluk çok önemli, kendinden çok sevdiğin bir varlık oluyor.
◊ Ona verdiğin öğüt nedir?
Eğitime önem vermesini, kendini sürekli geliştirmesini ve farkındalığını arttırmasını istiyorum. İnsan ilişkilerine önem vermesini ve hayatta kimseyi küçümsememesini de öğütlüyorum.
‘Zamansızlığın sırrı zamansız hissetmek’
◊ Geçmişten bugüne en çok hangi yönün değişti?
Sakinleştim ama bu sinirin karşıtı olan bir sakinleşme değil, hiperaktifliğin karşıtı.
◊ Hayatının kırılma noktası neydi?
Babamın ölümü ve şöhret oluşum.
◊ Zamansız olmanın sırrı ne?
Zamansız hissetmek.
◊ Arkadaşlarının sende en rahatsız olduğu özellik nedir?
Çok dikkatliyim, onları sürekli analiz ediyorum buna biraz takılıyorlar.
◊ Sen kendinde neyi değiştirirdin?
‘Değişmeyen tek şey değişimdir’ denmiş ya, ben de her gün kendimi değiştirmeye çalışıyorum. Örneğin ani parlamalarım var, onu törpülemek isterdim.


