Yüzde 1 yüzde 75 e hayatı zindan ediyor! Okullardaki tehlike için uzman uyardı
Haber7 sayfasından alınan verilere göre, SonTurkHaber.com bilgi veriyor.

GİRİŞ 23.06.2025 17:35 GÜNCELLEME 23.06.2025 17:36
İlk Yorum Yapan Sen Ol
Facebook'ta Paylaş X'te PaylaşHaber7- ÖZEL
Türkiye’de son yıllarda akran zorbalığı vakalarında yaşanan artış çocuklar için tehdit oluşturmaya devam ediyor. Psikolog Elif Zahide Gök, akran zorbalığının nedenleri ve çözümlerine dair Haber7’ye önemli açıklamalarda bulundu.
Son dönemde Mattia Ahmet Minguzzi davası ile gündem olan akran zorbalığı, çocuk-genç şiddet haberlerinin artış göstermesiyle kamuoyunda merak uyandırmaya devam ediyor. Peki bir çocuk neden zorba olur? Akran zorbalığının bir çözümü var mıdır?
Psikolog Elif Zahide Gök, çocukların doğuştan zorba olarak doğmadığını şu sözlerle ifade etti:
“Hiçbir çocuk zorba doğmaz. Zorbalık, çocuğun iç dünyasında çözülmemiş bir acının dışa taşmasıdır. Görülmeyen, dinlenmeyen ya da hep eleştirilen bir çocuk; kendini güçlü hissetmek için başkasına hükmetmeyi seçebilir. Benim çalışmalarımda gördüğüm en temel gerçek şu: Çocuklar, sevildikçe yumuşar; şefkat gördükçe merhameti öğrenir. Fıtrat üzere yetişen bir çocuk, başkasına zarar vermeyi değil, birlikte var olmayı seçer.”
“KÖTÜ ÇOCUK YOKTUR!”Son dönemde mağdur çocuklar kadar hüküm giymiş çocuklara verilen cezalar, suç işlemiş, şiddet faili çocuğun rehabilite edilmesinin mümkün olup olmadığı da toplum tarafından merak konusu olurken “Kötü çocuk yoktur; kalbine iyi dokunulmamış çocuk vardır.” diyen Psikolog Gök, şöyle konuştu;
“Peygamber Efendimiz (S.A.V) şöyle buyurur: “Her çocuk İslam fıtratı üzere doğar.” Yani her çocuk, iyilik, adalet ve merhamet tohumu taşıyarak dünyaya gelir. Zorbalık, bu fıtratın üzerini örten bir perde gibidir. Benim gözlemlerime göre: Görülmeyen çocuk, varlığını göstermek ister. Sevilmeyen çocuk, başkasını bastırarak değerli hisseder. Ama doğru bir rehberlikle, çocuk yeniden özündeki temizliğe döner.
ZORBALIK OKULDA BAŞLIYORAraştırmalara göre, akran zorbalığının en çok yaşandığı alan okul ortamları. Vakaların %95’i okul içinde gerçekleşiyor. Bu durum, okulların çocukların güvenli gelişimi için kritik alanlar olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor.
Zorbalık mağduru çocuklar, okul ortamında psikolojik baskı, fiziksel saldırı veya dışlanma gibi farklı şekillerde zarar görebiliyor.
Çocukların şiddete başvurmasının ardında ise birçok sebep var. Çocuğun uyguladığı şiddetle yetişkinin uyguladığı şiddetin farklılığına değinen Psikolog Gök, “Çocuklar duygularını kelimelerle değil, davranışlarla anlatır. Bir çocuk şiddete başvuruyorsa, çoğu zaman duyulmadığını, anlaşılmadığını haykırıyordur. Yetişkin şiddeti çoğunlukla hesaplı ve güç odaklıyken; çocuktaki şiddet bir “yardım çağrısı” gibidir. Özellikle sınır ve sevgi dengesini kuran, rol model olarak ebeveynlik eden ailelerde bu tür davranışlara çok daha az rastlıyoruz.” dedi.
“MERHAMET YAŞANARAK ÖĞRENİLİR”Zorbalayan, zorbalanan ve zorbalığa şahitlik eden çocukların yaşananlardan fiziksel ve psikolojik olarak birbirinden farklı şekilde etkilendiğini söyleyen Gök “Zorbalayan çocuk, dışarıdan güçlü görünse de içsel olarak boşluk yaşar. Zorbalanan çocuk; özgüveni zedelenmiş, kendini savunamayan biri gibi hissederek büyür. Sessiz kalan izleyiciler ise suçluluk ya da duyarsızlık geliştirebilir. Benim psikolojik destek verdiğim birçok gençte bu üç rolden birinin izini görüyorum. Erken yaşta empati eğitimi alan, ailede vicdan diliyle büyüyen çocuklar; zorbalık karşısında sessiz kalmamayı öğreniyor. Çünkü merhamet; ancak yaşanarak öğrenilir.” ifadelerini kullandı.
ÖZEL GEREKSİNİMLİ ÇOCUKLAR NASIL ETKİLENİYOR?Zorbalığın her türü çocuklar için yıkıcı olsa da, özel gereksinimli çocuklar bu durumdan çok daha derin etkilenebiliyor. Bu nedenle, toplumun her kesiminin bu konuda daha bilinçli ve duyarlı olması büyük önem taşıyor.
Çocukların yaşadıklarının sadece aileler için değil toplum için de bir sorumluluk olduğunu belirten Psikolog Gök, “Bu gruptaki çocuklar, hem daha savunmasız hem daha duyarlıdır. Zorbalığın bu çocuklar üzerindeki etkisi çok katmanlıdır: Geri çekilme, gelişimsel gerileme, sosyal ortamlardan kaçınma ve ağır travmalar… Toplumun merhamet ve sorumluluk bilinci burada daha çok sınanıyor. Bu çocuklara yapılan her yanlış, sadece bireysel değil; toplumsal bir vicdan kaybıdır. Fıtrata saygı göstermek, en çok onların varlığına gösterilen özenle başlar.” dedi.
Oksijen Gazetesi’nden Akan Abdula’nın konuya ilişkin açıklamasına göre Türkiye’deki çocukların %23’ü sistematik olarak akran zorbalığına uğruyor. Zorba çocukların oranı %1 civarındayken sistematik zorbalığa şahit olan çocukların oranı %50. %24’lük bir kesim hem zorbalığa maruz kalmamış hem de tanık olmamış. Yani her dört çocuktan üçü ya mağdur ya da şahit. Bu şu anlama geliyor: Türkiye’de her dört çocuktan üçü zorbalığın gölgesinde yetişiyor.
Akran zorbalığının yaygınlaşmasının nedenleri ve çözümleri tartışılırken, Psikolog Elif Zahide Gök bu durumda medyanın etkisine değiniyor:
“Zorbalık her dönem vardı, fakat artık saklanamıyor. Sosyal medya, kamera kayıtları, farkındalık kampanyaları ve en önemlisi çocukların artık daha fazla konuşabiliyor olması, zorbalığı görünür kıldı. Ancak sadece görünürlük değil, toplumsal değişim de etkili. Ailenin zayıflayan yapısı, empati yoksunluğu, dijital dünyanın sınırsızlığı bu artışı tetikliyor. Özellikle ahlaki ve dini temellerle büyütülen çocuklarda; Allah sevgisi, başkasına zarar vermemeyi bir sorumluluk olarak öğretiyor. Bu, güçlü bir iç denetim oluşturuyor.”
TEHDİT BÜYÜYORAkran zorbalığı, çocuklar üzerinde yalnızca psikolojik ve fiziksel yaralar bırakmakla kalmıyor, aynı zamanda ölümle sonuçlanabilecek kadar ciddi boyutlara ulaşabiliyor.
Uzman Alper Şen’in aktardığına göre, sadece geçtiğimiz yıl Türkiye’de 13 çocuk akran zorbalığı nedeniyle yaşamını yitirdi. Bu çarpıcı istatistik, zorbalığın sıradan bir çocukluk sorunu olmadığını, aksine acil önlem alınması gereken toplumsal bir kriz olduğunu gözler önüne seriyor.
Zorbalığa maruz kalan çocuklar çoğu zaman sessizce acı çekerken, çevrelerindeki yetişkinlerin durumu fark etmemesi ya da yeterince müdahale etmemesi durumun daha da vahimleşmesine neden olabiliyor. Bu nedenle hem ailelerin hem de eğitimcilerin çocukların yaşadığı sosyal ilişkileri dikkatle gözlemlemesi, zorbalık belirtilerini erkenden fark edip harekete geçmesi hayati önem taşıyor.
ZORBALIĞIN ÖNÜNE GEÇMEK MÜMKÜNUzmanlar, zorbalıkla mücadelede okul yönetimleri, öğretmenler ve ailelerin birlikte hareket etmesinin önemine dikkat çekiyor.
Konuya dair Anadolu Ajansı’na konuşan Yıldız Teknik Üniversitesi Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mehmet Engin Deniz, ebeveynlere düşen görevi şu sözlerle ifade etti:
“Çocuğa 'yapma' demekle bu sorun çözülmüyor. Ebeveyn proaktif olacak. Ebeveyn, çocuğunun saatlerce kontrolsüz şekilde internet karşısında kalmasına izin veriyorsa o çocuk savunmasız şekilde dünyaya açılmış oluyor. Akran zorbalığı okulda ve çevrede sadece belli saatler diliminde oluyor ama dijital ortamdaki siber zorbalığın herhangi bir zaman sınırlaması yok. Çocuk 24 saat zorbaca davranabilir ya da zorbalık kurbanı olabilir. Ebeveyn sınırlı bir şekilde internet kullanılmasına izin verdiğinde çocuğunun hem kurban hem de zorba olmasının önüne geçmiş olur.”
Akran zorbalığına kalıcı bir çözüm bulmanın mümkün olduğunu belirten Psikolog Gök, son olarak konuya dair şu tavsiyelerde bulundu:
“Mümkün, ama bu sadece okul önlemleriyle değil; ailede ve toplumda başlayacak bir değişimle olur. Ahlaki değerlere yaslanan bir çocuk eğitimi, vicdanı aktifleştiren bir okul ortamı, dijital dünyada sorumluluk bilinci oluşturan rehberlik… Fıtrata uygun büyüyen çocuklar merhametli olur. Allah sevgisiyle yoğrulan bir kalp, başkasının acısına kayıtsız kalmaz. Zorbalıkla mücadele etmek istiyorsak; çocuğa sevgiyle yaklaşan bir toplum inşa etmeliyiz. Çünkü kalbine merhamet dokunmuş bir çocuk, başkasına zarar veremez.”
KAYNAK: HABER7
Kursiyer İrem Haber7.com - Kursiyer

YORUMLAR İLK YORUM YAPAN SEN OL
GÖNDER


