Toplumsal Bellek Platformu:
Agos sayfasından alınan verilere göre, SonTurkHaber.com bilgi veriyor.
Yakınlarını faili meçhul siyasi cinayetlerde kaybedenlerin ailelerinden oluşan Toplumsal Bellek Platformu, CHP'nin davetiyle genel merkezde CHP lideri Özgür Özel ile görüştü. Platform görüşme sonrası yayınladığı çağrısında TBMM'de kanuni düzenleme ve hakikat komisyonu kurulmasını talep etti.
Yakınlarını faili meçhul cinayetlerde kaybeden ailelerin oluşturduğu Toplumsal Bellek Platformu, bugün Cumhuriyet Halk Partisi'nin davetiyle parti genel merkezinde CHP lideri Özgür Özel ile bir araya geldi. CHP'den sonra TİP'le de görüşen platformdan Eren Aysan ve Sertaç Ekinci, DEM Parti'den Sezai Temelli ile buluştu.
Toplumsal Bellek Platformu, görüşmelerin ardından bir çağrı yayınladı."Faili meçhul siyasi cinayetler için adaletin yolu yeniden açılmalıdır" ifadelerini kullanan platformun ayrıca cezasızlık ve zamanaşımını hatırlatarak TBMM'de Meclis Araştırma ve Hakikat Komisyonu kurulmasını bir kez daha talep etti. Platform, "Milli Eğitim Bakanlığınca onaylanan müfredat kitaplarında yitirdiklerimizin yer almasından, siyasi cinayetlerde öldürülen isimleri anlatan müzelere, film gösterimlerine kadar ince bir örgütlenme yapısının oluşturulması adına bizlerin de katkı sağlayacağı açıktır" ifadeleriyle sürece katkı vermeye hazır olduğunu bildirdi. Açıklamanın tamamı şöyle:
CezasızlıkBizler, sevdiklerini faili meçhul siyasi cinayetlerde kaybetmiş aileleriz. Aramızda Hrant Dink’in, Musa Anter’in, Uğur Mumcu’nun, İlhan Erdost’un, Behçet Aysan’ın ve daha nice ismin yakınları var. Bugüne kadar, örgütlü cinayetler aydınlatılmadığı ya da tetikçilerin ardındaki güçler ortaya çıkarılmadığı, yakınlarımızdan sonra da benzer cinayetler işlenmeye devam ettiği için endişeliyiz. Kimi cinayetler hakkında kesinleşmiş yargı kararları olsa bile, bizleri ve kamuoyunu tatmin edecek sonuçlar alınmadı. Farklı dönemlerde, farklı şehirlerde, farklı kimliklere mensup insanlar olarak aynı ortak acıyı taşıyoruz: Cezasızlık.
Bugün neredeyse pek çok kesimin ezber ettiği cezasızlık; en çok yakınlarını siyasi cinayetlerde yitirmiş ailelerin adalet uğraşında büyük bir engel teşkil ediyor. Çok açık ki, cezasızlık hak ihlalleriyle bütünleşmiş bir hukuk skandalı olduğu kadar, mağdur edilenlerin de onarım hakkına erişememesini sağlıyor. Dahası kimi emri veren ya da emri alan tetikçilerin korunmasına yol açarak yeni cinayetlere kapı aralıyor.
ZamanaşımıYakınlarımızın cinayetlerinin pek çoğunda fail aslında meçhul değil, biliniyordu. Ama ya hiç yargılanmadı ya da etkisiz soruşturmalarla korunarak cezasız bırakıldı. Bugün gelinen noktada, birçok dosya zamanaşımı nedeniyle kapandı ya da düşme riskiyle karşı karşıya. Bu, sadece geçmişteki adaletsizliklerin değil, bugünkü hukuki yetersizliklerin de bir sonucudur. Dini ya da milli nedenlerle, kimi zaman devlet güçlerinin olduğu şüphesiyle, açık bir provokasyon sonucunda, hedef gözetilerek yakınlarımızın öldürülmesi bir insanlık suçudur. Nefret suçudur. Bu tür suçlarda zaman aşımı olmalı mıdır? Hukuk, insan haklarına dayalı olacaksa böyle bir hak ihlaline izin verilebilir mi? Türk Ceza Kanunu’nun 77. maddesi, belirli bir sivil topluluğa yönelik planlı ve sistematik saldırıları insanlığa karşı suç olarak tanımlar ve bu suçlarda zamanaşımı uygulanmaz. Ancak mevcut yasal çerçeve, geçmişte işlenmiş ve cezasız kalmış siyasi cinayetler için bu maddenin nasıl uygulanacağını netleştirmemektedir.
Uygulamada yargı makamları, sanığın lehine kanun ilkesine dayanarak, geçmişte yürürlükte olan zamanaşımı sürelerini esas almakta ve TCK 77’nin geriye dönük uygulanabilirliğini fiilen engellemektedir. Bu nedenle, insanlığa karşı suç kapsamına giren siyasi cinayetlerin geçmişte işlenmiş olsa dahi yeniden soruşturulabilmesini mümkün kılacak özel bir düzenlemeye ihtiyaç vardır. Buna ek olarak yargılaması yapılmış ve beraatle sonuçlanmış davalar söz konusudur. Verilen beraat kararlarının hiçbirinin evrensel hukuk kaidelerine göre yapılmadığı, delillerin göz ardı edildiği bilinmektedir. Giderek bu davaların neredeyse tamamında sanıkların aklandığı süreçler yaşanmıştır.
Benzer düzenlemeler başka ülkelerde yapılmıştır. Almanya, Güney Kore ve ABD gibi ülkeler, ağır suçlar bakımından zamanaşımını kaldırmış veya özel yasalarla geçmişte kapatılmış dosyaların yeniden açılmasını sağlamıştır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de yaşam hakkına dair ihlallerde, zamanaşımının etkin soruşturma yükümlülüğünü ortadan kaldırmayacağını açıkça ifade etmektedir. Türkiye bu içtihatlara taraftır ve uymakla yükümlüdür.
Bizler bu nedenle, TBMM'nin:
1. TCK 77’nin geçmişe dönük uygulanmasını sağlayacak açık ve bağlayıcı bir kanuni düzenleme yapmasını,
2. Faili meçhul siyasi cinayetleri ele alacak bağımsız ve kapsamlı bir Meclis Araştırma ve Hakikat Komisyonu kurulmasını, Meclis Araştırma Komisyonunda bağlayıcı olan “devlet sırrı” hükmünün yakınlarımızın öldürümü göz edilerek kaldırılmasını talep ediyoruz.
Biliyoruz ki; yukarıda izah ettiğimiz ilkeler çerçevesinde Meclis bünyesinde tesis edilecek bu komisyonun, idarenin ve yargının elindeki ilgili tüm verileri inceleyerek değerlendirmesini bekliyoruz. Geçmişte zaman aşımına uğramış dosyaların yeniden açılabilmesi için; komisyonun, iç hukukumuzda evrensel düzeyde düzenlemeleri hayata geçirmesini gerekli görüyoruz. Bugüne kadar benzeri taleplerle kurulan araştırma komisyonlarının, yetkilerinin kısıtlılığı ve karşılaştıkları engeller, mesela meclis araştırma komisyonlarında var olan devlet sırrı gibi unsurlar nedeniyle çalışmalarını tam anlamıyla sonuçlandıramadıklarını biliyoruz. Faili meçhul bırakılan cinayetlerin içyapılarının ortaya çıkarılması ancak, daha geniş yetkilerle donatılmış bir komisyonla mümkün olacaktır.
Ne yazık ki ölenin öldüğüyle kaldığı bir süreç yıllardır yaşanıyor. Toplumsal belleksizlik, dahası öldürümlere dair kuşaklar arası bir aktarımın olmayışı pek çok ismin sistemli bir biçimde unutturulmasına yol açıyor. Dahası aydınlarımızın cenaze törenlerine binlerce kişinin katıldığını düşünürsek, etkin sistemli unutturulmanın etkisi daha net ortaya çıkıyor. Bu durumun bir politika olduğunu ise anlamamız, her defasında unutturma çabasına karşı direnç göstermemiz şart.
Bu anlamda toplumsal belleksizlikle bütünleşen sistemli unutturuluşun bir siyaset biçimi olduğuna inanıyor; bu anlamda yapılacak bellek çalışmalarına katkı sağlayacak bir yapılanmanın oluşturulmasını talep ediyoruz. Milli Eğitim Bakanlığınca onaylanan müfredat kitaplarında yitirdiklerimizin yer almasından, siyasi cinayetlerde öldürülen isimleri anlatan müzelere, film gösterimlerine kadar ince bir örgütlenme yapısının oluşturulması adına bizlerin de katkı sağlayacağı açıktır.
Şunu hatırlatmak isteriz ki; bu çağrımız ne yalnızca geçmişe takılmış bir hesaplaşma isteğidir, ne de sadece bireysel kayıplarla ilgili bir mesele. Hukukun işleyişi, toplumsal adalet ve demokratik bir geleceğin inşasıyla doğrudan ilgilidir. Sessizlik ve cezasızlık kalıcılaştıkça, yalnızca biz değil, toplumun bütün kesimleri zarar görmektedir.
Adalet gecikti. Ama hâlâ mümkündür.
Toplumsal Bellek Platformu
Sabahattin Ali Ailesi
Orhan Yavuz Ailesi
Doğan Öz Ailesi
Necdet Bulut Ailesi
Akın Özdemir Ailesi
Abdi İpekçi Ailesi
Cevat Yurdakul Ailesi
Cavit Orhan Tütengil Ailesi
Ümit Kaftancıoğlu Ailesi
Sevinç Özgüner Ailesi
İlhan Erdost Ailesi
Muammer Aksoy Ailesi
Çetin Emeç Ailesi
Turan Dursun Ailesi
Bahriye Üçok Ailesi
Musa Anter Ailesi
Uğur Mumcu Ailesi
Nesimi Çimen Ailesi
Behçet Aysan Ailesi
Metin Altıok Ailesi
Yusuf Ekinci Ailesi
Yasemin Cebenoyan Ailesi
Onat Kutlar Ailesi
Hasan Ocak Ailesi
Metin Göktepe Ailesi
Necip Hablemitoğlu Ailesi
Hrant Dink Ailesi


