Türkçe dünyanın en güçlü dillerinden biridir
SonTurkHaber.com, Halktv kaynağından alınan verilere dayanarak haber yayımlıyor.
“Türkçenin çok büyük şairleri, romancıları var. Öteki diller arasından güçlü bir edebiyatı olduğu için sıyrılıp çıktı, başka dillerin gölgesinde kalmadı. Bir dilin devlet dili, eğitim dili olması silahla değil edebiyatla olur.”
Eğitimci Kemal Ateş ile Türkçe üzerine konuştuk.
Türkçenin gücünden hâlâ kuşku duyanlar var. Bu dilin gücünü anlamayanlar var. Türkçe nasıl bir dildir, bize anlatır mısınız?
Yazık ki Türkçeye karşı inançsızlık, sevgisizlik zaman zaman bazı kesimlerde nükseden bir hastalık… Bu eski bir hastalıktır. Türkçe dünyanın hem en talihli dili, hem de en talihsiz dili. Türkçe 150’yi aşkın ekiyle dünyanın en talihli dilidir. Ne İngilizcede ne Fransızcada, ne de bildiğimiz bütün o büyük dillerin hiçbirinde eklerin sayısı 150’yi bulmaz, bu Türkçenin çok somut, sayısal bir üstünlüğüdür. O güzelim deyimleriyse ayrı bir zenginlik. Ek bir tarlaya ekilen tohum gibidir. Bir ekten yüzlerce sözcük elde edebilirsiniz. Bir dile her yıl onlarca sözcük girer ya da türetilir, ancak üç yüz yılda bir ek yaratamazsınız. Ekler bu nedenle ata tohumu gibi önemlidir. Türkçenin bu ayrıcalığının, bu üstünlüğünün bilincinde olalım ve bu özelliğinden yararlanalım. Dil Devrimi’yle yapılan da budur zaten. Hiçbir dilin somut sınırlarından söz edilemez. Dillerin sınırı hem vardır hem yoktur. Çünkü siz o sınırlara yürüdükçe, yaklaştıkça o sınırlar sizden uzaklaşır. Dil Devrimi’yle bu yapıldı, kendi dilimizin sınırlarına yürüdük, kendi dilimizin sınırlarını zorladık ve ortaya muazzam bir dil çıktı. Türkçenin yetersizliğinden söz edenlerin yalnız bilgisinden değil, vicdanından da kuşku duyarım. Türkçenin yetersizliğinden söz edenlere şunları sormak gerekir: Dilimizin yüzün üstünde terimler sözlüğü var, kaçını alıp incelediniz? Kaçını gördünüz, kaçını alıp kütüphanenize koydunuz? Türkçenin kalın kalın, beş altı cildi bulan sözlükleri var. Kaçını incelediniz? Bu sözlükleri şöyle bir karıştırdınız mı? Her yıl değil, her gün Türkçe yüzlerce kitap basılıyor, kaçını okuyabiliyorsunuz? Böyle bir dille bilim yapılamayacağını söyleyenlerin ben gerçekten vicdanından kuşku duyarım?
Siz “Dili dile kırdırmak” diye bir söz kullanıyorsunuz yazılarınızda? Bu sözle ne demek istiyorsunuz?
Tarih boyunca Türkçe başka dillerin baskısına uğradı, gelişmesi durdurulduğu gibi kayıplar verdi bu dil. Zaman zaman bu yanlış gidişten, kendi dilimize sahip çıkmamamızdan yakınan devlet adamlarımız, şairlerimiz oldu, Bilge Kağan gibi, Karamanoğlu Mehmet Bey gibi ya da şair Âşık Paşa gibi. Türkçenin tarih boyunca ihmal edildiğini, âdeta bir mezarlığa gömüldüğünü anlatan bir Macar yazarından söz edeceğim size. Adı Dezsö Kostolanyi’dir bu yazarın, onun Küçük adlı öyküsü beni çok etkilemiştir. Daha TDK kurulmamışken, Tarama ve Derleme Sözlükleri yazılmamışken, Dezsö Kostolanyi bizim dilimizin başına gelenleri bizden daha iyi anlamış ve Küçük adlı öyküsünde yazmış. Bir olayla ilgili makale, söyleşi şu bu yazılır, ama bir öykü yazmanız için o olayı çok iyi sindirmeniz ve derinden etkilenmeniz gerekir. Bir yabancı yazarın Türkçenin geçmişte başına gelenleri böylesine derinden duyması beni şaşırtmıştır.
Bu Macar yazarın da anlattığı gibi bizim geçmişimiz bir ölü sözcükler mezarlığı. Şimdi biraz bu mezarlıkta dolaşalım. Bakın dil devrimi yapılmasaydı dilimizde bir “ev” sözcüğü bile olmayacaktı, “hane” diyecektik. Ben çocukluğumda meşrubat ile mefruşat sözcüklerini karıştırırdım. Bir zamanlar bunların Türkçesi vardı. Meşrubat yerine “içit”, mefruşat yerine “evbezeği” derdi atalarımız. Size 13. yüzyıl metinlerinden bir cümle: “Uluyollar kişioğlunu ulukentlere götürür, keçi yolu dağlara çıkarır.” Uluyol, cadde ya da bulvar yerine pekâlâ kullanılabilirdi. Ulukent ya da uluşehir metropol demekti. Maganda argo bir sözcüktür yakın zamanda karikatüristler uydurdu. Eski Türkler “maganda”ya “yabaneri” derlerdi, maganda gençse “yabanoğlanı” denirdi. First lady’ye ulu kadın ya da ulu hatun denirdi. Streç elbise için “sıkma giynek” denirdi. Mahkeme “yargı yeri”ydi. hemşeri birilli ya da yerdeş demekti. Yaşatamadık bunları, başka dillere, başka sözcüklere kırdırdık. Saklı Sözlük’te binlerce örnek bulabilirsiniz.
Anadili eğitimi adı altında ülkemizde diller birbirine kırdırılacak. Aradan İngilizce çıkacak böylece.
Almanya’da taksicilik yapan bir yazar arkadaşımdan söz edeceğim. Bir gün taksisine o bölgenin en büyük finans kuruluşunun genel müdürü binmiş. Adam sevinç içinde; “Biliyor musunuz oğlum falan liseyi kazandı,” demiş. Arkadaşımın oğlunun birkaç yıl önce bitirdiği bir devlet lisesinden söz ediyormuş. Türk kökenli bir şoförle üst düzey bir Alman bürokratın çocuklarının birlikte okudukları bu lise Almanya’da Almanca eğitim yapıyor, İngilizce değil. Bir devlet lisesi… Bizde böyle bir sevinç Türkçe eğitim yapılan bir devlet lisesi için yaşanmaz. Özel okullar, özel üniversiteler aracılığıyla Türkçe eğitim nerdeyse yok ediliyor. Anadilinde eğitim adıyla Türkçenin alanı iyice daraltılmak isteniyor şu günlerde. Evlerde konuşulan farklı diller kullanılarak âdeta bir Türkçe düşmanlığı yaratılmak isteniyor. Dili dile kırdırarak aradan İngilizceyi çıkarmak istiyorlar. Üniversitede yükselmek için makalenizi Türkçe yazarsanız beş puan alıyorsanız, İngilizce yazarsanız on puan alıyorsunuz. Şimdi değişti mi bilmiyorum, yakın zamana dek durum buydu. Sanki Türkçeyi çocuklarımıza hakkıyla öğretebilmişiz gibi, bir de Osmanlıca öğretme sevdasına kapıldık.
Bir dilin eğitim dili, devlet dili olmasının koşulları nedir?
Her dilin temeli konuşma dilidir, ancak bir dilin diğer diller arasından sıyrılıp eğitim dili, devlet dili olması ancak edebiyatla olur. Yeryüzünde 6000 kadar dil var, bunlardan 120 kadarı devlet dili, eğitim dili olabildi. Bu dillerin, yani devlet dili, eğitim dili olabilen dillerin ilk özelliği güçlü bir edebiyatlarının olmasıdır. Yeryüzünde eğitim dili olamamış binlerce dil var. Çünkü her dilin arkasında güçlü bir edebiyat yok. Türkçenin çok büyük şairleri, romancıları var. Öteki diller arasından güçlü bir edebiyatı olduğu için sıyrılıp çıktı, başka dillerin gölgesinde kalmadı. Bir dilin devlet dili, eğitim dili olması silahla değil edebiyatla olur. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın bir sözü var: Evinde farklı dil konuşulan herkes cebinde ayrı bir vatan haritasıyla dolaşamaz. Bunu yıllar önce Tanpınar söylemiş.
Siz Sessiz Şampiyon adını verdiğiniz belgesel romanınızda köy enstitülerinin bilinmeyen bir cephesini ortaya çıkardınız. Köy enstitüleri ve spor üzerinde konuşsak biraz da…
Ayrı kulvarlardan gelseler de köy enstitüleri denince Mahmut Makal, Fakir Baykurt, Talip apaydın gibi şöhretlerin hemen yanına konulacak bir öğretmenden söz edeceğim. Olimpiyat şampiyonu Ahmet Bilek enstitülerden yetişmiş ilk ve tek olimpiyat şampiyonudur. Onun hayatını araştırmak için yolculuklarım yurtiçinde birçok yerden sonra İtalya’ya, Almanya’ya dek uzandı. Bir roman kurgusuyla anlattım bu değeri bilinmemiş büyük şampiyonumuzu. Onun yaşamını araştırırken kafamdaki sorulardan biri de şuydu: Köy enstitülü şampiyon Ahmet Bilek tesadüfen mi ortaya çıktı? Araştırmalarım sonunda gördüm ki, köy enstitüleri düzeni yetiştirdi onu. Daha da büyük şampiyonlar gelecekken yazık ki kapatıldı. 1950’li yıllarda güreşte beş köy enstitülü sporcu ulusal takım kampına çağrıldı, bunlardan üçü defalarca Türkiye şampiyonu oldu, iki olimpik güreşçi çıktı. Kitabımda hepsinin adları vardır.
Çocuklarımızın Türkçe bilgilerinin, becerilerinin gelişmesi, dil yeteneklerinin gelişmesi için neler önerirsiniz?
Dil becerisinin sihirli anahtarı okumak ve bol yazı denemeleri yapmaktır. Bir dilin iki türlü söz hazinesi vardır: 1) Etkin (aktif) söz hazinesi. 2) Edilgin (pasif) söz hazinesi. Bazı sözcükler bizim edilgin söz hazinemiz içinde yer alırlar, 20-30 yılda bir kullanacağımız sözcükler bile vardır. Hayatımız, ilişkilerimiz bize dilimizin çok sayılı sözcüklerini duyma ya da kullanma olanağı verir. Edilgin sözvarlığımız içinde kalan sözcükleri yazarlar etkin duruma getirirler ve bize sunarlar. Yani bir dildeki edilgin sözvarlığı içinde yer alan sözcükleri öğrenmenin tek yolu okumaktır.
Sevgili hocam değerli bilgileriniz için size teşekkür ediyorum. Türkiye Hepimizin, Eğitim Hepimizin...


