4 Savaş, 4 Katliam! İsrail in kanlı tarihi
SonTurkHaber.com, Haber Global kaynağından alınan verilere dayanarak haber yayımlıyor.
İsrail son 2 yıl içerisinde Gazze, Ürdün ve Suriye'de hukuk dinlemeden binlerce insanın hayatını kaybettiği ve kentlerin yerle bir olduğu saldırılar düzenledi. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun hükümeti bu kez de İran'a savaş açtı. Her gün yoğun bombardımana tutulan İran'dan yansıyan görüntüler dünyanın ABD'nin 2003 yılındaki ikinci Irak işgalinden bu yana şahit olmadığı kadar şiddetli. İki nükleer güç arasındaki savaşın her an nükleer kıyamete dönüşme riski ise küresel kamuoyunda endişe ile takip ediliyor. Bölgedeki İsrail merkezli askeri müdahaleler ve savaşlar, her ne kadar 'ulusal güvenlik' argümanlarıyla gerekçelendirilse de, birçok uluslararası gözlemci tarafından “sebepsiz yahut orantısız güç kullanımı” çerçevesinde değerlendiriliyor. Kurulduğu 1948 yılından bu yana İsrail’in çevre ülkelere yönelik gerçekleştirdiği askeri operasyonlar, bölgesel istikrarsızlığın kalıcı hale gelmesine yol açtı. İşte İsrail'in uluslararası hukuku hiçe sayan o askeri müdahaleleri:

İsrail’in ilk büyük dış operasyonlarından biri, 1956 yılında Mısır’a yönelik düzenlenen Süveyş Harekatı'ydı. Mısır Cumhurbaşkanı Cemal Abdülnasır’ın Süveyş Kanalı’nı millileştirmesi üzerine, İngiltere ve Fransa ile birlikte Mısır’a saldıran İsrail, Sina Yarımadası’nı işgal etti. Operasyonun perde arkasında ise emperyal çıkarlar ve petrol yollarının kontrolü yatıyordu. ABD ve Sovyetler Birliği’nin baskısıyla İsrail geri çekildi, ancak bu savaş İsrail’in saldırgan reflekslerinin başlangıcı olarak tarihe geçti.
HUKUKSUZ GENİŞLEMEİsrail’in 1967’de Mısır, Suriye ve Ürdün’e karşı düzenlediği ani hava saldırısıyla başlayan Altı Gün Savaşı, bölgenin haritasını değiştirdi. Sina Yarımadası, Golan Tepeleri, Batı Şeria ve Doğu Kudüs’ü işgal eden İsrail ilk kez uluslararası kuurumlar tarafından “yasadışı toprak kazanımı” suçlamasıyla karşılaştı. İsrail bu savaşı “önleyici saldırı” olarak tanımlarken, birçok tarihçi ve hukukçu, savaşın emperyalist bir genişleme aracı olduğunu öne sürdü.
1982’de İsrail, Filistin Kurtuluş Örgütü’nü (FKÖ) Lübnan’dan çıkarmak bahanesiyle bu kez Güney Lübnan’a büyük bir kara harekatı başlattı. Savaşın sonunda İsrail birlikleri Beyrut’a kadar ilerledi. Savaş sırasında binlerce sivil yaşamını yitirirken, İsrail destekli Falanjist milislerin Sabra ve Şatilla mülteci kamplarında sivillere karşı gerçekleştirdiği toplu katliamlar uluslararası kamuoyunda infial yarattı. İsrail’in bu müdahalesi, işgalin ötesinde doğrudan bir insan katliamı ve rejim mühendisliği girişimi olarak okundu.
ORANTISIZ GÜÇ KULLANIMI2006 yazında Hizbullah militanlarının iki İsrail askerini kaçırmasının ardından İsrail, Lübnan’a kapsamlı hava ve kara saldırısı düzenledi. Savaş boyunca 1000’den fazla Lübnanlı sivil öldü, altyapı çöktü, ülke ekonomisi felce uğradı. İsrail tarafında 160 kişi hayatını kaybederken, Birleşmiş Milletler (BM) ve insan hakları örgütleri Tel Aviv yönetimini “orantısız güç kullanmakla” ve “sivil alanları hedef almakla” suçladı.

Gazze Şeridi’ne yönelik İsrail operasyonları adeta döngüsel bir hal aldı. “Dökme Kurşun” (2008-09), “Savunma Sütunu” (2012), “Koruyucu Hat” (2014) ve “Muhafız Duvarı” (2021) adlı askeri harekâtlar, binlerce Filistinli sivilin ölümüne ve altyapının yok olmasına neden oldu. İsrail, bu operasyonları Hamas’a karşı “meşru müdafaa” olarak sunarken, insan hakları örgütleri sistematik savaş suçu iddialarıyla konuyu Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne taşıdı. Uluslararası uzmanlara göre İsrail'in askeri müdahale geçmişi, yalnızca “güvenlik tehdidi” argümanlarıyla açıklanamayacak kadar karmaşık. Uluslararası hukuk açısından kanun dışı kabul edilen bu tartışmalı müdahaleler, İsrail’in bölgedeki pozisyonunu güvence altına alırken, aynı zamanda kalıcı bir barışın önündeki en büyük engellerden biri haline gelmekte.
Kaynak: Web Özel


