Ümit Özdağ: Bu komisyon Öcalan Komisyonu dur Sözcü Gazetesi
Sozcu kaynağından alınan verilere dayanarak, SonTurkHaber.com açıklama yapıyor.
Bursa’da düzenlenen ''TBMM’de Öcalan Komisyonu Ne Yapıyor'' başlıklı konferansta konuşan Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, "Öcalan siyaset yapıyor, Türkiye Büyük Millet Meclisine taleplerini iletiyor. Komisyonun niteliği de yok hedefi de yok. Bu komisyon Öcalan Komisyonu'dur. Bu komisyonun temel hedefi Öcalan'ı İmralı'da bir mahkum olmaktan çıkartıp bir siyasi kişilik haline getirmektir" dedi.
21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü, Adalet Mülkün Temelidir Derneği ve Milliyetçi Kongre Derneği tarafından ''TBMM’de Öcalan Komisyonu Ne Yapıyor'' başlığıyla düzenlenen konferansı Merinos Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi. Konferansın konuşmacıları arasında Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, Prof. Dr. Süheyl Batum ve Müstafi Tümamiral Doç. Dr. Cihat Yaycı yer aldı.
Vatandaşların yoğun ilgi gösterdiği konferansta konuşan Özdağ, şunları söyledi:
"Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Öcalan komisyonu çalışıyor, Bursa’da da 'Millet Komisyonu' çalışıyor şu anda. İçinden geçtiğimiz süreçte Türk halkına karşı bir bilgi karartması uygulanıyor. Televizyonların çok büyük bir bölümünde Türk halkına bu süreçle ilgili 24 saat boyunca yalan söyleniyor. Bu süreç temel bir yalan üzerine kurularak başlandı. Neydi o yalan? 'PKK terör örgütü silah bırakacak, kendisini lağvedecek, biz herhangi bir taviz vermeyeceğiz ve böylece terörsüz Türkiye’ye geçilecek.' Bu söylenir söylenmez biz itiraz ettik. Bunun işin doğasına aykırı olduğunu söyledik. Hiçbir terör örgütünün dizlerinin üzerine çöküp, yalvarmadan kayıtsız şartsız mağlup oluşu kabul etmeden böyle bir şey olmaz. PKK böyle dizlerinin üzerine çöküp kayıtsız şartsız teslim oluyorum demedi. Siz birinci terörle müzakere sürecinde olduğu gibi yine terörle müzakere süreci içerisine gireceksiniz. Bu terörle müzakere sürecinde Türkiye Cumhuriyeti’nin milli, üniter ve laik devlet yapısının değiştirilmesini tartışmaya açacak ve sonuçta bu süreç devam ederse Türkiye milli, üniter ve laik devlet olma vasıflarınız yitirecek. Yine bu süreç tasarladığınız gibi giderse, başta teröristbaşı Abdullah Öcalan olmak üzere bütün teröristler serbest kalacaklar. Biz bu itirazı seslendirince cevap olarak bu süreci medyadaki propagandacıları aracılığıyla tehditler savrulmaya başlandığı ve bu sürece Türk milliyetçiliği adına muhalefet edilemeyeceği, muhalefet edilirse bunun bir cezasının olacağı ifade edildi.
"Komisyonun hedefi Öcalan’ı siyasi kişilik haline getirmektir"Şimdi Öcalan siyaset yapıyor, Türkiye Büyük Millet Meclisine taleplerini iletiyor. Komisyonun niteliği de yok hedefi de yok. Bu komisyon Öcalan Komisyonu'dur. Bu komisyonun temel hedefi Öcalan'ı İmralı'da bir mahkum olmaktan çıkartıp bir siyasi kişilik haline getirmektir. Ve Öcalan ‘o komisyon buraya gelecek, gelmezse savaş yeniden çıkar’ diyor. Öcalan siyaset yaparken Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu'nda bizim topraklarımızdan çıkardığınız elektriği bizde böyle satamazsınız diyen DEM’li siyaset yaparken, Ümit Özdağ halen iki davada siyasi yasak tehdidiyle mahkemelerde yargılanmaya devam ediyor. Çünkü anayasanın ilk dört maddesinin değişmesine, vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkes Türk'tür diyen 66. maddenin değişmesine ve Türkiye'den başka hiçbir dilin ana dil eğitimi olarak verilmesi mümkün değildir diyen 42. maddesinin değişmesine karşı çıkıyorum da onun için. Böyle bir süreçte Türk siyasetinde Türk milliyetçilerinin siyaset yapması yasaklanıyor. Hep şu söyleniyor, bu komisyon anayasa yapmıyor. Doğrudur, bu komisyon kendisi Anayasa yapmıyor ama yapılacak anayasa değişikliğinin politik ve psikolojik alt yapısını hazırlıyor. Anayasada yapılacak değişiklikler bu komisyonda kavramsal olarak tartışılıyor.
Soruyoruz, ya kardeşim sen Mardinli olarak aynı haklara sahip değil misin bir Edirneliyle? 'Sahibim' diyor. Peki ne istiyorsun eşit vatandaşlık derken? 'Ben eşit vatandaşlığı Türk olarak değil, Kürt olarak istiyorum' diyor. Yani ben bireysel hak istemiyorum, yanılmayın diyor. 'Ben kolektif hak istiyorum. Ben bir ayrı millet olarak egemenliğe ortak olmak istiyorum' diyor. Onun için ortak vatan diyorum. Yani 'tapuya şerh düşeceğim' diyor. 'Anadolu tapusuna, Trakya tapusuna şerh düşeceğim' diyor. 'Firmayı yeniden kuruyoruz' diyor. 'Anonim şirket oluyor' diyor. 'Ben istediğim zaman, şartlar oluştuğu zaman, milletlerin kaderlerini tayin hakkı çerçevesinde alır giderim' diyor. Oysa Türkiye'de evet eşitsizlik var ama eşitsizlik, adaletsizlik Edirneliyle Hakkarili arasında veya Vanlıyla Bolulu arasında değil. Antalya'da, Belek'te beş yıldızlı oteli olan Mardinli mi daha eşit yoksa Kastamonulu köylü mü daha fakir? Hangisi daha mağdur? PKK alanının sürekli aynı mağduriyet edebiyatını yaptığını görüyoruz. Bu mağduriyet ahlaksızca bir yalandır. Türkiye’de etnisite üzerinden mağduriyet yoktur. Türkiye'de mağdur olan işçidir, emeklidir, çiftçidir. Ama Türkiye'de Kürt mağdur değil. Birilerinin bize anlatmaya çalıştığı gibi Anayasa'nın, milli üniter devlet ekseninden çıkarılmasıyla olmaz. Ahmet Türk Kopenhag kriterleri çıkarılmadan önce ‘bize bu yeter, daha fazlasını istemiyoruz zaten nereden çıkarıyorsunuz’ diyordu. Ahmet Türk, hani Kopenhag kriterlerinden daha fazlasını istemiyordu. Ne oldu? İşte bu Çekoslavak komünistlerinin salam stratejisi dediği şeydir. Çekoslovakya 1945-48 arasında dilim dilim verilen tavizlerle komünist bir devlete dönüştü. Şimdi Türkiye'yi de milli üniter devletten parçalanmaya, adım adım aynı stratejiyle götürmek istiyorlar.
"Önümüzdeki seçimlerde çok fena düşecekler"Haziran 2015’i unutmayalım arkadaşlar. 400 milletvekili diye yola çıkanların Haziran 2015 seçimlerinde sandıklar açıldığı zaman iktidardan düştüğünü gördük. Şimdi çok daha fena düşecekler. Onları tekrar arkalarından iten kimse de yok artık. Düştükleri yerle de kalacaklar. Bundan dolayı onların ne yaptığını görüyoruz, önemli olan bizim ne yapacağımızdır. Bizim nasıl iktidara hazırlanacağımızdır. Onların bu masada vermiş oldukları tavizleri nasıl geçersiz kılacağımızdır. Bir enkaz devralacağız, bu enkazı nasıl kaldıracağımızdır. Ve tabii aynı zamanda bu süreci seçimlere kadar Türk halkına bıkmadan ve usanmadan anlatmamız gerekiyor. Bu bir bilgi savaşı. Bakın daha önce biz iktidarla bir bilgi savaşına girdik. 13 milyon sığınmacı ve kaçak konusunda. İktidar bu konunun konuşulmamasını istedi, biz konuşulmasını istedik. Onlar gündem olmamasını istedi, biz gündem yapmanın mücadelesini verdik. Ve sonunda bu mücadeleden biz galip çıktık. Nasıl sığınmacı ve kaçak konusunda bilgi savaşında galip çıktıysak şimdi de bu terörle ikinci müzakere sürecinin Türk halkına anlatılmasında muhakkak ve muhakkak galip çıkacağız."


