Zorlayıcı koşullara rağmen güçlü büyüme
SonTurkHaber.com, Sabah kaynağından alınan bilgilere dayanarak bilgi paylaşıyor.
Türkiye ekonomisi yılın ikinci çeyreğinde piyasa beklentilerinin bir puan üzerinde bir performans göstererek yıllık bazda yüzde 4.8 oranında büyüdü. İkinci çeyrekte koşullar zorlayıcıydı. İçeride yüksek faizin, dışarıda ise ticaret savaşlarının büyümeyi yavaşlatabileceği düşünülüyordu. Fakat yüksek finansman maliyetleri ve küresel belirsizlikler büyümeyi yavaşlatamadı.
Hanehalkı tüketim harcamaları yıllık bazda yüzde 5.1 oranında artış kaydetti. Hanehalkı tüketimi tarafında yılık büyüme aldatıcı olmasın. Geçen yılın ikinci çeyreğinde hanehalkı tüketiminin düşük olması, bu yıl tüketimin büyüme oranını yukarı taşıdı. Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış çeyreklik verilerde hanehalkı tüketimi yüzde 0.7 oranında geriledi. Bir önceki çeyrek de daralmıştı. Çeyrekten çeyreğe büyümede iç talebin büyümeyi yavaşlatması söz konusu.
Kamu tüketim harcamalarında belirgin bir düşüş var. Yatırım harcamaları, şaşırtıcı biçimde yükselmiş. 4.8'lik büyümenin 2.2 puanı yatırım harcamalarından geliyor. İhracat yükselişini sürdürse de ithalat son iki çeyrektir daha hızlı büyüyor. Dolayısıyla net ihracat büyümeyi aşağıya çekiyor.

SANAYİ SÜRPRİZ YAPTI
Büyümenin sektörel dağılımında inşaat ve hizmetler sektörlerinin ön plana çıkması bekleniyordu. İnşaat sektörü yüzde 10.9, hizmetler ise yüzde 5.6 oranında büyüdü. Sektörler arasında sürprizi sanayi yaptı. Öncü göstergeler, sanayi sektörüne dair bir süredir karışık sinyaller veriyordu. Sanayi üretim endeksi ve ihracat rakamları büyümeye işaret etse de kapasite kullanım oranı, PMI ve sanayi istihdamı daralma sinyalleri veriyordu. Ayrıca ilk çeyrekte sanayide büyüme negatif gelmişti. O dönemden bu yana sektörden gelen anekdotlar da çok olumlu değildi. Bu karışık tabloya rağmen, sanayi ikinci çeyrekte güçlü sayılabilecek bir performans ile yüzde 6.1 büyüdü.

Büyüme performansı, rakam itibarıyla tatmin edici bir seviyede. Fakat bu durum, işlerin herkes için yolunda olduğu anlamına gelmiyor. Don felaketinden etkilenen tarım yılın ikinci çeyreğinde yüzde 3.5 oranında küçüldü. Yılın ilk çeyreğinde de negatif büyüme oranı yaşayan tarımda işler iyiye gitmiyor. İklim değişikliği ile mücadele, üretim maliyetlerini yönetme ve verimliliği arttırıcı teknolojik gelişim süreçlerinin tabana yayılmasında yeterli gelişmeyi kaydedemiyoruz. Emek yoğun sektörler faiz ve kurdan dolayı rekabetçilik noktasında zor günler geçiriyor; ancak savunma sanayi gibi bazı teknoloji yoğun sektörlerde çarklar hızlı dönüyor.

ENFLASYON BEKLENTİLERİN ÜZERİNDE
Büyüme verisi olumlu gelirken, enflasyon beklentilerin üzerinde gerçekleşti. Normal zamanlarda sıfıra yakın seyreden ağustos ayı enflasyonu, bu yıl yüzde 2,04 ile ortalamanın üzerinde gerçekleşti. Yıllık enflasyon ise sınırlı bir düşüşle yüzde 32.95'e geriledi. Dezenflasyonda yeni bir fazdayız. Baz etkisinin kaybolacağı ve yıllık enflasyonun daha yavaş bir hızda düşeceği bir dönem var önümüzde.
Güçlü büyüme ve yüksek aylık enflasyon verilerinin ardından faiz indirimine ilişkin yorumların tonu değişti. Mevcut verilerin para politikasının yeterince sıkı olmadığını gösterdiğine ilişkin imalar arttı. Bazı kurumlar, Merkez Bankası'nın önümüzdeki hafta gerçekleştireceği toplantı için faiz indirim beklentilerini düşürdüler.
Yüksek büyüme verisine biraz ihtiyatlı yaklaşmak gerekiyor. Son veriler faiz indirimi sürecine ilişkin belki ince bir ayar gerektirebilir; fakat majör bir plan değişikliğine gidilmesi gerektiğini düşünmüyorum. Para politikasını gereğinden fazla sıkı tutmak, dezenflasyonda yaşanan tıkanıklıkların çözümü olmaktan çıkıyor. Önümüzdeki 16 aylık dönemde para politikasını tamamlayıcı politika hamleleri, dezenflasyon sürecinde çok daha belirleyici olacak. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da geçtiğimiz hafta belirttiği üzere, 2026 yılı ekonomide güçlü bir reform yılı olmalı.
Ayrıca önümüzdeki aylarda siyasi gelişmelerin ekonomi üzerindeki etkisi artabilir. Böyle bir senaryoda faizlerin daha uzun süre yüksek kalması yönünde finansal piyasalardan baskı gelebilir. Politika faizine, etki alanından ve gücünden daha yüksek önem ve roller atfetmek doğru bir yaklaşım değil.


