Yüksek Divan, yüksek gerilim Sözcü Gazetesi
SonTurkHaber.com, Sozcu kaynağından alınan bilgilere dayanarak haber veriyor.
Bir testi, suyu düştüğü yerden değil, çatladığı yerden kaybeder.
Geçtiğimiz hafta sonu gerçekleşen Fenerbahçe Yüksek Divan Kurulu’nda yaşananlar hepinizin malumu.
10 yıldır şampiyonluk bekleyen bir camianın, çözüm arayacağı mecrada daha da bölündüğü bir tabloya şahit olduk.
Salondaki yüksek gerilim, ‘büyük kulüp’ olmanın sorumluluğuyla bağdaşmıyor.
Oysa Divan Kurulu; idari, mali, hukuki ve sosyal alanlarda Yönetim Kurulu’na yol göstermekle görevli, akil insanların toplandığı bir organdır.
Üç ayda bir toplanır; faaliyet raporlarını, denetim kurulu değerlendirmelerini tartışır ve kulübün önünü açacak fikirler üretir.
Ama bu kez olan başka bir şeydi.
DİVAN KURULU’NA YAKIŞMAYAN MANZARALAR
İmza kampanyası konusunun uzaması ister istemez üyeleri bunalttı.
Basitçe özetlenebilecek bir mesele, bir saatte anlatılamadı.
Bir kadın üyenin laf atması gerilimin fitilini ateşledi.
Homurdanmalar yükseldi, feryada dönüştü.
Başka bir üyenin “Hikâye anlatıyorsunuz” diye haykırması ortamı iyice kızıştırdı.
Başkan Ali Koç’un yerinden kalkarak ilgili üyeyi uyarması, ardından salonu terk etmesini istemesi, Divan Kurulu teamüllerini zorladı.
Zira bir üyeyi salondan çıkarma yetkisi Divan Başkanı’na aittir.
Aziz Yıldırım’ın olaya müdahalesiyle tansiyon daha da yükseldi.
Salonda bir anda tribün atmosferi hâkim oldu.
Milyonların canlı yayında şahit olduklarını anlatacak değilim.
Fakat;
Yüksek Divan Kurulu’nun bir adabı vardır.
Yaşananlar, Divan'ın ruhuna yakışmadı.
SAYGININ BİTTİĞİ YERDE BİRLİK YEŞERMEZ
O gün şahit olduklarımız, sadece fikir ayrılığı değil; saygı sınırlarının da aşılmasıydı.
Efsane kaptan Müjdat Yetkiner’e hakaretamiz sözler kabul edilebilir gibi değildi.
Divan Başkanı Şekip Mosturoğlu’nun defalarca yaptığı uyarıların dikkate alınmaması, oturumun ciddiyetini sarstı.
Hadi diyelim Divan Kurulu adabından bihaber üyeler var, Fenerbahçe Asbaşkanı Hamdi Akın’ın Aziz Yıldırım konuşurken laf atması biçimsiz oldu.
Cevap hakkı doğarsa söz alır, cevabını çatır çatır verirsin.
Ama "laf atmak", Divan’a değil; tribüne yakışır.
Peki, Aziz Yıldırım’ın sebep ne olursa olsun, kulübün asbaşkanına ‘lanlı lunlu’ ifadeler kullanmasına ne demeli.
Ali Koç’la Aziz Yıldırım’ın karşılıklı birbirlerini suçlamaları hoş değildi.
Hoş olmadığı gibi yeri de orası değildi.
KAYIT DIŞI DEĞİL, KAYITLI TARTIŞMA
25 yıllık meslek hayatımda -Off the record- (Kayıt dışı) söylenmiş hiçbir ifadeyi haberleştirmedim. Allah da nasip etmesin.
Ama başkanlar arasında geçen diyalog bir ara öyle bir hal aldı ki.
Daha önce kendi aralarında geçmiş, bir yönüyle mahrem konuşmaları ortaya döktüler.
Ali Koç, Divan Başkanı’nı da şahit göstererek Aziz Yıldırım’la aralarında geçen bir diyaloğa atıfta bulununca Yıldırım el yükseltti.
Yıldırım’dan, Başkan Ali Koç’a “Mourinho ile ilgili bana söylediğini söylersem çok ayıp olur” çıkışı geldi.
O an salondan yükselen ‘huuu’ sesi, üyelerin şaşkınlığını gözler önünse serdi.
Doğal olarak merak ediyor insan “Ali Koç acaba Mourinho için ne söyledi’ diye.
Bu tür diyaloglar, kamuoyuna taşınmalı mıydı?
Cevap belli:
HAYIR!
Üstelik, kahvehane ağzıyla yapılan konuşmalar, kulübe bir fayda sağlamayacağı gibi rakiplerinize alay konusu eder sizleri.
Şirazi'nin dediği gibi; "Yanlış üslup, doğru sözün celladıdır."
TRİBÜNLERDEKİ ETKİSİ ÇOK DAHA CAN SIKICI OLUR
Divan Kurulu’nda bunlar oluyorsa yarın tribünlerde neler yaşanır kim bilir?
Sezonun başlamasına günler kaldı.
Takımın form durumu kadar, kulübün iç atmosferi de önemli.
Süper yıldızlar transfer ediliyor, umutlar artıyor.
Fakat bu kutuplaşmış ortamda başarı gelir mi?
Tribünlerin bölünmesi, sahadaki sonucu da etkiler.
Geçmişte sayısız örneği var;
Şampiyonluk sadece kadro kalitesiyle değil, birlik iklimiyle gelir.
Fenerbahçe’yi yönetenler 10 yıldır bunu anlayamamış gibi gözüküyor.
Bitireyim;
Fenerbahçe gibi koca bir çınarın, dış etkenler kadar; içindeki kırılmalarla da güç kaybettiğine tanıklık ediyoruz.
Yüksek Divan Kurulu'nda yaşananlar, bu çatlağın artık gizlenemeyecek kadar derinleştiğini gösterdi.
Ve testinin içindeki değerli su; yani itibar, sağduyu ve saygı…
Her geçen gün biraz daha sızıyor.
Camiada herkes aynı şeyi soruyor: Yok mu bu kulüpte sözünün ağırlığı olan, kimseye yaslanmadan, geçmişe saplanmadan, bu güzide topluluğu bir araya getirecek birileri?”
Ben de aynı soruyu soruyorum:
Var mı?


