TKP den Erdoğan ın AKP, MHP, DEM birlikte yürüyeceğiz sözlerine açıklama: En yetkili ağızdan ilan edildi, Cumhur İttifakı genişletildi
T24 kaynağından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com açıklama yapıyor.
TKP'den Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Şimdi AK Parti, Milliyetçi Hareket Partisi, DEM en azından üçlü olarak bu yolu beraber yürüme kararı verdik" sözlerine ilişkin olarak yapılan açıklamada, "Bugün en yetkili ağızdan ilan edilen genişletilmiş Cumhur İttifakı’nın hangi projeyi önümüze koyacağı sır değil. Bileşenlerini iyi tanıyoruz. Uzlaştıkları, sömürme ve talan özgürlüğüdür; yani piyasa ekonomisidir" denildi. Açıklamada, "Cumhuriyetçilerin tutarlı ve ikna edici bir program etrafında ayağa kalkması gerekir" ifadeleri kullanıldı.
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın partisinin 32. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı'nın açılışında yaptığı konuşmada yeni çözüm sürecine ilişkin olarak kullandığı, "Şimdi AK Parti, Milliyetçi Hareket Partisi, DEM en azından üçlü olarak bu yolu beraber yürüme kararı verdik" şeklindeki ifade, siyaset kulislerini hareketlendirdi. DEM Parti Van Milletvekili, İmralı Heyeti üyesi ve TBMM Başkanvekili Pervin Buldan, Erdoğan'ın sözleri için "Yanlış bir yere çekilmesin. Bu ittifak süreç ittifakıdır. Başka bir ittifak olarak algılanmamalı kesinlikle" derken, Türkiye Komünist Partisi'nden (TKP) de açıklama geldi.
TKP'den yapılan açıklama şöyle:
"'GENİŞLETİLMİŞ CUMHUR İTTİFAKI'NA İLİŞKİN İLK DEĞERLENDİRME
1. Bugün gelinen noktada 'silahların susması'nın iyi bir gelişme olduğunu söyleyeceğiz, söylemeye devam edeceğiz. Ancak hep söylediğimiz gibi, önemli olan siyasi doğrultu ve içeriktir. Sanıldığının tersine, çatışma ile çatışmasızlık, savaş ve barış birbirinin zıddı değildir; çoğu durumda birbirini tamamlar. Çatışmanın olduğu gibi, barışın da içeriği önemlidir. Şimdi, devlet ile PKK arasında tarihsel uzlaşma ilan edildiğine göre, artık hiçbir kısıtlama olmaksızın siyasi içerik ve doğrultu konuşulmalıdır.
2. Devlet kurumlarının 'terör örgütü' ve 'bebek katili' kodlamasından 'kurucu önderlik' ve 'örgüt'e, hatta 'sayın'lı ifadelere geçmesi sadece birkaç ay aldı. Bir sorunu 'terör' başlığına sıkıştıran ve yurttaşlar arasında düşmanlık üreten bir dil ortadan kalktı kalkmasına ama şimdi karşımıza çıkan, inandırıcılıktan, samimiyetten ve ciddiyetten uzak, içeriksiz başka bir söylemdir. Fethullahçılık konusunda da iktidar aynı yöntemi izledi. Yıllarca 'cemaat'lerine sahip çıktılar, bu ve diğer cemaatlerin gerçek yüzünü teşhir edenleri soruşturdular, devlet kurumlarında 'Hocaefendi'ye yan gözle bakan herkes tasfiye edildi, gazeteciler içeri tıkıldı, binlerce hakaret davası açıldı. Sonra, “FETÖ” dememek suç oldu. Bu keskin dönüşlerde samimiyet olmadığı gibi, içerik de olmaz. Nitekim FETÖ ile mücadele, dokuz yılın sonunda, tam anlamıyla bir muammaya dönüştürülerek anlamsızlaştırılmıştır.
3. Bugün en yetkili ağızdan ilan edilen genişletilmiş Cumhur İttifakı’nın hangi projeyi önümüze koyacağı sır değil. Bileşenlerini iyi tanıyoruz. Uzlaştıkları, sömürme ve talan özgürlüğüdür; yani piyasa ekonomisidir. Uzlaştıkları, NATO’dur. Uzlaştıkları, kutsallıkların istismarı ve tarikatlar düzenidir. Uzlaştıkları, Yeni-Osmanlıcı hayallerdir. Türkiye 'terörle mücadele' döneminde nasıl holdingler, tarikatlar ve emperyalistler tarafından bir çıkmaza sürüklendiyse şimdi de 'terörsüz Türkiye' adı altında yeni bir çıkmaza ve yıkıma sürüklenmektedir.
4. TKP, 'Süreçten yana mısın, karşıt mısın?' sorusunun kendisine itiraz etmektedir. Bu soru bir kez kabul edildiği durumda, hangi yanıt verilirse verilsin, yanlışa düşülür.
5. Bilinmelidir ki, çok geniş bir bölgede İsrail’i içine alan bir 'sermaye barışı' arzulanıyor. Bu nedenle, istihbarat örgütlerinin beslemesi Şara, Suriye’nin başına kondu; bu nedenle, İran’a diz çöktürülmek isteniyor; bu nedenle, Filistin halkının en direngen unsurları yok ediliyor. ABD, İngiltere, Fransa, İsrail, gerici Arap iktidarları, hem birbirleriyle rekabet ediyor hem de Irak, Suriye, Filistin ve Lübnan’ı yağmalayacak, bölgenin savaşlar ve göçlerle çaresizleşmiş yoksullarının emeğini tepe tepe kullanacak bir 'Ortadoğu rejimi' için çalışıyor. Bu rejim bölüp parçalayarak da kurulur, teslim alarak da. Önemli olan çok uluslu tekellerin kârları ve emperyalizmin hegemonyasının sürmesi için koşulların yaratılmasıdır.
6. AKP, arkasına holdingler ve tarikatlar düzenini alarak, Türkiye’yi de bu karmaşaya Yeni-Osmanlıcı bir perspektifle sokmaktadır. Hükümet bu oyuna, İsrail barışına itiraz etmediği, NATO ve ABD ile uyum sorunlarını azalttığı için dahil edilmiştir. Bölgede Türkiye’ye değil, Yeni-Osmanlı projesine, fırsatçı sermaye sınıfımıza ve gericiliğe alan açılacaktır. Bu alanda yalnızca derin sömürü, yalnızca devasa şirket kârları, yalnızca kuralsız yağma ve talan olmayacak; aynı zamanda keskinleşen bir rekabet ve yeni savaşlar da yaşanacaktır. Genişletilmiş Cumhur İttifakı, 'bölgesel iddia' adı altında sonu ve sonucu belirsiz bu savaşlara hazırlanmaktadır. 'Barış' dedikleri budur. 1923 ile hesaplaşmayı kafasına koyan bir 'uzlaşma' bir 'ittifak'ın bu rekabette ülkemizi ve halkımızı savunmasız bırakacağı açıktır.
7. 1923 ile hesaplaşmayı stratejik bir mesele olarak görenlerin uzlaşmasından, Türkiye Cumhuriyeti’ni ayağa kaldıracak bir demokrasi ve birlik projesi çıkabileceğini düşünenler de yanılıyor. Ancak, bu ülkede kapitalizmle hesaplaşmadan, açık bir biçimde kapitalist düzeni yıkmayı hedeflemeden, emperyalizme karşı kararlı ve tutarlı bir mücadele içine girmeden bu gidişatın durdurulabileceğini düşünenler de yanılıyor.
8. Cumhuriyetçilerin tutarlı ve ikna edici bir program etrafında ayağa kalkması gerekir. TKP, bu programın holdingler ve tarikatlar düzeninden tamamen kopması gerektiğini söylemektedir. Başka bir çıkış yoktur. Laiklik, bağımsızlık ve Cumhuriyet mücadelesi, eşitlik mücadelesi ile birlikte ele alınmalıdır.
9. 'Genişletilmiş Cumhur İttifakı' Türk, Kürt, Arap kardeşliğinden söz etmektedir. O kardeşlik sermaye kardeşliğidir, tarikat kardeşliğidir. Türkiye’nin Cumhuriyetçi birikimi, kendi içindeki Kürt ve Arap düşmanlığı ile hesaplaşmadan bu sözde kardeşliğin yaratacağı yıkımı durduramaz. Türkiye Cumhuriyeti kardeşçe, birlik içinde yaşanacak bir düzene kavuşacaksa, bu ülkeye sistematik bir biçimde yayılan kimlikçi zehre etkili bir panzehir üreteceksek, bunun yolu, bu ülkede yaşayan bütün yurttaşlarımıza, 'Türkiye Cumhuriyeti benim de vatanımdır' dedirtecek bir ortak mücadele, ortak çıkış yolu ve dili ortaya koymaktan geçmektedir.
10. Bu karanlık mutlak aşılacak ve halkımız ayağa kalkacaktır."


