Tarihi anlara tanık oldum
SonTurkHaber.com, Hurriyet kaynağından alınan verilere dayanarak açıklama yapıyor.
Bu tarihi olaya şahitlik etmek için Erbil’den yola çıktığımızda rotamız Süleymaniye’nin Raniyye ilçesinin Dukan bölgesiydi. Gazeteci kafilesi halinde yola çıktık. Barzanilerin merkezi Erbil’den doğuya doğru ilerliyoruz. Düz bir ova eşlik ediyor yolculuğumuza. Sağda-solda yer yer yeşillik kümeleri göze çarpsa da bozkır örtüsü manzaraya hâkim. Güneş tam karşımızda yükseliyor; sabahın serinliği hızla kayboluyor, sıcak çabucak hâkimiyet kuruyor. Erbil, inşaatlarla dolu. Beton paneller, müstakil villalar ve yükselen siteler arasında yol alıyoruz. Şehir adeta “küçük Dubai” olma hevesinde.
TALABANİ BÖLGESİ
8-10 araçlık bir konvoy halindeyiz. Doğuya ilerledikçe yol virajlı ve engebeli bir hale geliyor. Düz ovadan dağlara geçiyoruz. İlk kontrol noktası Talabani bölgesine girerken karşıladı bizi. Artık etrafta Talabani posterleri var. Türkiye’nin Erbil ile ilişkileri iyi. Süleymaniye’ye ise daha mesafeli. Süleymaniye, Türkiye’nin uçak hattında değil. Burası Erbil’e göre her bakımdan çok daha mütevazı.
DİK YAMAÇLAR VE DAR PATİKALAR
Nihayet tepeleri, keskin virajlı dağ yollarını aşarak hedefimize vardık. Silahların yakılıp imha edildiği alan, belki de bu tür durum için en iyi seçilmiş yerdi. Şehirden uzak izole bir bölge. Ucunda Jasana diye bir mağara da var. Burası yürüyüş ve piknik alanıymış. Yolun sonu da Kandil Dağı’na çıkıyor. Burası aynı zamanda dar bir boğaz gibi. İki tarafı 20 katlı apartman yüksekliğinde dik yamaçlar... Bu iki yamacın arasındaki taş merdivenli patikanın ucu da tam kazanın olduğu yere çıkıyor.
DESTE DESTE ODUNLAR
Törenin yapılacağı yaklaşık 500 metrekarelik bölgede özel hazırlık yapılmış. Taş basamaklar tamirat ve tadilat görmüş. Sıva izleri canlı ve tazeydi. Beton piknik masalarının önüne koyu gri renge boyalı metal bir ocak/kazan kurulmuştu. Etrafında desteler halinde odunlar ve tutuşturmak için birkaç şişe kimyasal duruyordu. Önce odunlar atıldı. Sonra yanıcı bir kimyasal döküldü. Etrafı kesif bir koku sardı. Bütün hazırlıklar tamamlanmış, grubun gelmesi bekleniyordu. Ocağın sol tarafında Iraklı resmi gözlemcilerin oturduğu masa vardı. Sağda 20 metre ilerisine de sahne hazırlanmış, karşılarında ise izleyiciler oturuyordu.
TARİH BİRKAÇ ADIM ÖTEMDE
Ocağa en yakın noktada ben vardım. 10-15 adım ötemdeydi. Patikadan silahlarıyla çıkacak grubu da en önce görebilecektim. Nitekim öyle oldu. Saat 11.22’de PKK’lılar kayalıkların arasındaki patikada göründü. En önde Bese Hozat vardı. Arkasından orta yaşın üstünde erkek bir terörist, onun ardında da tek sıra halinde diğerleri geliyordu. Önlerinde yaklaşık 30-40 metrelik bir yol vardı ve toplam 30 kişiydiler. 15 erkek, 15 kadın sırayla birkaç adım önümden geçip sahneye çıktı. Yüzlerinde herhangi özel bir ifade yoktu. Donuk ve sakindiler. 25’ten 50’lilere kadar farklı yaş grubundaydılar.
DAKİKALAR İÇİNDE
Önce Bese Hozat yazılı açıklamasını okudu. Ardından da silahını ilk o ocağa attı. Ardından diğerleri yine tek sıra halinde inip silahlarını kazana bıraktılar. Sadece silahlarını değil bellerindeki “şarjörlük” denen kuşaklarını da çıkarıp attılar. RPG7 roketatar, Kalaşnikof, keskin nişancı tüfeği Kanas ve ağır makineli Bixi tüfekleri vardı. Son silah 11.42’de kazana atıldı. Bese Hozat ocağı tutuşturup silahları ateşe verdi. 11.46’da da geldikleri patikadan dönüp gittiler.
DEM HEYETİ TAKİP ETTİ
Genel olarak süreç belli bir intizam ve insicam içinde geçti. Başlardaki heyecan zamanla yerini soğukkanlılığa bıraktı. Grup gelirken ve giderken izleyicilerden kısa süreli sloganlar atanlar oldu ama herhangi bir aşırılık yoktu. Katılan herkesin süreçten pozitif bir etki aldığı belliydi, yüzler de gülüyordu. DEM heyeti Ahmet Türk, Sırrı Sakık, Tülay Hatimoğulları başta olmak üzere geniş katılımla oradaydı. İnsan hakları dernekleri, yerli-yabancı gazeteciler ve bölgenin insanları oradaydı. Bölgenin yerel yönetimi ve Türk istihbaratı gayet koordineli bir şekilde süreci yürüttüler.


