2025 Nobel Tıp Ödülü sahipleri belli oldu! 2025 Nobel Tıp Ödülünü kimler kazandı?
Mynet sayfasından alınan bilgilere göre, SonTurkHaber.com açıklama yapıyor.
İsveç, Stockholm Karolinska Enstitüsü’ndeki Nobel Meclisi, 2025 yılı Fizyoloji veya Tıp Alanında Nobel Ödülü’nü, bağışıklık sisteminin kendi kendine zarar vermesini önleyen mekanizmaları keşfeden üç bilim insanına Mary Brankow, Fred Ramsfell ve Shimon Sakaguchi ortaklaşa verdi.

Nobel Meclisi’nin Genel Sekreteri Thomas Perlmann, 6 Ekim 2025’te Stockholm’de yaptığı açıklamada ödülün, “bağışıklık sisteminin toleransını düzenleyen temel mekanizmaları keşfetmelerinden dolayı” üç bilim insanına verildiğini duyurdu.
Perlmann konuşmasında, “Bu keşifler sayesinde bağışıklık sistemimizin mikroplarla savaşırken aynı zamanda kendi dokularımıza saldırmaktan nasıl kaçındığını anlamış olduk” dedi.

Ödül, bağışıklık sisteminde “regülatör T hücreleri” olarak adlandırılan özel hücrelerin keşfine dayanıyor. Bu hücreler, vücudun kendi dokularına karşı gelişebilecek otoimmün reaksiyonları baskılayarak bağışıklık sisteminin dengesini koruyor.
Bu buluş, otoimmün hastalıkların mekanizmasını anlamada ve gelecekteki tedavilerde büyük umut vadediyor.
Mary Brankow, 1961 doğumlu olup, Princeton Üniversitesi’nden doktora derecesi aldı. Kendisine Nobel kazandıran çalışmalarını Washington, Bothell’de bulunan Celltech KyroScience adlı biyoteknoloji şirketinde gerçekleştirdi. Şu anda Seattle’da araştırmalarına devam ediyor.
Fred Ramsfell, 1960 doğumlu olup, California Üniversitesi Los Angeles’dan doktora derecesini aldı. O da aynı kurum olan Celltech KyroScience’de yaptığı çalışmalarıyla bu ödüle layık görüldü.
Shimon Sakaguchi ise Japonya’da doğdu ve regülatör T hücrelerinin varlığını ilk olarak 1990’ların başında tanımlayan öncü isim olarak tanınıyor. Onun çalışmaları, bağışıklık sisteminin aşırı tepkilerinin kontrol altına alınabileceğini göstermişti.

Bilim insanlarının bu ortak çalışması, bağışıklık sisteminin kendi dengesini nasıl sağladığını anlamamızı sağladı. Nobel Meclisi’ne göre bu keşif, yalnızca temel bilim açısından değil, aynı zamanda kanser immünoterapileri ve otoimmün hastalık tedavileri açısından da çığır açıcı bir potansiyele sahip.


