Yüz yıl sonra toplum CHP ye yeni bir görev verdi: İkinci kurtuluş mücadelesi
Halktv sayfasından alınan bilgilere göre, SonTurkHaber.com açıklama yapıyor.
“CHP 2000 yılına kadar bir siyasi parti olmaktan ziyade, cumhuriyete bağlı ve demokrasiyi savunan kadroların yetiştiği bir "üniversite" görevi görmüştür.”
“Bugün Ülkemizin En Acil İhtiyacı: Dürüst, güvenilir, vicdanlı ve liyakatlı insanların devleti yönetmesidir! Hep birlikte, daha güçlü, daha adil ve daha aydınlık bir Türkiye için mücadele edeceğiz!”
Dr. Hamit Çelik ile ülke gündemine bakışını ve umutlarını konuştuk.

Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş felsefesi ve o dönemin kadrolarının en belirgin özelliği neydi?
Kurtuluş Mücadelesi döneminde, Cumhuriyet Halk Partisi'nin kurucu kadrosu, yani Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları, açgözlü dış güçlere karşı Milli Mücadele'yi başlatarak vatan topraklarımızı kurtardılar ve cumhuriyeti ilan ettiler. Bu kurucu kadronun en önemli ortak özelliği, canlarını, maddi ve manevi geleceklerini, şahsi beklentilerini tamamen hiçe sayarak, kendilerini tamamen cumhuriyetin devamlılığına adamış olmalarıdır. Çıkardıkları kanun ve yasalar ile devletimiz bir asırdır ayakta durmayı başarmıştır.
Peki, CHP'nin cumhuriyetin kuruluşundan itibaren bir siyasi partiden beklenenin ötesinde nasıl bir misyon üstlendiğini düşünüyorsunuz?
Cumhuriyetimizin kuruluşundan bu yana CHP kadrolarının birinci görevi, devletin kurumlarını hem içerideki hem de dışarıdaki tehditlere karşı korumak olmuştur. İkinci görevi ise, ülke genelinde demokrasinin tam anlamıyla yerleşmesi ve devamı için siyasi kadrolar ve bireyler yetiştirmektir. Bu nedenle, CHP 2000 yılına kadar bir siyasi parti olmaktan ziyade, cumhuriyete bağlı ve demokrasiyi savunan kadroların yetiştiği bir "üniversite" görevi görmüştür.
Sizce 2000'li yıllardan sonra bu yapıda bir değişim yaşandı mı? Neler oldu?
Maalesef evet. 2000 yılından sonra, dış güçlerin desteğiyle içerideki cumhuriyet karşıtı güçler hızla güçlenerek devletin kurumlarını ele geçirdiler. Cumhuriyetin kurucu partisi CHP'nin kadrolarını tasfiye etmeye çalıştılar. Kurumların başına liyakatsiz, demokrasi ve cumhuriyet yönetim anlayışından uzak kadrolar getirildi. Zamanla bu kadrolar, kurumları kendi bireysel çıkarları için kullanmaya başladılar. Zenginleşme, güç sahibi olma, hak, hukuk ve eşitliği hiçe sayma, yasa ve kanunları umursamama şeklinde bir yönetim anlayışı hâkim oldu. Bu süreçte devletimizin kurumları giderek zayıfladı.
Bu gidişatın ulaştığı noktayı, yani 2025 yılındaki durumu nasıl özetlersiniz?
2025 yılı itibarıyla maalesef devletin kurumları tamamen çökmüş durumda. Devletin hazinesi hesap sorulmadan talan ediliyor. Bütün kurumlarda yolsuzluk en üst seviyede. Halk yoksul, sokaklarda çeteleşme var. Yargı olmadığı için haksızlıklara maruz kalma giderek artıyor, keyfi cinayetler işleniyor. Devletin kurumları, kendini yönetenler tarafından soyuluyor. Devletin parası, uyduruk vakıflar ve şirketler aracılığıyla çalınıp yurt dışına götürülüyor. Halk her geçen gün daha da yoksullaşıyor. Kısacası, devletimiz içerideki açgözlü ve vicdansızlar yüzünden batıyor.
Bu tablo karşısında ne yapılmalı? CHP'ye bu noktada nasıl bir rol düşüyor?
Yüz yıl önce CHP'nin kurucu kadrosu, kurtuluş mücadelesini açgözlü dış güçlere karşı vererek vatanımızı kurtardı. Günümüzde de CHP, hızlıca dürüst, vicdanlı, güvenilir, liyakat sahibi ve maddi-manevi gelecek beklentisi olmayan kadroları bir araya getirip "ikinci bir kurtuluş mücadelesi" başlatmalıdır. Bu mücadele, birincisinden farklı olarak içerideki açgözlü güçlere karşı olacaktır. Bu nedenle CHP, tekrar o "üniversite" kimliğine hızlıca dönmeli ve devletin kurumlarını içerideki bu açgözlü güçlerden kurtarmalıdır.
Bu sadece CHP'nin mücadelesi mi olmalı?
Asla! Bu mücadele, tüm milletimizin ortak mücadelesi olmalı. Çünkü cumhuriyet, sadece bir yönetim biçimi değil, milletimizin ortak değerlerinin, bağımsızlığının ve onurunun ta kendisidir. Tıpkı kuruluş günlerindeki gibi, yine birlik ve beraberlik içinde hareket etmek zorundayız. CHP ye düşen görev bu ortak mücadelenin öncüsü olmaktır.
Son olarak, umudunuzu ve bu mücadelenin temel ilkelerini özetler misiniz?
Cevap: Elbette. Unutmayalım, Atatürk ve silah arkadaşları imkânsız görünen bir mücadeleyi kazanarak bu vatanı kurtardı. Bugün de aynı azimle, içerideki yozlaşmış güçlere karşı mücadele ederek cumhuriyeti yeniden inşa edebiliriz. Bunun için dört temel ilkemiz olmalı:
· Dürüstlük: Bir devletin temelidir.
· Güvenilirlik: Toplumsal barışın anahtarıdır.
· Vicdan: Adaletin rehberidir.
· Liyakat: Devletin geleceğidir.
Bu ilkeleri savunmak, cumhuriyetin ta kendisini savunmaktır!
Peki, bugün ülkemizin en acil ihtiyacı nedir?
Bugün Ülkemizin En Acil İhtiyacı:
Dürüst, güvenilir, vicdanlı ve liyakatlı insanların devleti yönetmesidir! Hep birlikte, daha güçlü, daha adil ve daha aydınlık bir Türkiye için mücadele edeceğiz!
Sevgili hocam değerli bilgileriniz için size teşekkür ediyorum. Türkiye Hepimizin, Eğitim Hepimizin...


