Trump ı neden sevmeliymişiz!
SonTurkHaber.com, Halktv kaynağından alınan bilgilere dayanarak bilgi yayımlıyor.
Oray Eğin geçenlerde Trump hakkında ilginç bir yazı kaleme aldı. Karşılığı birkaç gün sonra Saray’ın gözdelerinden Abdülkadir Selvi’nin bugünkü yazısıyla geldi.
ABD’deki olağanüstü hal, ya da dünden bu yana İran’a saldırı işaretleri olmasa Trump radarıma girmeyecekti. Hele İmamoğlu’na savunma hakkı bile tanımayan AKP dururken. Halk TV’ye el koyma dalgası üzerimize gelirken!
Ama bütün bu başlıklar da bir bakıma Türkiye-ABD, daha doğrusu ERDOĞAN-TRUMP İLİŞKİSİNE uzanırken belki de tam sırası.
*. *. *
Önce Oray Eğin:
“Geçen hafta bir kaynağım Washington’dan dönerken adeta Trump ailesinden haber getirmiş gibi konuştu benimle. Üstelik tam da İstanbul’daki buluşmanın ortasında.“Trump bugüne kadar eşi benzeri görülmemiş bir şekilde Türkiye’yi övdü,” dedi. “Ama Türkiye bu övgüleri bugüne kadar karşılıksızmış gibi algıladı. Trump biraz pohpohlanmak istiyor, Türkiye’den benzer övgüleri işitmek istiyor, gerekirse ‘Sen Amerika’nın başına gelmiş en iyi şeysin,’ gibi abartılı iltifatlar bekliyor.”
Trump’ın NARSİST bir (The Guardian yazarı Zoe Williams’ın ifadesiyle) TİRAN olduğu artık aşikar. Aslında övmekten çok büyüklenmek kokan sözlerine misliyle karşılık beklemesi doğal.
Ama Erdoğan’ın birini övmekte ne kadar zorlanacağını da biliyoruz. Beyaz Saray, Pentagon analistleri bilmem farkında mıdır? Erdoğan “Eğer Hz. Muhammed’den sonra peygamber geleceği söylenseydi kendisi olacağına” inanıyor olabilir. En azından, aşırı taraftarlarının bu yöndeki tespitlerine karşı çıkmamasından hareketle böyle düşünebiliriz.
Erdoğan’ın yöntemi, öfkelendiklerine lugatındaki tüm ağır sözcüklerle saldırmak.. Övmek istediklerine beğenilerine çevresine topladıkları aracılığıyla dile getirmek.
Abdülkadir Selvi genellikle işte bu noktada devreye girer. Bugün olduğu gibi!
Selvi, Saray’ın ABD’ye ve özel olarak Trump’ bakışını fazla açık etmiş. Yazısına “TRUMP BİZE LAZIM” başlığı atmış.
Sağ iktidarların hepsinde deneyimlediğimiz bu paradigma, iktidarı bıçak sırtındaki Erdoğan için de geçerli elbette. Hem de nasıl!
Selvi, ABD’deki protestoları ve Trump’ın (tıpkı buralarda olduğu gibi) anayasasını çiğneyerek “vali çağırmadan askeri sokağa çıkartmasını” nasıl yorumluyor biliyor musunuz?
“Trump’ın derin Amerika ile savaşı..”
Önümüzdeki günlerde Saray kalemlerinden benzeri tespitler okuyacağınıza, duyacağınıza emin olabilirsiniz. Zira CNNTürk günlerinde anlatılanlardan bilirim: Saray’ın bazı kurullarında kavramlar oluşturulur.. Onları slogan haline getirecek kalıplar belirlenir.. Hangi konuya nasıl bakmak gerekiyor, medyadaki kilit isimlere not olarak gönderilir.. Bir bakarsınız onlarca köşe yazarı aynı gün “Bay Ke-mal” diye yazar. Devran değişir. Aynı kişi bu kez hürmetle anılır..
Bu elbette çok sıradan bir örnek. Oysa köşecilerin yazıları “DERİN SARAY” retoriğiyle ne örnekler sunar!
İşte Abdülkadir Selvi’nin bugünkü yazısı tam da onlardan biri.
Zavallı Trump’ın nasıl bir isyanla karşı karşıya olduğunu anlattıktan sonra sadede geliyor. Ve Trump’ı neden sevip kucaklamamız lazım, onu anlatıyor:
“Trump’ın Beyaz Saray’da katil Netanyahu’yu, “Makul ol Bibi” diye uyarması, Cumhurbaşkanı Erdoğan’la ilgili övücü sözleri ona şapka çıkarmam için yeterli. Ayrıca Trump’ın Suriye politikasının yararımıza olduğuna PKK’nın silah bırakma ve tasfiye sürecine olumlu etki yaptığına inanıyorum. Trump’ın sadece Suriye konusundaki yaklaşımı ve bunun PKK’nın silah bırakmasına olan katkısı dahi onu desteklememe yetiyor.”
Neymiş? Netanyahu’ya “makul ol” demiş. O da titreyip kendine gelerek Gazze’ye saldırıp çocukları öldürmekten vazgeçmiş öyle mi!!
Peki Erdoğan’ı nasıl övmüş? “Ben istiyorum, kimseye, Meclis’e falan sormadan anında yapıyor” sözleriyle mi!!
Gelelim Suriye katkısına.. ABD’nin Rojava yönetimini desteklediğini daha kaç kez, daha hangi cümlelerle tekrarlamaları gerekiyor acaba?
Abdülkadir Selvi’nin şapka çıkarması Trump’ı keser mi? Zannetmem.
Şu sıra Erdoğan-Trump buluşması için kolları sıvayanların epey uğraşması gerekiyor bence. Gazze konusundaki anlamlı sessizliğin bir nedeni olsa gerek..
Şu örnek bile neler anlattı:
Gazze için insani yardım malzemesi taşıyan Madleen Gemisi İsrail askerleri tarafından basıldı.. Hemen sonrasında gemidekileri savunanlara karşı çok tuhaf bir yanıt geldi.
İklim aktivisti olarak dünyanın tanıdığı Greta Thunberg’in şortlu bir fotoğrafı eşliğinde şu söyleniyordu: “Şort giymiş bir kadınla müminlerin Gazze hassasiyeti aynı olamaz. Kıyaslanamaz.”
Aklın devreden çıktığı zamanlarda ve insanlarda böyle akılları sorgulamamak lazım. Hele “peki o gidiyor da sen niye minderinden kalkmıyorsun?” diye asla sormamak lazım.
Saray’da el üstünde tutulan Selvi, Trump “sakin ol” deyince Netanyahu’nun sakinleştiğini yazarken neyi kime soracaksınız ki zaten!
İşin ironik tarafı, Netanyahu’nun sakinleşmek bir yana daha da saldırgan olma ihtimali. Üstelik bunu söyleyenler de Amerikalı köşeciler.
Trump’ın bölgedeki sivil Amerikan varlığının ve hatta Erbil’deki ABD başkonsolosluğunun acilen tahliyesini “İsrail çok kısa süre sonra İran’a saldıracak” diye tercüme ettiler.
Mümkün mü?
Yoksa ABD ile İran arasındaki muhtemel nükleer silah görüşmeleri öncesi blöf mü?
Göreceğiz.
Ve bu arada buralarda her gün yeni bir zulümle karşılaşıp dertlenmeye devam edeceğiz.
Amerikan filmlerinde görürüz: Anayasa deyince.. Susma hakkı ya da avukatımı istiyorum deyince akan sular durur.
Öyle değilmiş!
Trump anayasayı çiğnedi. Çiğniyor.
ABD medyası ve kamuoyu ayakta.
Biz mi?
Alışkınız!
Hatırlayın; Özal “anayasayı bir kere çiğnemekten bir şey olmaz” dediğinde tepki göstereceğimize, espri niyetine gülmüştük.
Bahçeli, o sıralarda çok ciddi biçimde eleştirdiği Erdoğan anayasayı hiçe sayıp “tek adam” rolünü sergilemeye başlayınca tepki bekleyenleri şaşırtmıştı. “Ortada fiili bir durum var. Onu değiştiremiyorsak anayasayı bu fiili duruma uygun hale getirelim” demişti.
Demişti de olmuştu.
Şimdiyse, bırakın anayasayı, en basit insan hakkı bile koruma altında değil.
“Şüpheliler” avukatlarına haber verilmeden sorgulanıyor.
Sonu “itirafçılıkla” biten sorgular nedense hep aynı biçimde bir eziyet hikayesi olarak karşımıza çıkıyor. O eziyete kimileri dayanıyor, kimileri -belki de “öyle saçma şeyler anlattırıyorlar ki nasılsa mahkemede asılsız olduğu anlaşılır düşüncesiyle- itirafnameye imzasını atıveriyor.
Neyse, Trump ve Erdoğan hele bir buluşsun.. Dertler biter.. Hatta seneye enflasyon ne zamandır düşemediği yerlere iner.. Adalet hatırlanır..
Abdülkadir Selvi de Alice ile birlikte, Harikalar Diyarı’ndan yazmaya devam eder..


