22 gün 22 gece: Sakarya Sözcü Gazetesi
SonTurkHaber.com, Sozcu kaynağından alınan verilere dayanarak bilgi yayımlıyor.
Milli Mücadele’nin İstiklal Savaşı evresi, 15 Mayıs 1919’da Yunanların İzmir’i işgaliyle başlar.
Ve, 24 Temmuz 1923’te Lozan Barış Antlaşması’yla son bulur.
★★★
İngiltere Başbakanı Lloyd George, Yunanistan’ı felakete sürükleyecek bir savaşın gerekçesini şöyle açıklar:
“Osmanlı İmparatorluğu’nun mirasçısı Yunanistan’dır.”
Yunanistan da zaten aldatılmaya hazırdır.
★★★
Lloyd George, 22 Mayıs 1920’de, kendinden o kadar emindi ki...
“Türkiye sahneden siliniyor diye üzülecek değiliz”, diyordu.
★★★
İşbirlikçi Osmanlı aydınlarının teslimiyetçi kompleksinin zirve yaptığı bir dönemdi.
Bugünün İkinci Cumhuriyetçileri gibi...
Ali Kemal, şöyle yazıyordu:
“Avrupa ile başa çıkmayı, yüzyıllardan beri Asya’nın hangi kavmi başarabildi ki biz başarabilelim?”
★★★
Çünkü...
Türk Ordusu’nun savaşacağını, kimse tahmin etmiyordu.
Türk Ordusu, çıplak denilecek kadar kötü giydirilmişti.
Cephedeki birliklerin elbiseleri çok eskimiş, yama yama olmuştu.
Çıplak ayaklı çok sayıda er vardı.
Askerlere taze sebze yedirilemediğinden, bol sirke verilerek hastalıklar önlenmeye çalışılıyordu.
Yunan ordusu ise gelişmiş İngiliz malzemeleriyle donatılmıştı; gıda, doktor, ilaç sıkıntısı yoktu.
★★★
Böyle bir atmosferde, Kütahya ve Eskişehir muharebeleri kaybedilir.
Mustafa Kemal, 18 Temmuz 1921’de, Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa’yla cephede görüşür.
Ve savaş tarihinin en riskli geri çekilme emrini verir.
100 kilometrelik bir alanın Yunan kuvvetlerine terk edilerek Sakarya Nehri doğusuna çekilme...
Böyle bir çekilmede, tarihte dağılmayan ordu pek yoktur.
★★★
Bu çekilme emri üzerine...
ABD’nin İstanbul askeri ataşesi, sevinçle Eskişehir’e gelir.
İstanbul’daki Yüksek Komiserliğe çok kısa bir telgraf çeker:
“Türkler bitmiştir.”
★★★
5 Ağustos 1921...
Meclis’te, uzun ve sert tartışmaların ardından, Mustafa Kemal’e Başkomutanlık yetkisi verilir.
★★★
12 Ağustos 1921...
Başkomutan, cephede birlikleri denetliyor, emirler veriyordu.
Dalgındı...
Atının üzengisine bir ayağını bastı, aniden sıçradı, bu sırada at birden ürktü.
Mustafa Kemal, yüzüstü yere düştü.
Hareketsizdi...
Sol kaburga kemiklerinden birinin kırıldığı anlaşıldı.
Doktor, Paşa’nın göğüs kafesini bantladı.
“Cepheye dönmeniz mümkün değil. Yoksa ölürsünüz” dedi.
Doktoru dinlemedi, ağrılar içinde, cephede görevini sürdürdü.
★★★
18 Ağustos 1921...
Halide Edip, cephede Başkomutan’la karşılaşma anını şöyle kaleme alır:
“İşte bu küçücük odadaki adam, bütün gençliğini bir millet yaşasın diye ölümü göze aldığı kararı temsil ediyordu. Ne saray ne ün ne herhangi bir güç, onun bu odadaki büyüklüğüne yaklaşamazdı. Gittim elini öptüm.”
Evet, ne saray ne şöhret; tepeden tırnağa vatan millet sevgisi.
★★★
23 Ağustos 1921 Salı günü, Sakarya Meydan Muharebesi başlar...

3 Mustafa’nın kahramanlığıMustafa Kemal’in, Sakarya Meydan Muharebesi sırasında düştüğü en sevdiği at Sakarya.
Kaderin tecellisi...
Üç Mustafa...
Başkomutan Mustafa Kemal 40 yaşında.
Mustafa İsmet (İnönü) 37 yaşında ve Mustafa Fevzi (Çakmak) 45 yaşında...
Sakarya Zaferi, üç Mustafa’nın ve vatandan, milletten başka sevgili bilmeyen o kahramanların eseridir.
★★★
Falih Rıfkı Atay, zaferi şöyle kaleme alır:
“Ben şimdi İstanbul’un bir köşesinde, bu satırları Sakarya Savaşı’nı kazandığımız için yazabiliyorum. Bu sırada siz, İstanbul denizini hâlâ o zafer şerefine seyrediyorsunuz.”
★★★
Zaferden sonra...
19 Mayıs 1919’da, Samsun’da başlayan yolculuğun kahramanı terini sildi, gözlerini ufka dikti...
İstanbul’un işgal edildiği 13 Kasım 1918’de yaveri Cevat Abbas’a, “Geldikleri gibi giderler”, demişti...
★★★
Ve artık...
239 yıldır özlenen saldırıya, işgalcilerin vatan toprağından atılmasına sıra gelmişti.
Yapılacak çok iş vardı...
Türk Ordusu’nun “Büyük Taarruz”a hazırlanması gerekiyordu.
Ve, yine savaş tarihinin en riskli saldırı planıyla, tarih sahnesine adımını atmaya hazırlanıyordu...
Savaşın ustası, barışın efendisi...
Gazi Mareşal Mustafa Kemal Atatürk.

Tarihe geçen o emirMustafa Kemal Paşa komutanlarıyla birlikte...
26 Ağustos 1921...
Mustafa Kemal Paşa, savaş tarihine geçen şu ünlü emri verir:
“Savunma çizgisi yoktur. Savunma alanı vardır. O alan bütün vatandır. Yurdun her karış toprağı vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça düşmana bırakılamaz...”
Bu emir, savaş tarihinde, o döneme kadar uygulanmayan yeni bir savunma anlayışıydı.
Bu savunma stratejisi, İkinci Dünya Savaşı’nda ve çok sayıda ünlü komutan tarafından uygulanacaktı.
Savaşın ustasıdır, Mustafa Kemal...
★★★
Yunan Ordusu Komutanı Papulas, Mustafa Kemal’in savunma stratejisinin etkisini şöyle açıklar:
“Düşman dağılmadı. Bilmediğimiz bir askeri anlayışla savaşıyor... Kabul edelim ki, düşmanın taktiğini de azmini de yenemiyoruz...”
★★★
Yunan Genelkurmay Başkanı Yardımcısı General Stratigos, yazdığı raporda şöyle diyordu:“Yunan iradesi, Mustafa Kemal’in önünde baş eğdi.”
Bu söz, Yunan ordusuyla, güneş batmayan Büyük Britanya’nın hezimetini özetlemişti.

10 Eylül 1921...
Kritik bir hedef, Dua tepe ele geçirilir.
Halide Edip, Dua Tepe’de Başkomutan’ın savaş ustalığını kısa bir cümleyle özetler:
“Yüzü, en çok sevdiği oyunu oynayan bir çocuk gibi gülüyordu.”
Evet, Mustafa Kemal, savaşın sanat yönünü severdi.
★★★
13 Eylül 1921’de zafer elde edilir.
Başkomutan, 19 Eylül günü Meclis’e gelir.
Mustafa Kemal Paşa’ya, coşkulu alkışlarla Gazilik Unvanı ve Mareşallik Rütbesi verilir.
Gazi Mareşal Mustafa Kemal Atatürk...
40 yaşındadır...
★★★
Bir konuşma yapar:
“22 gün 22 gece aralıksız devam eden Sakarya Meydan Muharebesi, yeni Türk Devleti’nin tarihine, dünya tarihinde eşi olmayan bir örnek kazandırdı...”
Konuşmasının sonunda:
“Subaylarımızın kahramanlığı hakkında söyleyecek söz bulamam. Ancak, doğru ifade edebilmek için diyebilirim ki, bu savaş bir subay savaşı olmuştur.”
Muharebenin adını koyar: “Büyük Kanlı Savaş”
238 yıllık geri çekilme sona erdiYenilen Yunan ordusu, Türk Ordusu’ndan yaklaşık iki kat üstündü.
Muharebede, ön safta bulunan subayların yüzde 80’i, erlerin yüzde 60’ı şehit olur.
★★★
Sınırsız bir işgal hırsı ve hayaliyle yola çıkan İngiliz desteğindeki Yunanlar, ağır bir yenilgiye uğratılır.
Fransız Le Temps gazetesi savaşın gerçek adını koyar:
“Gerçekte savaş, İngiltere ile Türkiye arasındadır.”
★★★
Sakarya Meydan Muharebesi, 1683 yılında İkinci Viyana bozgunuyla başlayan Türk geri çekilmesini, 238 yıl sonra durduran en uzun meydan muharebesidir.
Türk tarihi açısından, muhteşem bir dönüm noktasıdır.
★★★
Fransa Özel Temsilcisi Franklin Bouillon, itiraf eder:
“İngiliz hükümetinin bütün hesaplarını alt üst ettiniz... İtiraf edeyim, bizim hesaplarımızı da...
Çünkü inanılmaz bir şey oldu, kağnı kamyonu yendi.”
Evet, ıssız ve sahipsiz Anadolu’nun yoksul kağnısı, emperyalistlerin kamyonunu yenmişti.
Nasıl mı?
Ayağında çarık olmayan, yırtık elbiseli kahramanların, kanlarıyla vatanı yeşerterek...
★★★
Savaş tarihinin en ünlü komutanları Kartacalı Hannibal, Büyük İskender, Sezar, Napolyon kıskanmışlar mıdır bilinmez ama, iyi asker olduklarından, Mustafa Kemal’in önünde saygıyla
eğilmişlerdir.

Annenin mektubuZübeyde Hanım
Muharebeler nedeniyle Mustafa Kemal çok yoğundur, kardeşinden mektup gelir.
Yaveri Salih Bozok’a: “Salih, kardeşimden mektup geldi. Paraları bitmiş. Şu notun gizlice anneme ulaşmasını sağla.”
★★★
Not, Başkomutan ve TBMM Başkanı Mustafa Kemal’in ruhunu yansıtıyordu.
Ve, o kuşağın vatandan başka sevdaları olmadığının tarihe düşülen bir belgesiydi.
★★★
Kısa not şöyleydi: “Bankadaki parayı harcayın. Yetişmezse evdeki halıları satın.”
Evet...
“Yetişmezse evdeki halıları satın.”
İşte, bu milletin namusu böyle kurtuldu.
Cumhuriyet, bu tertemiz ruhla kuruldu.
★★★
Şehit kanıyla sulanan bu toprakların, sizlere emanet edilen madalyası budur!..
Hiç kire bulaşmamış, kutsal vasiyet budur...
“Yetişmezse evdeki halıları satın.”


