SonTurkHaber.com
close
up
Menu

“Benim her emrim yerine getirilir, çünkü benden yapılmayacak emirler çıkmaz!” Sözcü Gazetesi

Tecavüz ediyorlar diye bağıran kadın, yardıma gelenlere saldırdı! Vatandaşlar neye uğradığını şaşırdı

En mutlu günleri zehir oldu! Düğün iptal edildi, 1 i polis 2 kişi gözaltına alındı Sözcü Gazetesi

Sağlık Bakanlığı 2. personel alımı 2025: Başvurular ne zaman başlayacak? 18 bin personel alımı için geri sayım Son Dakika Haberleri

BM: İsrail in saldırıları nedeniyle Gazze de zorla yerinden edilenlerin sayısı 796 binin üzerine çıktı

Kooperatifler Erzurum da bir araya gelecek

İŞKUR TYP PERSONEL ALIMI 2025: İstanbul da hangi okullara işçi alınacak? İŞKUR E Şube İstanbul TYP işçi alımı başvuru ekranı Son Dakika Haberleri

Gir Dünyama da Rajeev, Kuhu ya sahip çıkıyor! Partiyi terk ediyor

Rosatom Akkuyu için 2026 yı işaret etti Dış Haberler

Kolombiya da iki ayrı saldırıda 17 kişi öldü, 41 kişi yaralandı Dış Haberler

Milli Savunma Bakanlığından TEKNOFEST Mavi Vatan çağrısı

Mourinho dan Kerem sözleri: Onu göreceğimizi düşünüyorum

Ankara Emniyet Müdürü Dinç ten yerinde denetim

Amerika nın babacan hakimi Frank Caprio hayatını kaybetti: Türk vatandaşıyla yaşadığı diyalog yeniden gündem oldu VİDEO İZLE

Tekirdağ da 33. Ayçiçeği Festivali başladı Tekirdağ Haberleri

Konferans Ligi nde tarihi skor! Tam 9 gol attılar

Mehmet Ağar Çerçioğlu ile tanışıklarını anlattı! AKP ye geçişinde aracı mı oldu?

Başakşehir de Leo Duarte şoku! Oyuna devam edemedi

Sony’den oyunseverlere kötü haber: PS5 fiyatı arttı Teknoloji Haberleri

Bulun bu şehir eşkıyasını: Önünü kestiği kadın sürücüye dehşeti yaşattı

8 Ağustos’ta yayımlanan Ermenistan Azerbaycan belgelerinin önemi üzerine bir değerlendirme Agos

8 Ağustos’ta yayımlanan Ermenistan Azerbaycan belgelerinin önemi üzerine bir değerlendirme Agos

SonTurkHaber.com, Agos kaynağından alınan verilere dayanarak açıklama yapıyor.

1991-1997 arasında Ermenistan Cumhurbaşkanı Levon Ter Petrosyan’ın kıdemli danışmanı, Dışişleri Bakanı’nın başyardımcısı ve Ulusal Güvenlik Konseyi Sekreteri olarak görev yapan Gerard J. Libaridian 8 Ağustos'ta Beyaz Saray'da ABD Başkanı Trump, Ermenistan Başbakanı Paşinyan ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev arasında varılan mutabakatın ardından kapsamlı bir analiz kaleme aldı. Libaridan'ın makalesini Bade Başer'in çevirisiyle sunuyoruz.

Ermenistan ve Azerbaycan’ın 8 Ağustos'ta Washington'da kendi aralarında imzaladıkları ve ayrı ayrı ABD ile imzaladıkları anlaşmaların birçok boyutu var. 
Bu anlaşmaların önemini değerlendirmek için çok erken olabilir. Nitekim anlaşmaların bazıları yalnızca genel ilkeler ortaya koyarken, diğerleri kesin bir kanıya varmak için yeterli ayrıntıya sahip değil. Yine de anlaşmaların içeriğine ve önemine kafa yorarken okuyuculara yardımcı olabilecek bazı ön yorumlarım aşağıda yer alıyor.

Şu noktada bu belgelerin ele aldığı tüm konuların ayrıntılı bir analizini yapma niyetinde değilim. Yorumlarım bu belgelerin Ermenistan için önemine ve uluslararası ilişkilerdeki yerine odaklanacak.

Bu yazı, ayrıca belgelerin Ermenistan için önemiyle sınırlı kalacak ve en azından şimdilik Azerbaycan için anlamını yorumlama işini başkalarına bırakacak.

Son olarak, geçiş yolunun merkezi olan Meğri kasabasının, dünyadaki en kritik topraklardan biri olduğunu teslim etmekle birlikte, bu hususa dair tartışmayı başka bir yazıya saklayacağım; kaldı ki, tartışmanın bu boyutuna bakabilecek, benden daha bilgili birçok meslektaşım var.

I. Metodoloji

1. Bu belgelerin imzalanmasına kimin sponsorluk ettiğinden bağımsız olarak temel gerçek şu: Azerbaycan ve Ermenistan belli başlı ilkelere taahhütlerini tekrar teyit ettiler. Her iki ülke de bu ilkelere riayet etme muradını geçmişte dile getirmişti. Buradaki fark, bu sefer iki ülkenin de, liderlerinin ulusal mantıklarının sonucu olarak, ikili süreçler yürütmek suretiyle bu politikalara mutabık kalmış olmaları.

2. Washington'da imzalanan belgelerin içerikleri hakkındaki en önemli ve çarpıcı nokta ise çoğunun, liderlerin Amerika ziyareti öncesinde, Ermenistan ve Azerbaycan arasındaki doğrudan müzakerelerde mutabık kalınmış içerikler olması. Barış anlaşmasının ilk taslaklarına yönelik müzakerelerde Avrupalı ve ABD'li diplomatların bazı katkıları olsa da, anlaşmanın müteakip taslakları ve diğer konular iki ülke arasında, çeşitli düzeylerdeki açık ve gizli müzakerelerde çalışıldı. Bu ikili iletişimlerin, 20 yılı aşkın uluslararası arabuluculuk çabalarından daha verimli olduğu öne sürülebilir.

Bu belgeler, hem esas bakımından hem de müzakere tekniği açısından doğru yönde atılan önemli bir adımı teşkil etmektedir. Bu önemin derecesi, her şeyden önce Erivan ve Bakü’nün elde edilen sonucun üzerine bir şeyler koymak için birlikte çalışıp çalışmayacağına bağlı olacaktır; her ilişkide olduğu gibi devletler arası ilişkiler de günlük ihtimamı, özeni ve ihtiyatı gerekli kılmaktadır.

3. İç içe geçmiş ve karşılıklı olarak birbirine bağlı bu belgelerin herhangi bir yönünü izole ederek, stratejik ve analitik değerlendirmeler yerine politik ve/veya ideolojik değerlendirmeler yapmamak önemli olacaktır. Bu belgeler yalnızca bir kilometre taşı olmakla birlikte iki önemli özelliğiyle öne çıkan bir savaşta ayrı bir önem taşımaktadır: değişim ve sürprizler. Bu anın anlamına ilişkin mutlak bir kesinlik, yalnızca sunduğu fırsatlara sırtımızı çevirmeye ve getirdiği zorluklara bakmaya yarayacaktır.

4. Belgelerin, anlaşmaya kendi bedelini biçmiş büyük bir gücün himayesi altında değil, ikili şekilde imzalanması tercih edilebilirdi. Elbette ABD’nin, iki tarafı Washington’a getirip Trump yönetiminin talep ettiği tavizleri kabul ettirmeye zorlayacak bir gücü yoktu. Fakat açıkça görülüyor ki, hem Ermenistan hem de Azerbaycan’ın Amerikan başkanının davetini kabul etmek için kendine özgü nedenleri vardı.

5. Bu belgelerin imzalanmasına giden süreçte ikili müzakerelerin oynadığı merkezi rol göz önüne alındığında, insan sormadan edemiyor: İki ülke krediyi neden bir üçüncü tarafa, dahası ABD’ye vermeye razı oldu? Taraflar şüphesiz biliyorlar ki, bu kredi Moskova’nın rolünü doğrudan reddetmek anlamına gelir. Görünüşe göre hem Azerbaycan’ın hem Ermenistan’ın bu tercihte bulunmasının bir veya birden fazla nedeni vardı. Ermenistan açısından bu, Rusya’nın 2020 savaşından başlayarak Karabağ ve Ermenistan’a yönelik ikili ve çok taraflı taahhütlerini yerine getirmemiş olmasına verilen nihai yanıttı. Azerbaycan açısından ise bu, büyük olasılıkla Cumhurbaşkanı Aliyev ve rejiminin Batı tarafından kabul görme ihtiyacı ile Bakü’nün hidrokarbon ekonomisinde yeni yatırımlar için ABD desteğine duyduğu gereksinimin birleşiminden kaynaklanıyordu.

6. Washington Zirvesi, barış sürecini —en azından bu aşama için— uluslararası arenaya geri taşıdı; ancak önemli bir istisna ile: Avrupa, Rusya ve diğer ilgili taraflar devre dışı bırakıldı. Bu, ABD’nin yürüttüğü tek taraflı bir girişim oldu. Hatta karşımızda, diğer tarafların da süreçte yer aldığı, fakat anlaşma için ipin ucunun bir ülke tarafından çekildiği önceki benzer düzenlemelerden farklı bir resim vardı.

7. Bunun gelecekteki adımlar açısından bir avantaj mı yoksa bir engel mi olacağını değerlendirmek zor. ABD’nin Bosna sorunu için dayattığı Dayton Anlaşması, tek bir ülkenin baskısının çok taraflı arabuluculuktan daha iyi sonuç verebileceğine işaret ediyor. O dönemde ABD, tarafları bir anlaşmaya zorlamak için NATO’yu devreye sokmaya hazır ve istekliydi. Ermenistan-Azerbaycan meselesinde ise böyle bir zora başvurulmadı.

Arabulucular faydalı olabilir; ancak çoğu zaman ya etkisizdirler ya da ciddi bir baskı yaratmaya istekli değildirler. Üstelik arabulucu büyük bir güçse, bu güç daima statüsünü rakiplerine ya da düşmanlarına karşı stratejisinin bir parçası olarak kullanacak ve anlaşmadan kendi payına bir şeyler çıkarmaya çalışacak, müteakip adımları kolaylaştırmak yerine karmaşıklaştıracaktır.

8. 8 Ağustos’a giden süreç, ünlü Fransız-Ermeni analist Gaïdz Minassian’ın işaret ettiği gibi, iki önemli başkentin katkısıyla kolaylaştırıldı, hatta mümkün hâle geldi: Ankara, son birkaç ay içinde Bakü’nün dizginlenmesine yardımcı oldu; Paris ise kritik bir dönemde Ermenistan’a diplomatik destek sağladı.

Böylesi bir desteğin sağlanmasında zaten komşu ve büyük güçler rol oynamalıdır.

9. Anlaşmalar birçok önemli konuyu dışarıda bırakıyor: Bakü’deki Ermeni tutsakların akıbeti, Ermeni kültürel anıtlarının tahribi buna örnek olarak verilebilir. Umarım anlaşmalar nefret, kuşku ve korkunun hafifletilmesine, güven ve saygının artmasına katkıda bulundukça bu konular da masaya yatırılabilir.

II. Ermenistan’ın çıkarları

Belgelerin bütününü değerlendirmek için içeriklerinin Ermenistan’ın karşı karşıya kaldığı en kritik sorunları ne ölçüde ele aldığına bakmak iyi bir yöntem olacaktır.

10. Bana göre, bu belgelerin Ermenistan’ın egemenliğinin korunmasına ve toprak bütünlüğünün güvence altına alınmasına yönelik çabaları güçlendirdiği ileri sürülebilir. Azerbaycan, Ermenistan’ın egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı gösterme yönündeki taahhüdünü pekiştirmiş durumda. Ermenistan’ın toprak bütünlüğü Bakü’nün direnç gösterdiği ancak Erivan’ın bir süredir sebatla izlediği bir hedefti ve Azerbaycan artık 1991 Almatı Deklarasyonu temelinde Ermenistan’ın toprak bütünlüğü ilkesine bağlı kalma taahhüdünü ortaya koydu.

11. Belgeler ayrıca Azerbaycan ana toprakları ile Nahçıvan eksklavı arasında Meğri üzerinden bir geçiş yolunu güvence altına almak amacıyla Azerbaycan tarafından Ermenistan’ın güneyine karşı yürütülebilecek bir askerî harekât tehdidini de cılızlaştırıyor. Bu tehdit bir süredir Ermenistan’ın üzerinde asılı duruyor, halk arasında kaygı ve belirsizlik yaratıyor, hatta muhtemelen bazı potansiyel yatırımcıları da korkutuyordu. Mevcut koşullar altında, Bakü’nün Ermenistan ile kalan görüş ayrılıklarını güç kullanmadan çözme ilkesini yeniden ifade etmeye mutabık kalması bir refleks olarak göz ardı edilmemelidir.

12. Bu anlaşmaların değerini ele alırken, Ermenistan’ın sahip olduğu seçenekleri düşünmek gerekir; ki pek fazla seçenekten bahsetmiyoruz. Ermenistan ilk Karabağ savaşında galip geldiğinde bile, seçenekler iyi ile kötü arasında değil, kötü ile daha kötü arasındaydı.

13. Bu belgeler hayata geçirildikçe ve güvenliklerine yönelik büyük tehditler azaltıldıkça, Ermenistan halkı ve Ermenistan halkını önemseyenler bir nebze olsun rahat nefes alabilir. Aynı zamanda, genel olarak daha az belirsizliğe, oğullarının akıbeti konusunda daha az kaygıya ve daha umut verici bir geleceğe sahip olma hakları vardır. Barışçıl bir geleceğe duyulan umut, toplum ile devlet arasındaki verimli ve olumlu ilişki, demokrasi ve toplumsal uyum için temel bir koşuldur.

14. Bu belgelerin imzalanması, Ermenistan’daki muhalefet açısından da bir sınav niteliği taşıyor. Muhalefetin büyük bölümü, Ermenistan’ın başka bir savaşa ve kendi kendini yok etmeye doğru ilerlediğini ve Paşinyan hükümetinin politikalarının kaçınılmaz olarak bu sonuçlara yol açtığını savunuyor. Muhalefetin alışılmış yöntemi, Paşinyan hükümetinin politika ve adımlarının kendi istisnasız ve mutlak itirazlarını haklı çıkaracak şekilde yorumlanmasından temel alıyor; bunun bazı anlamlı nedenleri olsa da çoğu genellikle yanlış. Normal koşullarda bu tür bir yaklaşım olağan da sayılabilir; ancak Ermenistan için durum farklı. Bu muhalefet güçlerinin Paşinyan’ı iktidardan indirme hedefine kilitlenmekten ziyade Ermenistan-Azerbaycan ilişkilerinin izlediği olumlu rotayı nihayet takdir edip etmeyeceğini zaman gösterecek.

Ermenistan’ın toprak bütünlüğü ve güvenliği konusundaki endişeleri dile getirip de, barış anlaşmasının paraflanmasının olumlu yönlerini ve Azerbaycan’ın Ermenistan ile fikir ayrılıklarının çözümünde güç kullanmama taahhüdünü takdir etmemek tutarlı bir tutum olamaz.

Hiçbir belge veya belge seti, güvenlik ve barış için sarsılmaz bir garanti sunmaz. Bu belgelerin böyle bir garanti verdiğini savunmak mümkün değil. Ancak, bu yönde atılan olumlu adımları takdir edemeyenler, kendi kendini doğrulayan kehanetlerin gerçekleşmesine katkıda bulunmakta kesin bir rol oynayacaktır.

15. Şüphesiz bu düzenleme, uluslararası öneme sahip Güney Kafkasya geçiş yollarının dışında bırakılmış olan Ermenistan’ın stratejik önemini de arttırıyor.

III. Dört temel konu

Tarafların Washington’daki paraflar atmasına karşın barış anlaşmasının imzalanmasının önünde Bakü’nün engel olarak gösterdiği iki konu ve diğer bazı meseleler hakkında:

16. Öncelikle, Azerbaycan vatandaşlarıyla mallarının Meğri üzerinden Nahçıvan eksklavına geçiş yolunu içeren zor konuya bakalım: Bu konuda yeni bir formül kabul edilmiş bulunuyor. Egemen Ermenistan’ın toprak hakları tanınarak Ermenistan kontrolü altında faaliyet gösterecek bir Amerikan kuruluşuna kiralanacak bir geçiş yolu bu. Formülün, bölgesel ve diğer güçlerin stratejik çıkarları açısından olası sonuçlarını daha sonra ele alacağım.

Buradaki asıl nokta, düzenlemenin henüz herhangi bir ayrıntı içermemesi. Genel ilkelerin uygulamaya nasıl tahvil edileceğini şu aşamada bilmek zor. Bu büyük ölçüde, Ermenistan Ulusal Meclisi’nin konu hakkında çıkarması gereken yasalara ve hemen başlaması gereken Ermenistan–ABD müzakerelerine bağlı olacak. Bu süreçte Azerbaycan, muhtemelen Türkiye, Rusya ve İran’ın adımları ya da hiç adım atmamaları da etkili olacak.

Gaïdz Minassian’ın da belirttiği üzere, metnin güney ulaşım meselesine artık “koridor” olarak atıfta bulunmaması önemli; nitekim bu yöndeki atıflar, çok gereksiz biçimde endişeleri ve korkuları beraberinde getirmişti.

17. İkinci konu, Azerbaycan’ın Ermenistan’ın Anayasasını değiştirmesine yönelik ısrarlı talebi. Bu değişiklikle, Bakü tarafından Ermenistan’ın Azerbaycan’dan toprak talebi olarak yorumlanabilecek tüm hususların Ermenistan Anayasasından çıkarılması isteniyor.

Mevcut senaryoda biliyoruz ki 8 Ağustos’ta kabul edilen belgelerin hiçbiri bu konuya değinmiyor. Fakat aynı gün Aliyev ve danışmanlarından Elçin Amirbayov, böyle bir anayasa değişikliğinin barış anlaşmasının imzalanması ve Ermenistan ile ilişkilerin müteakiben normalleşmesi için bir ön koşul olduğunu tekrar dile getirdiler.

Ermenistan için gerçekleştirilmesi kolay olmayan bir talep olarak bu konunun, Bakü açısından ne ölçüde gerçek bir endişe teşkil ettiği, ne ölçüde imzayı geciktirmeye hizmet ederek Bakü’nün gelecekteki seçeneklerini korumasına yardımcı olacağı benim için net değil. Bakü, gelecekte herhangi bir Ermeni liderin Azerbaycan’dan toprak talebi içeren bir politika yürütmesini yahut buna yönelik savunuculuk yapmasını mümkün kılacak her türlü anayasal zemini ortadan kaldırmak istiyor. Bakü’nün endişesinin samimi bir endişe olması mümkün. Ancak bu, konuyu gerçek bir konu haline getirmiyor. Zira Paşinyan, Ermenistan Anayasasını Aliyev’in Azerbaycan Anayasasını değiştirebildiği kadar kolay değiştirebilirse, gelecekte Paşinyan’ın politikalarına karşı olan yeni bir Ermeni lider de bu yeni Anayasayı değiştirebilecektir.

Azerbaycan ile Ermenistan arasında barışı pekiştirecek olan, aralarında daha fazla güven inşa edilmesi, her iki halkın da yararına olacak normal ilişkilerin geliştirilmesi ve Azerbaycan’ın Ermenistan’a yönelik saldırgan söylem ve eylemlerinin sona erdirilmesidir. Bu tür söylem ve eylemler, Ermeni muhalefetinin Bakü’nün barış istemediği, Bakü’ye güvenilemeyeceği, Ermenistan Bakü’nün şartlarını kabul ettikçe Bakü’nün masaya yeni talepler koyacağı yönündeki argümanlarını kışkırtmaktadır.

Azerbaycan’ın Paşinyan’a karşı tutumundan yararlanarak iktidara gelme olasılığı bulunan Ermeni liderler konusundaki samimi endişelere sahip olup da, aynı tutumu sürdürerek muhalefeti kışkırtmak tutarlı bir yaklaşım değildir. 

18. Washington’da, Ermenistan ve Azerbaycan’ın ABD desteğiyle AGİT Minsk Grubu’nun tasfiyesini talep edecekleri konusunda da anlaşmaya varıldı. Bu hüküm yalnızca hukuki nitelikteydi; zira Minsk Grubu pratikte 2020 savaşı sonrasında işlevsiz hale gelmiş, çok daha uzun bir süre yarı komadaymış gibi faaliyet göstermişti.

19. Her ne kadar Azerbaycan barış anlaşmasının esaslarına bağlılığını tam anlamıyla ortaya koymuş gibi durmasa da, umarım Bakü, görünürde Ermenistan’ı da kapsayan Batı Azerbaycan retoriğini sona erdirir. Bu adım, Ermenistan’da konuyla ilgili duyulan korkuları gidermeye yetmeyebilir, ancak bu yönde iyi bir başlangıç olacaktır.

IV. Uluslararası boyutlar

20. Analist çevrelerinde bu anlaşmaların öneminin jeopolitik ayrılığın hangi tarafına hizmet ettiğine göre ölçülme eğilimi var. Genel algı, ABD veya Batı’nın kazandığı, Rusya’nın kaybettiği yönünde. Dahası, bazıları Rusya’nın bu kaybı bir köşede oturup sessizce kabul etmeyeceğini savunuyor; Gürcistan ve Ukrayna örnek gösteriliyor ve Ermenistan ile Azerbaycan’ın oldukça risk aldıkları öne sürülüyor.

Bu elbette ciddi bir argüman. Ancak iki sorunu beraberinde getiren bir argüman bu. Öncelikle, Rusya’nın komşu topraklardaki çıkarlarının ötesinde yürüttüğü zorbalık politikasını sorgulamıyor; yani Rus misillemesi tehdidiyle şekillenen politikaları benimsemenin komşu halklar açısından maliyetini göz ardı ediyor.

İkincisi, Rusya’nın tutumu kendisini korumanın ötesinde bir tutum; aynı zamanda   daha önce başka yerlerde de ele aldığım imparatorluk zihniyetinin bir parçası. İmparatorluklar çöker; ama emperyal zihniyet hayatta kalır. Ne kadar çabuk unutuyoruz Sovyet/Rus imparatorluklarının çökmesine de aynı halkların sebep olduğunu?

Sovyet/Rus imparatorluklarının ve imparatorluk sonrası zihniyetlerin dış tehditlere yanıtı yalnızca komşuların önceden belirlenmiş dış politikaları ve güvenlik politikalarıyla sınırlı olsaydı, komşuların sorumlulukla hareket etmesini ve Rusya’nın rakiplerinin ya da düşmanlarının elinde bir araç hâline gelmemesini ummak anlaşılabilirdi. Ama tarih bize gösteriyor ki, Rusya’nın kendi “arka bahçesi” veya “elinin altında” saydığı yerlerde herhangi bir kıpırdanmaya ve sokulmaya karşı kaba güçle misilleme yapması şüphe götürmez bir gerçektir. Tarih bize, bu toprakların halklarının Moskova’nın tercih ettiği yöneticiler tarafından, Moskova’nın kendisi için biçimlendirdiği modelle yönetilmesini talep ettiğini ya da bizzat işgale ve toprakların ilhakına başvurduğunu da göstermişti. Sovyetler Birliği tıpkı bunu yapmış, Çarlık Rusyası ise bu toprakları doğrudan işgal etmiştir. Her ne ad altında olursa olsun bir imparatorluğu doğal kabul etmenin, stratejik çatışmaların çözümü için bir yöntem olmadığı açıktır; aksine, bu tür çatışmaların asıl kaynağı çoğu zaman imparatorluklar olmuştur.

Ukraynalı çocukların sistematik şekilde kaçırılması, sivil hedeflerin yok edilmesi, hatta sivillerin doğrudan hedef alınması ve komşu topraklarının apaçık ilhak edilmesi, NATO’nun genişlemesine yönelik çok net kusurları bulunan bir Batı politikasına karşı Rusya’nın duyduğu kaygılarla açıklanabilir mi; buna dair ciddi kuşkularım var.

21. İmparatorluklar çöker ve mevzisini başka biçimlerde güçlendirmeye bakar. Moskova şu anda Azerbaycan ve Ermenistan’ı işgal edebilecek bir pozisyonda değil. Moskova, bölgede bir halkı diğerine karşı kışkırtarak ve kendisine yakın elitleri iktidara getirmeyi başararak hakimiyet kurdu. Yani bir ülkenin politik iç çatışmalarından yararlanarak. Bu, ülke içi muhalefet çevrelerinin meşru kaygılarını geçersiz kılmak anlamına gelmiyor; aksine, çoğu zaman meşru kaygıların ele geçirilerek büyük aktörlerin oyunları içine yedirilmek suretiyle başka amaçlara alet edildiğini gösteriyor.

Azerbaycan’da çok sayıda Rus yanlısı unsurun kaldığı şüpheli. Ancak Ermenistan’da bu unsurlar hâlâ mevcut ve hükümeti değiştirmek amacıyla şiddete başvurmaya teşvik ediliyorlar. İç ve dış politikanın kesiştiği nokta tam olarak burası: Paşinyan hükümetine karşı muhalefetin büyük çoğunluğu da, yani oligarklar, eski yöneticiler ve Kiliseden oluşan büyük çoğunluk da bu bağlamda anlaşılabilir. Analizlerinde imparatorluklara kalıcılık atfeden ve imparatorluk sonrası tutumun kaçınılmazlığını doğal karşılayanlar, en yakın tarihi dahi göz ardı etmektedir.

22. Rusya, Ermenistan’ı cepte görerek Ermenistan’ı içeren ikili ve çok taraflı anlaşmalarda üstlendiği yükümlülükleri yerine getiremedi. Moskova, gelecekte farklı davranacağına dair herhangi bir işaret vermemesine rağmen bugün hâlâ Ermenistan’ın kurtarıcısı gibi muamele görmeyi bekliyor.

Bu, Yerevan'daki hükümetin dış ve güvenlik politikalarının her yönüyle ya da her ifade biçimiyle hemfikir olduğum anlamına gelmez; ancak hükümetin ülkenin güvenliğini, komşularıyla işbirliği içinde çatışma ve tehdit kaynaklarını azaltarak sağlama yolunu temel bir rehber ilke olarak seçmiş olmasını takdir ediyorum. Bu süreçte, egemenlik, toprak bütünlüğü ve barış, diğer tüm değerlerin önüne doğru şekilde konmuştur.

23. İmparatorluklar çöker ve mevzisini başka biçimlerde güçlendirmeye bakar. Bu yalnızca Rusya’ya özgü bir durum değil. ABD imparatorluğu için de bu geçerlidir -- Washington’un aralıklı ve refleksif tepkileri ne olursa olsun. Bunun en önemli kanıtını Amerikan dış politikasında aramak yerine, ABD yönetiminin niteliksizliğine, siyasi retoriğinin seviyesizliğine ve hem devleti hem de askerî harcamaları ayakta tutan, sürdürülebilirlikten uzak borçlanmaya bakmak gerekir. Tarihsel olarak tüm bu nitelikler bir imparatorluğu veya imparatorluk sonrası politikaları devam ettiren örnekler değil; aksine, düşmekte olan imparatorlukların semptomlarıdır.

Ayrıca, ABD tarafından kurgulanıp yerleşik hale getirilen 2. Dünya Savaşı sonrası dünya düzeninin içler acısı büyük resmine de bakılabilir: BM, bağlı kurumları ve NATO yalnızca birkaç örnek olarak düşünülebilir. Bugün hiçbiri gerek etkililik gerek uyum açısından tatmin edici bir düzeyde işlemiyor; bunun başlıca nedeni ise ABD politikalarıdır.

24. ABD, 8 Ağustos anlaşmalarının garantörü olarak öne çıkıyor gibi görünse de, imzalanan belgelerdeki hiçbir husus buna işaret etmiyor. Bu yönde bir hüküm bulunsaydı bile, taraflardan biri mutabık kalınan hususlar çalışılırken detaylarda tökezlerse, ABD’nin ne Ermenistan’ı ne de Azerbaycan’ı anlaşmalara uymaya zorlamak için güç kullanacağını tasavvur etmekte zorlanıyorum. ABD tüm kaynaklarını kullanarak barış sürecini desteklemeyecekse, bu şekilde kurgulanan her türlü garanti en fazla sembolik bir garantidir; en iyi ihtimalle bu garanti, imzacılar ve sözde garantör için bir şeref meselesi olabilir.

En iyi senaryoda bile, ABD garantileri sağlam bir zemine oturmanın uzağında. Mevcut Washington yönetiminin karakteri ve işleyiş tarzı düşünüldüğünde bu daha da belirgin hale geliyor. Mevcut yönetim altında Amerikan politika yapma süreçlerinin hayli şahsi hale gelmiş olan doğası, ABD’de ve aslında dünyada hâkim olan belirsizlik ve öngörülemezlik duygusunu pekiştiriyor. Bu duygu, ABD’nin esasen Güney Kafkasya’da hayati çıkarlarının olmamasıyla daha da derinleşiyor. Olsa olsa ABD çıkarları bölge için tali bir özellik taşıyor. Çıkarlar daha çok Rusya, İran, Türkiye, Hazar Denizi vb. gibi noktalara dayanıyor.

Mevcut koşullar altında ABD Ermenistan’ı kolayca gözden çıkarabilir. 

25. ABD, Aliyev’i Beyaz Saray’a kabul etme ve ülkeye yeni yatırımlar için destek sağlama karşılığında Bakü’den önemli tavizler koparabilirdi; bu tavizler ya Azerbaycan’ın iç işlerine ilişkin olabilir, ya da anayasa değişikliği şartı ve Bakü’deki Ermeni tutsaklar gibi Ermenistan’ı ilgilendiren konularda olabilirdi. 

Benim izlenimim, Washington’daki zirvenin, konulara hak ettiği kadar hâkim uzmanlar tarafından titizlikle hazırlanmadığı yönünde. Konulara derinlemesine vakıf Amerikalı diplomatlar Dışişleri Bakanlığı’ndaki görevlerinden alınmıştı. Mevcut müzakerecilerin gerekli çalışmaları yapmış ve başka hedeflerin peşinde koşarak Aliyev’e baskı uygulamamayı tercih etmiş olmaları da mümkün. Yine de zirveye Washington’un sadece bir “isimlendirme fırsatı” olarak bakmış olabileceği hissi kolayca göz ardı edilemiyor.

26. Rusya ve İran, anlaşılabilir şekilde, tüm süreç hakkında ciddi itirazlar dile getirdi. Ermenistan hükümeti şu anda bu kaygıları yönetmekle sınanıyor. Ama bu iki önemli komşunun kaygılarının meşru taraflarını, Ermenistan’ın çıkarlarını kendi çıkarlarıyla eşitleme eğilimlerinden ayrı tutmamız gerekir.

Egemenlik, kendi çıkarlarını gözeterek kendi kararlarını alabilmek demektir. İran ve Rusya dahil tüm ülkelerin açıkça beyan ettiği üzere Ermenistan’ın egemenliğine saygı, Ermenistan’ın kendi amaçlarını gözetmesi gerektiğini, başkalarının çıkarlarına hizmet etmek için var olmadığını ifade eder. Komşuların meşru çıkarlarını dikkate almak, başkalarının çıkarlarına dayanan politikalar üretmek ve böyle politikalar izlemek anlamına gelmez. Yaratıcı diplomasi, iki ülke arasındaki her türlü çıkar çatışmasına çözüm bulabilir – komşuların, Ermenistan’ın seçilmiş liderlerinin bulduğu çözümlere saygı göstermeye istekli olduğunu ve Ermenistan’ın seçilmiş liderlerinin politikalarında ihtiyatlı hareket ettiğini varsaydığımız sürece.

27. Herhangi bir komşu ülkenin, Ermenistan’ın kendisi için belirlediği çıkarları gözetmesini engellemek için güç kullanması mümkündür. Ve Ermenistan da buna direnç gösterecek bir pozisyonda olmayabilir. Ancak o halde, karşı karşıya olduğumuz tehdidin bu olduğunu kabul etmemiz, sonrasında da söz konusu ülkelerden dost veya müttefik olarak beklentilerimizi yeniden değerlendirmemiz gerekir. Rusya, Ermenistan’ın tek resmi müttefiki olmasına rağmen güvenilmez olduğunu göstermişti.

Rusya kısa süre önce SOCAR’ın Odessa bölgesindeki petrol platformlarını ve depolarını tahrip ederek Azerbaycan için de güvenilmez olduğunu göstermişti.

İran, Karabağ/Azerbaycan-Ermenistan meselelerinde Azerbaycan karşısında da kendi çıkarları temelinde hareket etmişti. Bir süre önce İslam İşbirliği Teşkilatı’nın gülünç derecede Ermenistan karşıtı İstanbul kararına da desteğini sunmuştu. Sembolik bile olsa, üst düzey İran yetkilileri Şuşi ve Stepanakert’te boy göstermiş, Ermeni halkının hassasiyetlerini görmezden gelmişti. Tüm bunlar anlaşılabilir; İran da kendi devlet çıkarlarının peşindedir. O halde Ermenistan kendisi için belirlediği çıkarları gözettiğinde de benzer bir anlayış göstermelidir. İran’daki iç tartışma şu anda, 8 Ağustos anlaşmalarını tehdit olarak görenler ile bunların yeni fırsatlar getirdiğini savunanlar arasında sürmektedir.

Rus diplomasisine saygım sonsuz ve Rusya’nın uzun hafızasını, sabrını ve dayanıklılığını takdir ediyorum. Aynı şekilde, binlerce yıl boyunca süren derin devlet anlayışı ve çıkarlarını belirleme konusundaki tartışmasız yeteneğiyle İran yönetimine de saygım sonsuz. Her iki ülkenin de değişimleri anlama, kendilerini yeni durumlara adapte etme ve buna rağmen kendi çıkarlarını koruyarak Erivan ve Bakü ile çalışabilme kabiliyetlerini hafife almamak gerekir.

27. Şüphe yok ki, özünde Avrupa ve ABD, Moskova’nın Rusya’ya yönelik tehdit algılarını tehlikeli düzeylere çıkaran Sovyet karşıtı ve Rus karşıtı zihniyetlerinden vazgeçmedi. 

O halde sormamız gereken soru şu: Bu komşu ülkelerin halkları için endişe duymalı mıyız? 

Bu halklar önemli mi? Bir anlamları var mı? Yoksa yalnızca kodamanların oynadığı bir satranç tahtasında piyon olarak mı görülmeli? Halklar politikada önem taşır mı? Taşımıyorlarsa, ister iç politika olsun ister uluslararası politika, politikanın amacı nedir? Yalnızca büyük güçlerin stratejik menfaatlerini tatmin etmek midir politika? Bu güçlerin hayati menfaatler ve stratejik kavramlar adına ürettikleri politikalar, söz konusu ülkelerin gerçek halklarının yaşadığı gerçekliklerden bağımsız olarak mı belirleniyor?

28. Bunu bir idealistin argümanı olarak görenler olabilir. Yanılıyorlar. Bu sorular, politikanın içinde yaşamış ve 1990’ların kritik birkaç yılında diplomaside de bizzat yer almış bir tarihçinin soruları. Yerel halklar ve komşu ülkelerin halkları önemli olmasaydı, birkaç bin yıl önce kurulan imparatorluklar günümüze kadar varlıklarını sürdürürlerdi.

Uluslararası çekişmeleri ve bu çekişmelerden türetilen stratejik modelleri, yalnızca emperyal çekişmeler ve stratejiler temelinde ele almak; ister imparatorluklara tabi olsunlar ister eski sömürgelerde yaşasınlar halkların kimi zaman sessiz, ama her zaman kaçınılmaz rolünü göz ardı ettiği sürece eksik kalacaktır.

V. Sonuç cümleleri

29. Azerbaycan ve Ermenistan, Rusya ve İran ile yakın işbirliği içinde çalışmalı, savaş halindeki bu iki ülke arasındaki barış sürecinin pekiştirilmesine hem Rusya’nın hem İran’ın destek olmaları sağlanmalıdır.

30. Ele alınan konuların her biri günlük özen ve titiz takip gerektirir. İleriye dönük ilerleme, iki cumhuriyetin birlikte çalışma iradesine ve yeteneğine bağlıdır. Tarafların hiçbiri, geçmişte olduğu gibi anlaşmazlıklarını çözmek için üçüncü taraflara başvurma alışkanlığına dönmemelidir.

31. Bazı çözümler çözümden çok sorun doğurur. 8 Ağustos’ta Washington’da mutabık kalınan düzenlemeler de karşımıza böyle bir manzara çıkarabilir. Neyse ki yukarıda da belirtildiği gibi, Washington’da mutabık kalınan anlaşmaların temel metodolojisi doğrudan, arabulucuya gerek olmaksızın yürütülen ikili müzakerelerin meyvesi. Bu, 8 Ağustos’ta imzalanan anlaşmaların en olumlu yönlerinden biri. Azerbaycan ve Ermenistan liderlerinin birbirlerine duyduğu güven kayda değer ölçüde artmış durumda; bu güven, çıkarlarının bir kısmının —çoğu olmasa da— ortaklaştığı anlayışından da güç alıyor. Henüz tam anlamıyla sağlam bir güven değil bu; fakat üzerine bir şeylerin inşa edilmesine imkan tanıyacak bir güven.

32. Bu belgelerin önemini değerlendirmenin bir yolu da, Türkiye’nin Erivan ile ilişkilerini normalleştirmeye yönelik somut adımlar atması için yeterli ilerlemeyi beraberinde getirip getirmeyeceğine bakmak olabilir.  Sınırların açılması da buna dahildir. Belgeler, Türkiye-Ermenistan politikası konusunda Ankara üzerinde kurduğu baskıyı hafifletmesi için Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’e yeterli neden sunuyor mu? Şimdilik buna yönelik bir işaret bulunmuyor. Durum buysa, talihsiz bir durum bu. Nitekim Ankara, birkaç pratik ve anlamlı adımla, bu belgelerin kabulüyle elde edilen ilerlemenin pekişmesine önemli ölçüde katkıda bulunabilir.

33. Güney Kafkasya’nın geleceğine yönelik daha kalıcı bir çözüm için bölgeyi yalnızca coğrafi bir kavram olarak değil, politik bir kavram olarak ele almak gerekir. Güney Kafkasya’nın üç cumhuriyeti, son müzakerelerde kaydedilen ciddi ilerlemenin kazançlarını konsolide etmek amacıyla birçok düzeyde işbirliği yapmaya başlayabilir. Böyle bir gelişme, bölgeyi yalnızca dış güçlerin oyun alanı hâline getiren ve Güney Kafkasya’da kendi fikirleri ve çıkarları olan gerçek insanların varlığını çoğu zaman görmezden gelen hükümetler ve uzmanlar tarafından yalnızca bir geçiş yolu olarak görülmesini engelleyecek bir adım olacaktır.

Artık iş, Ermenistan’a ve Azerbaycan’a, Gürcistan ile birlikte çalışarak barışa giden yeni kazanılmış bu yolun herhangi bir dış güç tarafından sahiplenilmesine ve/veya bozulmasına izin vermemekte düşüyor. Diğer alternatif, dış manipülasyonlara açık ve yeniden çatışmaya sürüklenen bir ortama dönüş olacaktır – oyun tahtasında yalnızca piyon haline getirildikleri ve boru hatlarının geçtiği ülkelere indirgendikleri bir ortama geri dönüş. Azerbaycan ve Ermenistan, egemenliklerini güçlendiren bir barış yolunu inşa etme konusundaki kabiliyetlerini kanıtladılar; artık bunu sürdürebilirler. Egemenlik, beraberinde sorumluluklar getirir; bunların başında ise hizmetinde olduğu halklara karşı sorumluluk gelir.

Daha fazla bilgi ve son haberler için SonTurkHaber.com'ı takip edin.
seeGörüntülenme:98
embedKaynak:https://www.agos.com.tr
archiveBu haber kaynaktan arşivlenmiştir 22 Ağustos 2025 16:46 kaynağından arşivlendi
0 Yorum
Giriş yapın, yorum yapmak için...
Yayına ilk cevap veren siz olun...
topEn çok okunanlar
Şu anda en çok tartışılan olaylar

“Benim her emrim yerine getirilir, çünkü benden yapılmayacak emirler çıkmaz!” Sözcü Gazetesi

21 Ağustos 2025 05:02see215

Tecavüz ediyorlar diye bağıran kadın, yardıma gelenlere saldırdı! Vatandaşlar neye uğradığını şaşırdı

21 Ağustos 2025 20:25see193

En mutlu günleri zehir oldu! Düğün iptal edildi, 1 i polis 2 kişi gözaltına alındı Sözcü Gazetesi

22 Ağustos 2025 02:09see174

Sağlık Bakanlığı 2. personel alımı 2025: Başvurular ne zaman başlayacak? 18 bin personel alımı için geri sayım Son Dakika Haberleri

22 Ağustos 2025 00:56see170

BM: İsrail in saldırıları nedeniyle Gazze de zorla yerinden edilenlerin sayısı 796 binin üzerine çıktı

21 Ağustos 2025 21:40see168

Kooperatifler Erzurum da bir araya gelecek

21 Ağustos 2025 09:18see160

İŞKUR TYP PERSONEL ALIMI 2025: İstanbul da hangi okullara işçi alınacak? İŞKUR E Şube İstanbul TYP işçi alımı başvuru ekranı Son Dakika Haberleri

21 Ağustos 2025 19:24see160

Gir Dünyama da Rajeev, Kuhu ya sahip çıkıyor! Partiyi terk ediyor

21 Ağustos 2025 16:29see155

Rosatom Akkuyu için 2026 yı işaret etti Dış Haberler

22 Ağustos 2025 00:32see120

Kolombiya da iki ayrı saldırıda 17 kişi öldü, 41 kişi yaralandı Dış Haberler

22 Ağustos 2025 04:35see120

Milli Savunma Bakanlığından TEKNOFEST Mavi Vatan çağrısı

20 Ağustos 2025 22:07see118

Mourinho dan Kerem sözleri: Onu göreceğimizi düşünüyorum

21 Ağustos 2025 00:37see118

Ankara Emniyet Müdürü Dinç ten yerinde denetim

21 Ağustos 2025 00:26see117

Amerika nın babacan hakimi Frank Caprio hayatını kaybetti: Türk vatandaşıyla yaşadığı diyalog yeniden gündem oldu VİDEO İZLE

21 Ağustos 2025 15:48see117

Tekirdağ da 33. Ayçiçeği Festivali başladı Tekirdağ Haberleri

21 Ağustos 2025 21:27see116

Konferans Ligi nde tarihi skor! Tam 9 gol attılar

22 Ağustos 2025 00:40see114

Mehmet Ağar Çerçioğlu ile tanışıklarını anlattı! AKP ye geçişinde aracı mı oldu?

21 Ağustos 2025 09:33see113

Başakşehir de Leo Duarte şoku! Oyuna devam edemedi

21 Ağustos 2025 21:54see112

Sony’den oyunseverlere kötü haber: PS5 fiyatı arttı Teknoloji Haberleri

20 Ağustos 2025 20:23see111

Bulun bu şehir eşkıyasını: Önünü kestiği kadın sürücüye dehşeti yaşattı

22 Ağustos 2025 16:54see111
newsSon haberler
Günün en taze ve güncel olayları