Tüm ezberleri bozdu: 140 bin yıllık sır denizin altından çıktı! Yapay ada yapılacaktı, geçmişin kapısı aralandı
SonTurkHaber.com, Hurriyet kaynağından alınan verilere dayanarak bilgi yayımlıyor.
2011 yılında başlayan bu hikâye, o yıllarda Madura Boğazı’nda yapay bir ada oluşturmak amacıyla yapılan büyük bir inşaat projesiyle tetiklendi. Proje kapsamında 177 milyon metreküpten fazla kum ve taş çıkarıldı.
Deniz tabanından çıkarılan bu materyal arasında, ilk başta önemsiz gibi görünen, ancak bilim dünyası için paha biçilemez değere sahip kalıntılar vardı: İki insan kafatası parçası ve 6 binden den fazla omurgalı fosili.
FOSİLLERİN HOMO ERECTUS’A AİT OLDUĞU KESİNLEŞTİ
Bunlar arasında yer alan kafatası parçaları, biri alın (frontal), diğeri ise yan (parietal) kemiğe ait iki önemli parçadan oluşuyordu. Hollanda’daki Leiden Üniversitesi’nden arkeolog Harold Berghuis liderliğindeki araştırma ekibi, bu fosilleri Cava’daki Sambungmacan bölgesinden bilinen Homo erectus örnekleriyle karşılaştırdı ve büyük bir benzerlik olduğunu tespit etti. Bu karşılaştırmalar sonucunda, fosillerin Homo erectus’a ait olduğu kesinleşti.
Bu keşif, bugüne kadar Homo erectus’un yaşadığı bilinen alanlara yepyeni bir bölge ekledi: Artık su altında kalmış olan Sundaland! Bu alan, ilk kez bir Homo erectus fosilinin su altında bulunduğu yer olarak kayda geçti.
‘STEGODON’ İSİMLİ DEVASA BİR MEMELİYE AİT FOSİL DE BULUNDU
Keşifle birlikte yalnızca insan kalıntıları değil, dönemin zengin biyolojik çeşitliliğini yansıtan çok sayıda hayvan fosili de gün yüzüne çıkarıldı. Komodo ejderleri, bufalolar, geyikler, su mandaları, hatta şimdi soyu tükenmiş Stegodon isimli devasa bir memeli gibi 36 farklı türe ait kalıntılar da bulundu.
Stegodon’un 4 metreye kadar ulaşan omuz yüksekliği ve 10 tonu aşan ağırlığı, o dönemin ekosisteminin ne denli zengin ve çeşitli olduğunu gözler önüne seriyor.
Araştırmacılar, bu fosillerin bulunduğu tortul katmanları da detaylı şekilde analiz etti. Optik Olarak Uyarılmış Lüminesans (OSL) yöntemiyle yapılan tarihlendirme sonucunda, fosillerin 140 bin ila 120 bin yıl önceye, yani Orta Pleistosen dönemine ait olduğu belirlendi. Bu dönem, buzulların yavaş yavaş erimeye başladığı, deniz seviyelerinin yükselip kıyı ovalarını sular altında bırakmaya başladığı kritik bir evre…
Sundaland’ın da bu iklimsel değişimle birlikte yavaşça yok olduğu, alçak ovalarının sular altında kaldığı anlaşılıyor. 14 bin ila 7 bin yıl önce eriyen buzullar, deniz seviyesini yaklaşık 120 metre yükselterek bu büyük kara parçasını parça parça yutmuş denebilir.
BAZILARINDA KASITLI KESİK İZLERİ BULUNMASI KAFALARI KARIŞTIRDI
Keşfedilen hayvan kemiklerinin bazıları üzerinde, erken insanlara ait olduğu düşünülen kasıtlı kesik izleri bulunması, bu toplumların gelişmiş avlanma stratejileri geliştirdiğini gösteriyor.
Özellikle bir inek benzeri hayvana ait fosillerde bulunan kesik izleri, Homo erectus’un daha modern insan topluluklarından avlanma teknikleri öğrenmiş ya da benzer stratejileri bağımsız olarak geliştirmiş olabileceğini düşündürüyor.
Arkeolog Harold Berghuis, bu bulguların, Homo erectus’un diğer insan türleriyle dolaylı veya doğrudan temas kurmuş olabileceğine dair ipuçları taşıdığını belirtiyor.
Berghuis, “Bu tür kesik izleri, bir kültürel alışverişin ya da ortak bir davranış modelinin göstergesi olabilir. Bu durum, Homo erectus’un modern insanlarla olan ilişkisi ve etkileşimi üzerine bugüne kadar kabul edilen pek çok görüşü yeniden tartışmaya açıyor” ifadelerini kullandı.
SOLO NEHRİ’NDEN KALMA GÖMÜLÜ BİR VADİ SİSTEMİNE DE ULAŞTILAR
Araştırmacılar, fosillerin bulunduğu tortul tabakaları incelerken, antik Solo Nehri’nden kalma bir gömülü vadi sistemine de ulaştılar. Bu sistem, su altında kalmadan önce bölgede geniş nehir ekosistemlerinin var olduğunu gösteriyor. Nehirlerin, göllerin ve otlak alanların bir araya geldiği bu coğrafya, erken insan toplulukları için ideal bir yaşam alanıydı.
Geyik, antilop benzeri hayvanlar ve fillerin varlığı; bol su kaynakları, zengin bitki örtüsü ve avlanmaya uygun açık alanların bu bölgede bir arada bulunduğunun göstergesi. Bu alanlar, sadece Homo erectus gibi avcı toplayıcılar için değil, aynı zamanda dönemin yırtıcıları için de verimli bir beslenme zinciri sunuyordu.
ADA PROJESİ DAHA HIZLI İLERLESEYDİ BU BİLGİLER YOK OLUP GİDECEKTİ
Keşfin önemi yalnızca bilimsel verilerle sınırlı değil. Aynı zamanda, su altı arkeolojisinin potansiyelini ve zorluklarını da ortaya koyuyor. Eğer Surabaya’daki ada projesi daha hızlı ilerleseydi, bu fosiller muhtemelen sonsuza kadar kaybolacaktı. Bu anlamda, zamanında yapılan müdahale, insanlık tarihine dair önemli bir pencerenin açılmasını sağladı.
Madura Boğazı’ndaki bu keşif, aslında daha büyük bir tablonun yalnızca bir parçası. Bilim insanları, teknolojinin ilerlemesiyle birlikte sular altında kalmış şehirlerin, toplulukların ve insan faaliyetlerinin izlerini daha net şekilde ortaya çıkarabileceklerini umuyorlar. Bu alan, yalnızca Güneydoğu Asya için değil, insanlık tarihi için de keşfedilmeyi bekleyen koca bir arşiv niteliğinde.
Gelecekte yapılacak araştırmalar, bu kayıp dünyaların kapılarını biraz daha aralayabilir. Kim bilir, belki de okyanusların derinliklerinde bizi bekleyen daha pek çok 'ilk insan' hikâyesi vardır.
Daily Mail'in 'Hidden city built 140,000 years ago discovered at bottom of ocean' ile Metro.co.uk'un 'Riddle of a lost land may finally be solved thanks to 140,000-year-old skull' başlıklı haberlerinden derlenmiştir.


