32. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali nde dün: “Uçan Köfteci” ve “Cinema Jazireh” seyirciyle buluştu
T24 sayfasından elde edilen bilgilere dayanarak, SonTurkHaber.com duyuru yapıyor.
32. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’nin Ulusal Uzun Film Yarışması’nda dün, “Uçan Köfteci” ve “Cinema Jazireh” vardı. Yarışma heyecanı bugün, “İdea”, “O Da Bir Şey Mi” ve “Algoritma’ya Biat Et” ile devam ederken, yarın da “Buradayım, İyiyim”, “Perde” ve “Annemin Solgun Çiçekleri” izleyiciyle buluşuyor. Yarın ayrıca, Agnès Varda imzalı klasik “Yersiz Yurtsuz” (Vagabond), yazar Perihan Mağden’in sunumuyla gösterilecek.
Adana Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen 32. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’nde yarışma heyecanı devam ediyor. Ulusal Uzun Metraj Film Yarışması’nda dün, “Uçan Köfteci” ve “Cinema Jazireh”, jüri karşısındaydı.
“Uçan Köfteci” film ekibi
“Uçan Köfteci”nin gösterimine yönetmen Rezan Yeşilbaş, oyuncular Selin Yeninci, Cahit Şahin Yalçın ve Aslı Işık katıldı. Yeşilbaş, filmin çıkış noktasını şu sözlerle anlattı:
“Bu proje aslında 2016’da, bir internet haberiyle aklıma düştü. El-Ceziri’de iki dakikalık bir haber gördüm, Uçan Köfteci diye. Diyarbakır’da uçmaya çalışan birisi bana çok ilginç geldi. Oradan yola çıkarak Diyarbakır’a gittim, köfteciyle buluştum. Ama sadece köfteciliği ve uçmaya çalışma hikâyesini aldım, geri kalan her şeyi kurmacaya çevirdim. Onun biyografisi değil bu. Onunla da öyle anlaşmıştım zaten ama onun belgeselini çektim. Ne yazık ki Şubat depreminde köfteciyi ailesi ve çocuklarıyla kaybettik, filmi izleyemedi. O da çok dert oldu içim aslında. Ama işte geriye, ondan ilhâm olarak çektiğim bu film kaldı. Bir de kendisinin, ailesinin olduğu tamamen kendisini anlatan bir belgesel… Sonrasında da onu çıkaracağım. Hikâye aslında öyle başladı."
"Bu film Afganistan’da geçiyor ancak Türkiye’deki gelişmelerden de çok etkilendi"
“Cinema Jazireh”in gösterimine yönetmen Gözde Kural, oyuncu Mazlum Sümer, yapımcı Bulut Reyhanoğlu ile kurgucu Bünyamin Bayansal katıldı. Gözde Kural, dünya prömiyerini Adana Altın Koza’da yapan filmi “Cinema Jazireh”i neden Afganistan’da çektiğini “Dünyanın sonuna oradan bakmak çok sarsıcı bir deneyimdi ” sözleriyle anlattı. Kural, şunları kaydetti:
“Savaş coğrafyaları ilgimi çekerdi. Üniversitede Afganistan ile ilgili bir kitap okudum; bir gazetecinin savaşta yaşadığı bir meseleyle ilgili günlükleriydi. Orada bir cümle vardı: ‘Şimdi Afganistan’ı çok özlüyordum ve bu beni öldürüyordu.’ Bir insan neden Afganistan’ı özler diye düşündüm. Mezun olduktan altı ay sonra Afganistan’a gittim. Sorularla gittim, bir kısmının cevaplarını bulabildim. Döndüğümde Afganistan artık bana soru sormaya başlamıştı. Çünkü dünyanın sonuna buradan bakmak enteresan bir deneyimdi. Evet, bu film Afganistan’da geçiyor ancak film gelişirkenki dört yıl içerisinde Türkiye’deki gelişmelerden de çok etkilendi. Umudu aramasının sebebi Türkiye’deki gelişmeler aslında.”
Zabur karakterini canlandıran Mazlum Sümer'le nasıl tanıştığını da anlatan Kural, şöyle konuştu:
“Filmdeki bütün oyuncuları bulmuştum ama Zabur’u bir türlü bulamıyordum. Çok ince bir çizgide oynaması gerekiyordu ve ben de genç bir yönetmen olarak tam olarak ne istediğimi bilmiyordum. Bir evin annesini görmek istiyordum ama bunu bir erkeğin oynaması gerekiyordu, bir de yaşam dolu gözler arıyordum. Mazlum’u gördüğüm anda, gülümsemesini fark ettiğimde içimden ‘Bu Zabur’ dedim. Farsça bir şey konuşması gerekiyordu, üstüne zor bir rolü vardı. Bir sene kadar dil koçu ile çalıştık ve ben çok mutluyum Mazlum gibi çalışkan, kendini adayan biriyle çalıştığım için.”
“Cinema Jazireh” film ekibiBelgesel yarışması devam etti
Ulusal Belgesel Yarışması’nda ise “Manguel’in Türkiye Yolculuğu: Tanpınar’ın İzinde” ve “Nikita -Tanrıçanın Ölümü” adlı filmler gösterildi.
“Nikita: Tanrıçanın Ölümü”nün yönetmeni İbrahim İzol, dört yıl süren zorlu bir yapım süreci yaşadıklarını söyledi. Nikita deresine dair bir şeyler yapmak istediklerini, ancak izin verilmediğini, bu nedenle pandemi döneminde gerilla çekim tekniğiyle ilerlediklerini anlattı:
“Fırtına, yangın ve su kirliliği çıktı, pandemi oldu, biz hep oradaydık, Nikita’nın yanında. Sonrasında bir senaryo yazdım ve bir avuç gönüllü olarak yaptık bu işi. Hiç stok görüntü kullanmadık, su altına da kendimiz indik, gökyüzüne de kendimiz çıktık, yeryüzünde de kendimiz çektik. Bir tane kameramız vardı. O kamerayı da çok sevdiğimiz, yol arkadaşımız olan Yüksel Abi’den aldık. Kamerası Mark 3’tü. Zaten filmin başında da 'Yüksel Kemal Yavuz anısına' yazmamızın sebebi de buydu.”
İzol, filmin süreç zorluklarını da anlatarak, “Bir damla su, birçok canlı için değerliymiş meğerse, ama biz o kutsallık atfettiğimiz tanrıçayı kendi ellerimizle öldürdüğümüzün farkında değilmişiz. İşte biz de Nikita’yı buna bir dur demenin ilk adımı olsun diye çektik. Biz yolumuza devam edeceğiz, çünkü sadece küçük bir dere bile bizi yedi ülkeye taşıdı ” dedi.
“Manguel’in Türkiye Yolculuğu: Tanpınar’ın İzinde” filminin gösterimi sonra yönetmen 2013 yılında Tanpınar Edebiyat Festivali kapsamında Maguelin’in İstanbul’a geleceğini ve Tanpınar’ın beş şehrini gezeceğini öğrenen Melik Külekçi, “Yönetmen arkadaşım Didem Şahin’e telefon açtım, ben onun görüntü yönetmeniydim. ‘Bunu çekmemiz lazım’ dedim, Didem de çok beğendi. Biz de bu yolculuğa dahil olduk. Asıl niyetimiz bunu beş bölüm yapmaktı, fakat Didem’i kaybettikten sonra bunu olamayınca tek bölümde bitireyim dedim ” açıklamasında bulundu.
Uluslararası kısalarda yarışma başladı
Dün başlayan Uluslararası Kısa Film Yarışması’nda yer alan 10 film, film ekiplerinin de katılımıyla izleyiciyle buluştu. “Kavanoz” filminin yönetmeni Onur Özkan şunları söyledi:
“Senaryoyu yazıp, oyuncuları seçip sete çıkmamız sadece bir ayımızı aldı. Çok yoğun ama heyecanlı bir süreçti. Oyuncularımız hikâyeyi sevdikleri için bize çok çabuk destek oldular.”
Çekimleri Manisa’nın Gölmarmara ilçesinde gerçekleşen film için, özellikle İstanbul dışında yapılmasının zorluklarına değinen Özkan, projeye olan inançlarının her engeli aşmalarını sağladığını belirtti:
“Maddi olarak çok daha kolayını yapabilirdik ama biz bu filme inandık. O inanç, oyunculara ve tüm ekibe de geçti. Bu sayede film ortaya çıktı.”
"Her filmim tek bir cümleyle başlar"
Yarışmadaki bir diğer film, Güney Kore’den Shingyu Kang’ın yönettiği “Ambiance” idi. Kang, yaratım sürecini şöyle anlattı:
“Her filmim tek bir cümleyle başlar. Ambiance da kaybolan anları yeniden duyumsama ihtiyacından doğdu.”
Filmin merkezinde kadın karakter tercih etmesine dair de, “Bir erkek yönetmen için en zor şeylerden biri güçlü ve gerçek bir kadın karakter yaratmak. Hayatımda kadınların gücü ve kırılganlığıyla daha çok karşılaştığım için hikâyeyi bir kadın üzerinden anlatmayı seçtim ” dedi.
"Hayatımı başkalarıyla paylaşabilirsem anlam kazanır"
Yarışmadaki İtalya yapımı “The Last Ingredient” için yönetmen Lorenzo Cioglia, senaryonun yakın bir dostunun yaşadığı zorlu dönemden doğduğunu belirterek, “Bu hikâye planlı bir kararın değil, bir anda gelen bir duygunun ürünüydü ” dedi.
Filmin yalnızlık ve görünmez bağlar üzerine yoğunlaştığını vurgulayan yönetmen, kolektif çalışmanın önemine dikkat çekti. Filmin kendisi için kişisel bir anlam taşıdığını da ekledi:
“Hayatımı başkalarıyla paylaşabilirsem anlam kazanır diye düşündüğüm bir dönem oldu. Belki de film bu düşünceden doğdu.”


