Adalet Bakanı Tunç: Denetimli serbestlik cezasızlık değildir
Haber Global sayfasından elde edilen bilgilere dayanarak, SonTurkHaber.com duyuru yapıyor.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, “Denetimli Serbestlik Sistemi Değerlendirme Toplantısı”nda konuştu.
Bakan Tunç'un açıklamaları şöyle:
2005 yılında ceza adalet sistemimize dâhil ettiğimiz denetimli serbestlik hizmetleri bu yıl 20. yılını dolduruyor.
Bu kapsamda, "Denetimli Serbestlik 20. Yıl Bölge Toplantıları" başlığı altında ülke genelinde toplantılar gerçekleştiriyoruz. (Elazığ, İzmir ve İstanbul’da yapıldı)
Toplantılarda;
Denetimli serbestlik sistemimizin gelişimini gözden geçiriyor,
Geleceğe yönelik adımlarımızı planlıyor ve
Daha güçlü bir sistem inşa etmek için görüş alışverişinde bulunuyoruz.
Denetimli serbestlik sisteminin 20 yıllık birikimi ışığında gerçekleştirilen bu toplantıya, ülkemizin önde gelen üniversitelerinden ceza hukuku alanında yetkin akademisyen hocalarımızın katılımı bizler için son derece kıymetlidir.
Bu yüksek düzeyli katılım, denetimli serbestlik uygulamalarının;
Bilimsel temelde değerlendirilmesi,
Gelişime açık yönlerinin tespit edilmesi ve
Sistemin insan haklarına dayalı yapısının güçlendirilmesi
açısından bizlere yol gösterici katkılar sunacaktır.
Ceza hukukçularımızın katkı ve değerlendirmelerinin, bu alandaki uygulamalara yön vereceğine, mevzuat ve idari çalışmalarımıza ışık tutacağına inanıyor, toplantımızın hayırlı olmasını diliyorum.
Ulucanlar Cezaevi ve Cezaevi Sayıları
İçinde bulunduğumuz bu mekân, bir zamanlar; duvarlarına insan hikâyelerinin gölgesinin sindiği, acıların sessizce yankılandığı, demokrasimizin en sancılı dönemlerinde hak ihlallerinin iz bıraktığı Ulucanlar Cezaevi.
Bugün ise aynı duvarlar, artık demokrasinin sesini, hukuk devletinin yükselen değerlerini ve toplumsal hafızamızın dönüştürücü gücünü yansıtmaktadır.
Aslında bu mekân, Türkiye’nin nereden nereye geldiğinin sessiz ama güçlü bir tanığıdır.
Bir zamanlar insan onurunu zedeleyen şartlara sahip cezaevlerinin yerine bugün insan haklarını esas alan, çağdaş standartlarda infaz kurumları inşa ediliyor.
Ulucanlar, Sinop ve Diyarbakır Cezaevi gibi bir dönem acıların ve ağır hatıraların mekânı olan yerler; bugün panellere, kültürel etkinliklere, demokrasiye ve ortak belleğe ev sahipliği yapan kültür merkezlerine dönüştü.
İşte bu nedenle, adaletin insan odaklı yüzünü temsil eden denetimli serbestlik sistemini, tam da böylesine simgesel bir mekânda ele alıyor olmamızı ayrıca kıymetli buluyorum.
Ceza Adaleti ve İnfazın Amacı
Mülkün temeli olan Adalet, varlığın ruhu, düzenin özü, insanlık onurunun en kadim emanetidir.
Adalet, mazlumu korumak, mağdurun sesi olmaktır.
Adaletin tecellisinin önemli bir boyutunu ceza adaleti sistemi oluşturmaktadır.
Kanunda suç olarak tanımlanan bir fiilin gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılması, kişiye ceza verilmesi ve bu cezanın infazı ceza adaleti sisteminin konusudur.
Yani ceza adalet sisteminin;
ilk aşaması ceza soruşturması,
ikinci aşaması ceza kovuşturması,
üçüncü aşaması da bu cezanın infazıdır.
Soruşturma ve kovuşturma sonrasında gerçekleşecek olan cezanın infazı ile ilgili aşama, ceza adaleti açısından önemli bir yere sahiptir.
Ceza adaletinin temel felsefesi, suç işleyen bir kişiye yaptırım uygulamanın yanında; suça yönelmiş kişileri topluma yeniden kazandırmak, onu sorumluluk sahibi bir vatandaşa dönüştürmek, böylece toplumsal huzuru kalıcı kılmaktır.
Bu noktada cezanın ıslah edici işlevi büyük önem taşır.
Modern ceza hukukunun yaklaşımı; intikamı değil, ıslahı; dışlamayı değil, topluma yeniden kazandırmayı esas alır.
Suçlunun cezalandırılması elbette kamu düzeninin bir gereğidir.
Ancak bu sürecin nihai amacı, kişilerin yeniden toplumsal yapının sağlıklı bir parçası haline gelmesini sağlamaktır.
Çünkü Adalet; yalnızca geçmişi cezalandırmak değil, aynı zamanda geleceği de inşa etmektir.
Ceza infaz sistemi,
Hükümlülerin infaz sonrası hayata hazırlanması,
Değer üretmeye yönlendirilmesi ve
Sorumluluk bilinci kazanmasıyla başarıya ulaşmış olur.
Bu yönüyle infaz sistemi ne kadar kapsayıcı, eğitici ve yönlendirici olursa;
suçun tekrarının önlenmesi ve kalıcı bir toplumsal barışın tesisi de o kadar mümkün hale gelir.
Sosyal devlet olmanın bir gereği olarak, hükümlülerin yeniden topluma kazandırılması; devlet eliyle sunulan eğitim, mesleki beceri kazandırma ve psikososyal desteklerle mümkündür.
Ceza infaz kurumlarımız, bugün; çağdaş ceza adaleti anlayışı doğrultusunda, bireyin topluma kazandırılmasına yönelik iyileştirme, üretim ve dönüşüm işlevlerini de üstlenen çok yönlü bir yapıya kavuşmuştur.
Şüphesiz, Devletin adalet eli; yalnızca cezalandıran değil, aynı zamanda dönüştüren ve toplumu inşa eden bir eldir.
Denetimli Serbestlik Sistemi ve Faydaları
Islah ve kişileri topluma yeniden kazandırma anlayışımızın sahadaki bir yansıması Denetimli Serbestlik sistemidir.
Denetimli Serbestlik, yalnızca bir infaz şekli değil, aynı zamanda insanı merkeze alan bir adalet felsefesinin yaşayan yüzüdür.
Çünkü adaletin değeri, yalnızca verilen cezanın ağırlığıyla değil; o cezanın ne ölçüde hak ve insan onuruna uygun şekilde uygulanabildiğiyle ortaya çıkar.
Adalet,
Bazen bir annenin gözyaşında,
Bazen bir çocuğun babasına kavuşma sevincinde,
Bazen de hatasından dönen bir kişinin yeniden topluma tutunma çabasında hayat bulur.
Yani adaletin tecellisi aynı zamanda o cezayı verirken gösterilen merhametin, insafın derinliğindedir. Nitekim biz, adaleti yalnızca cezalandırmak olarak gören değil; hatadan dönmeyi mümkün kılan, kişileri topluma yeniden kazandırmayı hedefleyen bir anlayışın mensuplarıyız.
Denetimli serbestlik, suçla yüzleşmiş kişilerin, toplumla yeniden buluşmasını mümkün kılan bir köprüdür.
Kopmuş bağları onaran, kırılmış umutları yeşerten ve kaybolmuş yönleri yeniden ortaya çıkaran bir toplumsal rehabilitasyon hamlesidir.
Her kişiyi bir potansiyel olarak gören, her hatayı arınma fırsatı sayan yüksek adalet tasavvurunun tezahürüdür.
Denetimli serbestlik sistemi, suç işleyen her bireyi mutlak kötülüğün temsilcisi olarak damgalamaz.
Aksine, onun içinde hâlâ bir insan, hâlâ bir umut ve hâlâ bir değişim ihtimali gören kapsamlı bir yaklaşımı temsil eder.
Bu sistem, suça karışmış bireyi toplumsal dışlanmanın girdabına bırakmak yerine, yeniden kazanım zemini sunar.
Çünkü her insan hataya düşebilir.
Ancak asıl olan, düşeni kaldırmak; suçun ötesinde insana ulaşmaktır.
Toplum dışına itilmiş her birey, eğer doğru yönlendirme ve denetimle desteklenirse, yeni bir başlangıç yapabilir.
Denetimli serbestlik bu başlangıcın kaynağı, bu ilerlemenin köprüsüdür.
Sistemle, kişi hatasını görebilir, telafi edebilir ve en önemlisi kendini yeniden inşa edebilir.
Bu yönüyle denetimli serbestlik sadece bir ceza infaz rejimi değil, bir ahlaki sorumluluk projesi, bir toplumsal onarım hareketidir.
Denetimli serbestlik elbette cezasızlık değildir.
Aksine, bu sistem; kişinin toplumla uyum içinde yaşamaya devam etmesini amaçlayan etkin bir infaz yöntemidir.
2005 yılından bugüne kadar 5,6 milyon yükümlüye dokunan bu sistemin etkinliğini yalnızca rakamlarla değil; umuda kavuşmuş hayatlarla, onarılan aile bağlarıyla ve topluma yeniden kazandırılan bireylerle ölçüyoruz.
Denetimli Serbestlik Sistemiyle 2005’ten bugüne kadar;
• 8 milyon 464 bin karar infaz edilmiş,
• 3 milyon 628 bin iyileştirme faaliyeti yürütülmüş,
• 1 milyon 478 bini bağımlılıkla mücadeleye yönelik çalışmalar gerçekleştirilmiş,
• 1 milyon 449 bin yükümlü kamuya yararlı işlerde görevlendirilmiş,
• 74 bin yükümlüye ayni ve nakdi yardım sağlanmış,
• 71 bin yükümlü elektronik izleme sistemiyle takip edilmiş,
• Çevreci faaliyetlerle 2 milyon 400 bin fidan toprakla buluşturulmuştur.
bu sistem sayesinde,
Kaynaklarımız daha verimli kullanılmakta,
Mağdurun ve toplumun zararları telafi edilmekte,
Birey, yeniden üreten, çalışan, sorumluluk üstlenen bir fert haline dönüşmektedir.
Hükümlüler, denetimli serbestlik faaliyetleri kapsamında;
Park, bahçe, mezarlık bakımından, ağaç dikimi ve yeşil alanların düzenlenmesine;
Yaşlı bakım hizmetlerinden, sosyal yardım dağıtımına;
Okul-cami gibi kamu binalarının bakım onarım hizmetlerinden, mesleki becerisine göre uzmanlaştığı işlere kadar çeşitli alanlarda görev almaktadırlar.
Son yıllarda atılan adımlarla denetimli serbestlik uygulamalarını kurumsallaştırdık, teknolojiyle desteklenmiş, alanında uzman ekiplerle güçlendirdik.
Psikologlarımız, sosyal hizmet uzmanlarımız, denetimli serbestlik görevlilerimiz; gece gündüz demeden toplumun her kesimine dokunmaktadır.
Yine 160’tan fazla üniversiteyle iş birliği protokolleri imzalayarak;
Bireysel danışmanlıklardan;grup terapilerine,
Bağımlılıkla mücadele programlarından; kamu yararına çalışmalara kadar birçok alanda faaliyet gösteriyoruz.
Böylece denetimli serbestliği bilimsel ve sosyal boyutlarıyla güçlendiriyoruz.
Adalet Bakanlığı olarak, bu büyük yapının daha da güçlenmesi için gerekli tüm adımları atmaya, yeni projelerle sistemi geliştirmeye ve toplumsal farkındalığı artırmakta kararlıyız.
Bu kapsamda en son 10. Yargı Paketiyle Denetimde Serbestlik’te yeni bir döneme geçerek toplumumuzda oluşturulmaya çalışılan cezasızlık algısını ortadan kaldırmayı amaçladık.
Değişiklikle cezası az olan hükümlüler de dâhil olmak üzere bütün hükümlülerin, aldıkları cezanın koşullu salıverilme tarihine kadarki süresinin en az 1/10’u ceza infaz kurumunda geçirmeleri gerekmektedir.
Daha öncesinde 2 yıl ceza alan birisi 1 yıl koşullu salıverilme, 1 yıl da denetimli serbestlik uygulandığı için cezaevine girmemesi cezasızlık algısına neden olmaktaydı.
Yeni düzenlemeyle 2 yıl ceza alan, koşullu salıverilme tarihine kadarki sürenin 1/10’unu, yani en az 36 gününü ceza evinde geçirmek durumunda kalacak.
1 yıl ceza alan hükümlü, cezasının en az 18 gününü cezaevinde geçirmek durumunda kalacak.
6 ay ceza alan hükümlü, cezasının en az 9 gününü cezaevinde geçirmek durumunda kalacak.
Yaptığımız bir diğer düzenlemeyle özel infaz usullerinin kapsamının genişleterek uygulanabilir hale getirdik.
Bu kapsamda; özel infaz usulünden faydalananlar hakkında denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezanın infazı hükümlerinin de uygulanabilmesine imkân tanıdık.
Bu bağlamda hafta sonu veya geceleyin infaz usulünün kapsamıyla konutta infaz usulünün kapsamını;
Kasten işlenen suçlarda 1 yıl 6 aydan; 3 yıla,
Taksirle öldürme suçu hariç taksirle işlenen suçlarda 3 yıldan; 5 yıla çıkardık.
Konutta infaz usulünün kapsamını ise;
Kadın, çocuk veya 65 yaşını bitirmiş kişiler bakımından 1 yıldan; 3 yıla,
70 yaşını bitirmiş kişiler bakımından 2 yıldan; 4 yıla,
75 yaşını bitirmiş kişiler bakımından 4 yıldan; 5 yıla çıkardık.
80 yaşını bitirmiş kişiler bakımından 6 yıl hapis cezasının konutta infazına karar verilebilmesine imkân tanıdık.
Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm olanlar hariç olmak üzere, hapis cezasına mahkûm olanlardan;
Ağır bir hastalık veya engellilik nedeniyle ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettiremeyeceği tespit edilen ve toplum güvenliği bakımından ağır ve somut tehlike oluşturmayacağı değerlendirilenlerin cezasının konutunda çektirilmesine imkan tanıdık.
Doğumdan itibaren 6 ay geçen ve toplam 5 yıl veya daha az süreli hapis cezasına mahkûm olan hükümlü kadınlar cezasını konutunda çekebilecek.
Ayrıca 10. Yargı Paketiyle;
Yaralama, kasten yaralama, tehdit, trafik güvenliğini tehlikeye sokma, alkol ve uyuşturucu etkisinde araç kullanma gibi toplumsal huzuru bozan suçlarda cezaları artırdık.
Uluslararası Arenada Denetimli Serbestlik
Denetimli serbestlik, yalnızca Türkiye’nin değil, çağdaş hukuk sistemine sahip tüm ülkelerin vazgeçilmez bir infaz modelidir.
Her ülke, bu sistemi kendi kültürel kodlarına, sosyal yapısına ve teknolojik imkânlarına göre şekillendirmektedir.
Tüm gelişmiş ülkelerin kesiştiği ortak bir kavrayış vardır: Ceza, yalnızca geçmişin bedeli değil; geleceğe açılan bir kapıdır.
Bugün dünya ölçeğinde baktığımızda, denetimli serbestliğin bir infaz yöntemi olmanın ötesine geçtiğini; toplumu onaran, bireyi dönüştüren bir iyileşme alanı olarak kurgulandığını görüyoruz.
Biz de bu anlayışla, insan merkezli, onarıcı ve dönüştürücü bir denetimli serbestlik sistemini inşa etmeye devam ediyoruz.
Türkiye olarak 10 yılı aşkın süredir Avrupa Denetimli Serbestlik Konfederasyonu (CEP) üyesi olarak uluslararası camiada yerimizi almış bulunuyoruz.
Aynı zamanda EUROPRIS ve ICPA (Ay-Sİ-Pi-Ey) gibi saygın kuruluşlarla iş birliği içinde çalışarak, sistemimizi küresel ölçekte geliştiriyor; iyi uygulamaları ülkemize taşıyoruz.
İşyurtları Hakkında Genel Bilgi
Ceza ve İnfaz Kurumlarımızda, hükümlülerin, infaz sonrası yaşamlarında topluma kazandırılmaları ve meslek edinmeleri amacıyla İşyurtları Kurumumuz da önemli faaliyetler yürütmektedir.
Bu yönüyle İşyurtlarımız sayesinde cezaevlerimiz; sadece suçluların ıslah edildiği yerler olmayıp, aynı zamanda işbaşı mesleki eğitim veren büyük bir teşkilat yapısına da sahiptir.
Bu konuda hedef koyarken, batı infaz sistemlerinin ötesinde, içerisinden çıktığımız medeniyetin gereklerine uygun olarak, insanlarımızı kazanmayı ve yüksek değerlerle donatarak topluma geri dönmelerini amaçlıyoruz.
Bu kapsamda; İşyurtlarımız üretimin hiç durmadığı bir fabrika gibi çalışmalarına devam ediyor.
Türkiye genelinde;
400 Ceza ve İnfaz Kurumumuzda
Toplam 374 İşyurdu müdürlüğünde
200’den fazla iş kolunda,
1.700 atölye ve tesisimiz bulunuyor.
İş Yurtları Kurumuna bağlı ;
55 İş Yurdu Müdürlüğü’nde Mobilya üretimi,
78 İş Yurdu Müdürlüğü’nde Tekstil ve Konfeksiyon,
69 İş Yurdu Müdürlüğü’nde Metal İşleri,
64 İş Yurdu Müdürlüğü’nde El işi ürünleri, Temizlik ve Kozmetik Ürünleri,
154 İş Yurdu Müdürlüğü’nde İnşaat ve Onarım Malzemeleri,
153 İş Yurdu Müdürlüğü’nde Gıda, Tarım ve Hayvancılık Ürünleri,
28 İş Yurdu Müdürlüğü’nde Sosyal Tesis İşletmeciliği faaliyeti yürütüyoruz.
Bu tesislerde her yıl ortalama 60 bin hükümlü ve tutuklu çalışıyor.
Başta tarım ve hayvancılık sektörlerinin yanı sıra endüstriyel üretimde de öne çıkarak yerli ve milli üretimi destekleyen İşyurtları sistemimiz milli ekonomimize katkı sağlarken buradan elde edilen gelir adalet hizmetlerine harcanıyor.
Ayrıca Kamu kurum ve kuruluşları ve belediyelerle bakanlığımız arasında imzalanan protokollerle, açık cezaevindeki hükümlülerimiz kamu hizmetlerinde görev alıyor.
Bu kapsamda hâlihazırda 29 kamu kurumuyla protokol imzaladık ve bu sayede 1153 Hükümlü çeşitli iş kollarında çalışıyor.
Cezaevlerindeki eğitim faaliyetleri
Ceza İnfaz kurumlarımız, içinde insanın da inşa olduğu birer eğitim kurumu vazifesi de görmektedir.
Her kademede eğitim-öğretim faaliyetinin sağlandığı Ceza infaz kurumlarımızda;
957 öğretmen görev yaparken,
75 bin 205 hükümlü ve tutuklu da eğitim görüyor.
Açılan kurslarımız sayesinde;
2024 yılında 3 bin 575 kişi,
2025 yılının ilk üç ayında 823 kişi
okuma-yazma öğrenmiştir.
Bir okulda her sınıfta 30 öğrencinin bulunduğunu düşünürsek ceza infaz kurumlarımızda 1 yıl içinde okuma yazma öğrenen kişi sayısı 120 derslikli bir okula karşılık gelmektedir.
Aynı şekilde;
63 bin 25 tutuklu ve hükümlü ortaokul ve lise,
8 bin 458 tutuklu ve hükümlü üniversite eğitimi görmekte,
34 yüksek lisans öğrencisi ve
106 doktora öğrencisi yükseköğrenimlerine devam etmektedir.
Ceza ve İnfaz kurumlarımızda teorik eğitimlerin yanında tutuklu ve hükümlülerin infaz sonrasında topluma kazandırılması ve meslek edinmelerini sağlayacak pratik eğitimler de verilmektedir.
Milli Eğitim Bakanlığımızla işbirliği kapsamında ülke genelinde sayısı 52 olan Adalet Mesleki Eğitim Merkezlerimizde, 3 bin 289 tutuklu ve hükümlü eğitim görmektedir.
Bu kurumlarımızda bugüne kadar 10 bin 964 kişiye kalfalık, ustalık ve usta öğreticilik belgesi verilmiştir.
Aynı şekilde 6 Çok Programlı Anadolu Lisesi’nde, 293 tutuklu ve hükümlü eğitim görmektedir.
Ayrıca Halk Eğitim Merkezleri tarafından düzenlenen kurslarımız, okuryazarlıktan el sanatlarına, aşçılıktan bilgisayara kadar birçok alanda bireylerin mesleki ve kişisel gelişimlerine katkı sunmaktadır.
Hali hazırda ceza infaz kurumlarımızda; 4 bin 622 halk eğitim kursu devam etmekte,
75 bini aşkın kursiyer bu kurslarda eğitim görmektedir Bunların yanında, Diyanet İşleri Başkanlığıyla iş birliği içinde manevi rehberlik hizmetlerimiz devam ediyor.
Bu bağlamda, Vaizlerimizin yürüttüğü bireysel görüşmeler, değerler eğitimi ve hafızlık kursları sayesinde; tutuklu ve hükümlülerin hem zihinsel hem de manevi dünyalarında onarıcı bir dönüşüm mümkün hâle gelmektedir.
Ceza infaz kurumlarımızda 896 vaiz görev yaparken, şu ana kadar 113 tutuklu ve hükümlü hafızlığını tamamlamıştır. Yine, Adalet Bakanlığımız ile Kültür Turizm Bakanlığı arasında imzalanan iş birliği protokolü kapsamında il ve ilçe halk kütüphanelerindeki 23 milyon kitaba hükümlü ve tutukluların erişimini sağladık.
Adalet Halk Kütüphaneleri projemiz kapsamında Hükümlü ve tutuklular;
Ceza infaz kurumu kütüphanelerinden,
7 ilimizde faaliyet gösteren 8 Adalet halk kütüphanesinden ve
İl/ilçe halk kütüphanelerinden yararlanabiliyorlar.
Eğitim-öğretim alanında yaptığımız tüm bu faaliyetler gösteriyor ki;
Türkiye, tutuklu ve hükümlülerin eğitimi, öğretimi, meslek edinmesi anlamında dünyaya örnek gösterilecek bir ülke haline gelmiştir.
Psiko-Sosyal Destekle Güçlü Toplumsal Rehabilitasyon
Adalet Bakanlığı olarak ceza infaz kurumlarımızdaki eğitim çalışmalarımızın yanında iyileştirme ve rehabilitasyon faaliyetlerini de kararlılıkla sürdürmekteyiz.
Bu kapsamda bağımlılıkla mücadele, öfke kontrolü ve zarar verme eğilimlerinin önüne geçmek için uzman psikolog ve sosyal hizmet personelimizce bireysel ve grup terapileri yapılmaktadır.
Bu kapsamda 2024 yılında;
1 milyon 280 binin üzerinde psiko-sosyal bireysel görüşmeyle hükümlü ve tutukluların iyi halleri kesintisiz takip edilmiş,
Hükümlü ve tutuklu aileleriyle 48 bin 412 görüşme yapılmış,
Grup müdahalelerinde 1.278 grup oturumu düzenlenmiş, 16 bin 974 kişi bu çalışmalara katılmış,
Sosyo-kültürel ve sportif faaliyetlere 2 milyonun üzerinde katılım sağlanmıştır.
Bağımlılıkla mücadele kapsamında ise bugüne kadar ceza ve infaz kurumlarımızda, bireysel ve grup görüşmeleriyle, seminer ve konferanslarla 217 bin 23 kişiye ulaşılmıştır.
Ayrıca aile seminerleriyle 5 bin 687 aileyle görüşülmüş, hükümlülerin bu konuda aileleri tarafından desteklenmesi sağlanmıştır.
Özellikle uyuşturucu madde bağımlılığıyla mücadele kapsamında profesyonel kadrosuyla yapılandırılmış Rehberlik ve Rehabilitasyon İnfaz Kurumlarımız aracılığıyla etkin bir çalışma yürütüyoruz.
İlk olarak Adana Suluca’da faaliyetine başlanan R Tipi Rehberlik ve Rehabilitasyon İnfaz Kurumu modelini önümüzdeki süreçte Adana Suluca Açık, Bolu ve Bakırköy Kadın Ceza İnfaz Kurumlarımızda da hayata geçireceğiz.
Yargı Reformu Strateji Belgemizde de yer verdiğimiz gibi; uyuşturucu madde bağımlıları için rehabilitasyona uygun müstakil ceza infaz kurumlarını yaygınlaştırmaya devam edeceğiz.
Böylece bu kurumlarımızda bağımlılıkla mücadeleyi esas alan bütüncül bir iyileştirme modeli sunacağız.
Ayrıca, çevrim içi psikososyal destek projesiyle, ülkemizin dört bir yanındaki özel ihtiyaç sahibi hükümlülere uzman desteğini erişilebilir kıldık.
Bu projemiz, 2024 yılında Singapur’da düzenlenen uluslararası toplantıda “Sağlıkta Mükemmeliyet Ödülü”ne layık görülerek uluslararası takdir kazanmıştır.
Bu anlamda iyileştirme faaliyetlerinin kapsayıcılığı ve etkisi bir kez daha ortaya çıkmıştır.
Adalet anlayışımız insanı onaran, onu yeniden topluma kazandırmayı amaçlayan bir merhamet ve vicdanla şekillenir.
Bu kapsamda denetimli serbestlik sistemi; toplumsal barışın, ekonomik üretkenliğin ve vicdani sorumluluğumuzun yazılı bir ifadesidir.
Bugün burada gerçekleştirdiğimiz sempozyum, denetimli serbestlik hizmetlerinin bilimsel temellerini tartışmak, uygulamalarımızı akademik bilgiyle güçlendirmek açısından büyük önem taşımaktadır.
Üniversitelerimizin ve kıymetli akademisyenlerimizin bu sürece katkıları, adaletin sadece uygulamayla değil, aynı zamanda bilimle şekilleneceğini bizlere göstermektedir.
“Türkiye Yüzyılı” vizyonunun adalet ayağı, insan merkezli, önleyici, onarıcı ve dönüştürücü bir yaklaşıma dayanıyor.
Bu anlayışla önümüzdeki dönemde:
Dijital denetim imkânlarını artırmayı, Paydaşlarla iş birliğini derinleştirmeyi,
Yükümlü yakınlarını sürece daha fazla dâhil ederek sosyal uyumu güçlendirmeyi hedefliyoruz.
Her yükümlünün, yeniden topluma kazandırılacak bir birey olduğu bilinciyle hareket etmeye devam edeceğiz.
Bu vesileyle, 20 yıl önce uygulamaya konulan bu sistemin, bugün kurumsallaşmış, somut sonuçlar üreten ve ceza adaletine güçlü katkılar sunan bir yapıya dönüşmesini memnuniyetle ifade etmek isterim.


