Z Kuşağı dine mi yöneliyor? Mahmut Ay
SonTurkHaber.com, Yenisafak kaynağından alınan verilere dayanarak açıklama yapıyor.
Epeydir yazmak istediğim bir konu vardı ancak biraz da güncelin etkisiyle başka konularda yazma ihtiyacı hasıl olduğu için yazamamıştım. 7 Nisan 2025’te İngiltere’deki Kitab-ı Mukaddes Cemiyeti (The Bible Society), meşhur araştırma şirketi Yougov’a yaptırdığı ve 13.000 kişi üzerinde uygulanan bir sosyal araştırmanın sonuçlarını yayımladı. (Araştırma verilerinin raporlaştırılmış hâliyle tam metni için bk.
https://theresource.org.uk/wp-content/uploads/2025/04/The-Quiet-Revival.pdf).
Kitab-ı Mukaddes Cemiyeti, bu araştırmanın verilerini kilise lehine çok olumlu buldu ve araştırmanın raporuna “Sessiz Uyanış” (The Quiet Revival) adını verdi. Bu rapora göre İngiltere’de son yıllarda özellikle genç kuşakların kiliseye gitme oranlarında dikkat çekici bir yükseliş var. 18-24 yaş arasındaki gençlerin kiliseye düzenli olarak gitme oranı 2018’de %4 iken 2024’te %16’ya, 25-34 yaş arasındakilerin ise 2018’de %4 iken 2024’te %13’e yükselmiş. Kilisedeki ayinlere düzenli katılım gösterenlerin genel oranı ise 2018’de %8 iken 2024’te %12’ye yükselmiş. Yine bu araştırmaya göre İngiltere’de Tanrı’nın varlığına inananların oranı 2018’de %38 iken 2024’te %42’ye yükselmiş. Bu yükseliş, özellikle de genç kuşaklarda çok daha belirgin bir şekilde gözlemlenmiş. 18-24 yaş arasındaki gençler arasında Tanrı’nın varlığına inananların oranı 2018’de %28 iken 2024’te %45’e, 25-34 yaş arasındakilerin oranı ise 2018’de %31 iken 2024’te %40’a yükselmiş. “Son altı ay içinde kilisede ayine katıldınız mı?” sorusuna “Evet” yanıtını verenler arasında da gençler ile yaşlılar arasında belirgin bir fark dikkat çekiyor. 18-34 yaş arasındakilerin %51’i, 34 yaş üzerindekilerin %42’si bu soruya “evet” cevabını vermiş.
Bu araştırmaya göre İngiltere’de Kitab-ı Mukaddes satışlarında son yıllarda önemli bir artış olmuş ve Kitab-ı Mukaddes’e olan ilginin genç kuşaklarda daha yüksek olduğu tespit edilmiş. “Kilise dışında Kitab-ı Mukaddes’i hangi sıklıkla okursun ya da dinlersin?” sorusuna 18-34 yaş arasındakilerin %80’i, 35-54 yaş arasındakilerin %71’i, 55 yaş üstünün ise %57’si “haftada bir” cevabını vermiş. Öte yandan, “Kitab-ı Mukaddes’i okuduğumda/düşündüğümde inancımın sarsıldığını hissediyorum” diyenler arasında da gençlerin oranı yaşlılardan yüksek. Bu soruya 18-34 yaş arasındakilerin %35’i, 35-54 yaş arasındakilerin %25’i, 55 yaş üstünün ise %10’u “evet” cevabını vermiş. Bu veri, gençlerin dine yöneldiğini gösteren verilerle çelişmiyor, bilakis onları destekliyor. Zira genç yaşlarda farklı düşünce ve inançları keşfetme ihtiyacı ve bunun neticesinde düşünce ve inanç değişiklikleri ileriki yaşlara nispetle çok daha fazla oluyor. Yaş ilerledikçe, mevcut fikir ve itikadı muhafaza etme anlamındaki “tutuculuk” daha da artıyor. Nitekim Efendimiz’e (sav) ilk inananların büyük çoğunluğu gençler olup yaş ortalaması, yirmi beş civarındadır. Hz. Musa’ya inananlar da kavminin gençleridir (bk. Yunus 10/83).
Bu araştırmanın raporunda, son yıllarda İngiltere’de gençlerin kiliseye ve Kitab-ı Mukaddes’e ilgilerinin belirgin bir şekilde arttığı, anlam arayışındaki gençlerin epey bir kısmının anlamı dinde buldukları, yeni neslin eski kuşaklara göre bir yandan varoluşsal sorunlarla daha yakından ilgilenip metafizik konularda ciddi sorgulamalar yaptığı, bir yandan da maneviyata/spiritüaliteye yatkın olduğu ifade edilmiş. Buna göre, yeni kuşakların belirgin özelliği varoluşsal sorulara mantıklı cevaplar bulmak için sorgulamak ile kişisel manevî tecrübeler yaşamayı birlikte talep etmek, akıl ile gönlü birlikte tatmin etme arayışı içinde olmak gibi görünüyor. Bunun, bizim yapacağımız davet çalışmaları için de son derece önemli bir nokta olarak dikkatimizi çekmesi gerekiyor.
Bu rapor yayımlandıktan sonra Batı medyasında epey alaka gördü. Independent ve USA Today gibi önemli gazetelerin web sitelerinde bu raporun sonuçları üzerine yazılar yayımlandı. Kilise çevrelerinde ve inançlı kesimlerde bu rapor, büyük bir heyecan yarattı; “Batı’da dinin yeniden keşfi mi başlıyor? Z kuşağı dine mi yöneliyor?” soruları büyük bir heyecanla sorulmaya başladı. Buna karşılık, her ne kadar güvenilir bir araştırma şirketi tarafından yayımlansa da bu raporun verilerinin, sahadaki durumla pek örtüşmediğini ve bazı sebeplerle çok sağlıklı olmadığını iddia eden yazılar da yayımlandı. (Mesela bk.
https://humanists.uk/2025/04/10/gen-z-religious-revival-the-evidence-is-incomplete/).
Bu raporu, kiliseye teveccühün arttığına yönelik çok önemli bir veri olarak gören yazılardan biri Independent’ta yayımlandı. İngiltere’de yayımlanan Independent gazetesi, 20 Nisan 2025’te Helen Coffey imzasıyla ilginç bir yazı neşretti. Başlık şöyleydi: “Hristiyanlığı Yeniden Cazip Kılmak: Z Kuşağı Neden Kiliseye Akın Ediyor?”
(Make Christianity Cool Again: Why Gen Z is Flocking to Church?) Yazar, mezkûr araştırmanın sonuçlarını kendi şahsi gözlemleriyle destekleyerek analiz ediyor. Yazının girişinde, kendi gittiği kilisede son yıllarda gençlerin oranının, ak saçlılara oranla dikkat çekici bir şekilde arttığını söylüyor; ardından da bu durumun sadece bu kiliseye mahsus olmadığını, mezkûr araştırmanın verilerinin, bu durumun İngiltere’de bir trend hâline geldiğine işaret ettiğini belirtiyor (Bk.
https://www.independent.co.uk/life-style/church-christianity-gen-z-young-people-faith-god-easter-b2734957.html).
S. Simon, A. Comte ve J. Frazer gibi pozitivistler dinin 20. asrın sonlarına doğru tamamen yok olacağını, bilim ve teknolojinin gelişmesi, şehirleşmenin yaygınlaşması ve buna paralel olarak sekülerliğin yayılması neticesinde insanlığın artık dine, dinî kurumlara ve Tanrı inancına ihtiyacının kalmayacağını düşünüyorlardı. Tarih onları haklı çıkarmadı. 2. Dünya savaşında yaşanan felaketlerden sonra tüm dünya çapında dine yeni bir yöneliş başladı. Ancak son otuz yılda dijitalleşmeyle birlikte insanlığın dikkati dağıldı, internete girmekten kiliseye ve camiye gitmeye ne fırsatı ne de takati kaldı. Ama artık sanal dünya sanırım insanlığı yormaya başladı. “Hakikat”in ve “anlam”ın sanal dünyada değil gerçek dünyada olduğunu yavaş yavaş anlamaya başladı insanoğlu. İngiltere ölçeğinde, özellikle genç kuşaklar tarafından dinin yeniden keşfedilmeye başladığını gösteren mezkûr araştırma, verilerin vakıayı yansıtması açısından tek başına yeterli değildir elbette; bu verileri teyit edecek yeni araştırmalara ihtiyaç vardır. Ancak şurası muhakkaktır ki insan, Allah fikrine muhtaçtır. Zira hayatı, doğumu ile ölümü arasında sınırlı olan insan, doğumunun öncesine ve ölümünün sonrasına dair hiçbir şey bilmemektedir ve bilmesi de mümkün değildir. İşte bu bilgisizliği, onu bir boşluğa, kaybolmuşluğa, sahipsizliğe ve yalnızlığa sürüklemektedir. Bu da insanı kendi varlığını, öncesi ve sonrasıyla, ezelden ebede anlamlı kılan bir hikâyeye, onu yalnızlıktan ve kaybolmuşluktan kurtaran bir kavrama/varlığa inanmaya mecbur kılmaktadır ki onun adı da Allah’tır. Bu sebepledir ki ateizm ya da agnostisizm gibi inanç(sızlık)lar ne kadar empoze edilirse edilsin, insanlık Allah’a inanma ihtiyacını mutlaka tatmin etmeye çalışacaktır. İnsan, ölümlü olduğu süre Allah inancı ölmeyecektir.
Not: “Bir Müslüman olarak, insanların ateizm yerine Hristiyanlığı tercih etmelerine ve kiliseye gitme oranlarının yükselmesine sevinmeli miyiz?” sorusunu soranlara, Rum Suresi’nin ilk ayetlerini okuyup düşünmelerini öneririm.

