Türkiye de özel eğitimde ne gibi yapısal değişiklikler yapılmalıdır?
SonTurkHaber.com, Halktv kaynağından alınan verilere dayanarak haber yayımlıyor.
“Aslında genel eğitimde yaşanan bütün yapısal aksaklıklar genel eğitimin ayrılmaz bir parçası olan özel eğitimi de etkilemektedir. Özel eğitim genel eğitimin sevap toplama alanı olarak görülüyor ve girdileri çıktıları açısından denetlenmiyor. Oysaki özel eğitim ilke ve esasları olan profesyonel bir meslektir.”
Özel Eğitim Çalışanları ve Eğitim Derneği Başkanı Feyyaz Şentürk ile özel eğitimimizi konuştuk.

Özel eğitimin çalışma alanı ve hizmet yelpazesi konusunda bilgi verebilir misiniz? Türkiye'de özel eğitim hizmetlerinin mevcut yapısını nasıl değerlendiriyorsunuz? Sistem, özel gereksinimli bireylerin ihtiyaçlarına ne ölçüde karşılık verebiliyor?
Özel eğitim, yalnızca engelli bireylerin eğitimi değildir; gelişimsel, davranışsal, duygusal ve öğrenme farklılıklarına sahip bireylerin ihtiyaçlarına göre yapılandırılan bir eğitim alanıdır. Otizm spektrum bozukluğundan dikkat eksikliğine, özgül öğrenme güçlüğünden işitme kaybına kadar çok farklı profillerde öğrenciyle çalışıyoruz. Özel eğitim öğretmenlerinin doğrudan çalıştığı bir kesim olmasa da üstün zeka ve yeteneğe sahip bireyler de özel eğitimin çalışma kapsamına girmektedir.
Türkiye’de özel eğitim hizmetlerinin yapısı son yıllarda bazı genişlemeler gösterse de, hâlâ oldukça merkeziyetçi, eşitsiz ve normatif bir anlayışla ilerliyor. Hizmetler ağırlıklı olarak tanı alan bireyler üzerinden yürütülüyor. Bu da özellikle tanıya erişimde eşitsizlik yaşayan çocukları sistem dışında bırakıyor.
Özel eğitim hizmetleri ülkemizde büyük oranda devlet okulları ve devlet destekli özel özel eğitim ve rehabilitasyon merkezleri üzerinden yürütülmektedir. Avrupa ve Amerika örneklerine bakıldığında dernekler, vakıflar , yerel yönetimlerin katkısı görülmektedir. Dolayısıyla sadece merkezi bütçe eliyle yürütülen hizmetler ülke ekonomisinin karşılaştığı bütün güçlükleri de derinden hissetmektedir.
Kaynaştırma uygulamaları, bütünleştirici eğitim felsefesi doğrultusunda iyi bir hedef ancak uygulamada ciddi sorunlar var. Sınıf öğretmenleri yeterince donanımlı değil, özel eğitim desteği yetersiz, fiziksel düzenlemeler eksik. Bu koşullarda sistem, özel gereksinimli bireylerin ihtiyaçlarına ancak kısmen yanıt verebiliyor.
Aslında genel eğitimde yaşanan bütün yapısal aksaklıklar genel eğitimin ayrılmaz bir parçası olan özel eğitimi de etkilemektedir. Özel eğitim genel eğitimin sevap toplama alanı olarak görülüyor ve girdileri çıktıları açısından denetlenmiyor. Oysaki özel eğitim ilke ve esasları olan profesyonel bir meslektir.
Özel eğitim öğretmenlerinin, görev yaptıkları eğitim ortamlarında günlük çalışma koşulları nasıldır? Fiziksel ortam, materyal desteği ve personel yeterliliği açısından ne gibi eksikliklerle karşılaşmaktadırlar?
Ne yazık ki birçok özel eğitim öğretmeni, uygun olmayan sınıf ortamlarında, yetersiz materyallerle ve çoğu zaman yalnız başına çalışıyor. Birçok okulda özel eğitim sınıfları bodrum katlarda, penceresiz odalarda ya da eski depo alanlarında açılıyor. Bu durum pedagojik olmaktan öte, insan haklarına da aykırı.
Materyal desteği ya hiç yok ya da çok sınırlı. Öğretmenler kendi kişisel çabalarıyla eğitim materyali üretmeye çalışıyor. Bu, sürdürülebilir bir çözüm değil. Ayrıca ağır düzey destek gereksinimi olan öğrencilerin olduğu sınıflarda yardımcı personel bulunmaması ciddi bir güvenlik ve bakım sorunu yaratıyor.
Öğretmen, bir yandan akademik eğitim verirken diğer yandan çocuğun davranışsal ihtiyaçları, öz bakım desteği, kriz yönetimi gibi çok yönlü görevleri üstleniyor. Bu da günlük iş yükünü aşırı derecede arttırıyor ve mesleki tükenmişliği tetikliyor.
Ders süreleri ve haftalık ders saatleri özel gereksinimli bireylerin performans düzeylerine göre okul ve sınıf bazlı olarak düzenlenebilmelidir. Öz bakım sınırlıklıları ve zorlukları çeken öğrencilerin okul ortamında normal akranları gibi aynı sürelere tabi tutulması güçlük yaratmaktadır.
Bunlar özel eğitim öğretmenlerinin karşılaştıkları güçlüklerden bir kaçı. Fakat şunu söylemek gerekir ki özel eğitimde karşılaştığımız en büyük güçlük özel eğitim öğretmeni yetersizliğidir. Ülkemizde öğretmen açığının en büyük olduğu ve en fazla ücretli öğretmenin istihdam edildiği alan özel eğitimdir. Öyle ki 25-30 ücretli öğretmenin çalıştığı özel eğitim okullarıyla karşılaşılmakta özellikle kırsal bölgelerde özel eğitim sınıflarında kadrolu öğretmen bulunamamaktadır. Çay eksperliği, yapı ressamlığı, işletme, gıda teknolojileri vb. branşlarda ücretli öğretmenlerle hizmet verilmeye çalışılmakta. Hizmet sunan ücretli öğretmenler de geçimlerini sağlayabilecek ücretler alamamaktadır.
Özel eğitim öğretmenlerinin karşılaştığı en yaygın mesleki zorluklar nelerdir? Bu zorlukların uzun vadede mesleki motivasyona ve tükenmişliğe etkileri hakkında neler söyleyebilirsiniz?
En belirgin sorun görünmezlik. Öğretmenler çok yoğun emek sarf ediyor ama bu emek ne idari kadrolar ne de kamuoyu tarafından yeterince fark ediliyor. Özellikle öğrencinin gelişimi uzun vadeli ve küçük adımlarla ölçüldüğü için, öğretmenler yaptıkları işin karşılığını anlık olarak göremeyebiliyor. Bu da motivasyonu düşürüyor.
Bunun dışında, sürekli değişen mevzuatlar, yetersiz hizmet içi eğitimler, ek ders karşılığı nöbet yükümlülükleri ve özlük haklarındaki adaletsizlikler mesleki doyumu olumsuz etkiliyor. Öğretmenler bir süre sonra yalnızlaştığını hissediyor ve bu da tükenmişliğe yol açıyor.
Bazı meslektaşlarımız alandan tamamen uzaklaşıyor. Bu durum sadece bireysel değil, sistemsel bir kayıptır. Bu alandaki bilgi birikimini ve tecrübeyi korumak için öğretmenin hem maddi hem manevi olarak desteklenmesi gerekir.
Öğretmenlerin karşılaştığı büyük problemlerden birisi de özel eğitim alanına dair bilgi, birikim ve deneyimi olmayan yöneticiler ve denetim elemanlarıdır. Alan dışı yöneticiler yüzünden özel eğitim öğretmenleri görev ve sorumluluk alanları dışında angaryalara maruz bırakılmaktadır.
Toplumun özel eğitime bakışı sizce yeterince bilinçli mi? Aileler, idareciler ve kamuoyu özel eğitim öğretmenlerinin emeğini ve sorumluluğunu yeterince takdir ediyor mu?
Son yıllarda bilinç düzeyinde bir artış var, ancak hâlâ ciddi önyargılar ve yanlış kabullerle karşılaşıyoruz. Özel eğitimi yalnızca “engelli bireylerin eğitimi” gibi gören dar bir anlayış yaygın. Oysa özel eğitim, tüm bireylerin ihtiyaçlarına göre düzenlenen farklılaştırılmış, bireyselleştirilmiş bir süreçtir.
Aileler, öğretmenle iş birliği içinde olmaya çalışsa da bazı durumlarda tüm sorumluluğu öğretmene yükleyebiliyor. Okul idarecileri ise özel eğitim birimini çoğu zaman ikinci planda tutuyor. Bütçe, alan tahsisi ya da planlamada yeterince yer verilmiyor.
Toplumun ve karar vericilerin, özel eğitim öğretmeninin yaptığı çok yönlü işi fark etmesi şart. Bu alan sadece akademik bir uzmanlık değil; aynı zamanda güçlü bir etik, sabır ve duyarlılık gerektiriyor. Bu emeğin görünür kılınması çok önemli.
Eğitim politikaları açısından baktığınızda, özel eğitime ve özel eğitim personeline yönelik ne tür yapısal değişiklikler yapılması gerektiğini düşünüyorsunuz?
Birinci öncelik, özel eğitimin planlama düzeyinde merkeze alınmasıdır. Tüm eğitim kurumlarında erişilebilirlik ilkesi temel alınmalı ve özel gereksinimli bireyler için fiziki, dijital ve pedagojik düzenlemeler yapılmalıdır.
Özel gereksinimli bireylerin öz bakım ihtiyaçları nedeniyle yardımcı personel desteği her sınıf ve okulda zorunlu hale getirilmelidir. Ayrıca, özel eğitim öğretmenlerine yönelik kapsamlı ve sürekli hizmet içi eğitim programları uygulanmalıdır. Yeni yaklaşımlar, tanı kategorileri, davranışsal müdahale teknikleri konusunda güncellenmiş bilgiye ulaşmak bir zorunluluktur.
Özel gereksinimli bireylerin eğitime erişim alternatiflerinin arttırılması için imam hatip ortaokul ve liselerinde özel eğitim sınıfı açılması önündeki engeller kaldırılmalıdır.
Özlük hakları da gözden geçirilmeli. Öğretmenin yaptığı iş, duygusal, zihinsel ve fiziksel olarak çok yoğun. Yıpranma payı, hizmet süresi düzenlemeleri ve mesleki danışmanlık desteği gibi önlemler artık ertelenmemelidir.
Özel eğitim öğretmenlerinin mesleki ve özlük haklarında yaşadıkları sorunlara eğilmek ve çözüm üretmek amacıyla özerk bir kurul oluşturan Eğitim ve Bilim Gücü Dayanışma Sendikası’nın yıpranma payı, kademe ilerlemesi, artırımlı ek ders ödemeleri ve özel eğitim kanun ve yönetmeliklerine yönelik yaptığı çalışmalar ilgili bakanlıkların konuya eğilmesine neden olur umarım.
En önemlisi ise özel eğitim alanının “yardım” değil, “hak” temelli bir hizmet olarak görülmesidir. Bu anlayış değişmedikçe, yapılan düzenlemeler yüzeyde kalacaktır.
Sevgili hocam değerli bilgileriniz için size teşekkür ediyorum. Türkiye Hepimizin, Eğitim Hepimizin...


