Tüm dünya aynı soruyu soruyor: İran ın dini lideri Ayetullah Hamaney nerede? NYT saklandığı yeri yazdı
SonTurkHaber.com, Hurriyet kaynağından alınan bilgilere dayanarak bilgi yayımlıyor.
ABD basınının önemli gazetelerinden The New York Times, bu sorunun cevabını araştırdı. Gazeteye konuşan üç İranlı yetkili, Hamaney'in bir sığınakta saklandığını, suikast olasılığına karşı tedbir olarak dış dünyayla iletişimi minimuma indirdiğini söyledi.
İran liderinin acil durum savaş planlarına vakıf olduğu vurgulanan yetkililere dayandırılan haberde, Hamaney'in komutanlarıyla güvendiği bir yardımcısının aracılığıyla iletişim kurduğu ve yerinin bulunmasını zorlaştırmak için elektronik iletişimi kestiği ifade edildi.
Hamaney'in, en güvendiği kurmaylarının öldürülmesi halinde askeri emir komuta zincirini devralacak halefleri belirlediği de haberde altı çizilen bir diğer detay oldu.
Yetkililer, Hamaney'in ülkedeki üst düzey din adamları arasından kendisinin öldürülmesi durumunda yerine geçebilecek üç adayı seçtiğini de gazeteye aktardı. The New York Times, Hamaney'in bu hamlesinin, 36 yıllık iktidarının belki de en tehlikeli anıyla karşı karşıya olmasının bir göstergesi olduğu yorumunu yaptı.
ABD Başkanı Donald Trump, 17 Haziran günü Truth Social platformundaki hesabından yaptığı paylaşımda, Hamaney'e yönelik sert ifadeler kullandı ve "Sözde 'Yüce Lider'in nerede saklandığını tam olarak biliyoruz. O kolay bir hedef, ama orada güvende. Onu ortadan kaldırmayacağız, en azından şimdilik. Sabrımız tükenmek üzere" dedi. Bu açıklamadan bir gün sonra Israel Hayom gazetesi Tahran'a düzenlenen saldırıda "Hamaney'in yeraltı karargâhının bulunduğu Lavizan'ın" hedef alındığını öne sürdü. Ancak iddia, İran hükümeti tarafından teyit edilmedi. İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz ise İsrail Hava Kuvvetleri savaş uçaklarının "İran rejiminin iç güvenliğinin merkezi olan ve İran diktatörünün baskılarının ana kolu olan binayı yok ettiğini" öne sürdü. "Söz verdiğimiz gibi, İran'ın yönetiminin sembollerini hedef almaya devam ediyoruz" diyen Katz, Ayetullah ve yönetimine "nerede olursa olsun" saldırmaya devam edeceklerini savundu.
YERİNE GEÇEBİLECEK ADAYLARI BELİRLEDİ
Gazeteye konuşan yetkililere göre, 86 yaşındaki Ayetullah Hamaney İsrail ya da ABD'nin suikast listesinde olabileceğinin bilincinde. Bu olasılığın gerçekleşmesi ihtimaline karşı tedbir alan Hamaney, dini lideri seçmekle görevli Uzmanlar Meclisi'ne, belirlediği üç adaydan birinin ivedilikle seçilmesi için talimat verdi. Böylece normalde aylar süren dini lider seçimi sürecinin mümkün olduğunca kısalmasını amaçlayan Hamaney, savaş ortamında hızlı ve sorunsuz bir geçişi sağlamanın yanı sıra kendi mirasını da korumaya almayı hedefledi.
Johns Hopkins Üniversitesi'nde İran üzerine çalışmalar yapan uluslararası ilişkiler uzmanı Vali Nasr, The New York Times'a yaptığı açıklamada, "En önemli öncelik devletin korunması. Bütün bunlar önceden hesaplanmış pragmatik kararlar" dedi.
İran'da dini liderliğin el değiştirmesi oldukça hassas bir konu. Siyasi ve dini çevrelerdeki spekülasyonlar ve söylentilerin ötesinde kamuoyunda çok fazla tartışılan bir mesele değil. Çok büyük yetkilere sahip olan dini liderler İran Silahlı Kuvvetleri'nin başkomutanı, yasama ve yürütme organlarının başı kabul ediliyor. Dini lider aynı zamanda Şiiliğin en üst düzey muhafızı yani "Veli Fakih" sıfatına da sahip.
Yetkililer, Hamaney'in kendisi gibi din adamı olan ve Devrim Muhafızları'na yakınlığıyla bilinen oğlu Mücteba'nın babasının yerine geçeceğine dair söylentiler olduğunu ancak adaylar arasında bulunmadığını belirtti. İran'ın eski cumhurbaşkanı İbrahim Reisi de 2024 yılında bir helikopter kazasında hayatını kaybetmeden önce bir sonraki dini lider olabileceği söylenen isimlerden biriydi.
Hamaney, 1939 yılında İran'ın doğusundaki Meşhed şehrinde doğdu. Mütevazı bir din adamının oğlu olarak büyüdü ve genç yaşta dini eğitim almaya başladı. 1960'ların başında, Şah Muhammed Rıza Pehlevi'nin reform hareketlerine karşı çıkan muhafazakâr din adamları arasında yer aldı. Bu dönemde, Ayetullah Ruhullah Humeyni'nin öğretilerinden etkilendi ve onun sürgündeki faaliyetlerine destek verdi. Hamaney, Humeyni'nin ideolojisini benimseyerek, İran'da İslami bir devrim için mücadele etmeye başladı. 1979 yılında gerçekleşen İslam Devrimi'nin ardından, Hamaney hızla siyasi sahnede önemli bir figür haline geldi. Devrimin ardından kurulan hükümette çeşitli görevlerde bulundu ve 1981 yılında İran Cumhurbaşkanı seçildi. Bu dönemde, iç politikada güç kazanırken, dış politikada da İran’ın çıkarlarını savunmaya yönelik stratejiler geliştirdi.
NORMALDE KONUTUNDAN ÇOK NADİR ÇIKIYOR
Hamaney savaşın başlangıcından bu yana halkın önüne çıkmadı ancak iki video mesajı yayınladı. Mesajlarda teslim olmama yemini eden Hamaney, "İran halkı zoraki bir savaşa karşı duracaktır" diye konuştu.
Normal koşullarda Hamaney, Tahran'ın merkezinde bulunan yüksek güvenlik önlemleriyle çevrelenmiş bir binada çalışıyor ve yaşıyor. Hamaney, "beyt rehberi" yani liderin evi olarak bilinen bu konuttan özel günlerde vaazlar vermek gibi sebeplerle nadiren ayrılıyor. Üst düzey yetkililer ve askeri komutanlar haftada bir kez buraya gidip Hamaney'e rapor verirken halka seslenişler de buradan yapılıyor.
Hamaney'in liderliğinde, İran'da otoriter bir yönetim tarzı benimsendi. Reformist hareketler ve muhalefet, sıkı bir şekilde denetlendi ve baskı altına alındı. Özellikle 1990'lı yıllarda, muhalifler ve reformistler üzerinde artan baskılar, İran'da siyasi çeşitliliğin azalmasına neden oldu. Hamaney, rejimin ideolojik bütünlüğünü korumak adına, reformist hareketlere karşı sert tutum sergiledi. Dış politikada, Hamaney'in liderliğinde İran, 'direniş ekseni' olarak adlandırılan bir strateji geliştirdi. Bu strateji çerçevesinde, İran; Hizbullah (Lübnan), Hamas (Filistin), Husiler (Yemen) ve Şii milis grupları gibi aktörlerle ittifaklar kurarak bölgesel nüfuzunu artırmaya çalıştı. Ancak son yıllarda, bu stratejinin sınırları zorlanmaya başlandı. Özellikle İsrail'in bölgedeki etkisini artırması ve İran'ın vekil güçlerine yönelik operasyonlar, bu stratejinin etkinliğini sorgulattı.
Hamaney'in evinden çıkıp sığınağa yerleşmesi, İranlı yetkililerin iki cephede savaş verildiğine ilişkin açıklamalarının da bir yansıması. Söz konusu cephelerin ilki askeri üsler, nükleer tesisler, kritik enerji altyapıları ile ordu komutanları ve nükleer programı yürüten bilim insanlarının evlerine yapılan hava saldırıları. İkinci cephe ise İsrail'in İran topraklarındaki gizli ajanlarının ve işbirlikçilerinin dronlarla yürüttüğü saldırılar. Bu saldırılar enerji santrallerini ve askeri yapıları hedef alıyor.
İran'da günlerdir devam eden geniş çaplı protestolarda halk bayraklar ve Hamaney portreleriyle yürüyor
AJANLARIN HAMANEY'E KADAR SIZMASINDAN KORKULUYOR
The New York Times'a konuşan İranlı yetkililer, İsrail'in İran'ın güvenlik ve istihbarat kademelerinin en üst seviyelerine dahi sızmış olabileceği korkusunun İran'ın güç yapısını sarstığını söyledi.
İran Meclisi Başkanı General Muhammed Galibaf'ın danışmanlarından Mehdi Muhammedi, savaşı analiz ettiği ses kaydında, "Çok büyük bir güvenlik ve istihbarat ihlalimiz olduğu açık. Bunu inkâr etmenin anlamı yok. Üst düzey komutanlarımızın hepsi bir saat içinde suikasta uğradı" dedi.
Muhammedi, İran'ın en büyük başarısızlığının, füzeleri ve dron parçalarını aylar boyunca İran'a taşımış olan İsrailli ajanların keşfedilememesi olduğunu sözlerine ekledi.
Yetkililer, İran'ın lider kadrolarını endişelendiren üç noktayı da açıkladı. Bu endişelerden birincisi yani ABD'nin savaşa girmesi, hafta sonu gerçekleşti. Hamaney'in de bir suikastın hedefi olması ve İran'ın kritik alt yapısına düzenlenen yıkıcı saldırıların sayısının artması da İranlı yetkililerin sıraladığı kaygı noktaları oldu.
İran'ın nükleer programı, Hamaney'in liderliğinde önemli bir dış politika meselesi haline geldi. 1990’lı yıllarda nükleer silahların geliştirilmesini yasaklayan bir fetva verdi. Ancak bu fetvanın samimiyeti ve uygulanabilirliği, uluslararası toplum tarafından sorgulandı. 2015 yılında imzalanan nükleer anlaşma (JCPOA), İran'ın nükleer faaliyetlerini sınırlamayı amaçladı. Ancak anlaşmanın uygulanmasındaki zorluklar ve ABD'nin anlaşmadan çekilmesi, İran'ın nükleer programına yönelik gerilimleri artırdı.
AJANLARA KARŞI ÇOK SIKI GÜVENLİK ÖNLEMLERİ ALINDI
İran'ın üst düzey kadroları arasında suikast ve sızma endişeleri o kadar yaygın ki, İstihbarat Bakanlığı bir dizi güvenlik önlemi açıkladı. Yetkililere iletişim için cep telefonlarını ve diğer elektronik cihazları kullanmamaları söylendi. İki İranlı yetkiliye göre, tüm üst düzey sivil ve askeri yöneticilere, yerin altında kalmaları da emredildi.
İstihbarat Bakanlığı ya da İran Silahlı Kuvvetleri neredeyse her gün halka, şüpheli gördükleri şahıs ve araçları ihbar etmeleri, hassas tesislere yönelik saldırıların fotoğraflarını ve videolarını çekmekten kaçınmaları için çağrı yapıyor.
İran'ın dış dünyayla iletişimi de oldukça sınırlı. İnternet bağlantısı neredeyse tamamen kesilmiş durumda ve başka ülkelerden İran'a telefonla yapılan aramalar engelleniyor.
Telekomünikasyon Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, bu önlemlerin sahadaki düşman ajanlarını bulmak ve saldırı başlatma becerilerini ortadan kaldırmak için alındığı vurgulandı.
Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan'ın iletişim direktörü Ali Ahmediniye, "Güvenlik aygıtı, bu kritik dönemde internetin sivillerin hayatlarına ve geçimlerine zarar verecek şekilde kötüye kullanıldığı sonucuna varmıştır. İnterneti kapatarak internetimizin emniyetini koruyoruz" ifadelerini kullandı.
Son yıllarda ise İran'da ekonomik zorluklar, işsizlik ve yolsuzluk gibi sorunlar halk arasında huzursuzluğa yol açtı. Bu durum, 2019 yılında başlayan ve 2022'de zirveye ulaşan protesto dalgalarına neden oldu. Protestolar, özellikle kadın hakları, özgürlük ve ekonomik adalet talepleriyle şekillendi. Hamaney'in bu protestolara karşı sert müdahaleleri, rejime olan güveni sarstı. Bölgesel düzeyde ise, İran'ın geleneksel müttefiki olan Suriye'deki Beşar Esad rejiminin 2024 yılında düşmesi, İran'ın bölgesel stratejisini olumsuz etkiledi. Bu gelişme, İran'ın 'direniş ekseni' stratejisinin etkinliğini sorgulattı ve Hamaney'in liderliğine yönelik eleştirileri artırdı.


