Akıl İsrail’i durduramaz Agos
SonTurkHaber.com, Agos kaynağından alınan bilgilere dayanarak bilgi yayımlıyor.
Evet, İsrail insanlığın çoğunu ahlâken aşağı çekti, çekiyor ama çok daha küçük bir kesim var ki onları da ahlâken yukarı çekti. Gazze’ye gönüllü gidip çalışan doktorlar, orada insanlara yardım ulaştırmak için uğraşan kuruluşların çalışanları ve tabii teknelerle Gazze’ye yardım malzemesi ulaştırmak için denize açılanlar, onların başına İsrail bir şey getirirse limanları bloke edeceklerini ilan eden İtalya, İspanya ve Yunanistan’daki liman işçileri… Bu kişiler, yapılması gerekeni yapmak için risk alıyorlar, kendilerine gelebilecek olası veya potansiyel zararlar onları durdurmuyor.
İsrail, bütün itirazlara, çağrılara, kınamalara rağmen adeta dünyanın gözünün içine baka baka etnik temizlik ve soykırım planlarını adım adım uyguluyor. Dünya devletlerinden ise söz ve cılız birkaç girişim dışında onu durdurabilecek hiçbir karşı eylem gelmiyor. İslam İşbirliği Teşkilatı boş zamanlarında toplanıp İsrail’i yaptıklarından dolayı kınıyor, temennilerde bulunuyor. 22 Haziran’da yapmışlardı bunu birkaç gün önce, 15 Eylül’de tekrar yaptılar. Bu gidişle daha çok yaparlar. TBMM de benzer bir kınama bildirisini “olağanüstü” (şu bağlamda bir toplantının başına koymak için komedi derecesinde trajik bir sıfat) toplanarak 29 Ağustos’ta yayınlamıştı. Bütün bu bildirilerde, tezkerelerde bildiri sahiplerinin atabileceği, belli bir takvime bağlı olarak atmaya niyetli olduğu somut adımlara dair bir şey yok. Eğer adım atmaya gücünüz veya niyetiniz yoksa böyle sureti haktan veya zevahiri kurtarmak için toplantılar yapmayın, daha aciz görünmekten başka bir şeye yaramıyor!
Bu metinlerde metinlerin karakterini yansıtan bir özellik olarak sık sık edilgen özne kullanımına rastlıyoruz. “Yapılmalıdır, edilmelidir…” Kime diyorsunuz, kim yapacak? Örneğin, İslam İşbirliği Teşkilatı'nın Haziran’daki sonuç bildirgesinde “Filistin halkının her türlü zorla yerinden edilmesinin reddedilmesi, sınırların acilen açılması, insani yardımın engelsiz ve yeterli bir şekilde ulaştırılması ve Filistinli sivil halkın korunması talep edildi”. Kim kimden talep ediyor? Kim koruyacak Filistinli sivil halkı? Böyle belirsiz ifadeler ortaya atmanın kime ne yararı var?
Bugün artık İsrail haklı mı, haksız mı; yaptıkları meşru müdafaa mı, soykırım mı değil mi gibi soruların vakti çoktan geçti. Bu saatten sonra öyle miydi, böyle miydi diye tartışmak kötü niyet değilse vakit kaybıdır. Bugün soru tektir: insanlık İsrail’i durdurabilecek mi durduramayacak mı, durdurmak için neler yapılabilir? Herkes bütün enerjisini İsrail’in yolundan döndürülmesi için neler yapabileceği sorusuna vermelidir.
İsrail durdurulursa tabii ki dünyadaki bütün sorunlar son bulmayacak veya hayat bayram olmayacak ama İsrail’in durdurulup durdurulamayacağı önümüzdeki uzunca bir süre uluslararası siyasetin, meşruiyetin ve mübah olanın sınırlarını, ölçütlerini belirleyecek.
Bir buçuk sene evvel Amerikalı Aaron Bushnell Gazze’deki soykırımı protesto için kendini yaktıktan sonra yazdığım bir yazıda şöyle demiştim: “7 Ekim’den beri Gazze’deki insanların yaşadıkları ve bizim tanık olduklarımız bütün asgari müşterekleri, ölçüleri, değerleri tahrip etti, ediyor…Normale, salim ve selim olana dair bütün ölçüleri yıktıktan sonra insanlardan ölçülü hareketler beklemek gerçekçi olmaz. Normalin tekrar ve acilen yerli yerine oturtulması, yeniden tesis edilmesi gerekiyor. Bunun için de İsrail Gazze’de giriştiği işi hemen durdurması ya da İsrail’in durdurulması gerekiyor yoksa normalleşen aşırılığın başka örnekleriyle de karşılaşacağız.”
Hamas’ın 7 Ekim 2023’teki saldırısından bir hafta sonra İsrail’in karşılık verme şeklini gördükten sonra da şöyle demiştim: “Ya İsrail’i giriştiği bu soykırımda durdurmayı başaracağız ya da insanlık olarak bizi çektiği dibe kadar hep beraber batacağız.”
O günden bu yana geçen yaklaşık iki senede yaşanan da bu oldu: her gün parçalanmış çocuk cesetlerini, açlıktan insan görüntüsünden çıkmış insanları, çocukları göre göre biz de ahlakımızdan bir şeyler kaybettik, meşrebimiz genişledi, duyarsızlaştık, yani aşağı çekildik o manada.
Yalnız o zamanlar bunları söylerken aklıma gelmeyen bir şeye, daha doğrusu bir kesime de dikkat çekmek gerek. Evet, İsrail insanlığın çoğunu ahlâken aşağı çekti, çekiyor ama çok daha küçük bir kesim var ki onları da ahlâken yukarı çekti. Gazze’ye gönüllü gidip çalışan doktorlar, orada insanlara yardım ulaştırmak için uğraşan kuruluşların çalışanları ve tabii teknelerle Gazze’ye yardım malzemesi ulaştırmak için denize açılanlar, onların başına İsrail bir şey getirirse limanları bloke edeceklerini ilan eden İtalya, İspanya ve Yunanistan’daki liman işçileri… (Belki bu listeye başkaları da eklenebilir. Türkiye’deki liman işçilerinden benzer bir tepki veya uyarı geldi mi ben bilmiyorum.)
Bu kişiler, yapılması gerekeni yapmak için risk alıyorlar, kendilerine gelebilecek olası veya potansiyel zararlar onları durdurmuyor. Yani, kendi çaplarında bir kar-zarar hesabı yapmıyorlar. Öyle yapsalardı muhtemelen hiçbir şey yapmazlardı. İşte yapılması gereken herkes ve her devlet için bu. Kar-zarar hesabı yapan, İsrail’i durduramaz; çünkü, böyle bir hesabın açık sonucu tabii ki İsrail’e müdahale etmemektir. Hiçbir getirisi olmayacak bir şey için birçok şey riske etmeyi gerektirir. Ama eğer biz bu soykırımı gerçekten durdurmak istiyorsak “bencil akıl” değil ahlâk sahibi aktörler lazım.


