Yusuf Tekin e ağır sözler: Tarikatların ve patronların bakanı
Halktv sayfasından alınan bilgilere göre, SonTurkHaber.com açıklama yapıyor.
Birleşik Kamu İş Konfederasyonu ve Eğitim-İş Sendikası, 8. Dönem Toplu İş Sözleşmesi öncesinde Milli Eğitim Bakanlığı önünde bir basın açıklaması düzenledi. Yapılan açıklamada, “Saraya değil emekçiye bütçe”, “Çocuklarımız geleceğimiz, sizlere teslim etmeyeceğiz, AKP’den hesabı emekçiler soracak” sloganları atıldı.
Eğitim-İş Sendikası Genel Başkanı Kadem Özbay, bu ülkenin çocuklarının, halkının bir sesi olma sorumluluğuyla Milli Eğitim Bakanlığı binasının tam önünde Milli Eğitim Bakanı’na seslerini duyurmak için toplandıklarını ifade ederek “Birleşik Kamu-İş’in Haziran 2025 verilerine göre; açlık sınırı 27 bin 415 lira, yoksulluk sınırı 83 bin 859 liradır. Bugün bir çok öğretmenimiz kamuda kamusal bir hizmet olan eğitim hakkının sağlanması için devletin kurumlarında değil, özel sektöre mahkum edilmiştir. Yaratılan tahribatın öğretmeni değersizleştiren, itibarsızlaştıran, hakkını gasbeden, eğitim emekçilerini açlığa ve yoksulluğa mahkum bırakan bu düzenin mimarı AKP iktidarıdır. Bugün, öğretmen maaşıyla ay sonunu getirmek değil, ayın ilk haftasını çıkarabilmek bile mucizedir. Eğitim emekçilerinin yüzde 90’ı kredi kartı borcuyla, taksitlerle, ek işlerle hayatta kalmaya çalışmaktadır.” ifadelerini kullandı.

“Sözleşmeli ve ücretli öğretmenlik gibi güvencesiz istihdam modelleri tarihe karışmalıdır, kadrolu, güvenceli, insanca yaşanabilir ücretli istihdam esas olmalıdır, 14 bin 765 lira kira desteği, 264 lira yemek yardımı, ulaşım ve kreş desteği derhal sağlanmalıdır, Öğretmenlik Meslek Kanunu yeniden düzenlenmeli, kariyer basamakları uygulaması kaldırılmalı, eşit işe eşit ücret ilkesi yaşama geçirilmelidir, üniversite rektörleri, fakülte, bölüm ve diğer yönetim birimleri ile ve yükseköğretimin tüm bileşenlerinin katılımı ile yapılacak seçimle belirlenmelidir” sözlerini sarf eden Özbay, “Üniversitelerde mobbing komisyonları kurulmalı, sendika temsilcilerinin de yer alacağı bu komisyonlara çalışanlar doğrudan başvuru yaparak mobbing önlenmelidir, engelli memurlara bir derece verilmelidir, doğum sonrası analık izin süresi 24 aylık ücretli izin hakkı olarak düzenlenmelidir, emeklilik hakkının emekçiler için bir çalışma hakkı olduğu gerçeğinden hareketle, yoksullaşma kaygısıyla emeklilik hakkının kullanılamaz duruma gelmesinin önündeki mali engeller kaldırılmalı, emeklilikte de insan onuruna yaraşır bir ücret hakkı sağlanmalıdır.” açıklamasında bulundu.

“Tarikatların ve patronların bakanı haline dönüşen Yusuf Tekin’e ve yetkililere sesleniyoruz; sizler saraylarda, korumalarla, yüksek maaşlarla sefahatte yaşarken, bizler emekçinin sesi olmaya devam ediyoruz. Eğitim emekçileri barınamıyor, beslenemiyor, çocuklarına bakamıyor. Kreş yok, lojman yok, ulaşım desteği yok. Ama hamaset dolu reklamlarınızda ‘Yeni Yüzyıl, Yeni Müfredat’ diyorsunuz. Bizim bu yalanlara karnımız tok. Biz biliyoruz ki bu toplu sözleşme masası da göstermelik, kararlar çoktan sarayda yazılmıştır.” ifadelerini kullanan Kadem Özbay, “O masaya oturan memur temsilcilerinin elini değil, yüreğini görmek istiyoruz. Grevsiz bir toplu sözleşme, emekçinin iradesini yok saymaktır. Grev hakkı olmadan toplu sözleşmede gerçekleşemez.” söyleminde bulundu.

Özbay’ın konuşmasının ardından Birleşik Kamu İş Konfederasyonu Genel Başkanı Orhan Yıldırım açıklamalarda bulundu ve “TÜİK tarafından açıklanan haziran ayı enflasyon verilerine göre aylık enflasyon yüzde 1,37, yıllık enflasyon ise yüzde 35,05 olarak belirlenmiştir. Ancak herkes bilmektedir ki bu rakamlar, kamu emekçisinin yaşadığı gerçek yoksulluğu yansıtmamaktadır. Gerçekleri çarpıtmak için TÜİK adeta iktidarın propaganda aracına dönüşmüştür.” dedi.
“Konfederasyonumuza bağlı AR-GE birimi KAMU-AR tarafından yayımlanan son araştırmaya göre, Türkiye’de açlık sınırı 27 bin 415 TL, yoksulluk sınırı ise 83 bin 859 TL olarak tespit edilmiştir. Bu rakamlar, kamu emekçilerinin maaşlarıyla insanca yaşamayı bırakın, ay sonunu getirmekte bile zorlandığını açıkça göstermektedir.” ifadelerini kullanan Yıldırım, “Toplu sözleşme masasında 7 dönemdir yer alan ve iktidarla aynı dili kullanan yetkili konfederasyon MEMUR-SEN, kamu emekçisinin hakkını savunmak yerine iktidarın memuru gibi hareket etmiştir. Masada bulunan diğer konfederasyonların da mücadelede etkisizliği de emekçilere yoksulluk ve çaresizlik dışında hiçbir şey sunmamıştır.” sözlerini sarf etti.
Eğitim-İş: MEB çocuk işçi bulma kurumuna dönüştü!
Yıldırım, açıklamasının devamında “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Memur-Sen’in 30. yıl programında ‘En düşük memur maaşı 43 bin 726 lira’ açıklamasını bir başarı olarak sunması; yaşanan ekonomik gerçekliğin üzerinin örtülmesi anlamına gelmektedir. Aynı programda karşılıklı methiyelerle sahnelenen bu tiyatronun 8. Dönem Toplu Sözleşme görüşmelerinde de sahnelenmeye çalışılacağının açık göstergesidir.” ifadelerini kullandı.
“Kamu emekçisinin gerçek sorunlarını, insanca yaşam taleplerini ve örgütlü mücadelesini bu süreçte her alanda dile getirecek; emeğin onurunu savunmaktan asla geri durmayacağız” diyen Yıldırım, “Bizler, TÖS’ün 60. yılında Fakir Baykurt’un mücadele geleneğini sahipleniyor; kamu emekçileri için eşitlik, adalet ve özgürlük temelinde yürüttüğümüz örgütlü mücadeleyi kararlılıkla sürdürüyoruz. Laik, bilimsel, demokratik ve kamusal eğitim için, insanca bir yaşam ve güvenceli çalışma koşulları için omuz omuza mücadele etmeye devam edeceğiz.” söyleminde bulundu.
Eğitim-İş’ten çarpıcı rapor: Üniversitelerimiz liseden hallice yapılara dönüştü


