AKP’nin Aleviler konusundaki samimiyetsizliği!
SonTurkHaber.com, Halktv kaynağından alınan verilere dayanarak bilgi yayımlıyor.
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin söylediği “Cumhurbaşkanının iki yardımcısı olsun, bir Kürt, diğeri Alevi olsun” söylemi sonrası başlayan polemikler henüz hızını kesmemişken, İçişleri Bakanlığı'nda sorunlu bir ayrıntıya dikkat çekmek istiyorum.
Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından görev sürelerinin tamamlanmasıyla birlikte ülkeye çağrılan çok sayıdaki ataşe polis müdüründen sadece Alevi olan üç polis müdürü, farklı bir atamaya tabi tutuldu.
Bu polis müdürlerinin farklı alanlara atanması bile AKP’nin Aleviler konusunda ne denli samimiyetsiz olduğunun belirtisidir.
‘Alevi Açılımı’na hazırlandığı söylenen siyasi iktidarın bu çalışması Alevilere yeni don biçme girişiminden başka bir şey ifade etmeyecektir.
Siyasi iktidarların bir inanç toplumunun dini pratiğini tayin etmeye ve tanımlamaya hakkı yoktur. Bir inanç toplumunun ibadet yerinin neresi olacağı veya ibadetini nasıl yapacağı o inancın talipleri tarafından belirlenir. Siyasi iktidarlara düşen görev de o inanç toplumuna başka inanç toplumlarına sağladığı olanağın aynısını sağlamaktır. Ayrıca olduğu gibi tanımayı temin etmektir.
AKP iktidarının zihinsel yapısı Alevilere karşı karanlık önyargılarla doludur. Dolayısıyla güven duyulmamaktadır. 23 yıllık iktidarları boyunca Alevilerin uzattığı eli bırakın tutmayı, her seferinde tutmamayı tercih etmekten kaçınmamıştır.
Şimdi gelinen noktada, Alevilerin daha önce görülmedik bir şekilde tepki ve öfke içinde olduklarıdır. Büyük çoğunluğu eşit yurttaş olarak kabul edilmediklerini düşünüyor. Haksız da değiller. Çünkü artık Alevilere karşı AKP'nin yaptıkları insanlığa karşı işlenen suçlar sınırını aşmıştır. AKP güdümünde siyasallaşan adalet kurumu Sivas Madımak Katliamı’nı zaman aşımına uğratarak bardağı taşıran son damlaya imza atmıştır.
AKP iktidarlarından önce Alevilere karşı kamuda yürütülen ayrımcılık hiç bu kadar korkutucu boyutlara ulaşmamıştı. 23 yıl öncesinden çok daha vahim bir durumla karşılaşılmamıştır. Aleviler toplum önünde de açık bir şekilde AKP Genel Başkanı Erdoğan tarafından aşağılandılar. Başbakan iken seçim meydanlarında elinde mikrofon CHP eski Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik Alevi olduğunu ve başının secdeye değmediğini ilan etmişti. Bu o dönemde toplumda büyük rahatsızlığa neden olmuştu. Biz bu ülkede daha önce hiç böyle bir söylem ile karşılaşmamıştık. Erdoğan, Cumhurbaşkanı olduktan sonra, 15 yaşında polis tarafından kurşunlanarak katledilen Berkin Elvan’ın terörist olduğunu ilan etmişti.
Yargıtay, Berkin Elvan’ın bu katilini, polis Fatih Dalgalı’ya verilen 16 yıl 8 aylık hapis cezasını onadı.
Oysa Cumhurbaşkanlığı makamı birleştirici olmak zorunda. Lakin Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Kemal Kılıçdaroğlu ile Berkin Elvan’a yönelik böyle bir konuşmayı televizyon ekranlarında yapmasının, toplumda ne kadar incitici ve parçalayıcı bir sonuç doğurduğunu görmek gerekir.
Aleviler'in bugün gelinen noktada 23 yıl öncesine göre devletten daha çok dışlanmış ve ötekileştirilmiş durumda olduğunu söylemek yanlış olmaz. Alevilerin çok partili döneme geçildiğinden bu yana hiç görülmedik şekilde 23 yıllık AKP iktidarı tarafından hakaretlere maruz kaldığı ve toplum önünde küçük düşürüldüğü gerçeğini de belirtmek zorundayız.
81 ildeki valilerden, emniyet müdürlerinden hiçbirinin Alevi olmadığının altını kalın çizgiyle çiziyorum. Bu sorunlar yumağı bununla sınırlı olsa keşke.. Bugün kamu istihdamında Aleviler sistematik şekilde dışlanmaktadırlar. Son olarak geçen hafta Alevi ateşe polis müdürlerine yapılan yeni görevlendirme bu dışlanmışlığın bir örneğidir.
Kamuda işe alınırken eşit yurttaş muamelesi görmeyen Alevilerin daha önce bir şekilde işe girmiş olanları ise tayin ve terfilerde yine sistematik bir şekilde ayrımcılığa ve mobbing yoluyla psikolojik şiddet, baskı, kuşatma, taciz, rahatsız etme veya sıkıntı vermeye tabi tutuluyorlar.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) Türkiye'de cemevlerine ayrımcılık yapıldığını ve cemevlerinin de diğer ibadethaneler gibi hukuki olarak tanınması gerektiğini oybirliğiyle karara bağlamasını tanımayan AKP iktidarı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun cemevilerinin ibadethane olup olmadığının yargı kararıyla belirlenemeyeceğine hükmetmesini de tanımadı ve karara uymadı.
AİHM'nin kararını siyasi iktidarlara yapılan bir baskı olarak görmek doğru değildir. Çünkü burada Türkiye’nin önemli ve büyük bir toplumsal yapısının hakları ve özgürlükleri söz konusu. Kısacası Hak, hukuk, adalet söz konusu. Siyasi iktidar olarak evrensel hukuk kurallarını uygulamazsan, hakları ve özgürlükleri hiçe sayarsın. Uluslararası bir mahkemenin (ki AHİM’in kararları T.C.’ni bağlayıcı kararlardır) aldığı karar ‘bize baskı yapıyorlar’ diye yorumlanamaz.
AKP hükümetinin Alevilere karşı uyguladığı politikaya AİHM'nin büyük dairede oy birliği ile aldığı bu karar ayrımcılık yapıldığının önemli bir belgesi ve kanıtıdır.
AİHM'nin kararı son derece doğru ve yerinde bir karardır. Bir inanç grubunun, bir dini grubun, nasıl ibadet edeceği, nerede ibadet edeceği, buna sadece ve sadece o inancın mensuplarının karar verme hakkı vardır. Bu demokratik hukuk devletinin, inanç özgürlüğüne bakışının en temel kurallarından biridir. Sünni Müslümanlar nerede ibadet edecekler, nasıl ibadet edecekler; siyasi iktidar mı belirliyor? Hayır! Kim belirliyor? O inanç grubu mensuplarının kendisi belirliyor. Aynı durum Aleviler için de esas alınmalıdır.
AKP iktidarı bazı yeni düzenlemeler yapmaya hazırlanıyor. Yarın bir gün diyecekler ki 'Cemevleri inanç merkezidir. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından temsil edilir.’ Bu kararı vermek AKP iktidarının hakkı değildir. Bir inanç toplumunun ibadet ettiği yeri belirleme, buna isim verme hakkı sadece ve sadece o inanç toplumunun hakkıdır. Siyasi iktidarlar bu hakkı kabul edip, saygı gösterip, yasallaştırmakla yükümlüdür.
Cumhur İttifakını oluşturan partiler eğer önümüzdeki günlerde cemevleri için tamamen uydurma, imal edilmiş bir takım sıfatlarla ortaya çıkarlarsa, bu haklara ve inanç özgürlüklerine ne kadar saygısız olduğunun kanıtı olacaktır.
Gecikmiş adalet, adalet değildir. Vicdani hiç değildir.


