ABD, İran ı vurdu: Şimdi ne olacak?
SonTurkHaber.com, Trthaber kaynağından alınan bilgilere dayanarak bilgi paylaşıyor.
Göreve geldiğinde dünyadaki tüm savaşları bir telefonla bitireceğini iddia eden ABD Başkanı Donald Trump, İran’ın vurulması emrini verdi. Böyle İran-İsrail arasında devam eden savaş artık yeni bir boyut kazandı.
Kamuoyuna yansıyan ilk bilgilere göre ABD, B-2 stratejik bombardıman uçaklarıyla İran için son derece kritik olan Fordo Nükleer Tesisi’ni vurdu. Ayrıca, Tomahawk füzeleriyle de Natanz ve İsfahan nükleer tesisleri hedef alındı.
Bu noktada herkesin aklında “ABD’nin savaşa girmesi sahayı nasıl değiştirir?” sorusu var. Biz de hem bunu yanıtını alabilmek hem de sürece dair önemli detayları anlayabilmek için Beykent Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Kemal Olçar ile bir araya geldik.
.jpg)
Doç. Dr. Olçar ile ilk konuşmamızı aslında cumartesi öğlen saatlerinde yaptık. O zaman henüz ABD’nin İran’a saldırısı gerçekleşmemişti. Olçar, Trump’ın ‘biraz düşüneceğim’ açıklamasına rağmen sahadaki hareketliliğin çok farklı olduğuna dikkati çekmişti.
ABD uçak gemilerinin değişen pozisyonları, bölgedeki kritik personelin aileleriyle birlikte tahliye edilmesi, Körfez’deki gemilerin oradan ayrılması gibi örnekleri sıraladı Olçar.
Hatta ABD’nin bölgeye kan stoku da yolladığı detayını da aktardı ve “Tüm bunlar operasyonun ayak sesleri. Bence Trump o kadar beklemeyecek ve ABD çok kısa zaman sonra İran’ı B-2’lerle vuracak.” dedi. Bu görüşmenin üzerinden 24 saat geçmeden beklenen oldu ve Trump’ın emriyle havalanan savaş uçakları İran’ın farklı noktalarını hedef aldı.
Biz de Olçak ile tekrar görüştük ve ABD’nin doğrudan denkleme dahil olmasının muhtemel sonuçlarını konuştuk.
[Uzmanlar, ABD'nin bölgedeki askeri unsurlarının hedef olabileceği görüşünde.]
ABD’nin İran’a saldırması ve denkleme dahil olmasıyla sahada yeni bir sayfanın daha açıldığına işaret ediyor Doç. Dr. Olçar. “Basra Körfezi ve Irak’taki ABD üsleri açık hedef haline geldi. Sadece İran unsurları değil Hizbullah unsurları, Irak’taki Haşdi Şabi güçleri ve diğer Şii gruplar da ABD hedeflerine karşı harekete geçebilir. Irak içindeki ‘Yeşil Hat’ bölgesi bile o kadar güvenli olmayabilir.” diyerek beklentisini aktarıyor.
Elbette İran’ın ABD ve İsrail tarafından vurulması sadece Tahran’ı ilgilendiren bir mesele değil. Bu noktada Türkiye dahil bölge ülkeleri akla ilk gelenler. Ancak asıl mesele Rusya ve Çin gibi iki devin tüm bu yaşananlara nasıl tepki vereceği.
Rusya’nın İran’ı hava unsurlarıyla destekleyebileceğinden bahsediyor Doç. Dr. Kemal Olçar. Moskova’nın Tahran’a bir şekilde ‘can suyu’ vermek isteyeceğinin altını çiziyor. Madalyonun bir de Çin yüzü var. Olçar’a göre Çin de özellikle hava savunma füzeleri ve radar sistemleriyle burayı takviye edebilir. Ayrıca, İsrail’in siber saldırılarında hasar alan tüm unsurların Çinliler tarafından yeniden ayağa kaldırılabileceğini de söylüyor.
[İran, Rusya ve Çin'in bölgesel ve küresel çıkarları mevcut düzenin devam etmesini zorunlu kılıyor.]
İran’ın ABD ve İsrail tarafından vurulması ve nihayetinde ülkenin üç ya da dört farklı bölgeye ayrılacağı uluslararası kamuoyunda sıkça konuşuluyor. Böyle bir senaryonun Rusya ve Çin için çok ciddi sıkıntılara neden olabileceğine değiniyor Doç. Dr. Olçar. Ve şöyle devam ediyor:
“Bana kalırsa Rusya ve Çin doğrudan olmasa da dolaylı yoldan İran’a destek verecek. Bölünmüş bir İran’dan en büyük zararı Çin görür. Buradan çok ucuza enerji alıyorlar. Ayrıca kuşak-yol projesinde orta koridor Tahran’ın güneyinden geçiyor. Yıllardır ilmik ilmik ördükleri ticaret kuşağı ciddi yara alır. Ve Pekin yönetimi bunu istemez.
Tabi burada Kuzey Kore’yi de unutmamak gerek. Onlar acaba devreye girer mi? Ellerindeki bazı çok gelişmiş füzeleri ya da nükleer başlıkları İran’a verir mi? Şimdilik kestirmek zor. Gördüğünüz üzere ABD’nin saldırısı arka planda çok ilginç bir denklemi beraberinde getiriyor.”
[Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın diplomasi trafiği ve bölge ülkelerinin 'bütünlüğü' vurgusu son derece önemli. Foto: AA]
Doç. Dr. Olçar, bu yaşananların elbette Türkiye’yi de etkileyeceğinin altını çiziyor. İran düşerse Çin ve Rusya’nın Orta Doğu’daki tüm hegemonyasını kaybedeceğini hatırlatıyor Olçar. Dolayısıyla çok geniş bir alanda kontrolün İsrail’e geçebileceğini ve bunun da Ankara’nın çıkarlarına son derece ters olduğunu vurguluyor.
İran’da gerek Türklerin yoğun yaşadığı bölgelerde gerek PJAK unsurlarının bulunduğu alanlarda farklı gelişmeler yaşanabileceği beklentisini paylaşıyor Doç. Dr. Olçar ve sözlerini şöyle tamamlıyor:
“Türkiye ısrarla Irak, Suriye, İran gibi ülkelerde toprak bütünlüğü ve egemenliğin başkaları tarafından çiğnenmemesi yönünde uyarılarda bulundu. Bunun ne denli önemli olduğunu gördüğümüz günlerden geçiyoruz. PJAK’ın silahlandığına dair kamuoyuna yansıyan bilgiler dikkatle izlenmeli. Buradaki bölgesel savaş küresel bir ateşe dönüşebilir. Eğer bahsettiğimiz tüm bu coğrafya Tel Aviv dümenine girerse o zaman Ankara’nın da Mısır’dan Afrika’ya, Irak ve Suriye’den Orta Doğu hatta Körfez’e kadar çok geniş bir alanda etkisi ciddi zarar görür.
ABD bölgedeki vekili İsrail üzerinden ateşe odun atmaya devam edebilir. Rusya ve Çin ise İran üzerinden bu savaşı sürdürebilir. Savaş Körfez ülkelerine sıçrayabilir. Ki oralar da ABD için İsrail kadar değerli.
Belki kısa bir durulma görebiliriz. Ki İsrail’in buna özellikle tahkimat için çok ihtiyacı var. Ancak bu şartlarda İran’ın masaya oturmayacağını ve maalesef çatışmaların devam edeceğini düşünüyorum.”


