Trump’ın ‘Arthur’ özlemi
Hurriyet sayfasından alınan verilere göre, SonTurkHaber.com bilgi veriyor.
İran, mevcut rejimi 1979’da Humeyni ve mollaları tarafından kurulmadan önce ‘Şah’ rejimiyle yönetiliyordu. 1925’te bir çeşit askeri darbeyle iktidarı ele geçiren Rıza Han, ‘Pehlevi Hanedanı’nı kurup İran’ın tek hâkimi oldu. ‘Modernleşme’ reformları için sertlikten kaçınmadı. İran petrolleri ise İngiliz hâkimiyetindeydi. 1930’larda kendi petrolünden aldığı payı artırmak istese de İngilizleri aşamadı, geri adım attı. İkinci Dünya Savaşı’nda tarafsız kaldı. Almanya ile ekonomik münasebetleri ise devam etti. İngiliz ve Rus ittifakı bundan rahatsızdı. 1941’de İran’ı işgal edip Rıza Şah’ı sürgüne yolladılar. 22 yaşındaki oğul Muhammed Rıza Şah yönetime geldi ve İran artık İngiltere’nin kontrolüne geçti.
ŞAH’IN AMERİKALI BAKANI
Genç Şah, 1942’de ABD ile bir askeri yardım anlaşması imzaladı. ABD, İran’da asker bulundurup İran ordusunu da eğitecekti. Böylece İran’daki İngiliz nüfuzu yerini ABD tesirine bırakıyordu. 1942-1945 arasında İran maliyesini Amerikalı Arthur Chester Millspaugh yönetti. Resmiyette ‘İran Maliye Bakanı’nın Başmüşaviri’ statüsündeydi ama fiilen olağanüstü yetkili bir bakan gibiydi. “ABD’nin İran’daki Mali Komisyonu Başkanı” sıfatını da taşıyordu. Halk da olup bitenin farkındaydı ama yapacakları bir şey de yoktu. ABD ajanları da İran istihbaratı Savak’ı da ‘modernize’ etmeye çoktan başlamıştı.
BAŞBAKAN’A DARBE
Şah döneminin başbakanı Musaddık, meclis desteğiyle İran petrollerini İngiliz hâkimiyetinden alıp millileştirdi. Buna karşın CIA, Şah’ın da desteklediği ‘AJAX’ operasyonuyla 1953 yılında darbe yapıp Musaddık’ı devirdi.
ŞATAFAT HANEDAN YIKTI
Muhammed Rıza Şah da babasının politikalarını takip etti. İran’ın endüstriyel ve bayındırlık altyapısını güçlendirmek, barajlar, fabrikalar kurmak peşindeydi. Halkın sosyal, kültürel değişim ve dönüşümü için de zorlayıcı kanunlar çıkarmıştı. 1963’te ‘Beyaz Reformlar’ sürecini başlattı. Toprak reformuyla köylüleri topraklandırmaya çalıştı. Ama başarılı olamadı. 1960’larda yüzde 38 olan kentli nüfus, 1977’de yüzde 55’e çıktı. Tahran’da gecekondulaşma arttı. 1970’lerde petrol gelirleri 5 milyar dolardan 20 milyar dolara kadar yükseldi. Ama halka adil yansımadı. Aksine şatafat, israf ve belli kesimlerin daha da zenginleşmesi görünür hale geldi. Alt sınıfların öfkesi arttı.
MOLLA DEVRİMİ
Bütün bunlar neticesinde toplumun her kesiminden muhalif gruplar Humeyni’nin etrafında birleşti. Sessiz, hesaplı ve örgütlü biçimde yıllardır hazırlanan Humeyni, Şah’ın karşısına almayı göze alamadığı geniş bir ‘molla’ kesiminin lideriydi. Sol kesimi temsil eden TUDEH Partisi de onun yanındaydı. Humeyni önce sürgüne gönderildi ama Şah rejiminin de altı boşalmıştı. Humeyni, 14 yıllık sürgünün ardından 11 Şubat 1979’da iktidarını Şah’tan kalan bu enkazın üzerine inşa etti. Kısa sürede de bu ‘devrim’ için kendisiyle ittifak kuran farklı grupları tasfiye edip kendi rejimini kurdu. O günden itibaren de İran ve ABD düşman oldu.


