3I/ATLAS ve ünlü “Wow!” sinyali üzerine tartışma
Haber Global sayfasından elde edilen bilgilere dayanarak, SonTurkHaber.com duyuru yapıyor.
1977 yazında, insanlık henüz evrene dikkat kesilmeye başlamışken, Ohio’daki bir radyo teleskopu 72 saniye süren güçlü, net ve kısa bir sinyal yakaladı. Bu sinyal öylesine çarpıcıydı ki, gökbilimci Jerry Ehman çıktının yanına el yazısıyla “Wow!” yazdı. O andan itibaren “Wow! sinyali”, evrendeki en büyük gizemlerden biri hâline geldi. Hidrojen atomunun frekansında (evrendeki en bol element) kaydedilen bu kısa parıltı, sanki doğrudan bize yöneltilmiş gibiydi; ancak bir daha asla tekrarlanmadı.
Aradan on yıllar geçtikten sonra astrofizikçi Avi Loeb çarpıcı bir hipotez ortaya attı: Ya bu sinyal doğal bir olay değil de yıldızlararası bir cisimden gelen bir iletimse? Daha da spesifik olarak, sonradan keşfedilen ama yörünge hesaplarına göre 1977’nin o kritik günlerinde Güneş Sistemi yakınından geçen 3I/ATLAS adlı cisimden…
Bu sadece rastlantı gibi görünmüyor; çünkü 3I/ATLAS’ın izlediği rota ile sinyalin geldiği yön arasındaki fark yalnızca birkaç derece. Doğal açıklamaya göre ise sinyal, hidrojen radyasyonunda ani bir sıçrama yapan bir yıldızlararası buluttan kaynaklanmış olabilir. Bu da bir magnetarın (olağanüstü güçlü manyetik alana sahip bir nötron yıldızı) patlamasıyla açıklanıyor. Yine de bu senaryo, Wow! sinyalinin keskinliğini, frekansını ve yoğunluğunu tam olarak izah edemiyor.
Ayrıca, sinyalde gözlemlenen kayma, 3I/ATLAS’ın Güneş’e yaklaşırkenki yaklaşık saniyede 60 kilometrelik hızından daha düşük. Bu farkı, hipotezin savunucuları, Dünya’ya yönlendirilmiş ya da özellikle modüle edilmiş bir yayın olabileceğinin işareti olarak yorumluyor.
O günlerde 3I/ATLAS’ın konumu, Wow! sinyalinin geldiği bölgeye şaşırtıcı derecede yakın düşüyor. Bu da rastlantıdan öte bir ihtimal olabileceğini düşündürüyor. Şu ana dek hiçbir radyo teleskopu 3I/ATLAS’tan yeni bir yayın tespit edemedi, ama bu durum değişebilir.
1–7 Ekim 2025 arasında NASA’nın Mars Reconnaissance Orbiter’ı ile Avrupa’nın Mars Express ve ExoMars araçları, cisim Mars’a yalnızca 29 milyon kilometre yaklaşmışken onu gözlemleme fırsatı bulacak. 2–25 Kasım arasında ise Avrupa Uzay Ajansı’nın JUICE sondası bu “garip yolcuyu” inceleyecek. Aslında buzlu uydular için tasarlanmış aletler kullanılsa da, 3I/ATLAS hakkında da kritik veriler elde edilebilir.
Buradaki temel soru hâlâ aynı: Eğer gerçekten yıldızlararası bir cisimden yapay bir sinyal algılarsak, nasıl karşılık vermeliyiz? Avi Loeb’e göre yanıt, onun geliştirdiği “Loeb sınıflandırması”na bağlı. Bu ölçek, bir cismin tehlikesini ya da önemini değerlendiriyor:
Düşük kategori: Asteroit kuşağındaki sıradan cisimler.
Orta kategori: Dünya’ya yakın ve çarpma riski olan asteroitler.
Yüksek kategori: ʻOumuamua veya 3I/ATLAS gibi yıldızlararası cisimler; çünkü bunlar başka uygarlıkların mesajcıları veya henüz bilinmeyen kozmik süreçlerin işaretçileri olabilir.
En yüksek puan, acil tehdit anlamına gelir; en düşük puan ise eşsiz bir fırsata işaret eder. Her iki durumda da insanlığın tepkisi hızlı, koordineli ve disiplinler arası olmalıdır.
Harvard Üniversitesi Astronomi Bölümü’nün eski direktörü ve Galileo Projesi’nin kurucusu olan Loeb, spekülatif bulunabilecek hipotezleri gündeme getirmesiyle bilim camiasında tartışmalı bir figür hâline geldi. En çok ses getiren kitabı “Extraterrestrial: The First Sign of Intelligent Life Beyond Earth” (Dünya Dışında: Akıllı Yaşamın İlk İşareti), ʻOumuamua’nın gelişmiş bir uygarlık tarafından gönderilmiş yapay bir sonda olabileceğini savunmuş, akademi dünyasında derin bir bölünmeye yol açmıştı.


