Aksa Tufanı’nın artçı dalgası, İran İsrail savaşı Yasin Aktay
SonTurkHaber.com, Yenisafak kaynağından alınan bilgilere dayanarak bilgi paylaşıyor.
İran ve İsrail arasındaki savaşın adanı Trump “12 Gün Savaşı” olarak koyduğunda bir yandan daha önceki “6 gün savaşı”na gönderme yapıyordu bir yandan da “bu kadarı yeter” diyerek savaşın 13. gün devam etmemesi yönünde taraflara bir komut vermiş oluyordu.
Ama 12 sayısının 12 İmam inancına sahip Şii İran açısından başka bir mistik-sembolik çağrışımı da olacaktır.
İşin bu yanı belki savaşın en basit yansımalarından biri. Ancak gerçek şu ki, savaşta önemli isimlerini kaybetmiş olsa da, önemli tesisleri büyük zararlara uğramış olsa da bir zafer hikayesi çıkarmaya en yakın taraf İran oldu.
ŞİMDİ İRAN’DA REJİM ESKİSİNDEN DAHA GÜÇLÜ
47 yıldır devam etmekte olan bir soğuk savaş düşmanlığının sahiciliğinin herkesçe sorgulandığı bir ortamda gelen savaş İran’ın düşmanlığının ilk defa gerçek anlamda test edilmesine imkân sağlamış oldu. İran bu savaşı bazen maruz kaldığı aşağılayıcı durumlara düşme pahasına mümkün mertebe ertelemeye çalışıyordu. Ancak yumurta kapıya dayandığında bu savaşta verdiği karşılıklar şimdiye kadarki pasifliğinin bile bir sabır ve keramet olarak anlaşılmasına imkan sağladı. İran’daki rejimi devirmeyi diline dolayan Netanyahu İsrail’i açısından bu durumun gerçek bir hezimet olduğunda hiç kuşku yok.
Hamas’a karşı 620 gündür sürdürdüğü alabildiğine asimetrik savaşta bile ilan ettiği hiçbir hedefe ulaşamayan Netanyahu İran’a karşı da bu başarısızlığını yeni bir rekorla tekrarlamış oldu.
Rejime karşı birikmiş büyük bir hoşnutsuzluğun ve muhalefetin olduğu bir ortamda bu başarısızlık İran’daki rejimi yıkmak bir yana ona tam bir hayat öpücüğüne dönüştü. Şimdi İran’da rejim son 20 yılın en güçlü halk desteğine bu sayede kavuşmuş oldu.
İsrail’in bunu İran’a iyilik olsun diye yaptığını düşünmek basitlik olur. İran ve İsrail ABD’nin Ortadoğu’daki düzenini ayakta tutan iki önemli denge unsuru.
Ancak bunların birbirlerini yok etmemesi de lazım. Bu tarafların birbirlerini yok etme arzularının olmadığı anlamına gelmiyor elbet. Bilakis İsrail söylemsel planda bile kalsa her türlü düşmanlık söylemine karşı hassas ve bu söylemleri kendi Siyonist yayılmacılığı için bir fırsat olarak görüyor.
ŞİMDİ İRAN TEHLİKESİNE KARŞI BÖLGE ÜLKELERİNİN ABD KORUMASINA DAHA FAZLA İHTİYACI VAR
ABD’nin kendi düzeni için vazgeçemediği denge unsurlarının kendi aralarında gerçek bir çatışmaya girmesi bile tolere edilebilir.
Hatta bu çatışmadan da bir fayda çıkarılabilir. Nitekim 12 gün savaşı İran’ın savaş ve füze kapasitesinin bir şakadan ibaret olmadığını dengenin diğer unsurlarına gerçek bir tatbikatla gösterme fırsatı bulmuş oldu.
Yenilmez, dokunulmaz, kubbesi delinmez addedilen İsrail’i bile yenebileceğini, ona dokunabildiğini, kubbesini kevgire çevirebileceğini göstermek suretiyle işlevselliği daha bir artmış durumda İran’ın.
Şimdi İran tehlikesine karşı bölge ülkelerinin ABD korumasına daha fazla ihtiyacı var.
Bu da tam da ABD’nin bu savaştaki rolünü tamı tamına anlamamızı sağlayan bir durum. Trump’ın İran’ın nükleer kapasitesinin yok edilmiş olduğunu söylemesine karşılık buna hem İsrail’in hem de kendi Pentagon’unun raporlarının itiraz etmiş olması savaşla ilgili herkesin hesabının farklı olduğunu gösteriyor.
Esasen nükleer bir güç olmaktan çıkmış veya rejimi değişmiş bir İran, ABD’nin bölge üzerindeki hesaplarına hiçbir şekilde uymuyor.
ABD için İran’ın kontrol edilebilir bir düşmanlığı ve nükleer gücü vazgeçilmez bir oyun unsuru.
Bu, İran ile ABD arasında doğrudan bir anlaşmanın olduğu bir
komplo teorisini gerektirmez.
Anlaşmalar tarafların birbirlerinin davranışlarını ezberleyerek birbirlerinden faydalanan siyasetler takip etmesiyle de gerçekleşir. ABD için İran’ın düşmanlığı ve gücü hâlâ kontrol edilebilir düzeydedir ve bu güçten ve bu düşmanlıktan bir fayda çıkarılabilmektedir.
AKSA TUFANI İRAN’I İLK DEFA MÜSLÜMANLARI BIRAKIP SİYONİSTLERLE SAVAŞMAYA ZORLADI
İşin doğrusu 7 Ekim’deki Aksa Tufanı gerçekleşmemiş olsaydı İran ve ABD hatta İran ve İsrail arasındaki soğuk savaş hiçbir zaman gerçek bir savaşa dönüşmez, ilanihaye böyle bir minvalde devam ederdi.
Burada Aksa Tufanı, bütün tarafları kendi konumlarını yeniden gözden geçirmeye zorladı.
Bütün taşları yerinden oynattı. İsrail’in bütün dünyadaki konumunu derinden sarsarak onun elinden Holokost sömürüsünü aldı, dokunulmaz ve yenilmez bir güç algısını yerle bir etti. Aynı zamanda Batılı modernliği insan hakları, demokrasi, hümanizm ve laiklikle ilgili bütün iddialarıyla yüzleştirip iflasını ilan etti.
7 Ekim 2023’ten beri dünya sahnesinde yaşanan bütün siyasi gelişmelerin Aksa Tufanı’yla ilgisi var.
Bir avuç yiğit insanın cesur girişimiyle başlayan Aksa Tufanı’nın İran üzerindeki en önemli etkisi de onu şimdiye kadar hep Müslümanlarla savaşan, Müslüman kanı döken bağnaz bir mezhepçi daireden siyonizmle veya haçlılarla karşı karşıya geldiği bir savaşa sürüklemesi olmuştur.
Hizbullah siyonizmle mücadeleyi bırakıp Suriye ve Lübnan’daki Sünni Müslümanlarla savaşmaya daha fazla bilenmişti, varlık sebebi olarak ilan etmiş olduğu siyonizmle ilk gerçek karşılaşmasında hiçbir varlık gösteremedi.
Şimdiye kadar söylemsel olarak İsrail’e düşmanlık ettiği halde fiiliyatta sadece Sünni Müslümanlarla savaşıp onların kanlarını döken İran, 7 Ekim’le birlikte adım adım İsrail ile karşı karşıya kaldı.
Suriye’de kaybettiği mevzi ona zannedildiği gibi İsrail’e karşı hiçbir zaman bir avantaj sağlamıyordu zaten. Esed, İran ve İsrail arasındaki soğuk savaş müttefiki olarak ilk sıcak denemesinde sadakatini İran’dan ziyade İsrail’e gösterecekti, gösterdi.
Hizbullah ve İran’ın yetkili isimlerine yapılan suikastların istihbaratının büyük ölçüde Esed tarafından İsrail’e verilmiş olduğunda şimdi kimsenin şüphesi yok. Yarım asra yakın bir süre devam eden bu soğuk savaşın tek mağduru ve hedefi Sünni Müslümanlar olduğu için Esed’in İsrail bağlamındaki sadakatini test etme ihtiyacını bile duymuyordu İran.
7 Ekim İran’ı şimdiye kadarki iddialarına, varlık sebebine, Siyonizmle gerçek bir savaşa çekerek ona aslında İslam ümmetiyle yeniden bağlarını kurma şansı da verdi.
Bu fırsatı nasıl kullanacağı ona kalmış tabii. Ama bu ilk savaştan sağlamış olduğu büyük başarı ve prestij ona yeterince güçlü bir mesaj vermiş olmalı.


