ABD Alaska yı Rusya dan nasıl satın aldı?
SonTurkHaber.com, Haberturk kaynağından alınan bilgilere dayanarak bilgi yayımlıyor.
Hulton Archive/Getty Images
Ancak toplantının yapıldığı yer de tarihi bir öneme sahip ve başlı başına bir tartışma konusu.
Trump ve Putin, bugün ABD toprağı olan Alaska'nın en büyük şehri Anchorage'da bir araya gelecek.
Ancak toplantı yaklaşık 150 yıl önce aynı yerde gerçekleşmiş olsaydı, Rusya topraklarında yapılmış olacaktı.
Bunun nedeni, şu anda ABD'nin en büyük eyaleti olan ve tüm ülkenin yüzölçümünün yaklaşık beşte birini kaplayan Alaska'nın bir zamanlar Rusya'ya ait olması.
'Oldukça mantıklı' bir yer seçimiKuzey Amerika'nın en kuzeybatısında yer alan Alaska, en dar noktasında 82 kilometre genişliğinde olan Bering Boğazı ile Rusya'dan ayrılıyor.
Trump zirvenin Alaska'da yapılacağını açıkladığında, Rusya Başkanlık Asistanı Yuri Uşakov, Rus heyetinin "Bering Boğazı üzerinde uçmasının ve iki ülke liderleri arasında böylesine önemli bir zirvenin Alaska'da yapılmasının", "oldukça mantıklı" göründüğünü söyledi.
Ancak Rusya ile Alaska arasındaki tarihi bağlar 1700'lerin başlarına kadar uzanıyor. Yani Sibirya'daki yerlilerin ilk kez 'doğudaki geniş bir topraktan' bahsettiği zamanlara...
BBC
1728 yılında Danimarkalı denizci Vitus Bering liderliğindeki bir keşif gezisi, yeni toprakların Rus anakarasına bağlı olmadığını keşfetti.
Ancak yoğun sis nedeniyle sefer başarısız oldu.
1741'de yine Bering'in önderlik ettiği bir başka keşif gezisi başarıya ulaştı ve karaya insan gönderildi.
Bunu birkaç ticari sefer izledi ve ilk su samuru kürkleri Rusya'ya geri getirildiğinde, Avrupa, Asya ve Kuzey Amerika'nın Pasifik kıyıları arasında kârlı bir kürk ticaretinin kapısı açıldı.
Ancak 19. yüzyılda İngiliz ve Amerikalı kürk tüccarları Ruslara karşı güçlü rakipler haline geldi.
Bu sert rekabet 1824 yılında Rusya'nın ABD ve İngiltere ile ayrı ayrı antlaşmalar imzalamasıyla sona ererken, su samurlarının neslinin tükenmek üzere olması ve Kırım Savaşı'nın (1853-56) siyasi sonuçları Rusya'yı Alaska'yı ABD'ye satmaya gönüllü hale getirdi.
'Aptalca' bir alışveriş
Dönemin ABD Dışişleri Bakanı William Seward, toprak satın alma müzakerelerini yönetti ve Ruslarla bir anlaşma yapılmasını sağladı.
Uzun süren muhalefetten sonra ABD Kongresi Seward'ın 7,2 milyon dolarlık resmi teklifini onayladı ve 18 Ekim 1867'de Alaska'nın o zamanki başkenti Sitka'ya Amerikan bayrağı çekildi.
Başlangıçta Alaska'nın satın alınması, arazinin sunacak hiçbir şeyi olmadığına inananlar tarafından "Seward'ın Aptallığı" olarak adlandırıldı ve eleştirildi.
Enflasyona göre uyarlandığında, ABD'nin ödediği 7,2 milyon dolar bugün 100 milyon doların biraz üzerinde bir meblağa denk geliyor ki bu da şu anda ABD'nin en geniş eyaleti için oldukça düşük bir bedel.
19. yüzyılın sonlarından itibaren Alaska'da altın, petrol ve doğal gaz keşifleri yapılmaya başlandı ve kısa sürede önemli kârlar elde edildi.
Seward'ın hamlesi meyvelerini vermişti ve 1959 yılında Alaska resmen ABD'nin 49. eyaleti oldu.
Doğal kaynakları zengin Alaska'da bugün 12 binden fazla nehir ve çok sayıda göl bulunuyor.
Başkenti Juneau, sadece tekne veya uçakla ulaşılabilen tek ABD eyalet başkenti.
Anchorage'daki Hood Gölü ise günde yaklaşık 200 uçuşla dünyanın en işlek deniz uçağı üssü.
Başkanlar Trump ve Putin eyaletin en büyük askeri tesisi olan Elmendorf-Richardson Ortak Üssü'nde bir araya gelecek.
64,000 dönümlük bu üs, ABD'nin Kuzey Kutbu'ndaki askeri hazırlığı açısından kilit öneme sahip bir bölge olarak görülüyor.
Alaska önceden de Amerikan diplomasisine ev sahipliği yapmıştı.
Mart 2021'de Joe Biden'ın yeni diplomatik ve ulusal güvenlik ekibi Anchorage'da Çinli mevkidaşlarıyla bir araya geldi.
Zirveyle ilgili resmi ayrıntılar ortaya çıkmadı ancak Beyaz Saray, Alaska görüşmelerinin Trump için bir "dinleme oturumu" olacağını ve ABD başkanına "bu savaşı nasıl sona erdireceğine dair en iyi değerlendirmeleri" sunacağını söyledi.
Geçen hafta zirveyi duyurduğunda Trump, toplantının barışa yönelik somut adımlarla sonuçlanabileceği konusunda olumlu konuştu.
Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy daha önce Kiev'in katılımı olmadan yapılacak herhangi bir anlaşmanın "ölü doğmuş kararlar" anlamına geleceğini söylemişti.


