Zeytin düşerse memleket düşer
Halktv sayfasından alınan bilgilere göre, SonTurkHaber.com açıklama yapıyor.
Yine bir yasa, yine bir torba, yine bir mecliste kargaşa. Bu kez hedefte, bin yıllardır gölge veren, barış taşıyan, toprağa kök saldığı her yere uygarlık getiren bir ağaç var; Zeytin.
Zeytinliklerin madencilik faaliyetlerine açılmasını mümkün kılan yeni bir düzenleme Meclis’te. “Milli kaynaklarımızı değerlendirmek, enerji bağımsızlığını sağlamak” gibi tanıdık laflarla meşrulaştırılıyor.
Oysa mesele sadece birkaç maden değil. Bu bir medeniyet tercihi.
Zeytinlikler sadece ağaç değil, aynı zamanda Türkiye ekonomisinin sessiz devi.
1 litre zeytinyağı dünya piyasasında yaklaşık 3.5 – 4 dolar, yani petrolden yedi kat daha değerli.
1 ton zeytinyağı satıp karşılığında 70 ton kömür alabilirsiniz.
İspanya örneği ortada. Yıllık milyonlarca ton zeytinyağı, milyarlarca dolarlık ihracat. Bizim ise elimizdeki potansiyel duruyor. Ama biz bunu değerlendirmek yerine, toprağın altında zehirli cevher arıyoruz. Oysa zeytinliğin sunduğu şey kalıcı, döngüsel, barışçıl bir gelir. Madencilik ise tek seferlik bir yağma. Yer açarken yok eder. Açtığı yarayı bir daha hiçbir yasa kapatamaz.
Zeytin, sadece ekonomik değil, kültürel bir hazine.
Binlerce yıldır Ege kıyılarında, Karya’da, Likya’da, Trakya’da bu topraklara uygarlık getirmiştir.
Zeytin dalı, antik mitolojide barışın, dostluğun simgesidir.
Kutsaldır.
Yahudilikte, Hristiyanlıkta, İslam'da.
Emevî halifelerinden Bizans rahiplerine, Osmanlı köylüsünden günümüz üreticisine uzanan bir kutsallık zinciri vardır. Şimdi bu zinciri kırmak üzereler.
Zeytinlikleri kesmek, sadece bir ağacı değil, tüm bir kültürel belleği kesmek demektir.
Zeytin, kuraklığa dayanıklı, toprağı tutan, yangına karşı set oluşturan bir ağaçtır.
Zeytinlik alanlar, aynı zamanda ekolojik koridorlardır.
Arılar, kuşlar, sürüngenler, otlar… Onlarca canlı türü zeytinliklerde yaşar.
Bu yasa, sadece ağaçları değil, onlarla birlikte yaşayan bir ekosistemi ortadan kaldıracaktır.
Madencilik bir kere girdi mi, ağaç da kalmaz, toprak da, su da.
Ve her madenden sonra geriye kalan tek şey kirlilik ve suskunluktur.
Sorulması gereken şu. Biz neyin peşindeyiz?
Enerji mi, kalkınma mı, kar mı?
Peki, kalkınma dediğiniz şey kimin için?
Kalkınmak, zeytin ağacını kesmekse, o kalkınma değildir, talandır.
Maden şirketlerinin dozerlerinin önüne, halkın bin yıllık zeytinleri dikiliyor şimdi.
Bir tarafında tabela asanlar, diğer tarafında zeytin fidanı dikenler var.
Ve bu ülke bir tercih yapacak:
Kömürün peşinden mi koşacak, zeytinin gölgesinde mi yaşayacak?
Çünkü, zeytin sadece bir ürün değildir.
Bir medeniyet ölçüsüdür.
Ve bir ülke, kendi zeytinini gözden çıkarıyorsa, çoktan yolunu kaybetmiş demektir.


