Amerika’da bir tabu daha kırıldı! Abdullah Muradoğlu
Yenisafak sayfasından alınan verilere göre, SonTurkHaber.com bilgi veriyor.
Amerika’da “FBI” Başkanı Kash Patel’in FBI’ın “İftira ve İnkârla Mücadele Birliği (ADL)” ile iş birliğini resmen sona erdireceğini duyurması “İsrail Lobisi”nin gücünün kırılmaya başladığının bir diğer işaretiydi. Patel’in böyle bir amacının olduğu söylenemez, ancak “ADL”nin muhafazâkâr gençlik lideri Charlie Kirk’ü ve kurucusu olduğu “TPUSA”yı Yahudileri de içeren nefret suçları işleyen Beyaz Irkçılarla ilişkilendirmesi bardağı taşıran son damlaydı.
“Turning Point Amerika (TPUSA)” örgütünün lideri Charlie Kirk 10 Eylül’de Utah Valley Üniversitesi kampüsünde konuşurken öldürülmüştü. Aslında “ADL”, “TPUSA”yı 2019 yılında etiketlemişti. TPUSA, “ADL”nin web sayfasındaki “Aşırılık Sözlüğü”nde yer alıyordu. Kirk’ün öldürülmesinden sonra Trumpçı “MAGA kampı”nda “ADL “ye karşı tepkiler yoğunlaştı. Kash Patel’in “ADL” ile işbirliğine son verildiğini açıklamasında bu tepkiler de önemli rol oynadı.
Patel ayrıca ADL’yi “Amerikalıları gözetleyen utanç verici operasyonlar yürütmekle” ve eski FBI Başkanı James Comey’i de gruba ajanlar yerleştirip destek vermekle suçladı. Patel yaptığı açıklamalarda ADL’nin terör örgütü gibi çalıştığını da söylüyordu. Bu arada “ADL” tarafından yapılan açıklamada “Aşırılık ve Nefret Sözlüğü”nün kullanımdan çıkarılacağı duyuruluyordu.
Filistin yanlısı herkesi terörist olarak etiketleyen ADL’nin FBI Başkanı tarafından terör örgütü gibi faaliyet gösteren bir grup olarak nitelenmesi ilginç bir gelişme tabii. Etme bulma dünyası, ADL kendi kazdığı kuyuya düştü. Son zamanlarda ADL daha derin kazıyordu ve Filistin kefiyesi takmayı bile Yahudi karşıtı eylem olarak etiketliyordu. ADL’ye göre ABD’de 7 Ekim’den bu yana ‘Yahudi karşıtı eylemler’de olağanüstü artış yaşandı. ADL’nin listesindeki eylemlerin ezici çoğunluğunuysa İsrail’in Gazze’deki soykırımını protesto gösterileri teşkil ediyordu.
ADL sadece FBI için değil, ülke çapındaki birçok diğer kolluk kuvveti ve polis departmanı için nefret suçları, aşırılıkçılık ve antisemitik eylemlerle ilgili sözde veriler sağlıyordu. Filistinliler’i destekleyen her türlü gösteri “ADL istatistikleri”ni doldurmak için kullanılıyordu. ADL, kamu okullarının ders müfredatlarında da etkiliydi. Kamusal eğitimin Siyonistleştirilmesi suretiyle Amerikalı öğrencilerin İsrail yanlısı anlatıları benimseyerek içselleştirmeleri amaçlanmıştı.
“Los Angeles Birleşik Öğretmenler Sendikası(UTLA)” anti-Siyonizmin anti-Semitizmle özdeşleştirilmesine tepki göstererek “ADL içerikleri”nin okulların internet sitelerinden kaldırılmasını talep etmişti. Keza ABD’nin en büyük sendikası olan “Ulusal Eğitim Birliği’nin (NEA)” Temsilciler Meclisi de “ADL” ile bağların koparılması yönünde bir karar almıştı. 7 bin civarında delegenin çoğunluğunun onayladığı bu kararda “ADL”nin müfredat içeriklerinin veya istatistiklerinin kullanılmaması, onaylanmaması ve duyurulmaması isteniyordu.
“İsrail Lobisi”nin baskıları sonucunda NEA’nın 9 kişilik Yönetim Kurulu binlerce delegenin aldığı kararın uygulanmasına gerek duyulmadığını açıklamak durumunda kaldı. Sendika tabanıysa NEA’nın genel merkez yönetimini “İsrail Lobisi”nin baskısına boyun eğmekle suçluyor. NEA Yönetimi’nin “Lobi”yi yatıştırması bu meselenin kapandığını göstermiyor.
“ADL” İsrail’i eleştirmenin ‘Yahudi karşıtı’ olarak nitelenerek cezalandırılmasını sağlayacak yasaların çıkarılması için büyük çaba harcıyor. ABD Kongresi’ndeki bazı Cumhuriyetçiler’e göreyse böyle bir yasa ifade özgürlüğünü hedef alıyor. Bu üyeler “Yahudiler İsa’yı öldürdü” diyen bir Hıristiyanın bile ‘Yahudi karşıtı’ olarak suçlanabileceğine dikkat çekiyorlardı.
Trump Kampı’ndaki “Önce Amerika” kanadının vitrin yüzlerinden Tucker Carlson’ın Carlie Kirk’ü anma töreninde yaptığı konuşma “ADL” tarafından “Yahudi karşıtı” olarak nitelenmişti. Carlson bu konuşmasında doğrudan Yahudiler’den bahsetmemiş, ancak Hazreti İsa’nın ortadan kaldırılmasıyla ilgili olarak Kudüs’te bazı kişiler tarafından kurulan bir kumpasa dikkat çekmişti. Carlson, Charlie Kirk’ün de böyle bir kumpas sonucunda öldürüldüğünü söylemişti.
Sonuç olarak söylemek gerekirse, FBI’ın “İsrail Lobisi”nin en eski kuruluşu olan “ADL” ile işbirliğine son vermesi bir tabunun kırılması bakımından son derece önemli. Diğer yandan ABD Kongresi’nin “İsrail yanlısı” kalmasını misyon edinen “Amerikan-İsrail Halkla İlişkiler Komitesi’nin (AIPAC) lobilerle ilgili yasal mevzuata tabi olması yönündeki tartışmalara da dikkat çekmeliyiz. AIPAC’ın kısıtlanması “Trump kampı”nda da taraf bulan güncel bir mesele.


