Ümit Özdağ için iki yıl hapis cezası istendi! 24 gün önce tahliye edilmişti
SonTurkHaber.com, Halktv kaynağından alınan bilgilere dayanarak bilgi paylaşıyor.
17 Haziran'da Silivri'deki Marmara Cezaevi'nden tahliye edilen Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ hakkında Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş' hakaret ettiği gerekçesiyle 2 yıla kadar hapis ve siyasi yasak istendi.

12 Punto'dan Müyesser Yıldız'ın aktardığı bilgilere göre Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın ilk celsesi Özdağ’ın, 'halkı kin ve düşmanlığa tahrik' suçlamasıyla Silivri'deki Marmara Cezaevi’nde olduğu 16 Nisan’da yapıldı.
Bu celseye SEGBİS bağlantısı ile katılan Özdağ savunmasına, "Ben Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ. Türkiye’de siyasi partiler kurulurken, genellikle partileri kuracak heyetler Brüksel'e ve Washington'a giderek yola çıkarlar, orada temaslar yaparlar, o temasların neticesinde partiler kurulur. Ben Zafer Partisi’ni kurarken batıda herhangi bir başkente gitmedim arkadaşlarımla. Ben Zafer Partisi’nin kuruluşunda Anıtkabir ziyareti akabinde Hoca Ahmet Yesevi'nin Türkistan'daki türbesini ve mezarını ziyaret ederek, orada dua ederek ve oradan aldığımız toprağı Anadolu'da Hacı Bektaş Veli'nin türbesinin kapısındaki karadut ağacının altına getirerek yola çıktım." diyerek başladı.
"ALLAH İÇİN GERİ ADIM ATMAM"
Özdağ savunmasının devamında şu ifadelere yer verdi:
“Ben bu taarruzun 100. yılında Afyon'daydım. Afyon'da Cuma namazında bu ordunun Başkomutanına Fatiha okunmadı. Fatiha esirgendi bu ordunun Başkomutanından. Ben de bunun üzerine Diyanet İşleri Başkanı’na bu duygu, düşünce ve hislerle ağır bir eleştiri getirdim. Bu eleştiriyi yapmamın sebebi Ali Erbaş’ın kişisel kariyeri, Diyanet İşleri Başkanı olarak bulunduğu konum değil, soykırıma uğrayan bir milletin çıkardığı son ordunun Başkomutanı’ndan Fatiha’nın esirgenmesine gösterilen bir tepkidir. Huzurunuzda söylüyorum, bu tepkinin arkasındayım. Allah için bu noktadan bir adım geri atmam. Diyanet İşleri Başkanı’ndan bu ordunun komutanına, Cumhuriyet’imizin kurucusuna bir Fatiha istiyorum. Çok mu bir şey istiyorum?”

Mahkeme Başkanı, dosyaya gelen evraklardan Atatürk’ün bizzat imzaladığı kararname ile hutbelerde kendisinden bahsedilmemesini istediğinin anlaşıldığını belirterek buna ne diyeceğini sordu.
Özdağ, “Cumhurbaşkanı iken hutbede isminin okunmamasını istemiştir. Tabii ki bu doğaldır, ama vefatından sonra bütün milli günlerde nasıl şehitlerimiz ve gazilerimiz için dua ediliyorsa, hutbelerde Atatürk'ün ruhuna Fatiha okunmuştur, onlarca yıl okunmuştur. Hepimiz cumaya gittik ve buna şahit olduk. Ancak Taarruz’un 100. yılında Afyon’dayız ve o kentte dua edilirken, ‘Allah rahmet eylesin.’ diyerek bir Fatiha okunmuyor. Bu kabul edilebilir değil.” karşılığını verdikten sonra şunları ekledi:
“Bu milli bir infialdir. Diyanet İşleri Başkanı’nın da bu milli infial karşısında daha anlayışlı olmasını dilerdim. Bakın, ben tutuklu olduğum için şu anda 2 metrekarelik bir yerdeyim. Diyanet İşleri Başkanı’nın yerinde olsaydım derdim ki, ‘Sayın Özdağ oradan çıkana kadar ben bu şikayetimi geri alıyorum’. Bunu yapanlar oldu. Ben de bundan dolayı kendisine teşekkür ederdim ve bu yaptığının kıymetini de bildiğimi ifade ederdim ama yapmadı. O da kendi bileceği iş.”

Aynı celsede Özdağ’ın avukatları Murat Yıldız ve Güçlü Emre Özgür, Diyanet İşleri Başkanı Erbaş ve Başkanlık açıklamalarında Atatürk’ün ismine yer verildiği şeklinde savunma yapıldığını, ancak bu metinlerin hutbenin yaratacağı etkiyi yaratmadığına dikkat çekince Erbaş’ın avukatı şu cevabı verdi:
“Madem şahsi görüşler ortaya konuldu. Ben hiç Cuma’ya gitmedim doğal olarak Cuma’ya giden çoğu insandan da duydum, hutbe de çok dinlenen bir şey değil. Toplum üzerindeki etki düşünülecekse o zaman, internet her gencin elinin altında. Herkes sosyal medyayı, internet sitelerini daha rahat takip ediyor. Cuma’ya gidemeyen insanlar, işinden izin alamayan insanlar; herkesin dini, vicdani bağımsız görüşüdür yani bu. Nasıl yaşamak isterse o şekilde yaşar. Bunlar biraz art niyetli yorumlar. Diyanet’e gidildiğinde nasıl burada olduğu gibi orası da bir devletin kurumu. Her odada gittim, gördüm, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün portresi mevcut.”
İKİ YIL HAPİS CEZASI İSTENDİDavanın ikinci celsesi dün görüldü. Özdağ’ın İstanbul’da olduğu mazeretini bildirerek katılmadığı duruşmaya şikayetçi olan Ali Erbaş da davaya katılım talebi kabul edilen Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan herhangi bir temsilci de gelmedi.
Mahkeme Başkanı, dosyaya gelen evraklardan Özdağ’ın 17 Haziran’da tahliye edildiğinin anlaşıldığını, ayrıca Özdağ hakkında açılan diğer davalarla ilgili olarak mahkemelerden istenen bilgilerin gönderildiğini belirttikten sonra Savcı’ya mütalaasını sordu.
Esas hakkındaki mütalaasını sunmak istediğini bildiren Savcı da, olay tarihinde milletvekili olan Özdağ’ın ve Zafer Partisi’nin resmi sosyal medya hesaplarından "Diyanet’i protesto ediyoruz... 19 Haziran 2023’te Türkiye büyük bir Zafer’e uyanacak! Diyanet İşleri Başkanlığını yeniden düzenlemeye 336 gün kaldı... Zafer Partisi iktidarında; camilerimiz bir partinin propaganda merkezi değil, yeniden milletimizin mabetleri olacak... Diyanet iktidara değil, milletimize hizmet edecek bir devlet kurumu olacaktır... Bugün 26 Ağustos; Türk Ordusu’nun Afyon’da Yunan ordusuna karşı büyük Taarruz’u başlattığı günün 100. Yılındayız. Bugün Cuma hutbesinde Atatürk’ün adını anmadı, metnin içinde bu zaferi kazanan Türk Milleti’nin de adı yok. Ali Erbaş sen Türk Milleti’nin düşmanısın... Türkiye Cumhuriyeti’nin düşmanıdır bu adam... Kendinden öncekiler gibi yurtdışına kaçmaya hazırlanıyor" şeklinde ifadeler kullanıldığını, bu sözlerin ise düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilemeyeceğini, ayrıca bireyleri küçük düşürücü ifadelerin toplum tarafından da hoşgörüyle karşılanamayacağını vurgulayıp, kamu görevlisine alenen hakaret suçunu işlediği gerekçesiyle Ümit Özdağ hakkında 2 yıla kadar hapis cezası ve siyasi yasak istedi.

Ali Erbaş’ın avukatı mütalaaya katıldıklarını ancak Özdağ’ın Erbaş’ın onur, şeref ve saygınlığını zedelemekten de cezalandırılmasını istediklerini, çünkü organize ve sürekli paylaşımlarla bir algı yarattığını, bu yüzden Erbaş’ın yüzlerce, binlerce hakarete maruz kaldığını söyledi.
Özdağ’ın avukatları Murat Yıldız ve Güçlü Emre Özgür de esas hakkındaki mütalaaya karşı savunma yapmak için süre istedi. 2 ay süre veren Mahkeme duruşmayı 30 Ekim’e bıraktı.


