AfD nin kapatılması Almanya da yeni aşırı sağ partinin doğmasına yol açabilir
SonTurkHaber.com, Haber Global kaynağından alınan verilere dayanarak haber yayımlıyor.
Türk-Alman Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Soytürk, Alman istihbaratının "aşırı sağ" olarak sınıflandırdığı AfD'nin kapatılabileceği iddialarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
“Parti kapatılsa bile zihniyet başka bir yapı içinde yoluna devam eder. Önemli olan o zihniyeti doğuran nedenleri ortadan kaldırmaktır.” diyen Soytürk, Almanya'da siyasi parti kapatma uygulamalarının oldukça sınırlı olduğunu belirtti.
Soytürk, şunları kaydetti:
"Almanya'da şimdiye kadar iki kere siyasi parti yasağı gerçekleşiyor. Biri 1952 yılında, biri de 1956 yılında, biri nasyonal sosyalizm meyilli olması sebebiyle. Diğer parti ise Stalinist belirtiler göstermesinden dolayı yasaklanıyor. Onun haricinde şimdiye kadar Almanya'da bir siyasi parti yasağı gerçekleşmedi. Alman Anayasası'nın 21. maddesine göre siyasi parti yasaklığı sadece mevcut anayasayı inkar etmekle veya eleştirmekle kalmıyor. Agresif bir şekilde yani fiiliyatta anayasayı ortadan kaldırma teşebbüsünde bulunması gerekiyor."
Soytürk, AfD hakkındaki mevcut sürecin henüz yargı aşamasına taşınmadığına, sadece raporlara konu olduğuna dikkati çekti.
AfD'ye karşı hükümetten de ciddi bir hamlenin gelmediğini dile getiren Soytürk, "AfD ile ilgili iç istihbarat biriminin hazırlamış olduğu raporda 'Aşırı sağ emareler göstermektedir.' ifadesi yer alıyor. Şimdiye kadarki uygulamaya bakacak olursak bu ifade yeterli gözükmüyor." diye konuştu.
Mehmet Soytürk, bu rapor doğrultusunda siyasi yasak talebinde bulunma yetkisinin Federal Meclis, eyalet meclisleri ve Federal Konseyde olduğunu ifade ederek, bu adli makamlardan birinin müracaatı halinde AfD hakkında Anayasa Mahkemesinin kapatma sürecini başlatmasının mümkün olabileceğini söyledi.
AfD'nin kapatılması için anayasal düzene karşı gelmesinin gerektiğini bildiren Soytürk, "Kapatma kararı vermek için sadece anayasayı eleştirmek değil aktif bir şekilde mevcut anayasal düzeni ortadan kaldırma teşebbüslerinde bulunmuş olması gerekiyor. Bunun da uzun bir süreç olduğunu düşünüyorum." diye konuştu.
"SORU İŞARETLERİ VAR"Soytürk, partinin resmi kanalları dışındaki yapıları üzerinde "aşırı sağcılık"la ilgili soru işaretlerinin bulunduğuna, organik bağlı örgütlerinin aleni şekilde aşırı sağ eğilimlerinin olduğuna dikkati çekti.
Kamuoyu nezdinde de bu yapıların aşırı sağla iltisaklı görüldüğünü savunan Soytürk, sözlerini şöyle sürdürdü:
"AfD'nin kendi bünyesinde belki böyle teşebbüsler, agresiflik, fiiliyatta bir şey karşımıza çıkmayabilir ama yan organizasyonlarla, organik bağı olan gençlik örgütleri vesaire gibi örgütlerle ilgili soru işaretleri var. Özellikle kamuoyunda yasaklanması yönünde beklenti ya da taleplerin olduğunu düşünebiliriz. Gerçekleştiğini varsayacak olursak bu seçmenler ne olacak? Şöyle bir şey var, kesinlikle yani siyasi partiyi kapattın ama o zihniyet başka bir parti kurduğu zaman aynı şekilde faaliyetlerine devam edebilecektir. Önemli olan o zihniyetin ya da o partiye oy verenlerin sebeplerini ortadan kaldırmaktır. Bunu kaldırmadığın sürece şu anda AfD olan parti, başka bir X adında bir faaliyetle devam edebilir.
Yasaklanırsa oylar büyük bir ihtimalle merkez sağ partilere kayar. Bu da Hristiyan Demokrat Parti, Hristiyan Sosyalist Parti, iktidar koalisyondaki partilerden birisi. Büyük bir ihtimalle oyların büyük bir kısmı oraya kayar ve o partinin daha güçlenmesine sebep olur."
Kapatılması halinde AfD'nin yeni parti kurarak siyasete kaldığı yerden devam edeceğini anlatan Soytürk, Türkiye'de 1990'larda bunun örneğinin fazlaca görüldüğü uyarısında bulundu.
"AFD'Yİ BESLEYEN YAN KURULUŞLAR, YABANCI DÜŞMANLIĞI ÜZERİNDEN OY DEVŞİRİYOR"Soytürk, AfD'nin Almanya'daki sosyal ve kültürel çeşitliliğe yönelik tehdidine ilişkin eleştirileri şöyle değerlendirdi:
"Şimdi Almanya'nın çok kültürlü yapısına özellikle 1990'lı yıllardan itibaren aşırı sağ ya da sağ partilerin oylarını arttırmaya başlaması söylemleri de yabancı düşmanlıkları ile başlıyor. Yani yabancıların ülkenin kültürünü tehdit ettiği, yabancıların ülkede çalışanları ya da yerli değerlilerin işlerini ellerinden aldığı vesaire gibi söylemlerle AfD gibi partilerin oylarını artırmalarını görüyoruz. Yabancı düşmanlığı üzerinden oy almak, ırkçılığın bir parçasıdır. Bu söylemlerin artması, ülkede yaşayan göçmenleri tedirgin ediyor hatta toplu geri gönderim, remigrasyon (geri göç) kavramları parti yetkilileri tarafından dillendiriliyor."
Çok kültürlülüğe karşı gösterilen tepkinin özellikle seçim dönemlerinde keskinleştiğine dikkati çeken Soytürk, AfD gibi aşırı sağ partilerin çok kültürlülüğü tehdit gördüklerini söyledi.
Soytürk, aşırı sağcı partilerin seçmenlerini göçmenlerle korkuttuklarına işaret ederek, "Seçim süreçlerinde mahalli seçimler olsun, genel federal meclis seçimleri olsun, kullanılan söylemlerin hep aynı minvalde ilerlediğini görüyoruz yani yabancıların, göçmenlerin bu ülkenin bir parçası olmadığı, ülkelerine geri dönmeleri gerektiğini özellikle vurguluyorlar. Bu, aslında sadece göçmenler tarafından değil Almanlar tarafından da eleştiriliyor." değerlendirmesinde bulundu.
Parti yöneticilerinin Nazi dönemine olumlu atıflarda bulunmasının tepki çektiğini söyleyen Soytürk, şunları ifade etti:
"AfD'nin ortaya çıkışı, AfD'yi besleyen yan kuruluşlar, aslında yabancı düşmanlığı üzerinden oy devşiriyorlar. Seçim dönemlerinde kullanılan sloganlar, Gençlik Teşkilatı gibi yapıların aşırı uç örnekler olarak gösterilmesi, bu partinin liberal Alman demokrasisinin bir parçası olmaması gerektiği yönündeki eleştirileri artırıyor. Eski Parti Başkanı (Alexander) Gauland'ın Nazi dönemiyle ilgili olumlu ifadeler kullanması, yine parti yetkililerinden (Björn) Höcke'nin Nazilerle ilgili olumlu ifadeler kullanması, Almanlar tarafından da çok kültürlülüğe tehdit olarak görülüyor."
Mehmet Soytürk, AfD’nin politikalarının neofaşist ideolojilerle örtüştüğünü, partiyi besleyen yapıların da yabancı düşmanlığı üzerinden şekillendiğini, söylemlerinin de toplumdaki ayrışmayı ve ırkçılığı körüklediğini savundu.
AfD'nin genç kuşaklar arasında popülaritesinin arttığına işaret eden Soytürk, ekonomik sıkıntılar ve göçmen sorununun gençleri aşırı sağ partilere ittiğinin altını çizdi.
Soytürk, özellikle Doğu Almanya’da AfD’nin yüksek oy oranlarına ulaşmasını ülkenin birleşmesinden sonra devam eden yapısal farklılıklara bağlayarak, sözlerini şöyle tamamladı:
"Doğu Almanya'nın geçmişte komünist sistemde eğitim almış olması, komünizme duyulan düşmanlık karşısında faşizmin bir şekilde öne çıkmasıyla açıklanabilir. Ayrıca Doğu Almanya’nın ekonomik durumu halen Batı Almanya’ya göre dezavantajlı. Yabancı düşmanlığının daha çok olduğu eyaletlerde yabancı nüfusu daha az. Bu da temas eksikliğinden kaynaklanan korkuların arttığını gösteriyor. Seçmen rasyonel davranıyor. İdeolojik davranmadığı için mevcut iktidarlardan memnun olmayan gençlerin bir sonraki seçimde AfD’ye oy verme olasılığı artıyor.
Almanya genelinde yüzde 20’lerde olan bir AfD, bir sonraki seçimde bu oranı çok daha yukarılara taşıyabilir. Bu ihtimal göz önünde bulundurulmalıdır."


