21. Milli Eğitim Şurası na mesleki eğitimde yeni dönem sinyali: Memur Sen den radikal teklifler
SonTurkHaber.com, Halktv kaynağından alınan bilgilere dayanarak haber veriyor.
21. Milli Eğitim Şurası'na mesleki eğitimde yeni dönem sinyali: Memur-Sen'den radikal teklifler
Memur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, 4+4+4 zorunlu eğitim sistemine ilişkin, "21. Milli Eğitim Şurası'nda en önemli tartışma konusunun bu olması gerektiği yönünde bizim de önerimiz var. '4+4+4' düzenlemesine ilişkin yapılabilecek revizyonlar kısmında bir ön çalışmamız var, olgunlaştığında kamuoyuyla paylaşacağız." dedi.
Yalçın, Eğitim-Bir-Sen ve İbn Haldun Üniversitesi işbirliğiyle düzenlenen "Türkiye'de Yükseköğretimin Yeniden Yapılandırılması: Yenilikler, Sorunlar ve Çözüm Önerileri Uluslararası Kongresi"nde gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Türkiye'de 2012'den bu yana uygulanan "4+4+4" zorunlu eğitim sistemine ilişkin soru üzerine Yalçın, sistemin, uygulanmaya başlanmasından bugüne kadar geçen sürede yeni tartışmaları beraberinde getirdiğini belirtti.
Eğitimin yenilik gerektiren bir alan olduğuna işaret eden Yalçın, "Yeni veriler üzerinden bu sistemi yeniden kurgulama ihtiyacı, şu an yoğunluklu olarak dillendiriliyor. 21. Milli Eğitim Şurası'nda en önemli tartışma konusunun bu olması gerektiği yönünde bizim de önerimiz var. '4+4+4' düzenlemesine ilişkin yapılabilecek revizyonlar kısmında bir ön çalışmamız var, olgunlaştığında kamuoyu ile paylaşacağız." ifadelerini kullandı.

Sistemin yükseköğretime etkilerine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Yalçın, "Bu sistem kurgulanırken mesleki eğitime önem verilmesi konusu, en önemli tespitlerden biriydi. Mesleki eğitimin önünü açma yönünde önemli başlangıç olarak görüldü ancak aradan geçen süreçte mesleki eğitimde yeterli özendirme bu kadar gayrete rağmen oluşmadı. Bu durumda artık yapısal sorunlara odaklanmak gerekiyor." diye konuştu.
Ali Yalçın, şöyle devam etti:
"Eğitim sisteminin akademik liselere çocukların tamamını yığması çok sağlıklı bir durum değil. Çünkü piyasadaki aranan ara elemanın, piyasa diliyle aranan elemanın bulunabilmesi açısından mesleki eğitime fırsat vermek gerekiyor ve öğrencileri yönlendirme mekanizmasının doğru olması gerekiyor. Şimdi akademik liselerde özellikle yoğunlaşmış olan öğrenci kitlesi, meslek lisesi tartışmasını daha da artırmış durumda. Mevcut meslek liselerinin üniversiteye geçiş kurgusu da yeniden bu konuyu çalışmak gerektiğini gözler önüne seriyor."
Eğitim-Bir-Sen Stratejik Araştırmalar Merkezi (EBSAM) olarak "4+4+4" sistemine ilişkin odak analiz çalışması yürüttüklerini aktaran Yalçın, çalışmayı yakında kamuoyuyla paylaşacaklarını bildirdi.
- "ÖNEMLİ OLAN YÜKSEKÖĞRETİM SİSTEMİ İLE MİLLİ EĞİTİM SİSTEMİ ARASINDA REVİZYONLARIN GERÇEKLEŞMESİ"
Yalçın, eğitim fakültelerinin mevcut durumu ve geleceğine ilişkin soruları da yanıtladı.
Yükseköğretimde en fazla rağbet gören fakülteler arasında eğitim fakültelerinin öne çıktığını belirten Yalçın, müfredatın günün ihtiyaçlarına göre yenilenmesi, uygulama bütünlüğünün sağlanması ve mezun sayısının ihtiyaca göre dengelenmesi gibi konuların gündemde olduğunu ifade etti.
Eğitim-Bir-Sen'in bu tartışmaları takip ettiğini dile getiren Yalçın, mezunların hazır bulunuşluk düzeyine sahip olmaları hem de uygulama içinde yetiştirilmelerinin önemine işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Yani sadece akademik bilgiyle donatıp sonra 'Uygulamayı da başladığında öğren.' diyerek deneme yanılma yöntemiyle öğrenme maliyetini artıran bir yöntemden ziyade, üniversitedeki öğrenim süresinin içerisinde, belli bir kısmı uygulamanın içerisinde geçirmeyi sağlayabilecek bir ağırlığa ihtiyaç var. Milli Eğitim Bakanlığının Milli Eğitim Akademisi aracılığıyla ortaya koymaya çalıştığı yöntem aslında bu anlayışa dayanıyor. 'Bir yılı uygulamanın içerisinde izleyelim, gözleyelim, dolayısıyla sınıfa geçtiğinde hazır bulunuşluk düzeyi çok yüksek öğretmen kitlesi oluşturalım.' yaklaşımı benimseniyor.
Fakat bu süreç, yükseköğretimde eğitim fakültelerini de beraberinde bir tartışmanın içerisine çekecektir. Uzun vadede burada önemli olan sağlıklı tartışmalar ve önermelerle yükseköğretim sistemi ile Milli Eğitim sistemi arasında bir koordinasyon ve korelasyon içerisinde bu değişimlerin, revizyonların gerçekleşmesidir. Onun için Milli Eğitim Akademisi uygulaması sürecinde yeni tartışmalar yaşanacaktır. Bu konu, üniversitelerin müfredatına da yansıyacaktır diye düşünüyoruz."
Yalçın, ayrıca Milli Eğitim Akademisi üzerine yaptıkları "odak analiz" çalışmasını da yakında kamuoyuyla paylaşacaklarını söyledi.
- "Günün gereklerine, insani yükümlülüklere uygun bir mevzuat gerektiğini ifade ediyoruz"
Yalçın, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu konusuna ilişkin de çok fazla çalışma yürüttüklerini vurguladı.
Kongrenin sonuçlarına göre önermelerini gözden geçireceklerini dile getiren Yalçın, şunları kaydetti:
"2547 sayılı Kanun'un salt halinin mutlaka esnetilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu konunun en büyük muhataplarından birisi, çalışan örgütlenmesi olarak bizleriz. Mesela idari personelin aile bütünlüğünün sağlanamaması sorunu, yükseköğretim sisteminin bir zorunluluğudur diye atlatılabilecek bir konu değil. Çünkü personel hareketliliği, personelin aile bütünlüğünün sağlanması konusu Anayasa'nın güvencesi altında. 'Her yerde mübah ama üniversitede bu günah.' diyemezsiniz buna. Biz toplu sözleşme masasında idari personelin yer değişikliği ve aile bütünlüğünün sağlanması konusunda bir önerme getirdik. Peşinden uzun süre mücadele ettik ve 7 yıllık süreç sonunda becayiş için kapıyı araladık ve tercihler alındı. Bunun ilk uygulaması olarak bir demo çalışma yapılacak. Ama bu sorunu çözmeyecek. Bu daha da devam etmek zorunda."
Bu tür çalışmaların sürmesinin önemine değinen Yalçın, "Biz yükseköğretimin mevzuatının sorgulanamaz, yargılanamaz, tartışılamaz, tartışılması dahi teklif edilemez gibi algılanmasını doğru bulmuyoruz. Biz günün gereklerine, insani yükümlülüklere uygun bir mevzuat gerektiğini ifade ediyoruz." dedi.
Yalçın, "Örneğin üniversite senatosunda, çalışan temsilcisinin olmamasını nasıl karşılıyoruz? Bunu tartışmamız lazım." ifadelerini kullandı.
Üniversitelerde bazı yönetim mekanizmalarında katılımcılığa katılımı zorunlu kılan kararla ilgili de dirençle karşılaştıklarının altını çizen Yalçın, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Dün 'YÖK yok olsun.' diye yapılan tartışmaların nedeni de böyle katı, dediğim dedik tutumlardır. Zaman değişti, katılımcılığa fırsat vermek lazım. Fikirlerin tartışmasından hakikat ortaya çıkar. O yüzden bu tip konularda örgütlü yapıların fikirlerini dikkate alma konusunda katılımcı yönetim uygulamasının üniversiteler için şart olduğunu düşünüyoruz. Kamunun diğer kısımlarında birçok komisyona sendikalar katılıyor. Ama üniversite olduğu zaman 'Üniversitede yasak hemşehrim.' der gibi bir yaklaşım çok sağlıklı durmuyor. Onun için üniversitelerle de tartışa tartışa, konuşa konuşa bir yere geleceğiz diye düşünüyorum."


