Yurtta sulh cihanda sulh Sözcü Gazetesi
SonTurkHaber.com, Sozcu kaynağından alınan bilgilere dayanarak bilgi yayımlıyor.
İsrail’in “nükleer bomba üretmesine engel olmak amacıyla” İran’a 13 Haziran’da havadan saldırmasıyla başlayan savaş sürüyor. Bu olayla birlikte birçok kişi “acaba bombalanma sırası acaba Türkiye’ye mi geldi” diye sormaya başladı. Hayır gelmedi. Türkiye veya başka bir ülke, mesela Ürdün, Mısır, Irak, Suriye, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar, Kuveyt, Uman ya da Kuzey Afrika devletleri, İsrail’e karşı silahlı bir eyleme girişmedikçe İsrail’in bu ülkelere karşı askeri bir operasyon yapması söz konusu değildir. Dolayısıyla cevabım açık ve nettir. Hayır! İsrail’in Türkiye’ye saldırması gibi bir ihtimal yoktur. Sorulması gereken esas soru Türkiye’nin, İsrail’e karşı dolaylı veya dolaysız bir askeri harekata girişip girişmeyeceğidir. Ona da cevabım hayırdır. Bu sebeple yazının başlığını “Yurtta sulh, cihanda sulh” koydum. “Terörsüz Türkiye” sloganıyla yurtta sulh inşa etmeye çalışırken, dışımızdaki bu savaşa müdahil olmak vahim hata olur. Böylesi bir girişim, esasen çok gergin olan yurt içindeki siyasi ortamı daha da gerer. Üstelik, enflasyonla mücadelenin kesintiye uğraması bir yana, ekonomide içinden çıkılması zor başka sorunlar da doğurur.
EKONOMİDE RASYONEL BEKLENTİLER
Rasyonel sözcüğünün Türkçesi “akılcılık” diye bilinir. Bu, kısmen doğrudur. Rasyonel esas olarak “iktisadi” demektir. Bundan 50-60 yıl önce, işletme ve mühendislik ekonomisinde “maliyet azaltma” anlamında Avrupa sanayi kültüründen ödünç alınmış “rasyonalizasyon” diye bir tabir kullanılırdı. Amerikan üniversitelerinin etkisi arttıkça bu sözcük yerini önce “prodüktivite”ye daha sonra “verimlilik”e bıraktı. Dönelim esas konuya. Makro iktisatta da “rasyonel beklentiler” diye bir kavram vardır. Bu, “beklentiler rasyoneldir” anlamına gelmez. (Keşke öyle olsa!) Bu deyim “ekonomide neyin olacağını insanların beklentileri belirler” anlamına gelir. Eğer halk, enflasyon düşmeyecektir veya dolar yükselecektir beklentisi içindeyse, enflasyon düşmez, dolar da yükselir. Çünkü insanlar iktisadi kararlarını bu varsayım üzerine alır. Alınan o kararlar yüzünden de varsayım gerçekleşir. Bir bakıma “korktuğun başına gelir” gibi bir sözdür bu. Bu nedenle, ekonomi yönetiminde başarıya ulaşmak için, sadece isabetli kararlar almak yetmez. Halkın beklentilerini de yönlendirmek gerekir.
SİYASETTE RASYONEL BEKLENTİLER
İktisattaki rasyonel beklentiler kavramının, siyasette de geçerli olduğunu sanıyorum. Yani halkın beklentileri, olacakları belirlemese de etkiler. Gazze olayı başladığından beri Türkiye’de İsrail karşıtlığı zirve yaptı. Maalesef soğukkanlı olması gereken siyasetçiler ve kamuoyunu oluşturan kanaat önderleri İsrail, Türkiye’ye de bulaşacak anlamına gelen konuşmalar yapıp, yazılar yazıyor. Cengaver halkımızın bir kısmı da insani veya İslami dürtüyle, Gazze’deki zulmü durdurmak için harekete geçmemiz gerekir diyor. Bu iklimde bir de “sıra bize geldi” endişesi yaymak ateşle oynamaktır. Çünkü bu endişe bir kez beyne yerleşirse, İsrail bizi vurmadan biz onları vuralım fikri “rasyonel beklenti” olur ve gerçekleşir. Sonra da bu yangını çıkaranlar “biz demiştik” der. Tek bir İslam yoktur. İslami dayanışma da yoktur. İran’ın İslam anlayışı ile mesela Suudi Arabistan’ınki farklıdır. Müslüman Yemen’de İran ile Suudi Arabistan taraftarları arasında vekalet savaşları uzun zamandır sürüp gitmektedir. Gazze’de yürek parçalayan insanlık faciasının ortaya çıkmasında İran’ın sorumluluğu vardır.
SON SÖZ: Rasyonel olan sulhu yaymaktır, harbi genişletmek değil.


