Yargıtay Başkanı bekleyen dosya sayısını böyle duyurdu: Korkunç bir rakam
Halktv sayfasından alınan verilere göre, SonTurkHaber.com bilgi veriyor.
2025-2026 Adli Yıl Açılış Töreni, Yargıtay İsmail Rüştü Cirit Konferans Salonu’nda yapıldı. Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın Çin’deki ziyareti nedeniyle törene Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay katıldı. Törende CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve bakanlar da yer aldı.
Yargıtay Başkanı Ömer Kerkez konuşmasında, yargı sisteminin iki temel soruna acil çözüm bulması gerektiğini vurguladı: Dava dosyası sayısının azaltılması ve karar süresinin kısaltılması.
Kerkez, “Çok sayıda dava açılmasının ve yargılama süresinin uzun olmasının sebeplerinin iyi tahlil edilerek çözümlerinin tespit edilmesi ve ihtiyaç halinde mevzuat değişiklikleriyle bu çözümlerin hayata geçirilmesi gerekir” dedi.
Yargıdaki yapısal sorunların geçici tedbirlerle çözülemeyeceğini belirten Kerkez, “Kök sorunun çözümüne yönelik düzenlemelerin yapılması konusunda yoğun çaba sarf etmeliyiz” ifadelerini kullandı.
Hukuki ilişkilerin yazılı şekilde belgelenmemesinin yargılama sürelerini uzattığını örneklerle açıkladı: “Kira ilişkisi var, kira kontratı yoksa, vekalet ilişkisi var, ücret sözleşmesi yoksa... yargılamanın uzaması kaçınılmaz olacaktır.”
Kerkez, vatandaşların haklarını yazılı delillerle ispat edememesi nedeniyle davaları kaybettiklerine dikkat çekti: “Haklı olmakla hakkını kanun ve mahkeme nezdinde ispat etmek farklıdır. Hakim için önemli olan davacının davasını ispat etmesidir.”
12 YAŞINDAKİ KÖR ÇOCUKLA HER ŞEYİ ÖZETLEDİKerkez, adaletin gecikmesini anlatmak için çarpıcı bir örnek verdi:
Bir gün doğumu sırasında iki gözünü de kaybeden bir bebeğin anne ve babasının açtığı tazminat davasının temyiz duruşması sırasında duruşma salonuna 12 yaşında bir çocuk geldi ve o çocuğun gözleri görmüyordu. Yani o bebek büyümüş ve kendi duruşmasına gelmişti. O çocuğun görmeyen gözlerinin arkasında ne hissettiğini anlamak mesleğimizin en önemli hassasiyetlerinden biri olmalıdır.O gün biz o çocuğun gözlerinin davasına bakıyorduk ama gözlerine bakamıyorduk. Adalet bir hakimin kalbinin en derininde hissettiği duygudur. Buradan tüm samimiyetimle söylemek istiyorum ki yargılama sürecinin uzaması ve vatandaşlarımız vatandaşlarımız kadar bizleri de derinden etkileyen bir husus.Yargıtay’daki dosya yüküne de dikkat çeken Kerkez, geçen yıldan bu yana 420 binden 300 bine düşen dosya sayısını paylaştı ve şöyle dedi:
Adli ve idari yargıda gerek ilk derece ve istinaf mahkemelerinde gerekse yüksek mahkemelerde görev yapan hakim ve savcılar olarak çok ağır bir dosya yükü altında büyük bir özveriyle çalıştığımızdan emin olunmasını istiyoruz. Bundan sonra da yine canla başla çalışacağımıza söz veriyoruz. Bu vesileyle söylemek isterim ki geçen yıldan bugüne Yargıtay'daki dosya sayımız 420.000'lerden 300.000'lere düşmüştür.Bir yüksek mahkeme için 300.000 dosya sayısı da korkunç bir rakamdır. Sonuçta çalışma gününe tekabül eden dosya sayısı izahtan varestedir. Yargıtay olarak dosyaların bekleme sürelerini en az seviyeye indirme gayretimiz devam etmektedir. Yargıtayımızda bir önceki adli yıl açılışından bu yana yani son adli yıl içinde 313.000 küsur dosya karara bağlanmıştır. Bu nedenle üstün gayretlerinden dolayı kıymetli genel kurul ve daire başkanlarımız ile Yargıtay üyelerimizi ve değerli tetkik hakimlerimiz de Yargıtay savcılarımızı kutluyor, kendilerine ayrı ayrı teşekkür ediyorum.Kerkez, cezaların yeterince uygulanmadığı algısının toplumsal adaleti zedelediğini ifade ederek infaz sisteminin gözden geçirilmesi gerektiğini belirtti:
Toplumsal adaleti yaralayan en büyük hususlardan biri de cezaların yetersizliği algısıdır. Bu konuda özellikle infaz rejimimizin toplumun beklentilerine uygun bir bakış açısıyla yeniden düzenlenmesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü ülkemizde neredeyse cezanın miktarından ziyade bu cezanın yeteri kadar infaz edilmediği konusunda ciddi bir algı oluşmuştur. Ayrıca mağdurun uğradığı maddi ve mani zararın manevi zararın tam olarak giderilmesi gerekir. Öncelikle mağdurun suç işlenmeden önceki haline döndürülmesi, bunun mümkün olmaması hallerinde ise mağdurun yeterli tazminat hakkına kavuşması gerekir. Bu kapsamda manevi tazminatın zenginleşme aracı olmaması gerektiği konusundaki içtihadımızın ve uygulamamızın yeniden gözden geçirilmesi kanaatindeyim.Suçlu yüzünden kolunu, bacağını, gözünü kaybeden bir mağdurun alacağı tazminat miktarı belirlenirken mağdurun zenginleşmesi meselesi değil bir koldan bir gözden ne kadar miktar paraya vazgeçilebileceği hesaplanmalıdır.

